You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
t <strong>media</strong><br />
Sayı 93 - Haziran 2016 - Fiyat 20TL KKTC 25TL<br />
www.businessnewstr.com<br />
ISSN 2148 - 2519<br />
EKOGÜNDEM<br />
KÖRFEZ ÜLKELERİNDE<br />
PARA BİTİYOR!<br />
E-DÖNÜŞÜM EKONOMİNİN<br />
LOKOMOTİFİ OLACAK!<br />
TEMSA GENEL MÜDÜRÜ DİNÇER ÇELİK<br />
TEMSA TEKNOLOJİ<br />
ŞİRKETİ OLACAK!<br />
TİM BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ<br />
İHRACATTA KATMA<br />
DEĞER ARTMALI!<br />
AKSA JENERATÖR CEO’SU ALPER PEKER<br />
AMERİKA'DA ÜRETİM YAPAN<br />
İLK VE TEK TÜRK JENERATÖR<br />
MARKASI AKSA JENERATÖR!<br />
2025 yılında 1 milyar dolar ciroyla dünyada ilk üçün içinde olmayı<br />
hedeflediklerini dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker,<br />
dünyanın dört bir yanında satış ve satış sonrası hizmet noktası bulunan<br />
Aksa’nın Amerikan standartlarında üretim yapan ve Amerika’da üretim<br />
tesisi bulunan tek Türk şirketi olduğunu ifade etti.<br />
EKONOMİ - GÜNCEL - RÖPORTAJ - MAKALE - MODA - YAŞAM
C<br />
M<br />
Y<br />
CM<br />
MY<br />
CY<br />
CMY<br />
K<br />
HİKAYEN BURADA BAŞLIYOR.<br />
Mükemmel yakıt tasarrufu, yüksek performans,<br />
konfor ve 7 kişilik oturma kapasitesi... Nissan X-Trail<br />
yola heyecan katan yenilikçi teknolojileri ve 1.6 dizel<br />
otomatik seçeneğiyle Nissan bayilerinde ve nissan.com.tr’de<br />
seni bekliyor. Nissan X-Trail. Senin hayallerin, senin yolun.
İÇİNDEKİLER<br />
10<br />
GÜNCEL<br />
Türkiye ile İrlanda arasındaki ticaret<br />
güçleniyor!<br />
36<br />
12<br />
GÜNCEL<br />
İhracat yapan her sektörde plastik payı!<br />
14<br />
BUSINESS EKONOMİ<br />
Avrupa'da işler düzeliyor!<br />
KADIN YÖNETİCİLER ŞİRKETLERİN<br />
PERFORMANSINI YÜKSELTİYOR!<br />
84<br />
16<br />
BUSINESS EKONOMİ<br />
Doğu ve Güneydoğu'da iş yok;<br />
iş arayan çok!<br />
34<br />
BUSINESS ANALİZ<br />
Kişisel verilerin korunması kanunu<br />
araştırma sektörünü nasıl etkileyecek?<br />
74<br />
BUSINESS AKTÜEL<br />
Liderliğe giden yol kendini<br />
keşfetmekten geçiyor!<br />
76<br />
77<br />
80<br />
TOURISM<br />
Keyifli ve samimi bir şehir: Afyonkarahisar<br />
94<br />
BUSINESS HEALTH<br />
Modern yaşam astımı körüklüyor!<br />
88<br />
92<br />
AZ KALORİ<br />
ÇOK LEZZET!<br />
2<br />
BUSINESS NEWS 2016
EDİTÖR: Tunç Kandemir EMAIL: tunc@businessnewstr.com<br />
EDİTÖR’DEN MESAJ VAR!<br />
Türkiye’de Aziz Sancar<br />
rüzgarı esiyor!<br />
Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar son<br />
günlerde, baskın siyasi gündeme rağmen bir bilim rüzgarı<br />
estirdi. Birçok üniversitede konuşma yapan Sancar, bilim<br />
üretiminin önemine ve gençlerin bilime yönelmesine<br />
vurgu yaptı. İslam dünyasının 500 yıldır bilime doğru<br />
dürüst bir katkısının olmadığı yönündeki açıklaması ise<br />
hepimiz için çok hayati bir uyarıdır.<br />
Bugün İslam coğrafyası siyasal İslam’ı Batı ile ilişkilerinde<br />
ideolojik bir temel olarak belirlemiş durumda. Gerçek<br />
şu ki bilimle karanlık çağları aşmış Batı, bugün çağdaş<br />
uygarlığı temsil ediyor. Batı biliminin ürettiği teknolojileri<br />
tüketmekten ve teknisyenliğini yapmaktan öteye<br />
geçemeyen Müslümanlar ise siyasal İslam’a sarılıp<br />
kurtuluş arıyorlar. Gerçekten hazin bir tablo.<br />
Maalesef ülkemizde de Osmanlı’ya öykünen bir kitle<br />
yıkılan imparatorluğu ihya edebileceği ham hayaliyle<br />
yaşıyor. Ancak bunlar beyhude çabalardır. Ülkemize<br />
yarardan çok zarar getirir. Osmanlı İmparatorluğu bir<br />
askeri tarım toplumu olarak kalmış, diğer Müslüman<br />
devletler gibi aklı değil nakli esas alan bir sistemle<br />
Batı’nın Rönesans’ını, Reform’unu, Aydınlanmasını ve<br />
Sanayi Devrimi’ni ıskalamıştır. 19. Yüzyıldaki yenilenme<br />
çabaları yetersiz kalmıştır. Sonunda kaçınılmaz çöküş<br />
gerçek olmuştur. Cumhuriyet döneminde daha büyük bir<br />
değişim olsa da Batı’nın düşünce ve bilim üretim sistemi<br />
tam olarak içselleştirilememiştir.<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
BT MEDIA GROUP<br />
Bayram TAVŞAN<br />
Genel Yayın Yönetmeni<br />
Bayram TAVŞAN<br />
Haber Müdürü (Sorumlu)<br />
Tunç KANDEMİR<br />
Yazı İşleri Masası<br />
Eşref SEVMİŞ<br />
Ekonomi Editörü<br />
İsmail ŞAHİN<br />
Haber Merkezi<br />
Abdullah SEVİMLİ<br />
Arda POLAT<br />
Batuhan TAVŞAN<br />
Reklam Koordinatörü<br />
Esmagül BAHAR<br />
Avrupa Temsilcisi (Almanya)<br />
Tuncay UĞUR<br />
+49 17 24 96 44 80<br />
Ankara Temsilcisi<br />
Naci ATMACA<br />
0506 461 44 90<br />
Çukurova Bölge Temsilcisi<br />
Ahmet ATEŞ<br />
0342 220 20 95<br />
KKTC Temsilcisi<br />
Atıl AYAZ<br />
0533 887 33 46<br />
Creative Director<br />
Aydın DANIŞ<br />
Hukuk Servisi<br />
Av. Gökmen KOÇLU<br />
Mali İşler Müdürü<br />
Süleyman ERAT<br />
Yönetim Merkezi<br />
BT MEDIA GROUP<br />
Batıköy Mah. Mustafa Kemal Bulvarı Belen Sok.<br />
Kent Plus Sitesi B2 Blok N:2Y / 30<br />
Büyükçekmece - İstanbul<br />
Tlf: 0212 337 36 56 (pbx)<br />
Faks: 0212 337 36 10<br />
www.businessnewstr.com info@businessnewstr.com<br />
Bugün de Türkiye’nin tutması gereken yol bilim yoludur.<br />
Ancak bilim yapmak, bilim üretmek kolay değil. Araştıran,<br />
soru soran, hayal kuran, nitelikli, çalışkan insanlara<br />
ihtiyaç var. Bugün Türk eğitim sistemi bunu istenen<br />
düzeyde başaramıyor. Bazı teşvikler var. Ancak köstekler<br />
daha fazla. Aziz Sancar gibi bir bilimci, üniversite<br />
eğitimini Türkiye’de almasına rağmen, kendisine Nobel<br />
ödülü getiren çalışmaları bir Amerikan üniversitesinde<br />
yapabildi.<br />
Basım Yeri<br />
Elma Basım<br />
0212 697 30 30<br />
Dağıtım<br />
Zip Dağıtım<br />
0212 225 35 75<br />
Baskı Tarihi<br />
01.06.2016<br />
ISSN 2148 - 2519<br />
Dijital Edisyon<br />
Yayın Yeri<br />
İstanbul<br />
Neden biz modernleşmesini 19. Yüzyılda başlatmış bir<br />
Japonya veya 1960’larda gerimizde olan bir Güney Kore<br />
olamadık? Yanıt eğitim sisteminde yatıyor.<br />
Eğitim sisteminin ideolojik yaklaşımdan arındırılıp<br />
bilimsel temellere dayandırılması gerekiyor. Daha<br />
fazla Aziz Sancar’larımız olsun istiyorsak bunu yapmak<br />
zorundayız.<br />
Business News Dergisi ve eklerinde yayınlanan yazı,<br />
haber, fotoğraf, reklam ve illustrasyonların her türlü<br />
telif hakkı BT Media Group’a aittir.<br />
İzin alınmadan kullanılamaz.<br />
Yayınlanan tüm ilanların sorumluluğu<br />
sahibine aittir. Bu dergi basın meslek<br />
ilkelerine uymayı taahhüt eder.<br />
BUSINESS NEWS 2016 3
Genel Yayın Yönetmeni: Bayram Tavşan<br />
EMAIL: bayram@businessnewstr.com<br />
İŞ DÜNYASI FAZLA KİLOLULARI DIŞLIYOR!<br />
yönetmen'in ajandası<br />
İş yaşamı fuarları, lansmanları, farklı şehir ve ülkelere gezileriyle bitmeyen bir yoğunluk getiriyor. Bu<br />
koşturmaca içerisinde sağlıklı beslenmeye ve egzersize vakit ayırabilmek hiç kolay değil.<br />
Günün büyük bölümünü bilgisayar başında çalışarak geçirenler, zaman darlığı nedeniyle sürekli arabada ya<br />
da uçakta oturmak durumunda olanlar ise kontrol edilemeyen stresin getirdiği yanlış yeme alışkanları ve<br />
hareketsizlik nedeniyle kilo alıyor.<br />
Öte yandan iş dünyası, özellikle her gün çok sayıda insana konuşan, daima göz önünde olan, davetlerden<br />
açılışlara giden yöneticilerden, son derece şık ve formda görünmelerini bekliyor. Bu baskı bile aşırı yeme<br />
sebebi…<br />
Çalışma hayatına, sağlıklı beslenme ve spor alışkanlıklarını adapte etmek her zaman mümkün olmuyor. Stres<br />
ve başarı baskısı gibi nedenlerle artan kilo artışı, iş hayatına yeni girenlerde ve orta kademeli yöneticilerde<br />
daha fazla!<br />
Kilolar, diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları ve karaciğer yağlanması gibi pek çok sağlık sorununa neden<br />
oluyor. Kanser türleri ile fazla kilo arasında da önemli bir ilişki var. Uyku sorunları, bedeni taşımakta zorlanan<br />
dizlerdeki sakatlanmalar hastaların en fazla şikâyet ettiği konular arasında yer alıyor. Kilo yükseldikçe kişinin<br />
egzersiz yapması ve yediklerini kontrol etmesi zorlaşıyor.<br />
Peki, iş dünyası nasıl şişmanlıyor?<br />
Terse Dönen Beslenme Düzeni: Sağlık için güne güçlü bir kahvaltıyla başlayıp geceyi hafif yiyeceklerle<br />
sonlandırmak gerekir. Kahvaltıyı ve öğle öğününü geçiştirenler, iş çıkışından yatana kadar bol kalorili<br />
yiyeceklerle yanlış şekilde beslenirler.<br />
Stres: İş hayatının getirdiği gerginlik, bazılarının yemek yemeyi unutmasına bazılarının da sürekli bir şeyler<br />
tüketmesine neden oluyor. Strese bağlı yeme bozukluklarında mutlaka stresin kaynağına yönelik bir çözüm<br />
aranmalıdır.<br />
Seyahatler ve İş Yemekleri: Kârlı bağlantıların kurulduğu fuarlarda ya da iş toplantılarda bir müşteriyle<br />
konuşmak yerine ‘Karnım acıktı’ diyemezsiniz. Kaçırılan yemek saati, günün sonunda bol kalorili yiyecekler ve<br />
alkollü içeceklerle telafi edilir. Sağlığa verilen zararın telafisi ise çoğu zaman daha zordur. Aynı gün üst üste<br />
uzun iş yemeklerine katılmak zorunda kalanlar ise çareyi yemeklerle oyalanmakta bulup gereken miktarların<br />
çok üzerine çıkabilir.<br />
Hareketsizlik: İster sürekli aynı ofiste çalışın ister yılın 200 gününü başka ülkelerde geçirin, egzersiz<br />
yapmadan sağlığınızı koruyamazsınız. İş seyahatine çıkarken yanınıza spor ayakkabılarınızı almayı<br />
unutmayın. Günlük planınızı mutlaka spor saatinizi ayırarak yapmaya özen gösterin.<br />
Sevgi ve ışığın birlikteliği sizlerle olsun,<br />
4<br />
BUSINESS NEWS 2016
ŞİRKETLERDEN HABERLER<br />
EMSAN BU YILIN MUTFAK<br />
MODASINI AÇIKLADI!<br />
KATMERCİLER’DEN<br />
%27 KAR, %19 GELİR ARTIŞI!<br />
6<br />
40 yılı aşkın süredir mutfakların sevilen markası<br />
Emsan, mutfak modasındaki trendleri açıkladı.<br />
Emsan Genel Müdürü Uğur Kaymak; son yıllarda<br />
sadeliğin her alanda öne çıkması mutfak modasını da<br />
etkilediğini, artık mutfaklarda pastel ve soft renkler<br />
tercih edildiğini söylüyor ve ekliyor: “Bunun yanı sıra<br />
geçmişe de dönüş var. Retro modasının mobilyalara<br />
hakim olması ardından, mutfak araç ve gereçlerinde<br />
de 60’lı yılların esintileri görülüyor. Babaannelerimizin<br />
kullanmaya kıyamadığı çeyizlerinin en nadide<br />
parçalarını andıran çatal-kaşık-bıçak takımları ve<br />
kendinden desenli yemek takımları sofraları süslüyor.”<br />
Nostaljik modeller ve pastel tonlar, kahve<br />
fincanlarında yerini cıvıl cıvıl renklere bırakıyor.<br />
Özellikle rengarenk saplı kahve fincanları bu yıl sık sık<br />
mutfaklarda karşımıza çıkıyor. Kültürümüzde kahvenin<br />
keyif alınarak tüketilen bir içecek olması, ikram<br />
sırasındaki sunumun da özenli olma isteğini ortaya<br />
çıkarıyor. Bu sebeple fincan şıklığı ve yanlarında<br />
sunulan ufak su bardakları kahve keyfinin olmazsa<br />
olmazlarından.<br />
Tencerelerde ise çelik tabanlı, parlak ve renkli saplı,<br />
cam kapaklı modeller ön planda. Yemek yaparken<br />
yemeğin durumunu takip etmek için cam kapaklar<br />
tercih sebebi oluyor. Silikon kaplı sapları ise aşırı<br />
ısınmaya karşı temas esnasında cildi koruyor. Ayrıca<br />
son dönemlerin vazgeçilmezi yanmaz yapışmaz<br />
granit tavalar da kullanım kolaylığı ve pişirme kalitesi<br />
açısından mutfaklarda önemli bir yer tutuyor.<br />
Kadınlar artık kahvaltı takımlarını seçerken renklere<br />
ve desenlere büyük önem veriyor. Bu yıl özellikle<br />
seyahat temalı kahvaltı takımları büyük ilgi görüyor.<br />
Kahvaltının mutlulukla bir ilgisinin olduğunu<br />
düşünenler soflarında huzurlu ve keyifli güne<br />
başlamak için enerjik ve eğlenceği çağırıştıran kahvaltı<br />
takımlarıyla sofralarını şenlendiriyor.<br />
Türkiye araç üstü ekipman sektörünün lideri, en<br />
büyük ihracatçısı ve borsadaki tek temsilcisi olan<br />
Katmerciler Araç Üstü Ekipman (KATMR), 2016 yılı ilk<br />
çeyrek konsolide mali sonuçlarını açıkladı. İlk üç ayda<br />
net dönem kârını bir önceki yılın aynı dönemine göre<br />
yüzde 27 artıran şirketin gelir arışı ise yüzde 19 oldu.<br />
Geçen yılın ilk üç aylık döneminde 2 milyon lira net<br />
kâr elde eden şirketin kârı bu yılın aynı döneminde<br />
2 milyon 552 bin liraya yükseldi. Şirketin aynı<br />
dönemdeki konsolide gelirleri de 34 milyon 887 bin<br />
liradan 41 milyon 622 bin liraya çıktı.<br />
Katmerciler’in FAVÖK’ü 6 milyon 272 bin lira<br />
gerçekleşirken FAVÖK marjı da yüzde 15 oldu. Şirketin<br />
brüt kâr marjı ise yüzde 30 olup, geçen yılın aynı<br />
döneminde yüzde 29 düzeyindeydi. İlk çeyrekte<br />
şirketin aktif büyüklüğü 214 milyon lira olurken,<br />
özkaynakları 65 milyon lira olarak gerçekleşti. İhracat<br />
odaklı şirketin yılın ilk çeyreğindeki ihracat gelirleri ise<br />
7 milyon 870 bin dolar oldu.<br />
Katmerciler gibi şirketlerin mali sonuçlarında yılın<br />
bütününün göz önünde bulundurulması gerektiğine<br />
dikkat çeken Katmerciler İcra Kurulu Başkan Vekili<br />
Furkan Katmerci, ilk çeyrek sonuçlarının büyük ölçüde<br />
öngörülerine uygun gerçekleştiğini belirtti. Küresel<br />
krizin etkilerinin devam ettiği uluslararası pazarlardaki<br />
daralmanın etkisiyle bazı kalemlerde gözlenen düşük<br />
performansa rağmen, gelir ve kârlılıkta elde edilen<br />
artışların son derece önemli olduğunu vurgulayan<br />
Katmerci, önümüzdeki dönem hedeflerine yönelik<br />
şunları söyledi: “Daha önce de açıkladığımız üzere,<br />
öncelikli hedefimiz, araç üstü ekipman sektöründeki<br />
güçlü konumumuzu devam ettirirken, yeni bir kulvar<br />
olacak savunma sanayinde yerimizi almak. Bu<br />
yöndeki çalışmalarımızda önemli gelişmeler kat etmiş<br />
durumdayız. Zırhlı personel taşıyıcı araçlar öncelikli<br />
olmak üzere, savunma sanayi ve yan sanayisi için araç<br />
üretmek üzere yapımını planladığımız Ankara Başkent<br />
Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikamızın inşaatı<br />
tamamlanmak üzere.<br />
BUSINESS NEWS 2016
ŞİRKETLERDEN HABERLER<br />
KOÇ HOLDİNG’TEN<br />
14.1 MİLYAR TL<br />
KONSOLİDE CİRO!<br />
NISSAN PULSAR<br />
TÜRKİYE’DE!<br />
Koç Holding, 2016 yılının ilk çeyreğinde konsolide<br />
bazda toplam 14.1 milyar TL gelir elde ederken,<br />
515 milyon TL ana ortaklık payı net dönem kârı<br />
gerçekleştirdi.<br />
Koç Holding’in ilk çeyrek finansal sonuçlarını<br />
değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu,<br />
“Topluluk Şirketlerimiz yılın ilk çeyreğinde<br />
gösterdikleri performans ile sektörlerinin itici gücü<br />
olmayı sürdürdüler. Gururla ifade etmek isterim ki,<br />
son dört yılda gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 26 milyar<br />
TL yatırım ile ülkemiz ekonomisinde büyümenin yapı<br />
taşlarından biri olduk. Bu yatırımlarımızın olumlu<br />
sonuçlarının gerek operasyonel gerekse finansal<br />
sonuçlarımıza yansıdığını memnuniyetle görüyoruz.<br />
2016 yılında da yatırımlarımıza planladığımız<br />
şekilde devam ediyoruz. Yılın ilk çeyreğinde1.4<br />
milyar TLyatırım yaptık. Yatırım ve ihracat odaklı<br />
stratejimiz ile büyümede sürdürülebilirliğe<br />
odaklandık. Önümüzdeki dönemde de küresel büyüme<br />
vizyonumuz doğrultusunda var gücümüzle çalışmaya<br />
devam edeceğiz” dedi.<br />
Faaliyet gösterdikleri sektörlerin dinamiklerini<br />
yakından takip ettiklerine dikkat çeken Levent<br />
Çakıroğlu, rafinaj sektöründe 2016 yılının zorlu<br />
başladığını aktarırken, şöyle devam etti: “Global<br />
ürün stoklarının artması ve ılıman kış koşullarının<br />
talebi etkilemesi ile Akdeniz piyasasında ürün – fiyat<br />
rasyoları zayıfladı. Dolayısıyla da gerek Akdeniz<br />
rafineri marjı, gerekse Tüpraş net rafineri marjı geçen<br />
yıla göre geriledi. Tüpraş’ın geçtiğimiz yıl tamamlanan<br />
Fuel-Oil Dönüşüm Projesi’nin de katkısıyla ilk üç aylık<br />
dönemde kapasite kullanım oranı planlı ve plansız<br />
bakım duruşlarına karşın yüzde 99,7 seviyesinde<br />
gerçekleşti. Tüpraş’taki yüksek üretim kapasitesi<br />
sayesinde; bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde<br />
6,6 artış gösteren benzin tüketiminde ülkemizin<br />
talebinin tümünü; yüzde 7,8 artış gösteren motorin<br />
talebinin ise yüzde 47’sini karşıladık.”<br />
Nissan’ın inovasyon ve teknolojiye olan tutkusu son<br />
yıllarda aile otomobili kavramına köklü değişiklikler<br />
getirdi. SUV sınıfının lider modellerinde bulunan<br />
Nissan tasarımı ve ürün yaklaşımı şimdi de kendini 5<br />
kapılı bir aile otomobili olan Pulsar’da gösteriyor.<br />
Cesur ve dinamik tasarımı, cömert bir yaşam alanıyla<br />
birleştiren Pulsar, kompakt sınıfa Nissan’ın artılarını<br />
ve çekici görünümünü sunuyor. Pulsar, aynı zamanda<br />
Nissan’ın akıllı tasarımlarını ve teknolojik yeniliklerini<br />
daha geniş kullanıcı kitlesine yaymayı amaçlıyor.<br />
Pulsar, Nissan Connect multimedya sistemi ile Nissan<br />
sürücülerinin ve kullanıcılarının yolculuklarını<br />
daha keyifli hale getiriyor. Bu sistem, 7”’lik yansıma<br />
yapmayan yüksek çözünürlüklü dokunmatik ekranı,<br />
navigasyonu ve geri görüş kamerasını birarada<br />
sunarak sürüş deneyimini zenginleştiriyor. Nissan<br />
Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök, Pulsar modelinin<br />
kendilerine yeni bir güç kattığını söylerken, SUV<br />
modelleri ile yakaladıkları başarıyı C-HB segmentine<br />
de taşımak istediklerini belirtti.<br />
C-HB segmentinin devamlı büyüyen bir pazar<br />
olduğunu ifade eden Özkök, “Mart ayındaki Navara<br />
lansmanından sonra Pulsar ile birlikte pazara<br />
2 ay içinde yeni bir ürün sunmanın heyecanını<br />
yaşıyoruz. Kararlı büyüme stratejimiz çerçevesinde<br />
Pulsar’ın satışlarımıza yeni bir ivme kazandıracağını<br />
düşünüyoruz. Nissan Pulsar; dinamik tasarımı, cömert<br />
iç hacmi, turbo motorları ve 59 bin 900 TL’den<br />
başlayan lansman fiyatlarıyla bu pazarda rakiplerine<br />
karşı önemli bir avantaj sağlayacak” dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016 7
GÜNCEL<br />
AMBALAJSIZ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNE<br />
İTİMAT ETMEYİN!<br />
8<br />
Ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketiminin sağlığın<br />
korunması bakımından önemine ilişkin açıklamalarda<br />
bulunan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri<br />
Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, ASÜD olarak süt<br />
ve süt ürünlerinde “Güvenilir Gıda” şartlarını sağlamak<br />
misyonu doğrultusunda çalışmalarına devam ettiklerini<br />
söyledi.<br />
Süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin en önemli<br />
şartının, hijyenik koşullarda üretilen süt ve süt<br />
ürünlerinin Türk Gıda Kodeksi’nin belirlediği normlar<br />
çerçevesinde ambalajlanarak tüketiciye sunulması<br />
olduğunu vurgulayan Çallı, hiçbir denetime tabi<br />
olmayan, ambalajsız olarak satışa sunulan süt<br />
ve süt ürünlerinin toplum sağlığı için büyük risk<br />
oluşturduğunu kaydetti.<br />
Süt ve süt ürünlerinin ambalajlanmasında asıl etkenin;<br />
ürünü kontrol altında tutmak, dış kaynaklı kirlenme<br />
ve tehlikelere karşı gıdayı korumak, taşınmasını<br />
kolaylaştırmak, ürün hakkında bilgi vermek ve<br />
tüketiciyi bilgilendirmek olduğunu ifade eden ASÜD<br />
Başkanı Harun Çallı, açıklamasını şöyle sürdürdü:<br />
“Ambalajın üzerinde, gıda içeriğinin tanımlaması ve<br />
açıklaması bulunur. Ayrıca ambalaj paket bilgilerinden<br />
ürünün karşılaştırılabilmesi hususunda görsel bir<br />
kanıt sağlar. Ambalaj malzemesi, gıdanın kendisini<br />
korumanın yanı sıra dağıtım ve depolama esnasında<br />
meydana gelebilecek hasar ve kirlenmelere karşı<br />
gıdayı korumak zorundadır. Gıdaya temas eden<br />
ambalaj materyallerine izin verilmeden önce kapsamlı<br />
testler yapılmaktadır. Ayrıca ambalaj, süt ürünlerini<br />
mikrobiyolojik anlamda fiziksel tehlikelerden ve<br />
dış etkenlerden koruduğu için çok önemlidir. Açıkta<br />
tutulan ve satışa sunulan süt ve süt ürünleri çok çabuk<br />
bozulduğundan, ambalajlama ile ürünün hava ile<br />
temas etmesi engellenmektedir. Türk Gıda Kodeksi,<br />
gıda ürünlerinin nasıl paketlenip ambalajlanacağını<br />
ayrıntılı olarak belirlemiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />
Bakanlığınca onaylı tüm işletmelerin ürettiği süt ve<br />
süt ürünleri hijyen kurallarına uygun olmak zorunda ve<br />
denetlenmektedir."<br />
BUSINESS NEWS 2016
GÜNCEL<br />
KAPASİTE ARTIRIMI SEKTÖRÜ<br />
ÇIKMAZA SOKAR!<br />
Dünya çelik fiyatlarındaki düşüş, sektöre yönelik<br />
haksız damping iddiaları, en önemli ihracat pazarları<br />
arasında yer alan MENA Bölgesi’nde istikrarın bir türlü<br />
sağlanamaması ve Çin gibi ülkelerin Dünya Ticaret<br />
Örgütü kurallarını hiçe sayan agresif ihracat politikası gibi<br />
birçok zorluk Türk çelik sektörünün üretim ve ihracatını<br />
olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz süreci atlatmak için<br />
üretimde kısmaya giden sektör, genel kapasite kullanım<br />
oranını yüzde 62 seviyesine kadar düşürdü. Bu oran ark<br />
ocaklı tesislerde ise yüzde 52’ye kadar geriledi.<br />
Zaman zaman Türk çelik sektörünün kapasite artırdığı<br />
gibi gerçeği yansıtmayan açıklamalarla karşı karşıya<br />
kaldıklarını belirten Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Son iki yıldır üretim<br />
ve ihracatımız üzerinde büyük bir baskı var. Gerek<br />
yurtdışından gerek yurtiçinden kaynaklanan birçok<br />
sorunla mücadele ediyoruz. Sektör olarak bu etkileri<br />
en aza indirmek amacıyla üretim kapasitemizi dahi<br />
düşürdük. Sektörümüz için mevcut ürün gamında<br />
kapasite artırmak gibi bir durum söz konusu olmamalı.<br />
Kapasite artırılması demek Türk çelik sektörü için zaten<br />
zorlu olan ihracat koşullarını daha da güçleştirmek<br />
demektir. Bunun yerine var olan kapasiteyi daha etkin ve<br />
verimli kullanacak şekilde katma değerli ürün üretimine<br />
yönlendirmeliyiz” dedi.<br />
Bu olumsuzları aşmak için sektördeki üretici ve<br />
ihracatçı firmaların büyük bir hassasiyet gösterdiğini<br />
vurgulayan Namık Ekinci, “Ancak katma değeri yüksek<br />
ürün üretimi ile köklü ve sürdürülebilir bir çözüme<br />
adım atmaya başlamış oluruz. Bu bağlamda üretim<br />
proseslerimizde de değişiklik yapılması gerekmektedir.<br />
Üretim proseslerinde yapılacak değişiklik ile üretim<br />
maliyetlerimiz düşürme ve katma değerli ürün üretme<br />
imkanına sahip olacağız. Böylece rekabetçi fiyatlarımız<br />
ile ihracatımız miktar bazında artacak ayrıca ithal ikamesi<br />
yaratılarak ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz gibi aynı<br />
ürünleri ihraç etme olanağımız da olacak. 20,6 milyon<br />
ton ithalatımız minimum seviyeye inmesiyle miktar<br />
bazında da ihracatımız artacak, tesislerimiz tam kapasite<br />
ile çalışma imkanına kavuşacak, ihraç birim fiyatlarımıza<br />
yansıyacak değer artışı ile daha çok döviz gelirimiz<br />
olacak” diyerek açıklamalarına devam etti.<br />
Çin’in yarattığı aşırı kapasite fazlası nedeniyle Türk çelik<br />
endüstrisinin de tehdit altında olduğunu belirten Çelik<br />
İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci sözlerine şu<br />
şekilde tamamladı: “Çin serbest piyasa ekonomisine göre<br />
hareket etmiyor ve köklü bir şekilde kapasite düşürmeye<br />
gitmesi için uluslararası alandaki baskının artırılması<br />
gerekiyor. Türk çelik sektörü temsilcileri olarak bu<br />
durumun yarattığı olumsuzluğun giderilmesi için dünya<br />
çapında yapılan tüm çalışmaları destekliyoruz. Türkiye’de<br />
de Çin tehdidine karşı gerekli önlemlerin alınması için<br />
çalışmalar yürütüyoruz. Çin her ne pahasına olursa olsun<br />
üretmek ve tüketemediğini de ihraç etmek zorunda.<br />
Bu nedenle ürettiğini elinden çıkarmak için ihracatında<br />
herhangi bir kural gözetmiyor. Eğer bu duruma dur<br />
diyemezsek sadece Türk çelik üreticisi için değil çelik<br />
sanayisi olan ve ihracat yapan tüm ülkeler için tehdit<br />
oluşturmaya devam edecektir.”<br />
BUSINESS NEWS 2016 9
GÜNCEL<br />
TÜRKİYE İLE İRLANDA ARASINDAKİ<br />
TİCARET GÜÇLENİYOR!<br />
10<br />
İrlandalı şirketlerin dünya pazarlarındaki gelişme ve<br />
büyümelerine yönelik çalışmalar yürütmekte olan<br />
Enterprise Ireland ile DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler<br />
Kurulu) arasında mutabakat anlaşması imzalandı.<br />
Söz konusu anlaşmayla, Türkiye ve İrlanda arasındaki<br />
ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve ticaret hacminin<br />
yükseltilmesi hedefleniyor.<br />
İrlandalı Bakan Joe McHugh T.D. anlaşmanın imza<br />
töreninde şunları söyledi: “İrlanda ve Türkiye,<br />
köklü ticari ilişkilere sahip iki ülke. Bugün itibariyle<br />
ülkelerimiz arasındaki karşılıklı ticaret hacmi yaklaşık<br />
olarak 1,6 milyar Euro seviyesinde. Türkiye’de faaliyet<br />
gösteren ve istihdam yaratan pek çok İrlandalı firma<br />
olmasından dolayı mutluluk duyuyoruz. Enterprise<br />
Ireland ile DEİK arasında imzalanan mutabakat<br />
anlaşmasını ticari işbirliğimizin çok önemli bir aşaması<br />
olarak değerlendiriyor ve gelecek yıllarda her iki<br />
ülke için de son derece olumlu getirileri olacağına<br />
inanıyorum.”<br />
DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Rona Yırcalı şu noktaların<br />
altını çizdi: “Her ne kadar Türkiye ve İrlanda coğrafi<br />
olarak birbirinden uzak olsa da, iki ülke her zaman<br />
yakın temas içerisinde oldu. Karşılıklı ilişkilerimiz<br />
1990’lı yıllarda ivme kazandı ve insanlarımızın refahı<br />
için yatırım ilişkilerini, sermaye akımını, turizmi, hizmet<br />
ve know-how paylaşımını artırmalıyız. Pek çok sektör,<br />
daha çeşitli ve sürdürülebilir ekonomik ilişkiler için<br />
büyük bir potansiyel barındırıyor. Türkiye’deki özel<br />
sektör, Türkiye ile İrlanda arasındaki ekonomik ilişkileri<br />
en iyi biçimde oluşturmak anlamında son derece<br />
istekli. DEİK çatısı altındaki Türkiye-İrlanda İş Konseyi<br />
de 1994 yılından beri bu amaçla çalışıyor. DEİK ile<br />
Enterprise Ireland arasındaki mutabakat anlaşması,<br />
iş insanlarımızın doğrudan iş ilişkileri oluşturmasına<br />
destek temin edecek, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin<br />
ve uluslarımız arasındaki dostluğun güçlenmesine<br />
katkıda bulunacaktır.”<br />
DEİK Türkiye-İrlanda İş Konseyi Başkanı M. Hakan<br />
Karaalioğlu şunları ifade etti: “DEİK ve uzun süredir<br />
işbirliği içerisinde bulunduğumuz Enterprise Ireland<br />
arasında imzalanan mutabakat anlaşması önemli<br />
bir adım. Bu anlaşmanın, ekonomik anlamda güçlü<br />
ilişkiler kurulmasının ötesinde, kültürel bağların<br />
kuvvetlenmesini de sağlayacağına inanıyorum. Her<br />
iki ülke ortak hatıralara sahip ve her iki kültür de<br />
halihazırda çeşitli yönlerden birbirine bağlanmış<br />
durumda. Tek yapmamız gereken iki ülkeden insanları<br />
daha sık bir araya getirmek ve birbirlerini tanımalarını<br />
sağlamak. Böylece ekonomilerimizin gelişmesine<br />
katkıda bulunabiliriz.”<br />
Enterprise Ireland Türkiye Direktörü Jonathan Ryan<br />
şunları söyledi: “Enterprise Ireland olarak İrlanda ve<br />
Türkiye’deki şirketler arasında zaten mevcut bulunan<br />
bağları ve dostluğu geliştirmek için çaba harcıyoruz.<br />
2014 yılında Türkiye ofisimizin açılmasının ardından<br />
çalışmalarımız daha da yoğunlaştı. İrlanda teknoloji<br />
sektörünün gücünü yansıtacak şekilde, geçtiğimiz iki yıl<br />
içerisinde ticari hizmetlerdeki güçlü büyümeyle birlikte<br />
ticaret hacminin %32 oranında artması cesaret verici.<br />
Aynı şekilde Türkiye’den ihraç edilen mallar anlamında<br />
da güçlü bir performans söz konusu ve bu alandaki<br />
gelişmeler, Türkiye’nin mükemmel üretim altyapısı<br />
üzerinde yükseliyor. Bugün imzaladığımız mutabakat<br />
anlaşması için DEİK’e teşekkür ediyorum"dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016
GÜNCEL<br />
KOBİ’LER İNOVASYONA<br />
YATIRIM YAPMALI!<br />
Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği’nin (GYİAD),<br />
İstanbul Üniversitesi işbirliği ile düzenlediği teknoloji,<br />
inovasyon ve KOBİ girişimciliği konulu konferansta<br />
konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Sevim,<br />
sektörler üstü bir dernek olarak genel ekonominin<br />
gelişimi için sorumluluk aldıklarını söyledi.<br />
“Türkiye’deki KOBİ’ler inovasyon ve teknolojiye<br />
uzaklar. Bu konuda orta gelir tuzağında olduklarını<br />
gözlemliyoruz” diye konuşan Sevim, “Matbaanın<br />
icadı zenginliklerin el değiştirmesine neden oldu.<br />
Buhar makinesinin icat edilmesi endüstri devrimini<br />
beraberinde getirerek bambaşka bir dünyanın<br />
kapılarını açtı. Bu doğrultuda baktığımızda, günümüzde<br />
farkında olmamız gereken nokta, dijitalleşmenin<br />
sadece gençlerin kurduğu teknoloji şirketlerinde<br />
değil, bütün dünyada bambaşka bir dönem başlatmış<br />
olduğudur. GYİAD olarak tüm çalışmaların son<br />
derece hızlı bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini<br />
düşünüyoruz. Devletin konuya ilişkin hibe ve<br />
desteklerini de çok değerli buluyoruz” dedi.<br />
Araştırmalara göre büyük şirketlerin yüzde 53’ünün<br />
inovasyon yaptığına dikkat çeken Serkan Sevim, “Orta<br />
ölçeklilerde yüzde 28 olan bu oran, küçük ölçekli<br />
şirketlerde 13’e düşüyor. Büyük ölçekli şirketlerde<br />
inovasyon yapan yüzde 53’lük kesimin sadece yüzde<br />
5’i üniversitelerle işbirliği içinde. Dolayısıyla, akademik<br />
dünya ile iş dünyasının birbirinden neredeyse<br />
tamamen ayrıldığını ve hatta koptuğunu söyleyebiliriz.<br />
Bizim Türkiye olarak önümüzdeki fırsatları gerçekten<br />
değerlendirebilmemiz için, her şeyi kenara bırakıp<br />
işbirliği yapmamız gerekiyor. İş dünyası, üniversiteler ve<br />
devlet ayrı ayrı çalışmalar yürüttüğü sürece ne yazık ki<br />
ileri gitme şansımız yok. Bu nedenle, Türkiye’nin genç iş<br />
insanları olarak, ülkemizdeki tüm kurumların Toplumsal<br />
Uzlaşı Hareketi çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine<br />
inanıyoruz. Bu, ülkemizin süregelen büyümesini<br />
hızlandırarak daha da ileriye taşıyacaktır” dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016 11
GÜNCEL<br />
İHRACAT YAPAN HER SEKTÖRDE<br />
PLASTİK PAYI!<br />
“Kamuoyumuz, hatta ekonomi çevrelerimiz tarafından<br />
pek bilinmese de plastik bütün sektörlere mamul<br />
ve yarı mamul ürün veriyor. En fazla ihracat yapan<br />
sektörlere baktığımızda, ihracat yapan hemen her<br />
sektörde payımız var. İhracatta sektörel birinciliği<br />
alan otomotiv ve ikinci sırayı alan hazır giyim ve<br />
konfeksiyon sektörlerinin ana tedarikçilerinden biriyiz.<br />
Plastiğin ağırlığı arttıkça, bütün sektörlerimizin rekabet<br />
gücü de artacak. Bu amaçla çalışıyoruz” dedi.<br />
En ağır rekabet koşulları altında dahi ihracatlarını<br />
gerçekleştirerek listeye giren ihracatçı sektörlerle,<br />
firmalarla gurur duyduklarını aktaran Reha Gür,<br />
ihracatta daha fazla katma değerli ürün ve yeni<br />
pazarlar bulmak için hamlelerin artırılması gerektiğine<br />
dikkat çekti. 2015 yılının ihracat açısından küresel mali<br />
dalgalanmalardan etkilendiğini belirten Reha Gür, şu<br />
değerlendirmelerde bulundu: “Jeopolitik riskler ve<br />
krizler yanında, ana ihracat pazarımız olan Avrupa’daki<br />
ekonomik sorunlara rağmen mevcut seviyemizi<br />
koruduk. Buna bir de döviz kurundaki dalgalanmalar<br />
ve parite etkisini eklersek, firmalarımızın büyük bir<br />
başarı gösterdiğini söyleyebiliriz. Biliyoruz ki 2015<br />
bitti. Şimdi geleceğe bakmamız gerekiyor. Plastik,<br />
ihracatta göreli olarak en ağır rekabeti yaşayan<br />
sektörlerden biri. Çok küçük kar marjlarıyla rekabet<br />
ediliyor. Bunu aşmanın yolu da yüksek katma değerli<br />
ürünlere geçmek. Bu hem ihracat ve şirketlerimizin<br />
karlılığı-büyümesi için gerekli,hem de mamul, yarı<br />
mamul verdiğimiz diğer sektörlere rekabet avantajı,<br />
dolayısıyla ihracatlarına katkı için gerekli” dedi.<br />
12<br />
Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin her yıl açıkladığı, “TİM<br />
1000 İhracatçı Listesi”ne plastik sektöründen 58 firma<br />
girdi. Plastik Sanayicileri Derneği’nden (PAGDER)<br />
yapılan açıklamaya göre 58 firma, 2015 yılında bir<br />
önceki yıla göre ihracat seviyesini korudu.<br />
TİM listesine, plastik sektörünün de dahil olduğu<br />
kimyevi maddeler ve mamulleri sektöründen 105 firma<br />
girdi. Kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü, yüzde<br />
11,3 pay ve 9 milyar 329 milyon dolar ile Türkiye’nin<br />
en fazla ihracat yapan üçüncü sektörü oldu.<br />
PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür, TİM<br />
verilerine yönelik yaptığı değerlendirmede,<br />
Plastik sektörüne yönelik her stratejik adımın diğer<br />
sektörlere de; altyapı, inşaat, gıda koruma, çevre<br />
yönünden refah ve yaşam kalitesine de katkı anlamına<br />
geldiğini vurgulayan Reha Gür,“Ne yazık ki, hala<br />
plastik sektörüne bu bakış açısıyla yaklaşmayanlar<br />
var. Sektörümüzün bir an önce kısa vadede; ülkemizde<br />
üretilemediği için zorunlu olarak ithal ettiğimiz<br />
hammadde, finansmana erişim kanalından ve yeni<br />
pazarlar bulmak, mevcut pazarlarda etkinliğini artırmak<br />
için ihracat kanalından desteklenmesi gerekiyor. Sektör<br />
stratejilerimiz olan Ar-Ge, yerli hammadde üretimi<br />
ve plastik sektörünü tanıtmaya yönelik çabalarımızı<br />
sürdürüyoruz. PAGDER olarak, ağırlıklı gündemimiz,<br />
yüksek katma değerli ürünlere geçiş ve ihracatta yeni<br />
pazarlar bulmaya yönelik girişimler.. İhracat geçmişte<br />
de ana gündemimizdi, şimdi de ana gündemimiz” dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016
MAKALE<br />
PETROL FİYATLARININ YÜKSELİŞİ<br />
ARZ TALEP DENGESİNİN<br />
HABERCİSİ Mİ?<br />
Destek Menkul Değerler Araştırma Müdürü Murat Tufan<br />
Petrol fiyatları 17 Nisan’da Doha’da<br />
yapılan arz dondurma görüşmelerinden<br />
bu yana yaklaşık % 10 yükseldi. Petrol<br />
fiyatlarının yükselişinin nedeni arz ve talep dengesinin<br />
sağlandığına yönelik sinyallerden mi yoksa hedge<br />
fonlarının sürdürülemeyen fiyatlardan başlayan kar<br />
alımları mı?<br />
Petrol fiyatları 25 Dolar seviyelerine gerilemesi<br />
sonrası “tehlikeli” olarak adlandırabileceğimiz<br />
sert yükselişler yaşıyor. Arz ve talep görüntüsüne<br />
baktığımızda bir miktar arz fazlalığının azaldığını<br />
görsek de yükselişlerin kalıcı olması için önemli bir<br />
sebep bulunmuyor. Petrol fiyatlarının yaklaşık iki yılda<br />
yaklaşık % 75 değer kaybetmesinde arz fazlalığı etkili<br />
olmuştu. Düşük petrol fiyatlarını dayanamayan bazı<br />
ülkelerin üretimleri gerilemeye başladı. Bu ülkelerin<br />
başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Meksika<br />
geliyor. ABD’de petrol üretimi 2015 yılının Temmuz<br />
ayında günlük 9.604 milyon varile ulaşsa da kapanan<br />
sondaj kule sayılarının etkisiyle günlük 8.938 milyon<br />
varile kadar geriledi. Başka bir ifadeyle ABD’de petrol<br />
üretimi günlük 666 milyon varil azalış gösterdi. Öte<br />
yandan Meksika ve Kanada’da benzer görüntünün<br />
hakim olduğunu söyleyebiliriz. OPEC dışı ülkelerinin<br />
petrol üretimlerinin bir miktar azalması sonrası arz<br />
fazlası günlük yaklaşık 1 milyon varile kadar gerilemiş<br />
olsa da önümüzdeki süreçte arz fazlalığın yeniden<br />
yükselebileceğine yönelik gelişmeler yaşanıyor.<br />
hatta Rusya petrol üretimlerini yükseltmeye devam<br />
edebilecektir. Özellikle Suudi Arabistan prensinin<br />
istedikleri taktirde petrol üretimini 1 – 2 milyon varil<br />
yükseltebileceklerini ifade etmesi Arabistan’ın Pazar<br />
payı stratejisini korumak istediğini gösteriyor. Öte<br />
yandan İran’ın petrol üretimi yükselmeye devam<br />
ediyor ve muhtemelen yılsonuna kadar yaptırımlar<br />
öncesi seviye olan günlük 4 milyon varile ulaşacak.<br />
Genellikle piyasalar Arabistan ve İran’ın üretimini<br />
yükselteceği beklentisine sahip olsa da Irak faktörünü<br />
de unutmamak gerekiyor. 2015 yılında üretimini<br />
en çok arttıran Irak, 2016 yılının Nisan ayında rekor<br />
petrol ihracatı gerçekleştirdi. Bu yüzden bu ülkenin<br />
üretimi de etkili olacak. OPEC dışı ülkelerin petrol<br />
üretimlerinde yaşanan gerileme muhtemelen OPEC<br />
ülkeleri tarafından dengelenecek ancak yine de<br />
arz fazlası bir miktar düşecek. Piyasa bu beklentiyi<br />
önceden fiyatlayamaya çalışsa da petrol fiyatlarının<br />
denge noktasını bulması kolay olmayacaktır. Petrol<br />
stokların artış hızı geçtiğimiz seneye göre yavaşlasa<br />
da hala daha rekor seviyede kalmaya devam ettiğini<br />
görüyoruz. Öte yandan talep tarafına baktığımızda<br />
2016 yılının başından bu yana artış gözlemleniyor.<br />
Başta Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin<br />
taleplerinde yükseliş dikkat çekiyor. Bu yüzden<br />
henüz petrol fiyatlarının 70 -80 Dolara yükselmesini<br />
beklemek erken olabilir. Yükselişler bir miktar stratejik<br />
ve doların değer kaybetmesi nedeniyle olduğunu ve<br />
uygun yerlerde yeniden geri çekilmeler yaşanabilir.<br />
Doha’da yapılan arz görüşmelerinden bir sonuç<br />
çıkmaması sonrası Suudi Arabistan, Irak, İran ve<br />
BUSINESS NEWS 2016 13
BUSINESS EKONOMİ<br />
AVRUPA’DA İŞLER DÜZELİYOR!<br />
Euro, petrol ve faiz destek oldu!<br />
Barometre anketinin sonuçlarını açıklayan Paris<br />
Bölgesi Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Jean Yves<br />
Durance'ın yaptığı sunumda şöyle denildi: "Ekonomi<br />
son aylarda eski yüksek seviyelerine doğru gelişiyor.<br />
Euro, petrol ve faiz üçlüsündeki düşük seviye olumlu<br />
etki yaptı. Ancak buna 'iyileşme' demek için için henüz<br />
erken. Ticari yatırımlar gelecek aylarda anahtar faktör<br />
olacak. Başkanlarımız, ABD ve gelişen ekonomilerdeki<br />
yavaşlamaya baktıkça, kendi şehirlerindeki büyümenin<br />
sağlamlığına güvendiklerini açık yüreklilikle dile<br />
getiriyorlar.”<br />
Başkanlar gelişen ekonomilerdeki yavaşlamanın bu yılı<br />
tehdit eden bir unsur olduğuna dikkati çekti. 2016'yı<br />
tehdit eden diğer gelişmeler ise terör ve İngiltere'nin<br />
AB'den çıkma ihtimali olarak sıralandı.<br />
‘Seçkinler Kulübü’ olarak da adlandırılan Avrupa<br />
Odalar Kulübü toplantısında konuşan İTO Başkanı<br />
İbrahim Çağlar, Türk ve Avrupa iş dünyalarını enerji<br />
tedariki, müteahhitlik, genel ticaret ve yüksek teknoloji<br />
yatırımlarında olağanüstü fırsatların beklediğini söyledi.<br />
İstanbul Ticaret Odası'nın ev sahipliğinde düzenlenen<br />
Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Kulübü (Club of<br />
Chambers) bahar toplantısında Avrupa ekonomisinin altı<br />
ay sonrası için barometre anketinin sonuçları açıklandı.<br />
Kulübe üye 16 Oda başkanı, Türkiye'nin dış ticaretinin<br />
yüzde 40'ından fazlasını, ihracatının yüzde 50'sini<br />
yaptığı Avrupa’daki ekonomik aktiviteler için<br />
önümüzdeki altı ay 'iyimser' olduklarını belirtti.<br />
Aralarında Berlin, Londra, Paris, Madrid, Brüksel, Milano,<br />
Atina, Dublin, Lüksemburg, Barselona, Frankfurt gibi<br />
Avrupa’nın 16 önemli kentinin ticaret ve sanayi odası<br />
başkanlarının oluşturduğu kulübün İstanbul toplantısına<br />
İTO Başkanı İbrahim Çağlar başkanlık etti.<br />
Kamyona vize yok, işadamına var!<br />
Küresel dünyanın çok boyutlu, derin bir dönüşüm<br />
içinde olduğunu belirten Çağlar, "Dünyanın önünde<br />
şu iki seçenek var; barış ve huzura giden yolda mı<br />
yürüyeceğiz, yoksa korkulara ve önyargılara mı teslim<br />
olacağız” dedi.<br />
2008 sonrası ortaya çıkan küresel kriz şartlarının 'Ne<br />
kadar birlikteyseniz o kadar güçlüsünüz' gerçeğini acı<br />
bir reçete vererek öğrettiğini kaydeden Çağlar, şunları<br />
söyledi: "Güçlü AB fikrini, güçlü Türkiye gerçeğinden<br />
ayrı düşünemeyiz. Biz iş adamlarına çok büyük<br />
sorumluluklar düşüyor. Önümüzde bir vize meselesi<br />
var. Kamyona vize yok, dış ticarette mal ve hizmetlere<br />
de vize yok. Ama iş adamına gelince vize var. Bu tablo,<br />
Türkiye-AB arasındaki ekonomik ilişkilerin ayağındaki<br />
prangadır. Bu iş, iki tarafın da aleyhinedir. Bu noktada<br />
Odalar Kulübü'nün çok önemli bir rol oynayacağına<br />
inanıyorum. Ben burada ortaya koyulacak işbirliği ve<br />
kararlı tutumun siyasi ve bürokratik çarkların daha hızlı<br />
dönmesini sağlayacağını düşünüyorum."<br />
14<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS EKONOMİ<br />
TÜRKİYE’DE AİLE ŞİRKETLERİNİ VERASET<br />
YOLUYLA DEVRETMEK DAHA KARLI!<br />
Abdulkadir Kahraman, “Gelişmiş ekonomilerde<br />
varlıklar vergilendirilirken, geçerli olan vergi yükü,<br />
gelişmekte olan ekonomilere kıyasla çok daha yüksek.<br />
Ancak gelişmiş ekonomiler geniş kapsamlı ve cömert<br />
indirimler uygulayarak vergi yükünü azaltmakta ve<br />
böylece aile şirketlerini parasal açıdan korumaktadırlar.<br />
Bu durum gelişmiş ekonomilerin servet birikimini teşvik<br />
etme politikası ile de örtüşmekte.”<br />
Aile şirketinin veraset yoluyla intikalinden alınan<br />
verginin, hayattayken hibe yoluyla yapılan devirden<br />
alınan vergiden daha yüksek olduğu ülkeler arasında<br />
Belçika, Fransa ve ABD (bazı eyaletler) de var. Aradaki<br />
fark önemsiz denmeyecek kadar büyük 10 milyon TL<br />
değerindeki bir şirketten bahis ediyor isek, (Belçika –<br />
yaklaşık 300.000 TL Fransa yaklaşık 421.000 TL ABD<br />
(bazı eyaletler) – yaklaşık 615.000 TL). Çalışmaya<br />
dahil edilen ülkelerin çoğunda (30 ülke), indirim<br />
sonrası vergiler dikkate alındığında aile şirketindeki<br />
devrin vefat sonrasında veya emeklilikte yapılması<br />
arasında ya hiç fark yok ya da aradaki fark çok küçük<br />
(5.000 TL’den az).<br />
10 ülkede ise, aile şirketinin emeklilikte hibe yoluyla<br />
devrinden alınan vergi, veraset vergisinden daha<br />
yüksek. Bu ülkelerden, Japonya, Ürdün, Türkiye ve<br />
Avustralya’da, hayattayken yapılan hibelerden alınan<br />
vergi ciddi oranda daha yüksek (veraset vergisinden<br />
alınan 1 milyon TL’den daha fazla). Sonuç olarak, bu<br />
ülkelerde varlıkların mümkün olduğu kadar uzun bir<br />
süre bir evvelki kuşağın elinde kalması kaçınılmaz.<br />
KPMG’nin Avrupa Aile Şirketleri Derneği (EFB) ile<br />
birlikte hazırladığı Vergi Araştırması’nda Amerika,<br />
Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye dâhil belli başlı<br />
42 ülkede veraset ve emeklilik yoluyla devredilen aile<br />
şirketlerinden alınan vergiler incelendi. Rapora göre,<br />
Türkiye’de aile şirketlerini gelecek kuşağa veraset<br />
yoluyla devretmek daha mantıklı.<br />
KPMG Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Abdulkadir<br />
Kahraman, “Dünyanın farklı bölgelerinde farklı<br />
uygulamalar söz konusu ve araştırmamızda bunların<br />
önemli olanlarını inceledik. Türkiye’de aile büyüklerinin<br />
vefat etmeden işlerini bir sonraki kuşağa devretmeleri<br />
hâlinde ödenecek vergi, vefat hâlinde ödenecek<br />
vergiden daha yüksek. Bu uygulama şu anlama<br />
geliyor; daha az vergi vermek ve kasadan çıkan parayı<br />
azaltmak istiyorsanız işinizi ölmeden önce bir sonraki<br />
nesle aktarmayın. 10 milyon TL değerinde bir şirketin<br />
devrinde Türkiye’de veraset durumunda yaklaşık<br />
815 bin TL vergi alınırken aynı şirket hibe yoluyla<br />
devredilirse vergi miktarı yaklaşık 2 milyon 670 bin TL<br />
oluyor.”<br />
Veraset yoluyla intikalde ve hibe yoluyla devirde farklı<br />
vergi yüklerinin söz konusu olması, nöbet değişiminin<br />
ne zaman yapılması gerektiği konusunda ailenin<br />
tutumunu ve şirket sahibinin kararlarını önemli ölçüde<br />
etkiliyor.<br />
Aile şirketinin şirket sahibi hayattayken değil de veraset<br />
yoluyla devredilmesi bazı durumlarda vergi açısından<br />
olumlu sonuçlar doğurmakla beraber, büyümesine<br />
katkıda bulundukları şirkette “sahip” konumunda<br />
olmamaları genç kuşakların hevesinin kırılmasına da<br />
neden olabilir. Mülkiyet bir önceki kuşakta, yönetim<br />
ise genç kuşakta olacak şekilde bir denge kurabilmek<br />
için, her iki tarafın da düşünceli davranması ve ortayı<br />
bulması gerekir.<br />
Öte yandan Hükümetler, aile şirketi sahiplerinin en<br />
önemli hedeflerinden birinin şirketi aile içinde tutmak<br />
ve bir sonraki kuşağa başarılı bir şekilde aktarmak<br />
olduğunu, ancak şirket sahiplerinin şirketlerinin<br />
geleceğiyle ilgili verecekleri kararlarda vergi yükünün<br />
de önemli bir rol oynayabileceğini hesaba katmalı.<br />
Politika yapıcılar, ekonomik faaliyetlerden vergi<br />
geliri elde etme ihtiyacını dengelemeye çalışırken bu<br />
hususları da dikkate almalı.<br />
BUSINESS NEWS 2016 15
BUSINESS EKONOMİ<br />
DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA İŞ YOK;<br />
İŞ ARAYAN ÇOK!<br />
Merkez Bankası raporları başta olmak üzere; birçok araştırma ve rapora referans olan Kariyer.net İstihdam Endeksi<br />
verilerinin Nisan 2016’ya ait rakamları açıklandı.<br />
16<br />
İstihdam Endeksi’nin Nisan 2016’ya ait verilerine göre<br />
Kariyer.net’te Nisan’da 16.292 yeni iş ilanı yayınlanırken<br />
bu sayı; 2015’in Nisan ayına göre %1 artış, bir önceki<br />
aya kıyasla %3 düşüş gösterdi.<br />
Yayınlanan 58.178 toplam iş ilanı sayısı; 2015’in<br />
Nisan ayına oranla %3; bir önceki aya göre %4 artış<br />
göstererek olumlu bir tablo çizdi. Kariyer.net Genel<br />
Müdürü Yusuf Azoz, “Verilerimize göre Nisan ayında<br />
yaklaşık 57 bin kişiye iş fırsatı doğdu. Toplam iş ilanı<br />
sayısı hem geçtiğimiz aya hem de geçtiğimiz yıla oranla<br />
artış gösterirken; bu olumlu tablo, lokomotif sektörlere<br />
de yansıdı” yorumunu yaptı.<br />
Son dönemde sıcak gelişmelerin yaşandığı Doğu ve<br />
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerde yayınlanan<br />
ilanlar; Türkiye genelindeki ilanların %3’ünü<br />
oluşturuyor. Tüm Türkiye genelinde başvurular 2014’te<br />
%25, 2015’te %9 artarken; bu bölgelerdeki adayların<br />
başvurularının 2014’te %98, 2015’te %35 arttığı<br />
gözlemleniyor. Diğer yandan son bir yılda yayınlanan<br />
ilan sayıları; istihdamın 2014 ve 2015’e göre durağan<br />
devam ettiğini gösteriyor. Bu bölgelerde öne çıkan<br />
sektörler içinde ilk sırada Tekstil (%17) geliyor.<br />
Ardından Sağlık, Yapı, Hizmet ve Gıda sektörleri<br />
sıralanıyor.<br />
Hizmet sektöründe rekor!<br />
Tekstil, 5.788 başvuru yapılan ilan sayısı ile Nisan<br />
ayında da liderliği elden bırakmadı. Tekstil sektörünü<br />
5.430 başvuru yapılan ilan sayısı ile Yapı takip etti.<br />
Tekstil ve Yapı sektörlerini sırasıyla Üretim (4.757),<br />
Hizmet (4.493), Sağlık (4.437), Bilişim (4.107), Otomotiv<br />
(4.025), Ticaret (3.381), Elektrik & Elektronik (2.699)<br />
ve Turizm (2.646) sektörleri takip etti. Sağlık sektörü<br />
başvuru yapılan ilan sayısında %13 oranında artış<br />
göstererek Nisan ayının en yüksek artış oranına<br />
sahip sektörü olurken; Hizmet sektörü 4.493 başvuru<br />
yapılan ilan sayısı ile en yüksek sayısına ulaşarak kendi<br />
rekorunu kırdı. Diğer yandan son bir yılda atağa geçerek<br />
sürekli yükseliş gösteren Otomotiv sektöründe artış<br />
%10 oldu.<br />
Kariyer.net İstihdam Endeksi verilerine göre Nisan<br />
ayında, İstanbul Avrupa yakasında 21.185, Anadolu<br />
yakasında 16.976 olmak üzere İstanbul genelinde<br />
toplam 38.161 ilan yayınlandı. Birinci sıradaki İstanbul’u<br />
sırasıyla Ankara (6.651), İzmir (4.477), Bursa (4.096)<br />
ve Kocaeli (3.417) illeri takip etti. Bursa, geçtiğimiz<br />
yılın aynı ayına göre %16’lık artışıyla dikkat çekti.<br />
Diğer yandan Nisan ayında, bir önceki aya göre artış<br />
gösteren iller arasında Tunceli (%28), Bayburt (%24),<br />
Artvin (%23), Ardahan (%22), Gümüşhane (%22), Rize<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS EKONOMİ<br />
(%21) ,Bitlis ve Bingöl (%20) öne çıktı. Bu illerde en<br />
çok aranan pozisyonlar ise sırasıyla Mühendis, Satış<br />
Temsilcisi, Çağrı Merkezi Elemanı, Avukat ve Satış<br />
Müdürü oldu.<br />
Satış temsilcisi zirveden inmiyor!<br />
Nisan ayında en çok ihtiyaç duyulan pozisyon 8.234<br />
ilan ile Satış Temsilcisi oldu. Bu pozisyonu sırasıyla<br />
Mühendis (5.789), Muhasebe Elemanı (2.770), Teknisyen<br />
(1.188), Satış Müdürü (1.088), Mağaza Müdürü (960),<br />
Tekniker (906), İnsan Kaynakları Uzmanı (764), Stajyer<br />
(667) ve Çağrı Merkezi Elemanı (574) ilanları takip etti.<br />
2015 yılının Nisan ayı ile kıyaslandığında en çok artış<br />
gösteren pozisyonun %17’lik artış oranıyla Muhasebe<br />
Elemanı pozisyonu olduğu görülürken; dönemsel olarak<br />
bahar aylarında işe alımların arttığı Stajyer pozisyonuna<br />
olan ihtiyaç da geçtiğimiz yıla oranla %11’lik bir artış<br />
gösterdi.<br />
BUSINESS NEWS 2016 17
BUSINESS EKONOMİ<br />
DOLAR ENDEKSİ VE DİĞER ÜRÜNLER<br />
ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ!<br />
Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı<br />
Ahmet Mergen<br />
18<br />
Bilindiği gibi geçtiğimiz yılın Aralık ayında yapılan FED<br />
faiz artışı sonrasında bu senenin başında tüm piyasaların<br />
FED’ den beklentisi 2016 senesinde de faiz artışlarına<br />
devam etmesi idi. Ocak ayının ilk yarısında kurumlardaki<br />
analistler tarafından hazırlanıp piyasalara gönderilen<br />
raporlar ve FED üyelerinin demeçleri 2016 devamlı<br />
olarak, üçer aylık sürelerde faiz artışlarına giderek seneyi<br />
4 faiz artışı ile noktalama yönünde gelişti.<br />
Yatırımcılar da bu doğrultuda dolara yüklenerek dolara<br />
büyük prim bindirdi. Ocak ayının ikinci yarısına girilirken<br />
FED başkanı Sn. Janet Yellen’ in piyasalara verdiği<br />
güvercin ötesi yumuşak tonda mesajı 27 Ocak’tan<br />
itibaren piyasalarda dolardan kaçışa ve o zamana kadar<br />
değer kaybına uğrayan diğer piyasalara doğru çılgın<br />
koşuların başlamasına sebep oldu.<br />
Ocak ayının ortalarında 20 Ocak’ta 99.80’de olan dolar<br />
endeksi 11 Şubat’ta 95.23’e çakılırken sonrasında<br />
gelişen çıkış hamlesi de 98.50’ye kadar zar zor tırmandı<br />
ve piyasaların dolardan kaçışının hızlanması ile bir anda<br />
aşağıya gitmeye başladı. Bu düşüş 3 Mayıs’a kadar sürdü<br />
ve 91.92’de son buldu.<br />
Doların değer kaybedeceğine inanan yatırımcıların euro’<br />
ya yönelmesi ile 21 Ocak’ ta 1.0777’ de olan eurusd (<br />
euro-dolar ) paritesi o tarihten itibaren bir daha arkasına<br />
bakmaksızın yükselerek 3 Mayıs’ ta 1.1614’ e yükseldi.<br />
Avrupa tarafında faizlerin eksiye geçmesi, aylık varlık<br />
alımlarının 60 milyar euro’ dan 80 milyar euro’ ya<br />
geçmesi, İngiltere’nin Avrupa’ dan ayrılma konusunda<br />
referanduma gitmesi gibi konulara rağmen euro’ nun<br />
değer kazanması euro’nun güçlenmesinden ziyade<br />
dolardaki büyük düşüşten kaynaklanmıştır denilebilir.<br />
Diğer tarafta altın piyasasında da fiyatın 1000 doların<br />
altına sarkacağı konusunda büyük kurumların raporları<br />
piyasalara düşerken 14 Ocak’ ta 1072 dolar/ons olan<br />
fiyat çok sert yükselişle önce 1250 dolara ve oradan<br />
da ilerleyen haftalarda “1250-1200” dolar aralığında<br />
konsolide olduktan sonra “1303” dolara kadar<br />
tırmanmıştır. 2 Mayıs’ ta en yüksek seviyeye erişen<br />
altın fiyatları şu sıralarda FED’ in Haziran veya Temmuz<br />
ayında faiz artışına gidebilir şeklinde piyasalarda<br />
dolaşan haberlere bağlı olarak “1240” dolara doğru<br />
sürüklenmektedir. Alım konusunda daha sabırlı olup<br />
Haziran ayı FED toplantısı tarihine yaklaşılırken<br />
artan tansiyonla fiyatların “1220”ye yanaşması da<br />
beklenebilir. Türkiye’ de yatırımcıların ilgi gösterdiği<br />
bir diğer ürün olan ham-petrolde de fiyatlar 11 Şubat’<br />
ta 26.00 dolara kadar inmişken o günden itibaren artan<br />
stoklara ve İran’ ın da üretici olarak piyasaya katılmasına<br />
rağmen yükselişe geçmiş ve fiyat varil başına 50 dolara<br />
ulaşmıştır. 2015 senesi sonunda FED’ in faiz artışlarına<br />
başladığı ve tüm dünyanın heyecanla 2016’ daki<br />
arka arkaya faiz artışlarını beklediği ortamda petrol<br />
fiyatlarının 20 doların altına inebileceği ve 15 dolara<br />
kadar da düşebileceği düşünülürken FED’ in Mart ayındaki<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS EKONOMİ<br />
faiz artışını es geçeceği ve hatta Haziran ayında da<br />
giderek bıçak sırtında hareket eden küresel ekonomileri<br />
değerlendirmeye alabileceği haberi emtia’ da sert<br />
yükselişlere, paritelerde doların aleyhine gelişmelere ve<br />
karşıt para birimlerinde hızlı değer kazanımlarına yol açtı.<br />
FED’in bu sene yapmayı planladığı faiz artışlarına bağlı<br />
olarak ham-petrol fiyatının 35.00-45.00 dolar bandında<br />
dolaşabileceği düşünülebilir.<br />
Türkiye’ de sokaktaki insandan tutun, ticaretle uğraşan,<br />
üretim yapan sanayici, borcu olan vatandaş gibi herkesin<br />
merakla takip ettiği dolar-TL fiyatı da 20 Ocak’ ta 3.0607’<br />
e iken o günden itibaren düşüşe geçmiş ve 2 Mayıs’ ta<br />
2.7888’ e inmiştir. Sonrasında Tumba’sından faiz indirimi<br />
beklentileri, içeride yaşanan Başbakanın görevi bırakması<br />
gibi siyasi gelişmeler, AB ile olan vize konuşmalarının<br />
durması, Mayıs ayında dünya piyasalarında dolardaki<br />
değerlenmeye eklenince fiyat kısa sürede 3.00’ e<br />
dayandı. Bir süredir “2.96-3.00” aralığında dolaşan<br />
fiyatın ( Rusya ile yaşanan krizden kaynaklanan ek primi<br />
hala üstünde taşıdığını unutmadan ) dolar endeksinin<br />
“96.00”ın üstüne doğru hareketlenmesi ile “3.00”ün<br />
üstüne çıkmayı deneyebileceği akıllarda tutulmalıdır.<br />
Sene sonuna kadar eğer FED kendisinden beklenmesini<br />
söylediği şekilde faiz artışlarına giderse dolar-TL’ de de<br />
fiyatın “3.10” a veya faiz artışının sıklığına ve oranına<br />
göre değişerek 3.15 gibi biraz daha üstüne gitmesi doğal<br />
karşılanacaktır zira hükümetin programında da sene sonu<br />
olarak beklenen seviye 3.10 civarıdır. Dolarda “2.80”<br />
in yeniden görülebilmesi için FED faiz artışlarının Eylül’<br />
deki toplantı da dahil ıskalanması, ABD, Çin ve küresel<br />
ekonomilerde verilerin kötüleşmesi, içeride enflasyonun<br />
düşmesi, AB ile olan vize konusundaki ilişkilerin yeniden<br />
canlanması, alt yapı reformlarının hız kazanması gibi<br />
konular takip edilmelidir. Buna rağmen yüksek kurdüşük<br />
faiz politikasına uygun olarak dövizdeki düşüşler<br />
TCMB tarafından faiz indirimi için fırsat olarak görülüp<br />
değerlendirilecek gibi gözüküyor. Dolar-TL’nin 2.80’<br />
e doğru yanaşabilse bile faiz indirimi beklentisi ile<br />
oralarda fazla kalmayacağı düşünülmektedir. 8-9 ay<br />
önce sanayicinin İTO kanalıyla devlet 2.70’ den dolar<br />
satsın diyerek hangi fiyatta alıcı olabileceğini göstermiş<br />
olduğunu da piyasa hatırlamaktadır. Endekse gelince o da<br />
diğerlerinden eksik kalmayarak çıkışlara katılmıştır.<br />
21 Ocak’ta 68230’dan başlayan çıkış 20 Nisan’da<br />
86931’de sonlanmış, sert düşüşe 2 Mayıs’ta uğramıştır.<br />
20 Ocak’ta 15366’ da olan Dow Jones da bu süreçte<br />
20 Nisan günü 18080 e kadar boğa piyasasında değer<br />
kazanmıştır. Her ne kadar tüm bu gelişmeler %100<br />
dolara endekslenmese de dolardaki değerlenmenin veya<br />
değer kaybının piyasaları oynattığı açıkça görülmektedir.<br />
İşte bu bakımdan FED’ in toplantıları ve alınan kararlar<br />
dikkatle takip edilmektedir.<br />
BUSINESS NEWS 2016 19
BANKACILIK & FİNANS<br />
DENİZBANK’IN AKTİFLERİ<br />
115 MİLYAR TL’YE ULAŞTI!<br />
DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı<br />
Hakan Ateş, ”Ülkemizin 81 ilinde ve yurt<br />
dışında toplamda 738 şubemiz ve 15 bine yakın<br />
çalışanımız ile faaliyet gösteren Bankamızın<br />
aktifleri; 2016 yılının ilk çeyreğindeyüzde16<br />
büyüyerek, 115 milyar TL seviyesine yükseldi.<br />
Türkiye'nin her şehrinde faaliyet gösteren<br />
şubelerimiz aracılığı ile ülkemizin en uzak<br />
noktalarına bankacılık hizmeti götürmeye bu<br />
dönemde de devam ettik” dedi.<br />
ING Bank Türkiye, 31 Mart 2016 tarihli konsolide finansal<br />
sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre, 2016 yılının ilk<br />
çeyreğinde ING Bank’ın aktif toplamı 52.7 milyar TL, net kârı<br />
ise 88.2milyon TL olarak gerçekleşti. Özkaynaklar hacmi 4.5<br />
milyar TL olarak gerçekleşirken, sermaye yeterlilik oranı ise<br />
%16.3 seviyelerine ulaştı.<br />
Toplam kredi müşterisi sayısı ise 1.4 milyonu aşanING Bank’ın<br />
yılın ilk çeyreği itibariyle krediler toplamı 39 milyar TL, toplam<br />
mevduatı ise 22.5 milyar TL olarak gerçekleşti. Aktif bireysel<br />
müşteri adedi 2.3 milyona ulaşırken, bu müşterilerin %22’si<br />
dijital ve %17’si mobil bankacılık kullanıcısı.<br />
ING Bank Türkiye Genel Müdürü Pınar Abay, açıklanan<br />
finansal veriler hakkında “2016’ya başarılı bir başlangıç<br />
yaptık. İş kollarımızda hedeflerimizi yakaladık. Dijital<br />
bankacılık vizyonumuzla yılın ilk 3 ayında inovasyona<br />
yatırım yapmayı sürdürdük. Finansal teknoloji şirketlerini<br />
odağımıza alarak sektöre yön veren yaklaşımlar geliştirmeye<br />
devam ettik. Dijitale dayalı müşteri deneyimine odaklanarak<br />
yenilikçi ürünler yarattık. Dönüşüm hikâyemizin<br />
uluslararası platformlarda takdir gördüğü, farklı hizmetlerle<br />
müşterilerimizin karşısına çıktığımız başarılı bir ilk çeyrek<br />
performansı gösterdik” dedi.<br />
DenizBank’ın sağlam finansal yapısının<br />
Sberbank ile daha da güçlendiğini kaydeden<br />
Ateş, “2015 yılının üçüncü çeyreğinde<br />
tamamlanan 550 milyon TL’lik nakit sermaye<br />
artışı ile sermaye benzeri kredi dahil<br />
özkaynaklarımız konsolide bazda yıllık yüzde 16<br />
oranında büyüyerek 13,5 milyar TL’ye yükseldi”<br />
dedi. Sberbank’ın bu konuda desteğinin<br />
sürdüğünün altını çizen Ateş, 2016 yılının ikinci<br />
çeyreğinde tamamlanmak üzere 750 milyon<br />
TL’lik nakit sermaye artışı sürecinin de devam<br />
ettiğini belirtti.<br />
Sürdürülebilir ekonomik büyümede stratejik<br />
role sahip tarım ve KOBİ sektörlerine özel önem<br />
verdiklerini ifade eden Ateş, bu alanlardaki<br />
öncü faaliyetlerini, Türkiye’ye hizmet olarak<br />
gördüklerinin altını çizdi. DenizBank’ın, inovatif<br />
ürün ve hizmetleriyle 2016 yılında da ulusal<br />
ve uluslararası platformlarda takdir topladığına<br />
dikkat çekti.<br />
ING BANK TÜRKİYE’DEN 88.2 MİLYON TL<br />
KONSOLİDE NET KAR!<br />
20<br />
BUSINESS NEWS 2016
BANKACILIK & FİNANS<br />
Lübnan merkezli Bank Audi’nin Türkiye’deki<br />
iştiraki Odeabank, döviz kurunda yaşanan<br />
dalgalanmalara ve küresel piyasalardaki<br />
belirsizliğin yarattığı ekonomik durgunluğa karşın<br />
2016 yılının ilk çeyreğinde net kârını geçen yılın<br />
aynı dönemine göre %93 artırarak 22.6 milyon<br />
TL’ye yükseltti. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla<br />
bu yılın ilk çeyreğinde Odeabank’ın aktifleri<br />
%12artışla 29.5 milyar TL’ye, mevduatları %9<br />
artışla 23 milyar TL’ye, toplam kredileri ise %15<br />
artışla 21.5 milyar TL’ye ulaştı.<br />
ODEABANK KARLI BÜYÜMEYE<br />
DEVAM EDİYOR!<br />
Yılın ilk çeyreğine ilişkin finansal sonuçların<br />
ana performans göstergelerindeki hızlı ve kârlı<br />
büyümeyi ortaya koyduğunu belirten Odeabank<br />
Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Hüseyin<br />
Özkaya, konuya ilişkin yazılı açıklamasında,<br />
“Sadece üç buçuk yıl önce sıfırdan kurulmuş<br />
bir banka olarak yüksek seviyedeki yatırım<br />
harcamalarımıza ve ekonomik belirsizliklere<br />
karşın kârlı bir şekilde büyümeye devam ediyoruz.<br />
Yılın ilk çeyreğinde elde etmiş olduğumuz finansal<br />
başarılardan dolayı çok mutluyuz. Bu başarılar<br />
müşterilerimizin bize duymuş olduğu güvenin<br />
sonucudur” dedi.<br />
Türk bankacılık sektörünün ilk çeyrek<br />
performansını da değerlendiren Özkaya,<br />
bankacılık sektöründeki büyüme eğiliminin ılımlı<br />
bir şekilde yavaşladığına dikkat çekti.<br />
KUVEYT TÜRK’TEN 300 MİLYON TL’LİK KİRA SERTİFİKASI İHRACI!<br />
Türkiye’de “sağlam bankacılık” modelini uygulayarak faaliyet<br />
gösteren Kuveyt Türk’ün 9-10-11 Mayıs 2016 tarihlerinde<br />
talep toplamasını gerçekleştirdiği 179 gün vadeli 300 milyon<br />
TL tutarındaki kira sertifikası (sukuk) ihracı, yurt içinde halka<br />
arz edilen en yüksek tutarlı TL cinsinden kira sertifikası olma<br />
niteliğini taşıyor. Böylece Kuveyt Türk Katılım Bankası 13<br />
Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirdiği 200 milyon TL’lik kira<br />
sertifikası ihracının da üzerine çıkmış oldu.<br />
Yurtiçi ve yurtdışı sermaye piyasalarında gerçekleştirdiği<br />
kira sertifikası ihraçları ile kaynak çeşitliliğini artırarak sukuk<br />
piyasasında yeniliklere ve rekorlara öncülük ettiğini açıklayan<br />
Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk UYAN, halka arz sürecini<br />
değerlendirdi. UYAN, “Kira sertifikalarının halka arz şeklinde<br />
ihraç edilmesini önemsiyoruz, çünkü Katılım Bankacılığı<br />
prensiplerine uygun bu ürünümüzün daha geniş kitlelere<br />
yayılmasını ve derinleşmesini arzuluyoruz. Bu nedenle<br />
ilerleyen dönemlerde de benzer halka arz işlemlerine devam<br />
edeceğiz. Yatırımcılara kira sertifikalarının ilk kira getiri<br />
ödemesi 11 Ağustos 2016 tarihinde yapılacak. İkinci kira<br />
getirisi de vade sonunda anaparaları ile beraber 8 Kasım<br />
2016 tarihinde ödenecek. Yıllık brüt yüzde 10,23 getirisi<br />
olan kira sertifikalarının yakın tarihlerde gerçekleşen benzer<br />
işlemlerden daha düşük maliyetli olması yatırımcıların<br />
bankamıza olan güveninin göstergesi olması açısından<br />
sevindirici bir gelişme” dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016 21
EKOGÜNDEM<br />
KÖRFEZ ÜLKELERİNDE PARA BİTİYOR!<br />
KPMG’nin GCC ülkelerindeki 56 bankayı kapsayan mali tablo araştırmasına göre Körfez Bölgesi bankalarında<br />
paradigma değişti.<br />
Yeni paradigmayı oluşturan kavramlar ise şöyle:<br />
“Marjları sıkılaştırma, likiditeleri azaltma, kâr artışı,<br />
sınırlı sermaye piyasası faaliyeti, maliyetleri düşürme,<br />
finansman ve sermayeye daha fazla odaklanma…”<br />
Körfez’de genel olarak bankalar 2015 yılını iyi geçirse<br />
de gelecek yıllar için sektör bölge devletlerinin<br />
sağlayacağı destek ve teşvikleri bekliyor. KPMG Bilgi<br />
Sistemleri Risk Yönetimi Bölüm Başkanı ve Şirket Ortağı<br />
Sinem Cantürk, konuyla ilgili şunları söyledi: “Bölgedeki<br />
bankacılık sektörünün aşırı sermaye ve likidite<br />
günlerine uzun bir yoldan gelindi. Raporumuz sektörün<br />
artık çift haneli büyüme oranlarını yakalayamayacağını<br />
ortaya koyuyor. Bankalar, mevcut ekonomik ortamın<br />
bir sonucu olarak yeni sorunlar, daha fazla düzenleyici<br />
gözetim, denetim ve sert bir rekabet içerisinde. Ancak<br />
sektör hala büyüyor fakat önceki yıllara göre daha yavaş<br />
bir hızda büyüyor."<br />
Cantürk, “Çoğu banka bu rekabet dolu çevreye adapte<br />
olmaya zorlanıyor. Biz bankaların daha agresif rekabet<br />
ettiklerini, hissedar beklentilerini yönetirken verimliliğe<br />
daha fazla odaklandıklarını, büyümek ve pozitif sonuçlar<br />
elde etmek için daha inovatif yollar aradıklarını<br />
gözlemliyoruz” dedi.<br />
Bankalar temkinli yaklaşıma geçti!<br />
Raporda şu bilgilere yer verildi: “Fonları ve varlık<br />
için daha fazla rekabet maliyetinin artmasına neden<br />
olan marj sıkıştırma etkisine rağmen, karlılık ve varlık<br />
yüzde 6,8 ve basit ortalamada yüzde 6,3 oranında<br />
gerçekleşerek bölge genelinde yükseldi. Devam<br />
22<br />
BUSINESS NEWS 2016
EKOGÜNDEM<br />
eden yükseliş ve varlık artışı dikkatli bir planlama ve<br />
bankalar tarafından kabul edilen temkinli yaklaşımdan<br />
kaynaklanıyor.”<br />
Raporda, önümüzdeki yıl büyümeyi desteklemek ve<br />
özellikle sermaye yeterliliği ve likidite seviyelerini<br />
büyüme, Basel III’e sermaye ve likidite gereksinimlerini<br />
yönetmek için 2015 yılına göre düşen bu verileri<br />
değerlendirmenin önemli olacağı öngörülüyor.<br />
Raporda ayrıca sert rekabet ve maliyetler üzerinde<br />
artan baskıların bir sonucu olarak birleşme ve veya<br />
yeni yapılanmalar şeklinde oluşacak takviyelerin yakın<br />
gelecekte gerçekleşebileceği öngörülüyor.<br />
tarafından Kabul edilen Basel III regülasyonları,<br />
mali - ekonomik strese karşı sektörün dayanıklılığını<br />
artırmaya, risk yönetimini geliştirmeye ve bankaların<br />
şeffaflığını güçlendirmeye devam edecek.”<br />
Rapordaki analizler şöyle devam ediyor: “Net değer<br />
düşüklüğü oranı önceki yıllara gore yüzde 9.2<br />
oranında düşmesi, bankaların kabul kredileri için<br />
daha ihtiyatlı yaklaşımını yansıtıyor. Bu eğilim, UFRS<br />
9 ve petrol fiyatlarındaki düşüşle devam etmeyebilir.<br />
Yeni Uluslararası Finansal Raporlama Standardı kredi<br />
zararlarını yeni bir yolla hesaplatıyor. Bu da bir etken.”<br />
Finansal baskıların azaltılması için<br />
çare aranıyor!<br />
Raporda sektörün mevcut finansal baskıları azaltmak<br />
için yeni yollar aradığı beliritiliyor ve şu bilgilere<br />
yer veriliyor: “Maliyet-gelir oranları 2014’ten beri<br />
ortalama yüzde 7.4 azaldı. Bankalar üzerinde ek bir<br />
baskı oluşturulmasına rağmen regülasyonları arttırmak<br />
sektör üzerinde olumlu bir etki yaratacak. Uzun vadede<br />
bu trendin devam etmesi bekleniyor. GCC ülkeleri<br />
BUSINESS NEWS 2016 23
MAKALE<br />
CARİ AÇIK YENİDEN<br />
YÜKSELEBİLİR!<br />
Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör<br />
Türkiye’nin cari açığı petrol fiyatlarının<br />
2014 yılının Haziran ayından bu yana<br />
yaklaşık % 60 değer kaybetmesi ve<br />
emtia fiyatlarının rekor dip seviyelerine ulaşmasıyla<br />
daralmaya devam ediyor. Ancak, petrol fiyatlarının<br />
yeniden yükselişe geçmesi, azalan turizm gelirleri<br />
ve artan yurtiçi tüketim sonrası cari açık yeniden<br />
yükselişe geçebilir.<br />
Cari açığın gerilemesinde emtia fiyatlarının düşmesinin<br />
yanı sıra geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinden itibaren<br />
zayıflayan iç tüketim de etkili olmuştu. Cari açık 2016<br />
yılının Mart ayında yıllık bazda 29,421 milyar dolara<br />
gerilerken bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık<br />
%43 azalış gösterdi. Aynı dönem içinde ithalat miktarı<br />
% 13 gerileme gösterdi. Cari açığın finansmanın<br />
büyük bir çoğunluğunu “sıcak para” olarak tabir edilen<br />
portföy yatırımları sağlıyor. Bu kalemin dışında turizm<br />
gelirleri yine önemli bir gelir kaynağı olarak dikkat<br />
çekiyor. Aynı zamanda Turizm sektörü Gayrisafi Yurt<br />
içi Hasılanın yaklaşık % 6’sını oluşturuyor. Turizm<br />
gelirleri, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine<br />
göre 2016 yılının ilk çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı<br />
çeyreğine göre yaklaşık 4 milyar dolar azaldı. Turizm<br />
gelirlerin azalmasında Rus ve Alman turist sayısında<br />
yaşanan azalma etkili oldu. Turizm gelirlerinin azalması<br />
cari açığın finansmanını olumsuz etkileyebilecektir.<br />
Turizm gelirlerinin yanı sıra petrol fiyatlarının yeniden<br />
yükselişe geçmesi Türkiye gibi emtia ithal eden<br />
ülkelerin maliyetini yükseltiyor. Brent Petrol fiyatları<br />
27 Dolar seviyesine gerilemesi sonrası yaklaşık % 80<br />
yükseliş gösterdi. Nikel, Platin, Bakır gibi diğer önemli<br />
sert emtiaların da yılbaşından bu yana ortalama % 10<br />
değer kazandığını görüyoruz. Bu durum cari açığın bir<br />
miktar yükselmesinde etkili olabilir. Artan emtialar,<br />
azalan turizm gelirleri, asgari ücretin artmasıyla<br />
yükselen iç talep ile birlikte yılsonunda yıllık 32 milyar<br />
dolara yakın cari açık ile sonlandırabiliriz. Cari açığın<br />
kalıcı olarak finansmanını sağlanabilmesi için yurtiçi<br />
tasarruf oranlarının yükselmesi önemli olabilecektir.<br />
Düşük tasarruf oranı yatırımları olumsuz etkiliyor.<br />
Yatırımların zayıf artması ise istihdam yaratan bir<br />
büyüyememe problemine neden oluyor. Hane halkının,<br />
işletmelerin ve özel tasarrufların önemli ölçüde<br />
azalmaya devam ettiğini görüyoruz. Son zamanlarda<br />
tasarruf oranlarının yükseltilmesine yönelik<br />
reformların başladığını görüyoruz. Başta, yeni işe giren<br />
ve halihazırda çalışanların Bireysel Emeklilik Sistemine<br />
dahil edileceğiyle ilgili yapılan çalışmalar dikkat<br />
çekiyor. Küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler cari<br />
açığı doğrudan etkileyip kırılganlığı yükseltebiliyor.<br />
Önümüzdeki süreçte tekrardan cari açığın TL varlıkları<br />
üzerindeki etkisini görebiliriz.<br />
24<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS GÜNDEM<br />
DİJİTAL DÖNÜŞÜM BANKALARI KÖKTEN<br />
YALINLAŞMAK ZORUNDA BIRAKACAK!<br />
Raporda yer alan değerlendirmeye göre, küresel perakende bankacılık gelirleri 2015 yılında %3'lük artışla yaklaşık<br />
1,6 trilyon dolar seviyesine yükseldi.<br />
26<br />
Dünyanın lider yönetim danışmanlığı şirketi The<br />
Boston Consulting Group (BCG)’nin Perakende<br />
Bankacılıkta Mükemmeliyet Raporu'na göre, hızlanarak<br />
artan "dijital devrim", bankaları operasyonlarını kökten<br />
yalınlaştırmak vemüşteri hizmetlerini baştan yaratmak<br />
için dijital beceriler geliştirmeyeve dijital yalınlık<br />
sağlamaya itecek.<br />
Raporda ayrıca bölgesel bankacılık sonuçlarındaki<br />
büyük farklılıklar ve kâr marjlarında küresel ölçekte<br />
süren baskıya da atıfta bulunuluyor. BCG'ye göre, Asya,<br />
globalsektörün büyüme motoru rolünü korurken Kuzey<br />
Amerika'da da büyüme emareleri görünmekte, Batı<br />
Avrupa'da ise belirgin bir durgunluk gözleniyor.<br />
Dijital ve Operasyonel En İyi Performansı<br />
Gösterenler Finansal Açıdan Kazanıyor!<br />
Rapordaki temel kıyaslamalara göre, dünyanın lider<br />
bankaları arasından en iyi operasyonel ve dijital<br />
performansı gösteren bankaların aynı zamanda<br />
en kuvvetli finansal performansı da gösterdikleri<br />
gözlemleniyor.<br />
BCG Perakende Bankacılık Sektörü Küresel Lideri<br />
ve raporun yazarlarından Ian Walsh, rapor hakkında<br />
bilgi verirken, “Dijital ve operasyonel olarak en iyi<br />
performansı gösterenler, diğer bankalara gittikçe daha<br />
fazla öncülük edecek. Bu öncülere katılmak isteyen<br />
bankaların, dijital dönüşümlerini hızlı bir şekilde<br />
başlatmaları gerekecek” değerlendirmesi yaptı.<br />
BCGTürkiye Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı Burak<br />
Tansan, "Türkiye'de de, dijital dönüşüme daha<br />
önceden ve daha çok yatırım yapan bankalarda<br />
karlılık verimliliğinin diğerlerine kıyasla daha yüksek<br />
olduğunu görüyoruz. Türkiye'de dijitalleşme ilk olarak<br />
alternatif dağıtım kanallarının en optimal olarak<br />
kullandırılması ile başladı ve dijital kanalların geliştirip<br />
en iyi müşteri deneyimi sağlaması teması ile devam<br />
ediyor. Bu dönüşümün kalıcı ve sürdürülebilir olması<br />
için dijitalleşme kökten olmalı ve tüm operasyonları ve<br />
süreçleri kapsamalı" diye vurguluyor.<br />
Rapora göre, işlerini kökten yalınlaştırmak amacıyla<br />
dijital kapasitelerini ve veri becerilerini geliştirirken<br />
daha fazla verimlilik, kalite ve hız ile müşteri<br />
deneyimini önemli ölçüde iyileştiren bankalar, müşteri<br />
başına gelirde rakiplerinden tam %50 oranında daha<br />
verimli bir konumdalar.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS GÜNDEM<br />
Bankaların bu yolculukta odaklanmaları gereken dört<br />
hedef şöyle sıralanıyor:<br />
• Müşteri ilişkilerinin anlaşılması ve<br />
derinleştirilmesi<br />
• Müşteri yolculuklarının dijital teknolojilerle<br />
baştan sona yeniden oluşturulması<br />
• Çevik, sade ve işbirliğine yatkın organizasyonlar<br />
yaratılması<br />
• Dijital becerilerin güçlendirilmesi<br />
BCG Simplify IT programının küresel konu lideri<br />
ve raporun yazarlarından biri olan Michael Grebe,<br />
“Bazı bankaların dijitalleşmeye fazla ölçüp biçerek<br />
ve tedbirli şekilde yaklaşımı miadını doldurdu ve<br />
bu bankaların geçmişin mücadelelerine saplanıp<br />
küçülmelerine neden oluyor” dedi.<br />
Türkiye çok hızlı adapte oluyor!<br />
Rapora göre, bankaların dijital dönüşümünü dünya<br />
genelinde Amazon, Netflix ve Uber gibi dijital<br />
perakende liderlerinin geliştirmelerine alışmış<br />
olan tüketiciler yönlendiriyor. Artık müşteriler,<br />
bankalarından daha basit, içgüdüsel dijital ara yüzler<br />
üzerinden hızlı ve kullanışlı hizmet bekliyorlar.<br />
Bu beklenti Türk tüketicileri için de benzer. Oyunun<br />
kuralını değiştiren dijital perakende modelleri<br />
Türkiye'de de hızla gelişiyor ve Türk müşteriler bu<br />
modelleri çok hızlı benimsiyor. Son 4 senede mobil<br />
bankacılık Türkiye'de %105 büyüyerek çok hızlı gelişti<br />
ve tüketici penetrasyonu Avrupa ülkelerinin de önüne<br />
geçti.Dijital kanalların gelişimine paralel olarak, 2015<br />
yılında, şube sayıları son 10 yılda ilk defa bir önceki<br />
yıla göre azaldı.<br />
Fintech şirketleri oyunun<br />
kurallarını değiştiriyor!<br />
BCG’nin finansal teknoloji (Fintech) global<br />
veritabanının da kullanıldığı raporda, sayıları artan<br />
Fintech şirketleri ve diğer girişimlerin yol açtığı "oyun<br />
kuralının değişmesi" trendi de değerlendiriliyor.<br />
Fintech şirketleri genellikle daha hızlı hizmet, daha<br />
uygun fiyatlı ürünler ve daha iyi müşteri deneyimi<br />
sunarak bankaların faaliyet alanlarındaki krediler,<br />
ödemeler ve varlık yönetimi gibi temel oyun alanlarına<br />
girmeye başlıyorlar. Bu noktada, bankaların Fintech<br />
şirketleri ile sadece rekabet değil, aynı zamanda kazankazan<br />
iş modelleri içeren ekosistemleri oluşturmaları<br />
çok büyük önem kazanıyor.<br />
Raporun yazarlarından Jean-Werner de T'Serclaes,<br />
“Fintech şirketleri ve diğer yeni rakipler, bankaların<br />
müşteri ilişkilerindeki aracı rollerini yok etme tehdidi<br />
teşkil ediyor. Bankalar bunu önlemek ve müşterilerin<br />
gözünde bir kamu hizmeti sağlayıcısı konumuna<br />
düşmemek için acilen aksiyon almalıdır” diye<br />
vurguluyor.<br />
Fintech şirketlerinin finansman hızı da artışta: Raporda,<br />
Fintech şirketlerine yapılan yatırımların on yıl önceki<br />
11 milyar dolardan, 2015 sonu itibariyle kümülatif<br />
46 milyar dolara çıktığı ifade ediliyor. Türkiye'de de<br />
Fintech ekosistemi hızla gelişiyor. Şu noktada yapılan<br />
yatırımlar global ölçeğe göre kısıtlı kalsa da, çoğu<br />
ödemeler alanında olmak üzere 200'den fazla Fintech<br />
Türkiye'de faaliyet gösteriyor.<br />
BUSINESS NEWS 2016 27
BUSINESS GÜNDEM<br />
E-DÖNÜŞÜM EKONOMİNİN<br />
LOKOMOTİFİ OLACAK!<br />
2,5 milyonu, e-Fatura ve e-Defter kullanıcı sayısının<br />
da 100 bini aşacağına dikkat çeken Samast, giderek<br />
hızla yaygınlaşan ve kullanımı artan e-dönüşüm<br />
uygulamalarının, resmi, ticari ve hukuki işlemlerin çok<br />
daha etkin ve verimli yürütülmesine, işlemlerin ve<br />
bürokrasinin hızlanmasına, e-devlet uygulamalarının<br />
yaygınlaşmasına ve hayatın kolaylaşmasına katkı<br />
sağlayacağını vurguladı.<br />
E-dönüşüm bir kültür ve iş yapış<br />
tarzı olarak görülmeli!<br />
28<br />
Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI-Junior<br />
Chamber International) tarafından bu yıl ilki organize<br />
edilen Uluslararası Ekonomi Zirvesi, 21 Mayıs 2016<br />
tarihinde İstanbul’da düzenlendi. TÜRKKEP’in bilişim<br />
sponsoru olarak katkı sağladığı etkinlikte konuşan<br />
TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast, e-dönüşümün<br />
ekonomiye etkileri ve sağladığı katkıları hakkında<br />
bilgi verdi. E-dönüşüm ile bu yıldan itibaren yıllık 5<br />
milyar TL’nin üzerinde tasarruf sağlanacağını belirten<br />
Samast, e-dönüşümün yazılım ve bilişim sektörünü<br />
de büyüttüğünü, regülasyonların etkisiyle e-dönüşüm<br />
uygulamalarının yaygınlaştığına dikkat çekti.<br />
Şu anda 150 bini aşmış bulunan KEP adres sayısının<br />
2016 yılı sonunda 200 bini aşacağını, e-imza sayısının<br />
Türkiye’deki e-dönüşüm sürecini değerlendiren Samast,<br />
kültürel dönüşümün önemine değindi: “E-dönüşüm,<br />
sadece regülasyonlarla, uygulamalar, çözüm ve<br />
hizmetlerle şekillenmiyor. E-dönüşüm, aynı zamanda<br />
kültürel bir dönüşüm gerektiriyor. Yeni düzenlemeler<br />
ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde hukukta<br />
ve teknolojide birçok ülkeye nazaran iyi bir noktadayız<br />
ama e-dönüşümü henüz zihinsel ve kültürel olarak<br />
içselleştiremedik. Maalesef iş yapış şekillerimiz,<br />
kurumsal yönetim ve organizasyon yapılarımız,<br />
verimlilik anlayışımız, eğitim sistemimiz ağırlıklı olarak<br />
fiziksel ve kâğıt kültürüne dayalı. Ulusal, kurumsal<br />
ve bireysel seviyelerde kültürel olarak e-dönüşüme<br />
uyumlu vizyon ve strateji oluşturulması gerekiyor.<br />
Doğru vizyon ve strateji temelinde uygun politikaların<br />
oluşturulması, iş modellerinin, yönetim, raporlama,<br />
denetim ve uygulama süreçlerinin, iş yapış tarzlarının,<br />
çalışanların e-dönüşüme uygun şekilde yeniden ele<br />
alınması ve yönetimin iradesinin ve desteğinin olması<br />
şart. E-dönüşümün, kamu, özel sektör ve bireylerin<br />
ortak bir paydada birleşerek bütünleşik olarak hayata<br />
geçireceği kültürel bir dönüşüm olarak gerçekleşmesi<br />
gerekiyor. Bu dönüşümü hızlandırmak için ülkemizde<br />
yasal düzenlemesi yapılmış ve yapılmakta olan<br />
e-dönüşüm uygulamaları, hizmetleri ve çözümlerine<br />
ilişkin yaygın farkındalık oluşturulmalı. Türkiye’de<br />
Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-imza, e-kimlik, e-fatura,<br />
e-arşiv fatura, e-defter, e-bordro, e-mutabakat,<br />
e-tebligat, e-sözleşme ve e-saklama gibi e-dönüşüm<br />
uygulamalarıyla 5 Milyar TL’nin üzerinde yıllık tasarruf<br />
sağlanacak.”<br />
E-dönüşüm gençler için girişimcilik<br />
fırsatlarıyla dolu!<br />
E-dönüşüm süreçlerinde gençlerin önemli bir<br />
yeri olduğunu belirten Samast, “Ülke çapında<br />
düzenlediğimiz veya katıldığımız etkinliklerde<br />
geleceğin çalışanları, uygulayıcıları, karar vericileri,<br />
yöneticileri olan öğrencilerimize ve mezun<br />
gençlerimize e-dönüşüm uygulamalarını daha iyi<br />
anlamaları ve girişimcilik fırsatlarını görmelerini<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS GÜNDEM<br />
sağlayabilmek için ücretsiz bilgilendirme<br />
çalışmalarımızı ülkemizin her yerinde yürütüyoruz.<br />
Genç nüfusa sahip ülkemizde, gençlere nitelikli eğitim<br />
vermek, yatırım yapmak, desteklemek, araştırma ve<br />
geliştirme imkânları sunmak, ülkemizin inovasyona,<br />
Ar-Ge’ye dayalı yenilikçi ekonomi oluşturması ve<br />
gelişmesi için çok büyük önem arz ediyor. Bilgili,<br />
donanımlı, inovasyon kültürüne sahip gençlerimizin<br />
geleceğe hızlı ve emin adımlarla ilerleyeceğine ve<br />
ülkemizi e-dönüşüm teknolojileri ve uygulamaları<br />
alanında da ileriye taşıyacaklarına inanıyoruz.<br />
E-dönüşüm alanında ülkemizde yapılacak daha çok iş<br />
olduğunu, genç girişimcilerimiz, kadın girişimcilerimiz,<br />
engelli girişimcilerimiz için büyük fırsatlar olduğunu<br />
değerlendiriyoruz” dedi.<br />
Küresel ortamda rekabet edebilmek için<br />
e-dönüşüm şart!<br />
sisteminin önemli uygulamalarından olan ve ülkemizde<br />
hayata geçmiş bulunan e-tebligat ve e-yazışma<br />
uygulamalarının arzu edilen düzeyde yaygınlaşması<br />
ve kullanılması için, adli kurumlar, adli personel, kamu<br />
kurumları, kamu çalışanları, belediyeler, avukatlar, mali<br />
müşavirler, şirketler, üniversiteler, dernekler, vakıflar<br />
ve vatandaşlar gibi paydaşların yaygın olarak kayıtlı<br />
elektronik posta sistemini artık normal e-postaları<br />
gibi benimsemeleri ve kullanmaları gerekiyor.<br />
Bunun için de uygulamaların kolay kullanılır olması,<br />
süreçlerin insan odaklı tasarlanması, iletişiminin<br />
profesyonelce yürütülmesi, paydaşların yoğun<br />
şekilde bilgilendirilmesi, yaygın eğitim verilmesi,<br />
kullanıcı deneyimlerine önem verilmesi ve uygun<br />
beklentilerinin karşılanması gibi uzmanlık ve kaynak<br />
gerektiren birçok çalışmanın sonucunda başarı elde<br />
edilebiliyor. Düzenleme yapmak veya bir uygulama<br />
çıkarmak kendi başına yeterli olmuyor” dedi.<br />
Küresel pazarda rekabet avantajı için e-dönüşüm<br />
çalışmalarının kurum ve şirket kültürlerinin ve iş<br />
yapış tarzlarının önemli bir parçası haline gelmesi<br />
gerektiğini vurgulayan Samast, konuşmasını şöyle<br />
sürdürdü: “E-dönüşüm, bugün ve gelecek için bir yaşam<br />
kültürü ve iş yapış tarzı haline gelmeli. Ülkemizde<br />
e-dönüşüm, ağırlıklı olarak yasal düzenlemelerden<br />
gelen zorunluluklar ve e-devlet uygulamaları<br />
kapsamında algılanıyor ve hayata geçirilmeye çalışıyor.<br />
Bilişim teknolojilerinden faydalanıp sadece cihaz<br />
kullanmak, e-dönüşüm sanılıyor. E-dönüşüm, kamu ve<br />
özel sektörde, kurumların, profesyonellerin, meslek<br />
mensuplarının ve vatandaşların birbirleriyle ilişkileri<br />
ve iletişiminde, günlük hayatının her alanında, etkin ve<br />
verimli şekilde gerçekleştiğinde, çok büyük faydalar,<br />
tasarruflar ve kolaylıklar sağlayacaktır. E-dönüşüm, iş<br />
süreçlerinin daha kolay ve hızlı ilerlemesini sağlarken,<br />
bir yandan da zaman, iş gücü ve maliyet açılarından<br />
önemli ölçüde tasarruf sağlıyor. Örneğin, KEP<br />
BUSINESS NEWS 2016 29
BUSINESS ANALİZ<br />
FARKLI KUŞAKLARIN BİRLİKTELİĞİ<br />
BAŞARIYI ARTIRIYOR!<br />
ve Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, bu bağlamda<br />
koçluk eğitimlerinin kuşak çatışmalarının fırsata<br />
çevrilmesinde büyük fayda sağlayacağını belirtiyor.<br />
Birlikte daha güçlü!<br />
Motive bir ortamda çalışmak, farklılıkların adil ve<br />
doğru yönetilmesi organizasyonların başarısı için<br />
olmazsa olmaz etmenlerin başında geliyor. Bu noktada<br />
X, Y, Z kuşaklarının farklı alanlardaki başarılarının<br />
öne çıkarılarak bu kuşakların bireylerinin çift taraflı<br />
iletişimlerini destekleyen bir iş ortamının yaratılması<br />
verimi artırıyor.<br />
X, Y ve Z Kuşakları, doğdukları yılların kendine has<br />
dinamiklerine göre şekil alan en yaşlıları 50’lerinde<br />
en gençleri henüz okul sıralarında olan üç farklı kuşak,<br />
üç farklı dünya. Her bir kuşağın içinde bulundukları<br />
koşullar, iş hayatından beklentileri, yaşama amaçları ve<br />
iş yapış biçimleri birbirinden oldukça farklı.<br />
X Kuşağı yaşamak için çalışmayı benimsemiş,<br />
toplumsal konulara duyarlı, iş motivasyonları yüksek,<br />
otoriteye saygılı ve kanaatkâr bir kuşak. Y Kuşağı<br />
yaşam ve iş dengesini çok önemseyen, sıklıkla iş<br />
değiştirmeleri öngörülen, teknoloji ile arası iyi, daha<br />
bireyci, zor tatmin olan, eğlenmek ve yaşamak için<br />
çalışan, girişimci ve otorite karşıtı. İş hayatının dört<br />
gözle beklediği Z Kuşağı gençleri ise internet yerlisi,<br />
hızlı düşünüp hızlı uygulayan, yaratıcı ve aktif bir<br />
kuşak.<br />
Farklı motivasyon ve güdülenme biçimlerine<br />
sahip kuşakların ayırt edici yönlerini doğru<br />
değerlendirmenin değerini vurgulayan Profesyonel<br />
Koç Hatice Yıldıran; “X Kuşağı çalışanları niteliğin<br />
yanı sıra, kendisini geliştirecek ve yeni ilişkiler<br />
kurmasını sağlayacak eğitim ve konferanslar, grup<br />
çalışmasından çok bireysel çalışma ve ödüllerden<br />
motive oluyor. Y Kuşağı çalışanları hızlı bir biçimde<br />
yönetici pozisyonlarına gelmeyi önemsiyor. X Kuşağı,<br />
kıdemden çok bireysel potansiyeli önemseyen, daha<br />
özgürlükçü, eleştiriye daha az açık bir yapıya sahipler.<br />
Y Kuşağı çalışanları kariyerlerine ilişkin koçluk ya<br />
da mentorluk desteğinin sunulmasıyla ilgileniyorlar.<br />
Bunun yanında sosyalleşmeye ve eğlenerek çalışmaya<br />
önem veriyorlar. Z Kuşağı çalışanları, profesyonel<br />
ortamları gençleştirecek ve dönüştürecek, gelecek<br />
için ciddi bir değişim değeri taşıyan dönüştürücü<br />
güç konumundalar. Japonların “Hiçbirimiz hepimiz<br />
kadar akıllı değiliz” atasözüyle altını çizdiği, farklı<br />
kuşakların başarılı yönlerini öne çıkararak takım oyunu<br />
oynamanın önemini kavramalıyız. Süreci Takım Koçluğu<br />
gibi faydalı profesyonel eğitimlerle desteklemeliyiz”<br />
diyor.<br />
“Her kuşak iş hayatı için yüksek önem derecesine<br />
sahip. Kuşakların farklı ihtiyaçlarına yönelik başarılı<br />
yöneticilik ve İK faaliyetleri sayesinde çatışabilecek<br />
farklı özellikleri minimize edilip pozitif özellikleri<br />
ortaya çıkarılırsa organizasyonlar için yüksek başarı<br />
mümkün olur” diyen ID Coaching Koç Eğitmeni<br />
30<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS ANALİZ<br />
TÜRKİYE’NİN YARISI ÇÖL OLMA<br />
RİSKİ TAŞIYOR!<br />
Türkiye verimli topraklarını, iklim değişikliği, kuraklık, yanlış tarım ve hayvancılık uygulamaları ve çevre kirliliği gibi<br />
nedenlerle kaybediyor.<br />
üretiminde azalma, ekonomide zayıflama ve buna bağlı<br />
olarak insanların göç etmesi söz konusu. Rakamlara<br />
baktığımızda çölleşme, erozyon, ormansızlaşma,<br />
çevre kirliliği, su baskınları, gibi çevresel değişiklikler<br />
nedeniyle 1995 yılında 25 milyon kişinin göç ettiğini<br />
ve bu rakamın 2050 yılında 200 milyona ulaşacağını<br />
öngörüyoruz.O nedenle toprağı korumamız önemli,<br />
toprağımıza ne kadar sahip çıkarsak, toprak da bizi<br />
yalnız bırakmaz” diye konuştu.<br />
Gelecekte açlık ve yoksullukla mücadele<br />
etmek zorunda kalabiliriz!<br />
Türkiye’de arazi kullanımının büyük bir bölümünü<br />
oluşturan tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların<br />
yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli<br />
şiddette erozyona maruz kaldığını belirten Prof. Dr.<br />
Ayten Namlı, sözlerine şöyle devam etti; “Resmi<br />
kaynaklara göre yılda 220 milyon ton verimli<br />
toprağımızı kaybediyoruz. Bu durum dünya gıda<br />
fiyatlarının gelecekte daha fazla artmasına neden<br />
olacak. Fiyatlar nedeniyle ulaşılamayan ürünlerin<br />
yanı sıra ayrıca yetiştirilemeyen ürünler nedeniyle<br />
milyarlarca kişi açlıkla mücadele etmek zorunda<br />
kalacak.”<br />
Gelecek yıllarda altından daha değerli olacağı<br />
söylenen topraklarımızın, Çölleşme Risk Haritası’na<br />
göre yüzde 47’si orta ve üzeri risk grubunda yer alıyor.<br />
Türkiye’nin sürdürülebilir toprak politikasına acil<br />
ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Türkiye Toprak Bilimi<br />
Derneği Başkanı ve A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim<br />
Üyesi Prof. Dr. Ayten Namlı, bu yıl ilk kez İstanbul’da<br />
düzenlenecek Avrupa Toprak Bilimleri Kongresi’nde<br />
toprağın bugünü ve yarını için önlem paketini<br />
açıklayacaklarını belirtti.<br />
200 milyon insan için iklim göçü kapıda!<br />
Çölleşme riskiyle dünyanın birçok ülkesinin karşı<br />
karşıya kaldığını ve dünyada 1 milyardan fazla kişinin<br />
bu durumdan doğrudan etkilendiğinin altını çizen Prof.<br />
Dr. Ayten Namlı “Çölleşme bozulumu sonucunda gıda<br />
Sürdürülebilir toprak yönetiminin nasıl yapılması<br />
gerektiğini tartışmak üzere uzmanlar Avrupa Toprak<br />
Bilimleri Kongresi’nde buluşuyor. Avrupa Toprak<br />
Bilimi Toplulukları Konfederasyonu tarafından her<br />
dört yılda bir farklı bir Avrupa ülkesinde düzenlenen,<br />
ilk kez İstanbul’da gerçekleştirilecek Kongre’de,<br />
iklim değişiminin toprağa etkisi, çölleşme, erozyona<br />
karşı yapılması gerekenler, geri dönüşüm politikaları,<br />
doğru enerji kaynakları ve karbon yönetimi gibi<br />
toprağın sürdürülebilirliğine dair konular işlenecek.<br />
“Sürdürülebilir Arazi Yönetimi Kurak Bölgelerde<br />
Çölleşmeyi Azaltabilir Mi?” konusunun tartışılacağıCS1<br />
oturumunda bilim insanları, arazi bozulumunun<br />
nötralizasyonu ve çölleşme ile ilgili önemli bilgiler<br />
paylaşacak. Avrupa Toprak Bilimleri Kongresi, toprağın<br />
bugününe ve yarınına yön vermek üzere 17-22<br />
Temmuz 2016 tarihlerinde WOW Convention Center’da<br />
gerçekleştirilecek..<br />
32<br />
BUSINESS NEWS 2016
MOBİL ÇALIŞMAK DAHA AZ STRES DEMEK!<br />
BUSINESS ANALİZ<br />
Barem tarafından gerçekleştirilen “Mobil Çalışma Hayatı” başlıklı araştırmaya, farklı sektörlerde çalışan 70 üst düzey,<br />
95 orta düzey ve 41 ilk kademe olmak üzere toplam 206 yönetici katıldı.<br />
iş yerine dönüştürülebiliyor. Böylece zamandan tasarruf<br />
sağlanabiliyor. Çalışanlar artık mekân bağımsız çalışarak,<br />
zamanlarını kendi planlamaları dahilinde yönetmek<br />
istiyor. Kurumların esnek çalışabilmelerini sağlamak<br />
için geliştirdiğimiz Circuit çözümü ile kurumlara özel<br />
iletişimin önünü açıyoruz. Circuit çözümüyle çalışanlar<br />
nerede olurlarsa olsunlar, birbirleriyle hızlı irtibat<br />
kurup, işlerini sonuçlandırabiliyor. Toplantı geçmişleri,<br />
paylaşılan teklif ve projeler ile ilgili bilgilere tek<br />
ekrandan hızlıca ulaşabilmeye imkân tanıyan Circuit,<br />
çalışan memnuniyetini en üst seviyeye çıkarıp, sadakati<br />
artırıyor. Amerika’da ve Avrupa’da kullanılan ürünümüzü<br />
Türkiye’de de hizmete sunarak, kurumlara küresel<br />
ölçekte fırsatlar yaratıyoruz” dedi.<br />
Farklı lokasyonlarda bulunanlar yan<br />
yanaymış gibi çalışabilecek!<br />
Katılımcıların 82’sini kadınlar, 124’ünü ise erkekler<br />
oluşturdu. Çalışmaya 35 yaşın altında 67, 35-50 yaş<br />
gurubundan 116 ve 50 yaş üzerindeki 23 kişi katıldı.<br />
Mobil uygulamaların önemli olduğunu gözler önüne<br />
seren araştırma, geleneksel iş yapış şekillerinin<br />
değiştiğine dikkat çekiyor. Yenilikçi yaklaşımı ile<br />
kurumların yeni iş süreçlerine uyum sağlamalarına<br />
yardımcı olan Unify, yeni ürünü Circuit ile seyahat ve<br />
konaklama maliyetlerini ortadan kaldırıyor.<br />
Mobil çalışma, bireylerin verimli ve mutlu olmalarına<br />
imkân tanıyor. Hızlı ve verimli iş yapabilme avantajı,<br />
insan hayatının en önemli unsurlarından biri olan<br />
zamandan tasarruf etmeyi de beraberinde getiriyor.<br />
Araştırmaya katılan 4 yöneticiden 3’ü işyeri dışında<br />
çalışanların zaman planlaması yapabilmesinin önemli<br />
olduğunu düşünüyor. Araştırmada, mobil çalışanların<br />
geleneksel mesai yapanlara göre, yüzde 66 oranında<br />
ailelerine daha çok zaman ayırabildikleri dikkat çekiyor.<br />
Mobil çalışmanın daha az stresli olduğunu belirtenlerin<br />
oranı yüzde 58. Her saat ulaşılabilir olmaktan rahatsızlık<br />
duyanların oranı ise yüzde 38.<br />
Farklı lokasyonlarda bulunan çalışanlar, toplantılarını<br />
Circuit üzerinden yapabiliyor. Toplantıda alınan notlar<br />
ve yazışmaları tek bir ekranda kullanıcıya sunan çözüm,<br />
istenilen bilgilere hızlı ulaşmaya imkân sağlıyor.<br />
İletişim kurulmak istenen kişiye dair uygunluk bilgileri<br />
de sunan Circuit, istenilen ortamdan mobil çalışmaya<br />
imkân tanıyor. Farklı bölgelerdeki çalışanların hızlı ve<br />
güvenli dokümantasyon paylaşımına fırsat tanıyan<br />
Circuit, internet tarayıcısı üzerinden kolayca ses, video,<br />
masaüstü ekran paylaşımı yapmayı sağlayan yeni bir<br />
standart olan Web RTC tabanlı yeni iletişim platformu.<br />
Uygulama içerisinde konulara göre başlık açılabiliyor ve<br />
sadece izlenilmek istenilen konular takip edilebiliyor.<br />
Kullanıcılar, kendilerini ilgilendiren konu başlıklarında<br />
tüm yazışmaları kolayca takip edebiliyor. Circuit’in<br />
bir diğer avantajı da grup içerisinde paylaşılan<br />
dokümanların tek bir yerde toplanması. Böylece ekip<br />
çalışması içerisindeki kimin hangi dosyayı ne zaman<br />
paylaştığı görülebiliyor, daha önce yazılanlar aranarak<br />
zaman kaybı yaşanmıyor.<br />
İşyeri dışında çalışma eğilimi revaçta!<br />
İnternete erişimin kolaylaşması ve mobil cihazların<br />
yaygınlaşması ile esnek çalışma olanaklarının arttığını<br />
belirten Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu,<br />
“Mobil cihazların hayatın vazgeçilmez bir parçası haline<br />
gelmesiyle iş hayatında değişim kaçınılmaz oldu.<br />
Yenilikçi teknolojilerin kullanımıyla istenilen her mekân<br />
BUSINESS NEWS 2016 33
BUSINESS ANALİZ<br />
KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU<br />
ARAŞTIRMA SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLEYECEK?<br />
Yeni yasada kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanıyor.<br />
veriyor. Görüşülen kişinin veri toplayan firma, görevli,<br />
verinin işlenme amaçları gibi konularda bilgilendirilmesi<br />
gerekiyor. Aynı zamanda bu kişilerin verdikleri bilgiler<br />
üzerinde; diledikleri zaman silinmesini istemeye kadar<br />
varan hakları var. Kişisel verilerimizi sorgulayan her<br />
türlü çalışmada, kurallara uygulamayanlar, yasaya karşı<br />
zor durumda kalacağı için gösterilen özen biraz daha<br />
artacak.”<br />
Araştırma şirketlerinin ellerinde var olan<br />
verileri anonimleştirerek saklaması gerekiyor!<br />
Kişinin yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı,<br />
istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir<br />
çevre ile paylaştığı, kişinin kimliğini belirleyen veya<br />
belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer<br />
bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya<br />
elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilgi ‘’kişisel veri’’<br />
olarak adlandırılıyor.<br />
Yeni yasada kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir<br />
gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanıyor.<br />
Özel nitelikli kişisel verinin tanımı daha net. Kişilerin<br />
ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini,<br />
mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek,<br />
vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza<br />
mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri<br />
ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli bilgi<br />
olarak geçiyor. Kişisel verilerin korunması başta özel<br />
hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve<br />
özgürlüklerinin korunması için çok önemli.<br />
Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesinde ilk<br />
koşul ilgili kişiyi bilgilendirmek ve onun açık<br />
rızasını almak!<br />
Kişisel verinin işlenmesinin yasaya aykırı bir durum<br />
olmadığının altını çizen Pervin Olgun, araştırma<br />
şirketlerinin asıl işinin veriyi toplamak ve işlemek<br />
olduğunu, bundan dolayı da geçmişte işledikleri<br />
verileri bu yeni yasa kapsamında da işlemeye devam<br />
edeceklerini belirtiyor.<br />
Olgun, “Yeni yasanın istisnalar bölümünde “Kişisel<br />
verilerin resmi istatistik ile anonim hâle getirilmek<br />
suretiyle araştırma, planlama ve istatistik gibi amaçlarla<br />
işlenmesi” de var. BAREM olarak biz ve ESOMAR<br />
kodlarına uygun olarak çalışan birçok araştırma şirketi<br />
için yapılması gereken çok fazla şey yok aslında. Ancak<br />
yasadaki bir çok konu sonraki düzenlemelere bırakılmış<br />
durumda. Durumumuz bu düzenlemeler sonrasında<br />
daha netleşecek. Kanunlar geçmişe dönük işlemez,<br />
bu nedenle geçmişte bu yasaya uymadan işlenmiş<br />
veriler için bir uygulama yapılacağını düşünmüyorum,<br />
ancak elimizde var olan veriyi artık anonimleştirerek<br />
saklamamız gerekiyor. Özet olarak; yeni yasaya göre<br />
araştırma için bilgi toplarken hep yaptığımız gibi kişinin<br />
rızasını alacağız, veriyi anonimleştirerek saklayacağız,<br />
veriyi her zamanki gibi anonim şekilde paylaşacağız ve<br />
bir veri sorumlusu atayacağız” dedi.<br />
Türkiye’nin öncü araştırma şirketi Barem’in<br />
KurucuBaşkanı Pervin Olgun, kişisel verilerin korunması<br />
kanunu ile birlikte araştırma sektörüne, işlerin yasaya<br />
uygun olarak yapılmasını kontrol edecek, garanti altına<br />
alacak ve bu konunun sorumluluğu devralacak bir ‘’Veri<br />
Sorumlusu’’nun gireceğini söylüyor.<br />
Olgun, ayrıca bazı istisnaları olsa da hem kişisel<br />
verilerin, hem de özel nitelikli kişisel verilerin<br />
toplanması ve işlenmesinde ilk koşulun ilgili<br />
kişiyi bilgilendirmek ve onun açık rızasını almak<br />
olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Yasa bu konuda veri<br />
sorumlusuna veya onun yetkilendirdiği kişiye görev<br />
34<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS ANALİZ<br />
KADIN YÖNETİCİLER ŞİRKETLERİN<br />
PERFORMANSINI YÜKSELTİYOR!<br />
İşgücüne katılım ve istihdam oranı bakımından kadın ve erkek arasındaki fark tüm dünyada sorun teşkil ediyor.<br />
36<br />
YASED-Uluslararası Yatırımcılar Derneği İstihdam ve<br />
Eğitim Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Kadınların<br />
Üst Yönetimde Temsilinin Artırılmasına Yönelik<br />
Uygulamalar ve Öneriler” başlıklı raporda, günümüzde<br />
kadınların iş hayatına katılımının ve üst yönetimde<br />
temsilinin arttırılmasına yönelik olarak, uluslararası<br />
şirketlerin yürüttüğü çalışmalar ve belirledikleri hedefler,<br />
şirketlerin tepe yöneticileri tarafından anlatılıyor.<br />
Kadın-Erkek çalışan sayısı arasındaki farkın azalmasının,<br />
şirketlerin performansını yükselttiğini ortaya koyan<br />
verilere yer verilen raporda, Türkiye'deki şirketlere ve<br />
düzenleyici kurumlara yol haritası olması temennisi<br />
ile önemli öneriler sunuluyor. Rapora göre, toplumsal<br />
cinsiyet eşitliğinin yanı sıra iş yerinde de cinsiyet eşitliği<br />
sağlanması, mevcut olan işgücü ve yetenek havuzundan<br />
azami şekilde faydalanmayı mümkün kılıyor ve bu açıdan<br />
gerek hissedarların menfaatleri gerekse ekonomik<br />
büyüme açısından kritik öneme sahip.<br />
İşgücüne katılım ve istihdam oranı bakımından kadın ve<br />
erkek arasındaki fark tüm dünyada sorun teşkil ediyor.<br />
Fakat Türkiye’de kadınların katılımı daha da düşük<br />
seviyede bulunuyor. İşgücüne katılım oranı dünyada<br />
erkeklerde %80, kadınlarda %50 iken, Türkiye’de<br />
erkeklerde %71, kadınlarda %30 oranında bulunuyor.<br />
İstihdama katılım oranı ise dünyada erkeklerde %75,<br />
kadınlarda %50 iken, Türkiye’de erkeklerde %65,<br />
kadınlarda %27 seviyesinde.<br />
Basamakları tırmandıkça üst yönetimde ve yönetim<br />
kurullarındaki kadın yönetici oranı daha da düşmekte.<br />
Yönetim Kurullarındaki kadınların oranı Avrupa-Amerika<br />
ve Avustralya’da %20’ler seviyesinde, Avrupa dışı<br />
ortalama %12’lerde. En iyi uygulama %41 ile Norveç’te.<br />
Türkiye’de ise bu oran %12.<br />
Oysa, uluslararası araştırmalarda yer alan verilere göre<br />
kadınların iş hayatına daha fazla katılımı, hem şirketlerin<br />
hem de ülkelerin ekonomik performansını artırıyor:<br />
• Kadınların işgücüne katılım oranındaki %1’lik artışın<br />
küresel GSYH’yı 80 milyar dolar artırması bekleniyor.<br />
• Kadınların çalışma hayatına katılma oranlarının<br />
erkekler ile aynı seviyeye çıkarıldığı takdirde Amerika<br />
Birleşik Devletleri’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda<br />
%5, Japonya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda %9 ve<br />
gelişmekte olan ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda<br />
çift haneli artışlar olabileceğini gösteriyor.<br />
• Kadın-erkek oranının yakın olduğu kurumların<br />
finansal performanslarının sektör ortalamasının<br />
üzerinde gerçekleşme oranının %15 olduğunu ortaya<br />
koyuyor.<br />
Öyle ki şirketlerin üst yönetiminde cinsiyet oranı farkının<br />
azalması şirketlerin kârlılığını artırıyor.<br />
Buna rağmen, tüm dünyada kadınlar iş hayatında<br />
yeterince yer bulamıyor. Buna neden olarak iki olgu öne<br />
çıkıyor:<br />
• Kadının rolü ve kapasitesi konusunda hem kadının<br />
kendisi hem de aile, toplum gibi diğer aktörlerin algısı;<br />
• Şirketlerin ve kurumların kadının ilerlemesine<br />
yardımcı olmayan yönetim yapısı.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS ANALİZ<br />
YASED üyesi uluslararası şirketler arasında yapılan<br />
ankete göre ise, kadınların üst yönetimde yeterince<br />
temsil edilememesindeki en önemli faktörler şöyle;<br />
• Aile ve kişisel sorumluluklara bağlılık;<br />
• Kadınların rol ve becerileri konusundaki ön yargılar;<br />
• Üst yönetimin kadınların iş yaşamında ilerlemesi<br />
konusunda sorumluluk hissetmemesi;<br />
• Networklerden dışlanma.<br />
Anketin sonuçlarına göre, bu engelleri ortadan kaldırmak<br />
amacıyla, uluslararası şirketlerde küresel ve yerel<br />
seviyede kadın yönetici sayısını arttırma odaklı farklı<br />
dahil etme stratejileri yürütülüyor. Ankete katılmış olan<br />
şirketlerin %89’unun kadın katılımının artması için<br />
bariyerleri ortadan kaldıracak uygulamaları bulunuyor. Bu<br />
sayede, Türkiye’de uluslararası şirketlerde görev yapan<br />
üst düzey yönetici oranları, genel müdür seviyesinde<br />
%36, yönetim kurulu seviyesinde ise %29 gibi yüksek<br />
oranlara çıkmaktadır.<br />
Üst düzey kadın yönetici sayısının artırılması için orta<br />
düzeyde yönetici kaybının önlenmesi ve üst düzeye<br />
geçişin önündeki engellerin kaldırılarak, üst düzey<br />
yönetici aday havuzuna kadınların yetiştirilmesi ise kritik<br />
önem taşıyor.<br />
Şirketlerin küresel uygulamaları arasında “Dahil etme ve<br />
Çeşitlilik”; “İşe Alım-Terfi ve Ücretlendirme”; “Hamilelik-<br />
Doğum-Annelik”; İş-Özel Hayat Dengesi”; “Deneyim<br />
Kazandırma-Mentörlük-Liderlik” ve “Kamu İşbirlikleri”<br />
önemli yer tutuyor.<br />
YASED üyesi uluslararası şirketlerin, “kadın istihdamının<br />
artırılması ve kadınların iş hayatındaki konumlarının<br />
güçlendirilmesine yönelik en iyi örnek uygulamaları” ve<br />
CEO’larının bu konudaki görüşleri ise kısaca şu şekilde:<br />
• AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Meral Eredenk<br />
Kurdaş: “Aynı pozisyon için başvuran eşit durumdaki<br />
adaylar içinden kadın olan tercih ediliyor. Kadın<br />
çalışan oranımız %65 seviyesinde. Kadınların daha<br />
fazla iş hayatına katılmalarını ve erkek çalışanlar ile<br />
eşit şartlarda çalışmalarını hedefliyoruz. Şirketimizin<br />
her kademesinde cinsiyet eşitliği sağlamaya büyük<br />
özen gösteriyoruz.”<br />
• Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young:<br />
"Kadın istihdamına verdiğimiz önem sonucunda kadın<br />
çalışan ve kadın yönetici sayımız önemli miktarda arttı.<br />
Küresel hedefimiz, 2020 yılına kadar kadın yönetici<br />
oranını yüzde 17’den 20’ye çıkarmak. Türkiye’de ise<br />
bu konuda oldukça yol aldık. Biz Bosch olarak sadece<br />
yönetici pozisyonlarında değil yönetim kurullarında da<br />
kadınların yer almasını amaçlıyoruz. Türkiye yönetim<br />
kurulunda kadın üyemiz bulunuyor."<br />
• Citibank A.Ş. Genel Müdürü Serra Akçaoğlu:<br />
“Şirketimizde kadın çalışan oranımız %54’dür. Üst<br />
düzey yönetim ekibimizin ise yüzde 57’si kadın<br />
yöneticilerden oluşuyor. Citigroup ise alımlarda kadın<br />
aday oranına hassasiyet göstererek daha çok kadının<br />
iş hayatına girişine katkıda bulunmaya çalışmaktadır.<br />
Ayrıca global bazda kadın/erkek oranlarının kariyer<br />
ilerlemelerine yansımaları takip edilmektedir.<br />
Bankamızın 'Citi Türkiye Kadın Ağı (women network)'<br />
bulunmaktadır. Bu platformda yurtiçinden veya<br />
yurtdışından başarılı ve ilham verici kariyer hikayesi<br />
olan üst düzey yöneticileri çalışanlarımızla bir<br />
toplantıda buluşturuyoruz. Kadın Ağı Komitesi değişik<br />
alanlarda banka içinde ve dışında farklı projelerle<br />
kadınların etkinliğini arttırmaya destek oluyor.<br />
Bankamızın özellikle kadın çalışanlarımızın gelişimine<br />
yönelik eğitim programları mevcuttur. Globalde verilen<br />
'Başarı için koçluk' ve 'Kadın liderlik gelişim programı'<br />
üst düzey yöneticilik rollerine doğru ilerleyen kadın<br />
çalışanlarımıza sağladığımız gelişim fırsatlarındandır."<br />
• Coca-Cola Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Bölüm<br />
Başkanı Galya F. Molinas: “21. yüzyılı ‘kadınların<br />
yüzyılı’ olarak nitelendiriyoruz. Kadınların daha iyi bir<br />
dünya yaratacağı ve iş dünyasında rekabet avantajı<br />
sağlayacağına olan inancımız ile 2007 yılında Global<br />
Kadın Girişimini hayata geçirdik. Bunun ilk ayağını<br />
tüm dünyada 2020 senesine kadar 5 milyon kadının<br />
ekonomik olarak güçlendirilmesi hedefi oluşturuyor.<br />
Dünyada kurumsal şirketler arasında yönetim kuruluna<br />
ilk kadın üyeyi 1934’te seçen ilk şirket olarak Global<br />
Kadın Girişimimizin diğer ayağını şirketimizde<br />
çalışan üst düzey kadın yöneticilerin sayısını artırmak<br />
oluşturuyor. Bu amaçla kurduğumuz Kadın Liderlik<br />
Konseyi kadın lider sayısını artırmak amacıyla küresel<br />
strateji, girişimler ve ölçümlemeler konusunda üst<br />
yönetime tavsiyelerde bulunuyor. Konsey ayrıca<br />
Coca-Cola sistemi içerisinde tüm seviyelerde kadın<br />
çalışanlarımızın lider kadrolarında daha çok yer alması<br />
için çalışıyor.”<br />
• Deloitte Türkiye, -Supervisory Board Başkanı Sibel<br />
Çetinkaya: "Organizasyonumuz, kadın erkek oranındaki<br />
eşitlik ilkesine yönelik 30 yıl önce Türkiye’de faaliyete<br />
geçtiği ilk yıllardan başlayarak gerekli aksiyonları<br />
almış ve %50 kadın çalışan oranını yakalamış bir<br />
organizasyon. Üstelik kariyer yolumuzun en üst<br />
basamağı olan “şirket ortaklığı” görevinde %30<br />
kadın oranı ile üst yönetimde de kadın mevcudiyetini<br />
artırmaya devam ediyor."<br />
• Dow Turkey Genel Müdürü İsmail İhsan Necipoğlu:<br />
“Liderlik ve üst düzey yöneticilik potansiyeline sahip<br />
kadın çalışanlara planlı bir koçluk ve liderlik programı<br />
uyguluyoruz. Dow Avrupa Merkezinde görev yapan<br />
üst düzey liderlerimiz, bölge içerisinde liderlik ve<br />
üst düzey yönetici potansiyeline sahip olan kadın<br />
çalışanlarımızın gelişimlerini desteklemek amacıyla,<br />
aktif olarak şirket içinde sponsorluk yapmaktadır.<br />
Planlı bir koçluk ve liderlik insiyatifi ile kadın<br />
çalışanlarımıza haftalık, aylık toplantılar ile destek<br />
vermektedirler. Türkiye içerisinden de bu programa<br />
girmiş olan kadın çalışanlarımız bulunmaktadır.”<br />
BUSINESS NEWS 2016 37
GÜNDEM KONUK<br />
TİM BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ<br />
İHRACATTA KATMA DEĞER ARTMALI!<br />
Türkiye’nin dış ticareti ile ilgili çok boyutlu bir analiz ihtiyacından yola çıkılarak ilki<br />
2 yıl önce hayata geçirilen, bu yıl da 3’üncüsü ile içeriği üzerinde iyileştirmeler<br />
yapılarak daha kapsamlı hale getirilen ‘Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’, TİM’in<br />
Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel tarafından TİM Ar-Ge Ofisi katkıları<br />
ile hazırlandı. Rapor, 2015 yılının dış ticaret verileri için kaynak bir kitap olma<br />
niteliğinden öte; ihracat politikası, dış ticarette hedefler, stratejik değerlendirme ve<br />
öneriler gibi bölümleriyle de ileriye ışık tutan bir yapıda.<br />
Rapora ilişkin değerlendirme yapan TİM Başkanı<br />
Mehmet Büyükekşi, “2015 yılında dünya beklentilerin<br />
altında büyüdü. Dünya mal ticareti de emtia<br />
fiyatlarındaki düşüşler ile geriledi. Ancak ülkemizin<br />
imalat sanayi temelli üretici özelliği ön plana çıkarak<br />
gelişen ülkeler içinde avantaj sağlama eğiliminde.<br />
Ülkemiz, emtia fiyatlarında bu düşüşü maliyet düşüşü<br />
anlamında fırsata çevirmelidir” dedi.<br />
Rapora göre son 4 yılın ikisinde net ihracatın büyümeye<br />
katkısının negatif olduğunu TİM Başkanı, “Net ihracata<br />
dayalı daha hızlı büyümeler için ihracatta katma değerin<br />
arttırılması gerekir” dedi.<br />
TİM Başkanı Büyükekşi “2015 yılında yaşanan düşüşün<br />
küresel etkisi yanında, yakın ve komşu ülkelerimizde<br />
yaşanan sorunlar da bu hususta etkili olmuştur. Ayrıca<br />
yakın coğrafyada yer alan ülkelerin ekonomileri enerji<br />
gelirlerine bağlıdır ve enerji fiyatlarının birkaç yıl daha<br />
düşük seviyelerde seyredeceği öngörülmektedir. Bu<br />
sebeple alternatif pazarlar geliştirme çalışmalarına çok<br />
daha fazla önem vermeliyiz” dedi.<br />
2023 ihracat hedeflerine ulaşabilmek için 2015 yılı için<br />
belirlenen alt hedefe ulaşmada zorlanıldığını kaydeden<br />
Büyükekşi “Dünya ticaretinden aldığımız payı 2015<br />
yılında arttırmış olmamız, hedeflerimize ulaşmamız<br />
için yeterli değildir. Yatırım, üretim ve ihracat için çevre<br />
38<br />
BUSINESS NEWS 2016
GÜNDEM KONUK<br />
koşullarının iyileştirilmesi ve destek uygulamalarının<br />
daha etkin hale getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”<br />
dedi.<br />
TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye’nin başta<br />
ABD ve Çin olmak üzere büyük pazarlarda payını<br />
arttırması gerektiğini belirterek, TTIP gibi uluslararası<br />
çapta etkin olabilecek serbest ticaret anlaşmalarına<br />
eş zamanlı katılımın zorunluluk haline geldiğini<br />
belirterek, “Rapor ilgili kurumlar, kuruluşlar ve en<br />
önemlisi ihracatçılar için faydalı bir kaynak ve yol<br />
haritası. Detaylı bir şekilde hazırlanmış raporu kişi ve<br />
kurumların faydalanabilecekleri önemli bir kaynak<br />
olarak değerlendirdik, önceki yılı iyi analiz edip geleceği<br />
güvenle bakmak isteyen herkesin yararına olması<br />
ümidiyle” diyerek sözlerini sonlandırdı.<br />
TİM’in ‘Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’nda öne çıkan<br />
bazı başlıklar şu şekilde;<br />
Uzun Vadede Geleceği Şekillendirecek<br />
5 Eğilim Etkili Oluyor!<br />
Türkiye’nin 2023 yılına ilişkin hedeflerine yönelik<br />
gerçekleşmeler ve öngörüler küresel eğilimlerden<br />
etkilenmektedir. Bu çerçevede mevcut yaşanan<br />
küresel makro eğilimler, uzun vadeli iddialı hedeflere<br />
ulaşılmasını güçleştirmektedir. Geleceği şekillendiren<br />
makro eğilimler 5 başlıkta toplanabilmektedir.<br />
Bunlar küresel ekonomi, doğal kaynaklar, inovasyon<br />
ve teknoloji, demografi ile tüketici davranışlarıdır.<br />
Bu başlıklar altındaki eğilimler Türkiye’nin iddialı<br />
hedeflerine ulaşmasını güçleştirmekle birlikte aynı<br />
zamanda önemli fırsatları da içermektedir.<br />
Bu küresel eğilimler içinde Türkiye’nin 2023<br />
hedeflerine ulaşmasında kendi koşulları ile ortaya<br />
çıkan üç engel görülmektedir. Bunlar teknoloji ve<br />
inovasyon alanındaki açık, yurtiçi üretim yetkinliklerinin<br />
rekabetçiliği kısıtlaması ile bölgesel siyasi ve ekonomik<br />
istikrarsızlıklardır.<br />
Tüm engelleri aşabilecek bir anahtar:<br />
Sanayi 4.0!<br />
Mevcut küresel eğilimlere ilave olarak 2023 hedeflerine<br />
ulaşılmasında belirleyici olacak yeni şekillenen bir<br />
eğilim ise Sanayi Devrimi 4.0’dır. Sanayi Devrimi 4.0’ın<br />
bireyselleşmiş ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenip,<br />
değer zincirini yeniden düzenlemesi beklenmektedir.<br />
Sanayi Devrimi 4.0 ile ilgili gelişmelerin ve trendlerin iyi<br />
izlenmesi ve anlaşılması yüksek katma değerli ihracat<br />
artışı için çok önemli olacaktır.<br />
BUSINESS NEWS 2016 39
BUSINESS KAPAK<br />
AKSA JENERATÖR CEO’SU ALPER PEKER<br />
AMERİKA'DA ÜRETİM YAPAN İLK VE TEK TÜRK<br />
JENERATÖR MARKASI AKSA JENERATÖR!<br />
2025 yılında 1 milyar dolar ciroyla dünyada ilk üçün içinde olmayı hedeflediklerini<br />
dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, dünyanın dört bir yanında satış<br />
ve satış sonrası hizmet noktası bulunan Aksa’nın Amerikan standartlarında üretim<br />
yapan ve Amerika’da üretim tesisi bulunan tek Türk şirketi olduğunu ifade etti.<br />
Türkiye’de jeneratör deyince ilk akla gelen marka Aksa<br />
Jeneratör’dür. Otuz yılı aşkın süredir jeneratör üretimi<br />
yapan Aksa sadece Türkiye’de değil dünya çapında<br />
da üretim tesislerine sahip ve global ölçekte zirve<br />
yarışında varlık gösteriyor. Biz de global hedeflere sahip<br />
Aksa Jeneratör’ün CEO’su Alper Peker ile bu hedefleri ve<br />
sektördeki gelişmeleri konuştuk.<br />
Alper Peker kimdir? Öncelikle buradan<br />
başlamak isteriz röportaja…<br />
2002 yılından bu yana Aksa Jeneratör’de görev<br />
yapıyorum. Finans kökenliyim. Kazancı Holding’in<br />
Mali işler departmanında çeşitli görevler aldıktan<br />
sonra 2007 yılında Asya- Pasifik genel müdürlüğü<br />
görevinde bulundum. Burada kazandığım tecrübe ve<br />
bilgi birikimim ile şu an Aksa Jeneratör’ün globaldeki ve<br />
Türkiye’deki operasyonlarını yönetmekteyim.<br />
Günümüzde birçok kurumda olduğu gibi Aksa Jeneratör<br />
de, kariyer yapma imkanlarına sahip kurumlardan<br />
birisi olsa gerek…<br />
Doğrudur. Aksa Jeneratör’ün insan kaynakları politikası<br />
uzun vadeli planlara dayalıdır. Tüm ekip arkadaşlarım<br />
için bu geçerlidir. İşini iyi yapan, gelişmeleri takip eden,<br />
zamanı yakalayan tüm arkadaşlarımız günün birinde en<br />
yüksek pozisyonlara gelmeleri yönünde gerekli kariyer<br />
planlamaları yapılmaktadır.<br />
Aksa Jeneratör’ün bugün bulunduğu konumu özetle<br />
anlatabilir misiniz?<br />
Yaklaşık 50 yıldır elektrik motor üretim tecrübesiyle,<br />
32 yıldır da jeneratör üretimi yapan Aksa, Türkiye’de<br />
yüzde 50’nin üzerinde payla açık ara pazar lideridir.<br />
Dünyada ise ilk 5’in içindedir. Aksa’nın gelişmesindeki<br />
en büyük etken dışarıya dönük bir firma olmasıdır.<br />
42<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS KAPAK<br />
Yaklaşık 20 sene önce ilk yurtdışı ofisini Singapur’da<br />
açmıştır. Dünyanın dört bir yanında satış ve satış sonrası<br />
hizmet noktası bulunan Aksa bunun yanında Amerikan<br />
standartlarında üretim yapan ve Amerika’da üretim<br />
tesisi bulunan tek Türk şirketidir. Çin’de dünyanın en<br />
büyük jeneratör fabrikasına sahip olan Aksa Jeneratör<br />
bugün global standartlarda üretim yapan bir dünya<br />
markasıdır.<br />
Bugün jeneratör sektöründe nasıl bir rekabet var?<br />
Rekabet koşulları zaman zaman bizi de etkilemektedir.<br />
Normal rekabet markamızın değerinden dolayı bizi<br />
zorlayan bir etken değildir. Bizi en çok zorlayan<br />
haksız rekabettir. Bizi en çok zorlayan şartlar Türkiye<br />
pazarındadır. Afrika’da dahi satılmaması gereken<br />
jeneratörler Türkiye pazarında yer bulmakta, tüketiciler<br />
bu jeneratörleri alıp kullanmaktadır. Fakat herhangi bir<br />
elektrik kesintisinde dahi bu jeneratörü kullanamayıp,<br />
jeneratörleri olduğu halde enerjisiz kalmaktadır.<br />
Pazarda bu tür ürünlerin oranı nedir?<br />
Yaklaşık yüzde 25 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.<br />
Peki, bunlar yasal yollardan mı giriyor?<br />
Evet, yasal yollardan giriyor. Ama ürünler çok kalitesiz<br />
ve yetersiz.<br />
O zaman zarar ve tehlike de doğuruyor<br />
bu ürünler sonuçta…<br />
Tabii. Elektrik kesintilerinden sonra özellikle 31<br />
Mart 2015’teki kesintiden sonra çağrı merkezimizi<br />
arayanların sayısı bir anda 5-6 kat arttı. Gün sonunda<br />
yaptığımız arıza talep analizleri ışığında gördük ki çağrı<br />
merkezimizi arayanların neredeyse yüzde 95’i Aksa<br />
müşterisi değil. O gün jeneratörlerinde sıkıntı yaşayan<br />
vatandaşlar kesinti halinde nereye ulaşabileceğini<br />
bilememişler ya da aradıkları kuruluşlarda muhatap<br />
bulamamışlardı. En son çare olarak da Aksa’dan yardım<br />
talep etmişlerdi.<br />
Bu kalitesiz ürünler nasıl oluyor da Türkiye’ye<br />
girebiliyor? Standardizasyonda sorun mu var?<br />
Buradaki en büyük sorun müşterinin tam bilinçli<br />
olmaması. Öncelikle jeneratör ne için alınıyor? Elektrik<br />
kesintisi sırasında çalışıp elektrik üretmesi için. Siz de<br />
biliyorsunuz ki ülkemizde çok sık elektrik kesilmiyor. Bu<br />
yüzden jeneratörler yılda 150-200 saat çalışmaktadır.<br />
Tüketiciler de ilk aldıkları zaman jeneratörün yatırım<br />
maliyetine bakıyorlar. Nasıl olsa elektrik çok kesilmiyor<br />
mantığıyla ucuz ürünlere yöneliyorlar. Ancak uygun<br />
şartlarda üretilmeyen jeneratörler ilk kesintide arıza<br />
çıkarıyor. Satış sonrası servis imkanları da olmadığından<br />
konu ile ilgili muhatap ya da ürünün yedek parçasını<br />
bulamıyorlar. Jeneratörler ucuz bir yatırım ürünü<br />
değillerdir. O sebeple jeneratör ile ilgili yaşanan<br />
sıkıntılar kişilerin ya da kurumların ihtiyaç anında<br />
yararlanmak üzere yedek enerji kaynağı olarak yaptıkları<br />
yatırımları boşa çıkarmaktadır. Enerjisiz kalınan her<br />
dakika hem yatırımcıya hem de ülke ekonomisine zarar<br />
olarak yansımaktadır. Bu yüzden enerji güvenliği riske<br />
atılmaması gereken çok önemli bir değerdir.<br />
BUSINESS NEWS 2016 43
BUSINESS KAPAK<br />
Satış sonrası servis konusunda yaptırımlar yok mu?<br />
Yaptırımlar var fakat karşınızda muhatap<br />
bulamıyorsunuz sonuç olarak. Muhakkak sonunda<br />
Aksa’yı buluyorsunuz. Aksa olarak önceliğimizi kendi<br />
müşterilerimize verip, sonrasın da ise uzmanlığımız ile<br />
herkese yardım etmeye çalışıyoruz.<br />
2015 yılı Aksa Jeneratör açısından nasıl bir yıl oldu?<br />
2015 herkesin bildiği gibi çok kolay bir yıl olmadı.<br />
Özellikle çevre ülkelerdeki problemlerden dolayı...<br />
Rusya’da ve aynı şekilde Azerbaycan, Kazakistan,<br />
Mısır’da ekonomi yavaşladı. Fakat biz Aksa olarak 2015<br />
yılında 2014’e göre global anlamda büyüdük. Çünkü<br />
operasyonlarımızın yaklaşık yüzde 65’i yurtdışında,<br />
yüzde 35’i yurtiçinde. 2015 yılında satışlarımız yaklaşık<br />
400 milyon dolar civarında gerçekleşti. Adet olarak da<br />
40 binlere ulaştık. 2015 içinde bulunduğumuz koşullara<br />
göre sonuç olarak iyi geçti.<br />
Varlık gösterdiğiniz dış pazarlar hangileri?<br />
Özellikle Amerika. Amerika’da işletmemiz var. Orada<br />
Amerika standartlarında üretim ve satış yapıyoruz.<br />
Güney Amerika; özellikle Brezilya, Arjantin, Şili’de;<br />
Afrika’da, Mısır’da, Cezayir’de varız. Gana’da işletmemizi<br />
açtık. Güney Afrika’da işletmemiz var. Dubai’de özellikle<br />
Jebel AliFreeZone içinde çok büyük ofisimiz ve depomuz<br />
var. Asya Pasifik tarafında Filipinler’de büyümeye<br />
devam ediyoruz. Çin’de üretim tesisimiz var. Endonezya,<br />
Avustralya’ya jeneratör satıyoruz.<br />
Çin’deki tesis tamamen Çin’e satış yapmak<br />
üzere mi kurgulandı?<br />
2012 yılında Çin’de dünyanın en büyük fabrikasının<br />
açılışını gerçekleştirdik. Çin’deki tesisimizin üretimi<br />
ağırlıklı olarak Çin ve Asya-Pasifik ülkelerine yönelik<br />
yapılıyor. Çin pazarında epey bir satışımız var. Çok kolay<br />
bir Pazar değil Çin. Birçok ucuz ve kalitesiz jeneratörün<br />
bulunduğu Çin pazarında Çinlilere gerçek kaliteli<br />
jeneratörü gösterdik, Çinliler de Aksa’nın kalitesinin<br />
farkına vardılar.<br />
Son zamanlarda her sektörde olduğu gibi jeneratör<br />
sektöründe de çevreci ürünler gündeme geliyor. Ciddi<br />
bir talep var mı tüketici tarafında, yoksa siz mi öncülük<br />
yaparak bu ürünleri geliştirmek için çalışıyorsunuz?<br />
Aksa, Türkiye’de ilk doğalgazlı jeneratörü yapan firmadır.<br />
Son zamanlarda hibrit jeneratörlerin üretimine geçtik.<br />
En son geçen ay Almanya’da Bauma Fuarı’nda Hibrit<br />
Jeneratör teknolojimizi sergiledik. Çevreci ürünlere tabii<br />
ki pazarın talebi var. Biz de firma olarak doğayı koruma<br />
adına çevreci bir firma olduğumuz için bu ürünleri ön<br />
plana çıkartmaya çalışıyoruz. Bu ürünleri daha fazla<br />
fuarda müşterilerle tanıştırmayı amaçlıyoruz. Standart<br />
dizel jeneratörlerimizde de çevre kavramına çok önem<br />
veriyoruz. Öncelikle kullandığımız boyaların çevreye<br />
zarar vermemesine, kullandığımız yağın, yakıtın bakım<br />
sırasında toplanıp atık merkezine gönderilmesine<br />
dikkat ediyoruz. Özellikle yenilenebilir enerjili<br />
jeneratörleri daha fazla geliştirmeye gideceğiz. Hibrit<br />
jeneratör de bunlardan bir tanesiydi. Teknolojimiz ile<br />
özellikle Telekom sektöründe kullanılan bir sistem ile<br />
uzak noktalardaki jeneratörlerin çalışırken akülerinin<br />
beslenmesini, aküleri dolduktan sonra ise jeneratörün<br />
durup akülerden tekrar elektrik beslenmesi sağlanıyor.<br />
Böylece hem yatırımcıya daha ekonomik işletme<br />
gideri hem de daha az gaz salınımı sağlayarak çevreye<br />
duyarlılığımızı göstermekteyiz.<br />
Genelde maliyet olarak çevreci ürünler daha pahalıdır.<br />
Sizin sektörünüzde maliyetler nasıl?<br />
Bizim sektörümüzde de aynı. İlk yatırım maliyeti olarak<br />
yüksek. Fakat uzun vadeli olarak düşündüğümüz zaman<br />
bunun avantajları daha fazla.<br />
Geçmişte taahhüt işleri yapan bir firmaydınız, şimdi de<br />
kamu işlerinde, büyük projelerde var mısınız?<br />
Varız. Askeriye, telekom, havaalanları, emniyet, devlet<br />
hastaneleri, büyük adliyeler… yani aklınıza gelen her<br />
alanda varız. Bu alanlardaki çalışmalarımız artarak<br />
devam edecek. Dünyada da büyük havaalanlarında,<br />
Örnek olarak; pek çok ünlü araba fabrikalarında,<br />
44<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS KAPAK<br />
elektronik eşya fabrikalarında, Amerika’da büyük<br />
üniversitelerin kampüslerinde, Brezilya’da Amazon<br />
Ormanları’nda varız. Fransa’nın tek deniz aşırı toprağı<br />
Yeni Kaledonya’nın neredeyse tüm elektriğini Aksa<br />
sağlıyor. Kısacası dünyanın her tarafında büyük<br />
projelerle varız.<br />
Ar-Ge’ye her yıl ne kadar pay ayırıyorsunuz?<br />
Öncelikle Türkiye’de ve Amerika’da Ar-Ge ekiplerimiz<br />
var. Toplam ciromuzun önemli bir kısmını araştırmageliştirmeye<br />
ayırıyoruz. Özellikle Amerika ve Çin’deki<br />
fabrikalarımız High Tech Sertifikaları’na haiz ve bu<br />
fabrikalardan dolayı devletten bir vergi avantajı da<br />
sağlıyoruz. Ar-Ge yapmadan jeneratör üretimi imkansız.<br />
Özellikle çevreci ürünler, sessiz jeneratörler, daha<br />
kısa sürede devreye giren jeneratörler ve en önemlisi<br />
elektrik kesildiği zaman çalışabilen jeneratörler<br />
yapmanız için Ar-Ge yapmanız lazım. Aksa Jeneratör<br />
olarak jeneratörleri uzaktan takip sistemine de sahibiz.<br />
Müşterilerin onayı doğrultusunda jeneratörlere<br />
uzaktan erişim hizmetimizle jeneratörlerin tüm teknik<br />
kontrollerinin yapılmasını sağlıyoruz.<br />
Yetişmiş insan gücü bakımından sektörde<br />
ne gibi sıkıntılar yaşanıyor. Siz bu anlamda<br />
neler yapıyorsunuz?<br />
Aksa Jeneratör bir akademi gibidir. Tabii 30-35 senelik<br />
tarihsel gelişimden bahsediyoruz. Aksa Jeneratör’e<br />
gelen satış personeli öncelikle fabrikamızda çalışmaya<br />
başlar. Jeneratörün nasıl yapıldığını, jeneratörün ne<br />
olduğunu görüp, montaj hatlarında teknik üretim<br />
ekibiyle beraber jeneratörü yapıp, anlayıp daha sonra<br />
satış işine geçiş yaparlar. Çünkü bir işi yapacaksanız<br />
en iyisini yapmak zorundasınız. En iyisini yapmak için<br />
de en iyi şekilde öğrenmeniz gerekiyor. Bunun yanı<br />
sıra kurum içinde fabrikada bulunan teknik ekiplerimiz<br />
çeşitli seminer, çalıştay ve sempozyumlarla tüm<br />
çalışanlarımıza güncel teknolojik gelişmeleri dönemsel<br />
olarak aktarmaktadırlar.<br />
Sektörde bir de 2.el ve kiralama piyasası var, bu<br />
noktada sizde de bir yapılanma var sanıyorum. Bu<br />
konuda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />
Aksa olarak özellikle kiralama tarafında oldukça<br />
aktifiz. Türkiye’nin en büyük filosuna sahibiz.<br />
Türkiye’de 1.000 adet kiralamaya hazır jeneratörümüz<br />
bulunmaktadır. Türkiye’nin büyük şehirlerinde lojistik<br />
merkezlerimiz vardır. Kiralık jeneratörler özellikle<br />
büyük şantiyelerde tercih ediliyor. Bunun yanı sıra,<br />
çeşitli organizasyonlarda da varlık gösteriyoruz. G20<br />
Zirvesi’nin gerçekleşmesinde tüm enerji desteği Aksa<br />
Jeneratör tarafından sağlamıştır. NATO toplantılarında,<br />
Birleşmiş Milletler toplantılarında jeneratör kiralama<br />
hizmetleri verdik. Tüm önemli büyük organizasyonların<br />
gerçekleşmesinde de Aksa Jeneratör kiralamanın imzası<br />
yer almaktadır.<br />
Aksa Jeneratör’ün uzun vadeli büyüme<br />
hedefleriniz nelerdir?<br />
Bizim 2025 hedeflerimiz var. Bugün 400 milyon dolar<br />
olan satışlarımızı 2025 yılında biz 1 milyar dolar olarak<br />
öngörüyoruz. Bunun için de yol haritalarımızı çıkardık<br />
ve kararlılıkla ilerliyoruz. Hindistan tarafında bir atılım<br />
yapacağız. Hindistan, Brezilya ve Avustralya’daki<br />
işletmelerimizi devreye alıp gelişimimizi Afrika’da;<br />
Güney Afrika ve Gana’da sürdürüp, dünyada ilk 5’teki<br />
yerimizi ilk 3’e taşıyacağız.<br />
Aksa Jeneratör 2016 yılına nasıl girdi? 2016 itibariyle<br />
hedef ve beklentilerinizin neresindesiniz?<br />
2016 yılının ilk çeyreğinde geçen senenin biraz<br />
üzerindeyiz. 2016’yı genel olarak düşündüğümüz<br />
zaman geçen senenin yüzde 10 üzerine bir büyüme<br />
gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Global ekonomik<br />
göstergelerin olumlu olmamasına rağmen Aksa, Dünya<br />
çapına yayılmış 300’e yakın satış noktası ve yaklaşık<br />
1.000 kişilik özverili ve tecrübeli ekibi sayesinde bu<br />
hedefe yılsonunda ulaşacaktır.<br />
BUSINESS NEWS 2016 45
BUSINESS VIP<br />
TEMSA GENEL MÜDÜRÜ DİNÇER ÇELİK<br />
TEMSA, TEKNOLOJİ ŞİRKETİ OLACAK!<br />
Temsa’nın sektörde insan kaynağı ve yenilikçiliği ile farklılaştığına dikkat çeken<br />
Genel Müdür Dinçer Çelik, son birkaç yılda geliştirdikleri Smart Mobility konseptiyle<br />
sadece otobüs üreten bir şirket olmaktan çıkıp bir teknoloji şirketine dönüşmeye<br />
başladıklarını vurguladı.<br />
46<br />
Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden birisi olan<br />
otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Temsa, otobüs<br />
segmentindeki üretimi ve yenilikleriyle göz doldurmaya<br />
devam ediyor. Nisan ayında yeni elektrikli şehir içi<br />
otobüsü MD9 electriCITY'nin tanıtımını yapan Temsa’nın<br />
Genel Müdürü Dinçer Çelik ile Temsa’nın hedeflerini ve<br />
otomotiv sektöründeki gelişmeleri konuştuk.<br />
Otomotiv sektöründe genel görünümü değerlendirerek<br />
başlayalım isterseniz…<br />
Otomotivde şu anda güçlü bir görüntü var. İhracat güçlü<br />
devam ediyor. Otobüsün de ihracatı açıkçası iyi gidiyor.<br />
Ama iç pazarda otobüs tarafında yüzde 30’luk bir<br />
daralma var Otomobilde, ticari araç tarafında o denli bir<br />
daralma yok. Onlarya başa baş veya biraz artıdalar.<br />
İlk çeyreğini geride bıraktığımız 2016 için nasıl bir<br />
değerlendirme yapabilirsiniz?<br />
Çok ciddi jeopolitik sıkıntılara rağmen Türkiye’nin<br />
ekonomik göstergeleri şu anda gerçekten olumlu. Ancak<br />
Türkiye’nin bu rakamların yanında iyi gitmeyen tarafı<br />
turizm. Turizmde çok ciddi bir durgunluk var. Bu bizi<br />
etkileyen bir gerçeklik. Ancak yine de Temsa olarak ilk<br />
3 ay için satış rakamları ve teslimatlar olarak sektör<br />
ortalamasının çok üzerinde seyrediyoruz. Piyasadaki<br />
olumsuz yansımaya rağmen kapasitemiz dolu. Hatta<br />
şimdiden 2017 için konuştuğumuz işler var. Önümüzdeki<br />
birkaç ayda fazla mesailerimiz de var. Bu anlamda biz<br />
de bu moralimizi hem sektöre hem etrafa yansıtmaya<br />
da çalışıyoruz. Pozitif şeylere daha çok ihtiyacımız<br />
var. Çünkü negatiflik daha hızlı yayılıyor. O anlamda<br />
biz açıkçası bu iyi görüntünün, iyi gelişmenin devam<br />
etmesini ve diğer sektörlere de yansımasını istiyoruz.<br />
Peki, sizi bu piyasada farklılaştıran özellikler nelerdir?<br />
Birkaç tane etken var. Bir tanesi; ekibimizin enerjisinin<br />
çok yüksek olması. Bu son derece önemli. Pozitif<br />
düşünen, enerjisini işine, müşterilerine ve iş ortaklarına<br />
yansıtan bir ekibimiz var. Ve açıkçası bu da ticaretin<br />
bize kaymasına yol açıyor. Bu birkaç yıldır böyle devam<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS VIP<br />
ediyor. İkincisi, ürün konusunda ciddi bir şekilde lideriz<br />
diyebiliyoruz. Geçen sene 8 yeni ürün lansmanımız oldu.<br />
Bu sene de yine 8 yeni ürün lansmanı planlıyoruz. Zaten<br />
ilk 4 ayda 4 yeni ürünü pazara sunduk. Önümüzdeki<br />
aylarda da güzel lansmanlarımız olacak. Ürünlerimizin<br />
hepsi Euro 6 standardında. Toplamda 25 tane ürünümüz<br />
var, 3 tanesi Amerika için, 22 tanesi Türkiye ve Avrupa<br />
için. Bir yılda 2.500-3.000 adet araç üreten bir şirket<br />
için açıkçası bu kadar ürünün yönetilmesi son derece<br />
iddialıdır. Biz 3 segmentte olan tek üreticiyiz: midibüs,<br />
şehir içi otobüs, şehirlerarası otobüs. Hem Türkiye’de<br />
hem Avrupa’da hem Amerika’da hem de Ortadoğu<br />
ülkelerine satış yapacak uygun araçlarımız var.<br />
Lübnan’a, Kamerun’a, Fildişi Sahili’ne sevkiyatlarımız<br />
oluyor. Bugüne kadar toplam 66 ülkeye ihracat yaptık.<br />
Geçen sene yaklaşık 20 ülkeye satış yaptık. Bu sene<br />
de bir o kadar farklı ülkeye satışımız olacak. Değişik<br />
regülasyonları takip edebilen, değişik ülkelerin<br />
taleplerini karşılayabilecek çok sağlam dizayn ofisimiz<br />
ve homologasyon ofisimiz var.<br />
Ar-Ge için neler söyleyebilirsiniz?<br />
Ar-Ge’de 185 kişilik bir ekibimiz var. Türkiye’nin yeni<br />
kanunla kurulmuş ilk Ar-Ge merkezidir. Yani 1 numaralı<br />
Ar-Ge merkezi Temsa’nın. Ar-Ge merkezi derken, sadece<br />
ofislerden bahsetmiyorum, yaklaşık 5 bin metrekarelik<br />
çok büyük workshop’ umuz var. Ve bütün yeni araçları<br />
yaptığımız bir yer. Üniversitelerle, tedarikçi şirketlerle<br />
işbirliklerimiz var. Temsa bilgi üreten, yeni tasarımları<br />
yapan, işin mutfağında olan bir şirket. Biz yeni ürün<br />
sürecinde işbirliklerine çok önem veriyoruz. Mesela<br />
elektrikli araçlarımızın bir tanesini Aselsan ile birlikte<br />
yapıyoruz. Bunun da lansmanını tahmin ediyorum<br />
Haziran ayının ikinci yarısında Aselsan’ın Ankara<br />
tesisinde yapacağız. Türkiye’nin ilk yüzde 100 yerli<br />
aracı olacak. Temsa’nın yenilikçi tarafı çok öne çıkmaya<br />
başladı. Buna dair örneklerimiz çok: Türkiye’nin ilk<br />
akıllı otobüsünü Temsa yaptı. 2015 yılı Aralık ayında<br />
İstanbul’daki Transist Fuarı’nda tanıtımını yaptık. Bir cep<br />
telefonuyla otobüsün motorunu çalıştırabiliyorsunuz,<br />
kapısını, ışıklarını, farlarını açabiliyorsunuz,<br />
ısıtıyorsunuz, soğutuyorsunuz, arabayı eğebiliyorsunuz,<br />
kaldırabiliyorsunuz, durduruyorsunuz. Araçtaki<br />
yolcu sayısını izliyorsunuz, şoförün aracı kullanma<br />
alışkanlıklarını izleyebiliyorsunuz. Aracın yakıtını,<br />
yağ durumunu, aracın ne zaman bakıma gireceğini,<br />
aracın bakım gereken ekipmanı olup olmadığını<br />
izleyebileceğiniz dataları, yani big datanın yönetimi<br />
konusunda yine ilk örneği biz başardık. Çok da ilgi gördü.<br />
Yurt dışı fuarlara gitmesi için özel talepler geliyor.<br />
Yani Smart Mobility üzerine oturtulmuş<br />
bir ürün değil mi?<br />
Smart Mobility kavramını biz yaklaşık 1,5 yıl önce<br />
Temsa’nın alt logosu olarak geliştirdik, bunun isim<br />
haklarını da aldık. Ve evet, ürünlerimizi smartmobility<br />
platformlarına taşıyoruz.<br />
Peki, SmartMobility’ninçıkışı nasıl oldu?<br />
Siz de izliyorsunuz; internetofthings deniyor, dördüncü<br />
sanayi devriminden bahsediliyor. Sonuçta; son<br />
kullanıcının, müşterilerin görülmüş ya da görülememiş<br />
ihtiyaçlarının ve geleceğin ihtiyaçlarının anlaşılması için<br />
mutlaka farklı kullanmanız gereken birtakım kaldıraçlar<br />
var. Bu bizim işimizde de geçerli. Biz sadece otobüs<br />
üreticisi değiliz, biz mobilityprovider, yani insanların<br />
ulaşımını destekleyen, ulaşımına en iyi araçları<br />
hazırlatan bir şirket olacağız. Açıkçası, teknoloji sağlayıcı<br />
BUSINESS NEWS 2016 47
BUSINESS VIP<br />
bir şirket olma yoluna girdik. Smart Mobility bu yolda<br />
ortaya çıkmış bir kavram.<br />
Tamamen bir teknoloji şirketi mi olacaksınız zamanla?<br />
Bunlar önce düşünmekle, hayal etmekle başlıyor. Şu<br />
anda yaptığımız örnekler çok güçlü bir şekilde bu<br />
tarafta gelişiyor. Mesela elektrikli araçlarımızın bütün<br />
yazılımını bizim ekibimiz yapıyor artık. İşin mutfağında<br />
ekibimiz var, iş ortaklarımız var. Yani dışarıdan yazılım<br />
paketi almıyoruz. Bu anlamda gelecek buralardaysa<br />
biz şimdiden güzel örnekler vermeye başladık. Bizim<br />
farkımız ‘smartmobility’ ye olan inancımızdan geliyor.<br />
48<br />
Evet, bu yenilikçilik. Ama sektörün geneline<br />
baktığımızda bunu ne kadar görebiliyoruz?<br />
Örnekler var elbette, bizim yaptığımız işlerin çok<br />
beğenildiğini de görüyoruz. Bir de Türkiye’de teknolojiye<br />
ciddi şekilde ilgi var. Şimdi Sanayi 4.0 üzerine çok<br />
sayıda sempozyum, konferans ve çalışma var. Mayıs<br />
ayı başındaki Genç Türkiye Zirvesi’nde ben bu konuda<br />
bir konuşma yaptım. Temsa içinde yenilikçi girişimcilik<br />
konusunda bir grubumuz var. Tamamen gönüllülük<br />
esasında oluşmuş bir ekip. Bu arkadaşlarımız bir<br />
smartmobility şirketi gelecekte nelerle ilgilenir? Bu<br />
şirketin hangi yetkinliklerle donanması lazım? Soruları<br />
üzerinde çalışan, fikirler üreten bir ekip. Arkadaşlarımız<br />
bu fikirleri etraftaki üniversitelerle paylaşıyorlar,<br />
oralardan yeni fikirlerle dönüyorlar. Ekip, üniversitedeki<br />
gençlere ulaşıyor, oralara heyecanı taşıyor. Bu heyecan<br />
tüm şirkette yeni uygulamalara yol açıyor. En iyi, en<br />
farklı ürünleri veren bir şirkette çalışmak çalışanların<br />
ilgisini artırıyor, onlara gurur veriyor. Çalışanlar içinde<br />
oldukları şirketin gelecek vizyonu olmasını, gelecek<br />
teknolojilerini uygulayan, yenilikler üreten bir şirket<br />
olduğunu görmek istiyorlar. Ve şirketleriyle, ürünleriyle<br />
gurur duymak istiyorlar.<br />
Anladığım kadarıyla üniversite-sanayi işbirliği<br />
anlamında proaktif bir şirketsiniz…<br />
Biz üniversitelerin ve şirketlerin beraber çalışma<br />
ortamlarının sağlanıp nasıl büyütüleceğinin yollarını<br />
iyi bulduğumuzu düşünüyoruz. Ama açıkçası şu anda<br />
üniversiteler tarafında da çok ciddi bir ihtiyaç, bir arayış<br />
ve iyi bir destek olduğunu da görüyoruz. Bu çalışmaların<br />
bir de iyi ürünlerle desteklenmesi lazım. Bunların da<br />
çıktığını görüyoruz net bir şekilde. Biz araçlarımızın<br />
tasarımlarının bir kısmını üniversitelerle ortak<br />
yapmaya çalışıyoruz. Üniversitelerde ciddi uzmanlıklar<br />
var. Ve bu uzmanlıkların hepsinin bizde olması<br />
gerekmiyor. Bu noktada biz iyi bir destek görüyoruz<br />
üniversitelerimizden.<br />
Bu işbirliğini konuşurken insan kaynağını da konuşalım.<br />
Sizin bu konuda nasıl bir politikanız var?<br />
2015 başından bu yana şirketimize ağırlıklı Ar-<br />
Ge ve teknoloji tarafına olmak üzere 60 kadar<br />
yeni çalışan kattık. Genelde çalışanların bizim<br />
kültürümüzde yetişmesini, bizim değerlerimizle<br />
geleceğe hazırlanmasını arzuluyoruz. Yeni mezunları<br />
tercih ediyoruz. Mekatronik, elektrik – elektronik ve<br />
yazılımcılar öne çıkıyor. İnisiyatif kullanabilen, çözümcü<br />
, görüşünü aktarabilen ama ille de takım oyuncusu<br />
arıyoruz. Geçen sene üretim tarafında ise 100’den<br />
fazla çalışanı işe aldık. Bu sene de şu ana kadar 100<br />
çalışanı işe aldık. Dolayısıyla bu sene de büyümemiz<br />
devam ediyor. Üniversite-Sanayi işbirliğini önemsiyor<br />
ve destekliyoruz. Bir de özellikle engelli çalışanlara<br />
anlamlı işler veriyoruz. Bu konuda 12 Mayıs’ta da güzel<br />
bir aktivitemiz oldu burada. Temsa, engellilere en doğru<br />
işleri bulma konusunda son derece öne çıkmış durumda.<br />
Elektrikli araç konsepti son yıllarda Türkiye’de de<br />
dünyada da çok tartışılıyor, elektrikli araç konusunda<br />
gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Elektrikli araç konusunda iki kaldıraç var. Birincisi yakıt<br />
konusu ve ikincisi de emisyon yani çevreye duyarlılık<br />
konusu. Biz Türkiye olarak Avrupa’daki regülasyonları<br />
izliyoruz. En son Euro 6’ya geçildi ve açıkçası Euro 6’ya<br />
uygun araçların emisyonu son derece düşük, çevreye<br />
salınım anlamında tamamen çevreci ürünler. Euro 1<br />
standardının çıktığı 20 yıl öncesine göre partikül ve<br />
karbonmonoksit salımı son derece düştü. O anlamda<br />
açıkçası iyi bir noktaya gelindi.Türkiye’deki araç<br />
parkının henüz çok azı Euro 6’da. Araç yenileme hızıyla<br />
eski araçlar oldukça azalıyor, yavaş yavaş piyasadan<br />
çekiliyor. Elektrikli araçlarda en önemli konu: batarya<br />
ve bataryanın yönetimi. Şimdi burada en gelişmiş<br />
ve dünyada en fazla yatırım yapan ülke Çin. Çin’deki<br />
üreticilerin ne ABD’deki ne de AB’deki regülasyonları<br />
takip etmeleri neredeyse imkansız. Çinli üreticiler artık<br />
Euro standartlarını da hibrit teknolojiyi de bıraktılar,<br />
tamamen elektrikli ile ilgileniyorlar. Gelişmiş ülkeler<br />
ne istiyor? Araçtan dışarıya bir salım olmasın istiyor.<br />
Elektrikte yok zaten. Hibrit araçlar ise 5-10 yıllık ara<br />
çözüm. O yüzden biz de hiç hibritle uğraşmıyoruz.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS VIP<br />
Hibrit bizim gündemimizde yok. Tamamen elektrikli araç<br />
üretimine odaklandık.<br />
Hibritteknolojiler çok tartışıldı, hatta gelecek hibrit<br />
araçlarda dendi…<br />
Hibrit teknolojisi hem çok pahalı hem de ara çözüm. Bu<br />
Avrupa’da niye yayıldı derseniz? Avrupa’da yayılmasının<br />
sebebi dizel motor üreticilerinin bir müddet hayatlarını<br />
devam ettirmesi gerekiyor ve ara çözümlere ihtiyacı<br />
var. Yepyeni bir yatırım açıkçası onlar için zor olacaktı, o<br />
yüzden ara çözümler gelişti. Türkiye’de ise biliyorsunuz<br />
motor üretimi olmadığı için özellikle Türkiye gibi ülkeler,<br />
Afrika ülkeleri açıkçası bu konudaki elektrikli araçlara<br />
açık ülkeler. Türkiye’de de ciddi şekilde elektrikli araç<br />
konusunda ziyaret edilen belediyeler var, ilgi duyan<br />
belediyeler var. Bu bir gerçeklik. Ama şu anda ciddi<br />
menzil, teknoloji ve maliyet konusu tartışılıyor. Şu anda<br />
elektrikli araçların yayılmasındaki engel maliyet. 2.5-3<br />
katı kadar daha pahalı. Yani şu anda çok anlamlı değil.<br />
Ne zaman anlamlı hale gelecek? Bataryalar biraz daha<br />
ucuzlayacak. Bu değişimin de 2 ile 5 yıl arasında olacağını<br />
düşünüyorum. 10 yıl sonra satılan tüm şehir içi araçların<br />
Türkiye’de elektrikli olmasına şaşırmamak lazım.<br />
Bazı şehirlerde elektrikli araç üretimi konusunda bir<br />
heyecan, bir beklenti var. Ama sizin söylediğiniz şekilde<br />
elektrikli teknolojiye geçmezsek bir kaynak israfı da<br />
olacak gibi…<br />
Elektrikli araçlar şu anda ilk yatırım olarak pahalı. 2<br />
yıla kadar anlamlı iyileşme olacak, teşvikler çıkacaktır.<br />
Türkiye’de biz kurumları ziyaret ederek teknolojiyi ve<br />
gelişmeleri anlatıyoruz. Aselsan ile yapacağımız aracın<br />
Türkiye’de bir devrim yaratacağına inanıyoruz. Hem de<br />
Türkiye’nin ilk % 100 yerli aracı olacak. Biz iç talebin<br />
zamanla artacağını bekliyoruz, hazırız. Ama bu arada yurt<br />
dışından da talepler geliyor. Özellikle çevreci ülkelerde<br />
ciddi destekler veriliyor. Buralarda erken satışlarımız<br />
olacaktır.<br />
Türkiye’de otobüste pazar payınız nedir?<br />
Otobüste son 2 yıldır yüzde 30 a yakın pazar payıyla<br />
lideriz. Otobüs tanımının içinde hem midibüsler var hem<br />
şehir içi hem de yüksek tabanlı şehirlerarası otobüsler<br />
var. Segmentlere baktığımızda; şehir içinde bizim payımız<br />
daha yüksek. Midibüste rakiplerimize çok yakınız.<br />
Şehirlerarası otobüste ise ikinci durumdayız. 2014<br />
ve 2015 böyle geçti ama bizim Maraton adlı aracımız<br />
ortada yoktu. Maratonun gelmesiyle dengeler değişiyor.<br />
Maraton aracımız hem 12 metre hem 13 metre, hem<br />
VIPhem 2+2 koltuklu. Keza Safir Plus aracımız da aynı<br />
konfigürasyonda. Yani hem üst hem de orta segmentte<br />
en çok ürünlü-iddialı oyuncu olduk. Turizmde de varız;<br />
şehirlerarası yolcunun aradığı 2+1 koltuklu araçta<br />
aranan ürünü üretiyoruz. Bu otobüs düz tabanlı, yani<br />
koridorsuz olduğu için 2+2’ye de geçişleri yapabilirsiniz.<br />
Beş sene şehirlerarasında kullanıp daha sonra turizm<br />
taşımasında az bir masrafla kullanabilirsiniz. İkisinin de<br />
regülasyonunu sağlamış durumdayız.<br />
Son olarak da dış pazarı konuşalım isterseniz. Mesela<br />
ABD’ye yönelik, Avrupa’ya yönelik önemli işleriniz,<br />
önemli ürünleriniz var. Çalışmalarınız ne yönde?<br />
Temsa’nın bir özelliği de dış pazarların hepsinde<br />
bulunabilmesi ve satış yapabilmesi. Biz Avrupa’da<br />
ve Amerika’da değişik segmentlerde ve değişik<br />
konumlandırmalarla devam ediyoruz şu anda. Amerika’da<br />
lüks midi segmentteyiz. Orada kendimize hedef aldığımız<br />
müşteri grubumuz farklı. Mesela; Google, Twitter gibi<br />
şirketlerin çalışanlarını taşıyan bir şirketin en önemli<br />
tedarikçisiyiz biz. Amerika’da kamyondan bozma,<br />
maliyeti gibi konforu da son derece düşük otobüslerle<br />
yolcu taşınıyor. Bizim aracımız ise uçak konforunda ve<br />
kullanışlı bir şoför kabinine ve çok iyi görüş alanına<br />
sahip. Bizim otobüslerimiz bu anlamda çalışanlar ve<br />
şirketler tarafından tercih ediliyor. Bu konuda açıkçası<br />
bir fark yarattık. Şimdi ABD’li şirketler bizi takip etmeye,<br />
bizim otobüslerimizi taklit etmeye başladılar. Bu<br />
müthiş güzel bir şey. Avrupa’da da Temsa’nın marka<br />
bilinirliği son derece iyi. Sektörde bizi bilmeyen yok<br />
Avrupa’da. Ancak bizim volümümüz rakiplere göre düşük.<br />
Özellikle Almanya sektördeki büyük oyuncuların çıktığı,<br />
büyüdüğü bir pazar. Onların oyun alanlarında daha farklı<br />
segmentler ve niş alanlar bulma konusunda yavaş yavaş<br />
uzmanlığımız artıyor, yeni oyun alanları oluşturuyoruz.<br />
BUSINESS NEWS 2016 49
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
AREL EĞİTİM KURUMLARI YÖNETİM KURULU ÜYESİ<br />
MÜNEVVER GÖZÜKARA<br />
AREL KOLEJİ, IB SİSTEMİYLE<br />
EĞİTİMDE FARK YARATIYOR!<br />
AREL Koleji’nin eğitimde IB (International Baccalaureate: Uluslararası Bakalorya)<br />
sistemini uyguladığını vurgulayan AREL Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Üyesi<br />
Münevver Gözükara, bu sistemi başarıyla uygulayan öncü eğitim kurumlarından biri<br />
olduklarını ifade etti.<br />
50<br />
AREL Koleji, 1990-1991 Eğitim ve Öğretim Yılı’nda<br />
AREL Anaokulu, İlkokulu, Ortaokulu ve Anadolu Lisesi<br />
ile eğitim çalışmalarına başladı. İlk mezunlarını 1994<br />
yılında verdi. 2007 yılında ortaokul ve lise sınıfları için<br />
Uluslararası Bakalorya Orta Yıllar Programı (IB-MYP)<br />
uygulamalarında başarılı görüldü ve otorizasyon alarak<br />
IB okulu olmaya hak kazandı. İlköğretim okulu ise 2008<br />
yılında IB programına dahil oldu. 1990 yılında kurulan<br />
AREL Koleji bugün, Özel AREL Anaokulları, Özel AREL<br />
İlköğretim Okulu, Özel AREL Anadolu Lisesi, AREL Spor<br />
ve Kültür Kompleksi, Özel AREL Fen Lisesi ve AREL<br />
Üniversitesi ile birlikte tam donanımlı ve uluslararası<br />
kalite standartlarında eğitim veriyor. Biz de AREL<br />
Koleji’nin eğitim faaliyetlerini AREL Eğitim Kurumları<br />
Yönetim Kurulu Üyesi Münevver Gözükara ile konuştuk.<br />
AREL Eğitim Kurumları’nın eğitimde öne çıkan<br />
yönleriyle başlayalım…<br />
Anaokuluna öğrenciyi 36 aylıkken alıyoruz, yani 3 yaşını<br />
bitirmiş oluyor. 4-5 yaş ve hazırlık sınıfı dediğimiz 6<br />
yaş grubumuz var. Anaokulunda eğitmeye başlıyoruz<br />
çocukları. Günümüzün çocukları 36 aydan sonra zaten<br />
eğitilme ihtiyacı hissediyor. Yabancı dil eğitimi de tüm<br />
dünyada küçük yaşa kaydı ki küçük yaşta öğrenilen<br />
dille büyük yaşta öğrenilen dil arasında dünya kadar<br />
fark olduğunu hepimiz fark ediyoruz. En başta çocuğa<br />
davranış kazandırmaya çalışıyoruz. Ondan sonra da<br />
eğitim safhası geliyor. Bir kere ana dil bilmeyen çocuğun<br />
ikinci bir dil öğrenmesi mümkün olmuyor. Anadili<br />
üzerinde çok duruyoruz anaokulu çocuğunda. Gerçi<br />
ana dili her yaşta önemli. Hatta üniversite çağında<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
bile önemseniyor. Ondan sonra da ikinci bir dil olarak<br />
İngilizceyi öğretmeye çabalıyoruz. Niye İngilizce<br />
derseniz? Bilgisayar dilinin İngilizce olmasından dolayı<br />
her millet, her ülke kendi çocuğuna İngilizceyi öğretiyor.<br />
Bu dünya dili oldu. İnsanoğlu da derdini en iyi ana<br />
dilinde anlatabiliyor. Öyleyse bu çocuklar İngilizceyi<br />
ana dili kadar bilecek ki derdini anlatabilsin. Ana diline<br />
paralel bir İngilizce vermeye çabalıyoruz kurum olarak.<br />
Bu da anaokulunda yavaş yavaş başlıyor. Çocukları önce<br />
konuşturmaya çabalıyoruz. Konuşturduktan sonra işimiz<br />
çok kolaylaşıyor. Dolayısıyla devam ediyor basamak<br />
basamak İngilizce öğretmek. Onun dışında ikinci bir<br />
dil vermeye ana dili dışında 5. sınıftan başlıyoruz. 5.<br />
sınıfta seçmeli olarak şu anda Almanca ve İspanyolca<br />
var. Çocuk bu iki dilden birini seçiyor. İleride bir dil daha<br />
koymayı düşünüyoruz. Üç dilimiz olacak ve üç dilden<br />
birini çocuk seçecek.<br />
Yabancı dil için özel eğitim sisteminiz var mı?<br />
Nasıl bir yol yöntem uyguluyorsunuz?<br />
AREL Koleji bir IB okuludur. Biz 8 yıldır IB<br />
otorizasyonuna sahibiz. Yabancı dil öğretiminde<br />
IB’nin bize çok yararı oldu. Biz klasik sistemde bu işi<br />
yapmaya çabalıyorduk. IB kapsamında aynı Türkçe<br />
öğretiminde olduğu gibi okuma parçalarıyla, hikâye<br />
kitaplarıyla çocuğun konuşmasını, düşünmesini,<br />
okumasını, yazmasını, duymasını öğretme yöntemini<br />
benimsedik. Dilbilgisi 4. sınıfta başlıyor, 5. ve 6. sınıfta<br />
ağırlık kazanıyor. Ondan sonra da zaten çocuk daha üst<br />
seviyeye devam ediyor.<br />
Çocuk lise çağına gelince yabancı dilde ana dil<br />
seviyesine erişiyor mu?<br />
Anaokulumuzdan, ilkokulumuzdan ve ortaokulumuzdan<br />
liseye geçen çocuklarımız için evet. Son senelerde<br />
okuttuğumuz kitap seviyesi ne kadar yüksekse çocuğun<br />
dil haznesi ve anlatımı o kadar güçlü oluyor. Lise son<br />
sınıfta çocuklar üniversite sınavına giriyorlar. Sınava<br />
girmek için biz 9. sınıfta temel atmaya çabalıyoruz.<br />
Hazırlık sınıfımız var. Anadolu lisemizde. 9. ve 10.<br />
sınıfta ağırlık veriyoruz yabancı dile. 11 ve 12. sınıflar<br />
dil konusunda fazla sıkıştıramıyoruz. Çünkü çocukları<br />
sınava hazırlıyoruz. 11.- 12. sınıfta da ağırlık vermiş<br />
olsak dil seviyesi çok yükselir.<br />
Okulunuzda nasıl bir fiziki yapıda eğitim ve<br />
öğretim veriyorsunuz?<br />
Şu anda yeni okul binamıza geçmiş bulunuyoruz.<br />
Bizde klasik sınıf sistemi yok. Derslik sistemi var.<br />
Derslik sisteminde de derslik sayısının fazla olması<br />
gerekiyor. Ve biz bu sistemden memnunuz. Öğrenci,<br />
derslik sisteminde üniversite öğrencisi gibi hangi<br />
dersliğe gideceğini takip ediyor ve 10 dakikalık arada<br />
derse psikolojik olarak hazırlık yapıyor. Sabit sınıfları<br />
olan okullarda ise öğrenci zaten gireceği, çıkacağı<br />
yeri biliyor, onun telaşına hiç düşmüyor. Arkadaşıyla<br />
oyun düşünüyor. 10 dakikalık bir süreye de hiçbir<br />
şey sığmıyor. Dolayısıyla o kafayla derse giriyor.<br />
Öğretmenin onu derse adapte etmesi bizde 2-3<br />
dakika alıyorsa, o okullarda 7-8 dakika alıyor. Bunun<br />
önüne geçmiş oluyoruz. Ve öğrenci okulun kapısından<br />
BUSINESS NEWS 2016 51
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
52<br />
adımını içeriye attığı zaman burada eğitim alacağının,<br />
eğitileceğinin, öğretileceğinin, öğretilmesi gerektiğinin<br />
farkında olarak giriyor. Bu farkındalıkla öğrenci daha<br />
randımanlı çalışıyor. Okulumuzda zil de yoktur. Öğrenci<br />
de öğretmen de buna kendi ayarlıyor. Dolayısıyla<br />
öğrenci planlamayı öğreniyor. Planlamayı öğretmek IB<br />
sisteminin temellerinden birisidir.<br />
Zincir eğitim kurumlarının sayısı her yıl artmakta.<br />
Bu rekabette AREL Eğitim Kurumları kendini<br />
nerede konumlandırıyor?<br />
Yılını hatırlayamıyorum. Bir kısım okullar kapanmıştı.<br />
Bu halkta güvensizlik yaratmaya başlamıştı. Tekrar<br />
güven kazanmak için okullar 2 ve 3. şubelerini açmaya<br />
başladı. Zincir okullar açıldıkça halkta oluşan güven<br />
zincir okulların Türkiye’de daha da çoğalmasına yol<br />
açtı. Aslında biz buna fazla katılamadık. Özel okul<br />
kurmak hem maddi hem manevi çok yük getiriyor. Biz<br />
topladığımız ücretin yüzde 65’ini kendi personelimize<br />
ödüyoruz. Çünkü yetenekli, örnek olacak insan<br />
bulmamız gerekiyor. Bu insanı da kolay bulamıyoruz. Ve<br />
bu insana emek veriyoruz, eğitiyoruz. Bizim kurumumuz<br />
öğretmen için bir eğitim ocağıdır. Yetiştirdiğimiz<br />
öğretmenin de elimizden kayıp gitmesine izin<br />
vermemeye çalışırız. Dolayısıyla bunun maliyeti de<br />
yüksek oluyor. Kısacası aynı kaliteyi her okulda aynı<br />
düzeyde yakalamak mümkün olmuyor. Biz IB programını<br />
uygulamaya geçirene kadar 2 yıl harcadık. IB sistemine<br />
geçtikten bu yana da 8-9 yıl geçti. Başlangıçta örnek<br />
alacak çok okul yoktu. Bir şeyleri ilk yapacaksanız çok<br />
zaman ve emek vermeniz gerekiyor. Biz de emek ve<br />
zaman harcadığımız bu sitemde eğitim veren bir eğitim<br />
kurumu olarak kendimizi konumlandırıyoruz. Zincir<br />
okullar konusunda okul müdürünün başarıyı getirdiği<br />
bilinci toplumda gelişti. Özel okulların çoğalması,<br />
devletin yükünün özel okullara geçmesi, yükün<br />
paylaşılması çok güzel. Eğitim kalitesini geliştirmek<br />
koşuluyla.<br />
Bütün olarak ülkemizdeki eğitim sistemini<br />
nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Eğitimde müfredat her okulda aynı. Müfredatı<br />
değiştiremeyiz. Öte yandan bir sınav ülkesiyiz. Bizim<br />
çocuklarımız da sınava giriyor. Ve tamamen müfredattan<br />
ve müfredatla ilgili kazanımlardan soru çıkıyor. Biz<br />
de yaşadığımız topluma ayak uydurmak zorundayız.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Çocukları bu arada sınava da hazırlıyoruz. Ama her<br />
yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Biz ezberletmeye değil<br />
kavratmaya çalışıyoruz. Bunun çeşitli yolları var. Her<br />
öğretmen şu anda bunu isterse çok güzel yapar. Çünkü<br />
dünyada örnekleri çok. Biraz yabancı dili varsa bütün<br />
okulların sitelerine girip bu yöntemleri öğrenebilir.<br />
Ancak IB’nin sitesine giremiyor. O kendi üye olduğu<br />
okulların öğretmenlerine giriş hakkı veriyor. Ama<br />
Türkiye’de mesela Milli Eğitim Bakanımızın hazırlattığı<br />
EBA adında bir site var. Siteye girildiği zaman çok<br />
çeşitli kavrama düzeyinde öğretme şekillerini veren<br />
örnekler var. Öğretmen o örnekleri inceleyip birkaç<br />
tanesini uyguladığı zaman çocuğun kavrama düzeyinde<br />
öğrendiğini zaten görecek. Ama önce öğretmenin<br />
eğitilmesi gerekiyor. Ondan sonra da bir sınav<br />
sistemimiz var. İster istemez öğretmen sınava öğrenci<br />
hazırlarken ezberci eğitime geçiyor. Konuyu birkaç kere<br />
tekrar ettirmek zorunda kalıyor. Çünkü öğrencinin bilgi<br />
düzeyinin eksik kalmasını istemiyor.<br />
Türkiye’de yetişmiş donanımlı öğretmen<br />
sorunu var mı sizce?<br />
Üniversite düzeyinde var ama kolejlerde sınıf<br />
öğretmenleri ya da branş öğretmenleri açısından öyle<br />
bir sorunumuz yok.<br />
oturtmak için çeşitli yolların denenmesi gerekir. Bir<br />
okul o yolları ne kadar deniyor? O okul bu davranışları<br />
ne kadar yerleştiriyor bir insana? Mesela iletişiminin<br />
yüksek olması, sosyal olması, bilgili olması, dönüşümlü<br />
ve eleştirel düşünmesi gerekiyor. Bunun gibi 10 tane<br />
öğrenen profili var. Bu profilleri çocuğa kazandırmamız<br />
gerekiyor. Kültürler arasındaki farklılıkları öğrenmesini<br />
ve ona saygı göstermesini çok önemsiyoruz.<br />
Sizin vermek istediğiniz son mesajınız varsa<br />
onu da almak isteriz...<br />
Keşke dediğim, olmasını düşlediğim bir konu var. Sınav,<br />
eğitimin olmazsa olmazlarından. Eğitimde bulunurluk<br />
çok önemli.<br />
TEOG sınavıyla biz çocukları bir nevi sınıflandırıyoruz.<br />
Okul okul ayırıyoruz. Okul seçimi yapıyoruz. Sınavı<br />
okul seçiminde kullanmayıp, öğretmen eğitiminde<br />
kullanabiliriz. TEOG sınavıyla bakanlığımız her okulun,<br />
hatta her öğretmenin başarısını görebilir. Başarısı<br />
düşük öğretmenleri eğitime alabilir. Öğretmen başarısı<br />
artmadan öğrenci başarısını arttıramayız.<br />
Düşlerimin gerçek olması umuduyla!<br />
Ebeveynler okul tercihlerinde nasıl bir bakış<br />
açısıyla hareket etmeli?<br />
Ebeveynler çok fazla araştırma yapmalılar. Ve yapıyorlar<br />
da. Mesela filan zincir okulun filan bölgedeki okulu<br />
işe yaramaz ama şu bölgedeki okulu iyi diyebilecek<br />
duruma geldi artık toplum. Veli, çocuğunu özel okula<br />
vermeden önce şunu düşünür: İyi yabancı dili olsun,<br />
doğru davranışlar edinsin, bir dünya insanında bulunan<br />
meziyetlere sahip olsun. Bu meziyetler bizim milli<br />
eğitim sistemimizde yok mu? Var. Var ama bir kurumu<br />
BUSINESS NEWS 2016 53
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
FİBABANKA GENEL MÜDÜRÜ BEKİR DİLDAR<br />
FİBABANKA SAĞLIKLI BÜYÜYECEK!<br />
Fibabanka’nın kuruluşundan bu yana orta ölçekli bir banka olma hedefi bulunduğunu<br />
söyleyen Fibabanka Genel Müdürü Bekir Dildar, bu hedefe sağlıklı büyüyerek<br />
ulaşmak istediklerini vurguladı.<br />
Kurulduğu 2010 yılı sonundan bugüne kadar hızlı bir<br />
büyüme gösteren Fibabanka, Hüsnü Özyeğin’in vizyonu<br />
ile büyümesini sürdürüyor. Bugün 14 milyar TL’ye yakın<br />
bir aktif büyüklüğe ulaşan Fibabanka’nın hedeflerini<br />
Genel Müdür Bekir Dildar ile konuştuk.<br />
Fibabanka’nın 2016’nın ilk çeyreğinde geldiği noktayı<br />
kısaca anlatabilir misiniz?<br />
Fibabanka olarak 31 Mart 2016 itibariyle aktif<br />
büyüklüğümüz 12.1 milyar TL’yi buldu. Toplam<br />
kredi büyüklüğümüz de 9 milyar TL’yi geçti. Aktif<br />
büyüklüğümüzü 5,5 yılda 13 kat kadar arttırmış olduk.<br />
İlk çeyreği 68 şube ve 1.363 personelle kapattık.<br />
Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 13.74 olarak<br />
gerçekleşti.<br />
2016 yılındaki hedefleriniz nasıl şekillendi?<br />
Mayıs ayı itibariyle yaklaşık 14 milyar TL aktif<br />
büyüklüğümüz var. Yeni ortaklarımızla birlikte olası<br />
sermaye artışları ve iyi karlarla 14 milyarı daha da<br />
büyütebiliriz. Dört sene önce söylediğim gibi orta<br />
ölçekli banka olma hedefimiz var. Bugünkü rakamlarla<br />
20 milyar TL büyüklüğü geçmek istiyoruz. Bu hedefe<br />
2015’te ulaşmayı düşünüyorduk ama konjonktür<br />
istediğimiz gibi şekillenmedi. Karlılıklar azalınca<br />
hedefimizi ötelemek durumunda kaldık. Ama bu sene<br />
bu hedefimize yaklaşabiliriz diye düşünüyoruz.<br />
Hedef ilk 15’ti değil mi?<br />
Evet. Ancak şu an 21. sıradayız aktif büyüklükte. Asıl<br />
hedefimiz orta ölçekli ve sağlıklı karlılıkla büyüyen bir<br />
54<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
banka olmak. Dolayısıyla o hedefi yakalamak<br />
çok zor değil.<br />
Fibabanka, bugün tam bankacılık hizmeti<br />
veren bir banka değil mi?<br />
Tabii, başta mevduat toplama, kredi verme, internet<br />
bankacılığı olmak üzere tüm hizmetleri sunuyoruz.<br />
Meslektaşlarımız, şube kapatıp dijital bankacılığa<br />
geçen banka sayısı artarken şube açmamıza şaşırıyor.<br />
Şube sayımız yeni açacağımız şubeyle 69’dan 70’e<br />
çıkıyor. Ancak 75’e ulaşmamız lazım. Türkiye çapında<br />
18 ildeyiz, bu sayıyı da arttırmak istiyoruz. Öte yandan<br />
inovasyona ve dijital bankacılığa yatırımımız devam<br />
ediyor. Biz internet üzerinden, Instagram’dan kredi<br />
başvurusu alıyoruz. Başta gençler olmak üzere çoğu<br />
müşterimiz internet bankacılığını tercih ediyor. Dijital<br />
bankacılık önemli ancak bugün anketlere baktığımızda<br />
KOBİ’lerimiz halen banka şubesine gitmek, şube<br />
çalışanları ve yöneticileriyle görüşmek istiyor. Özellikle<br />
emekliler otomatik ödeme hizmeti varken bankaya<br />
gitmek istiyor. Bu profilde fiziki şubelerimiz çok rahat.<br />
İnternet şubemiz de hızlı ve rahat hizmet veriyor.<br />
Fibabanka, geçmişi itibariyle bankacılık kökenli bir<br />
grup bünyesinde yer alıyor…<br />
Kurucumuz Hüsnü Özyeğin bankacılığın<br />
duayenlerindendir. Finansbank’ı sıfırdan kurmuş.<br />
Fibabanka’yı da neredeyse sıfırdan kurduk. 18 şubesi<br />
olan, zarar eden, bilançosu çok küçük bir bankaydı. Hem<br />
sektöre hem ülkeye önemli bir değer katmış olduk 5<br />
senede.<br />
Fibabanka ile ilgili butik bir banka izlenimi<br />
vardı ilk kurulduğunda…<br />
Evet, başlangıçta öyleydi. İlk başta kurumsal, büyük<br />
ticari müşterilerle çalıştık. Daha sonra bireysel<br />
bankacılıktan KOBİ bankacılığına, hatta tarım<br />
bankacılığına kadar yelpaze genişledi. Bu tabii<br />
bankamızın sermaye ve insan gücüyle başarıldı. Biz<br />
aldığımızda bankada 300 çalışan vardı, şimdi 1.400<br />
çalışanımız var. İnsan gücümüz 3.5-4 katı arttı. Bilanço<br />
12-13 misli arttı. Şube sayısı 3 misli arttı.<br />
Yönetici pozisyonu olarak sektörde insan<br />
kaynağı sıkıntısı var mı?<br />
Hayır, insan kaynağı sektörde çok kaliteli. Türkiye’de de<br />
insan kaynağı çok. Biz şimdi gazetelere insan kaynağı<br />
ilanı vermiyoruz. İnternette ilan veriyoruz, binlerce kişi<br />
başvuruyor. Onların içinden de 50-100 kişi alıyoruz her<br />
sene. Ağırlığı gençlere veriyoruz. Gençlere inanan bir<br />
grubuz, gençlerden çok memnunuz.<br />
Banka kültürü açısından bir değişim oldu mu?<br />
Fiba kültürü ile Millenium Bank kültürünü birleştirmeye<br />
çalıştık. Bu tabii ki kolay olmuyor. Yönetici olarak buna<br />
çok dikkat ederim. Burada birçok bankanın kültürünün<br />
etkisi var ama ağırlıklı olarak Fiba kültürü etkilidir. Ben<br />
ve yardımcılarımın çoğunluğu da Fiba kültüründen<br />
geliyoruz. Fiba kültürü de hep esnek ve ulaşılabilir<br />
olmayı gerektiriyor.<br />
Büyümede hep yüksek hedefler koydunuz<br />
bugüne kadar…<br />
Geçen sene yüzde 40 büyüdük. Bu sene için 25<br />
hedefledik, 35-40’lara da çıkabilir. Bu da karlılığa ve<br />
sermayeye bağlı. Organik büyümeye devam ediyoruz.<br />
23 Ekim 2015 tarihinde imzalamış olduğumuz sermaye<br />
iştirak sözleşmesiyle IFC (Uluslararası Finans Kurumu)<br />
ve EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) yüzde<br />
9.95’er payla ortağımız oldular.<br />
BUSINESS NEWS 2016 55
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Ticari olarak 25 bin civarında müşterimiz var, 20 bini<br />
KOBİ’dir. Daha önce görev yaptığım bankada KOBİ<br />
bankacılığından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı<br />
olduğum için KOBİ’lere daha çok önem veriyorum.<br />
Çünkü istihdam sağlamada KOBİ’ler yüzde 90 ağırlıkta;<br />
lokomotif onlar. KOBİ’ler iyi yönetilirse marka da<br />
olabilir, iyi ihracat da yapabilir, 10’larca 100’lerce<br />
çalışanı da istihdam edebilir. Bunun için tabii ki iyi bir<br />
finans yönetimi şart.<br />
Bir bankacı gözüyle Türkiye ekonomisinin<br />
bugününü ve orta vadedeki görünümünü nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz?<br />
Devlet altyapıya inanılmaz yatırım yapıyor. İstanbul<br />
bunun en büyük örneği. Bu da inşaat sektörünü<br />
sürüklüyor. İnşaat sektörü durmaz, duramaz. Tabii<br />
ki büyümede daha önemlisi ihracattır. Bunu yapan<br />
ülkeleri gördük. Örneğin Güney Kore, elektronik ve<br />
otomotiv ihracatında müthiş işler başarmıştır. Bizde de<br />
o potansiyel var. Devlet bunu teşviklerle hızlandırmaya<br />
çalışıyor. Ama kolay bir iş değil.<br />
Bankacılık bunun neresinde?<br />
Bence Türkiye’nin en sağlam ve en iyi sektörü<br />
bankacılıktır. Bu kalitede insan topluluğunu başka hangi<br />
sektörde görebilirsiniz? Üniversite mezunu, yabancı<br />
lisan konuşan çok kaliteli bir insan gücü var bankacılık<br />
sektöründe.<br />
56<br />
Yeri gelmişken bu ortaklığın katkılarını<br />
biraz daha geniş konuşalım…<br />
Sadece sermaye katkıları değil başka katkıları da oldu.<br />
IFC’nin Ortadoğu’daki en büyük ofisi İstanbul’da. Bunun<br />
yarattığı sinerjinin nakit akışımıza katkısı oluyor. Yine<br />
EBRD’nin Avrupa’dan fon bulma katkısı çok büyük<br />
oluyor bize. Daha çok yeni olmakla birlikte bu stratejik<br />
ortaklıktan memnunuz.<br />
Küresel bir banka olma hedefiniz var mı?<br />
O konjonktüre göre değişiyor. Bugün de Türkiye<br />
konjonktürüne bakıyorsunuz; bazı bankalar şube<br />
kapatıyor. Dünya bankası olmak çok iddialı bir hedef.<br />
Dünyanın devleri var; Türk bankalarını satın alıyorlar.<br />
Sermaye global, bunun önüne geçemezsiniz. İnsan<br />
kaynağı önemli ama sermaye olmazsa güçlü bir banka<br />
olamazsınız.<br />
KOBİ’lerin yeri nedir Fibabanka’da?<br />
Bizim 180 bin civarında müşterimiz var. Bunların 85<br />
bini aktif. Bunlar ağırlıklı olarak bireysel müşteriler.<br />
Fibabanka, bugün sanayicinin, üretenin ne kadar<br />
yanında? Hedefi nedir bu konuda?<br />
Toplam kredi büyüklüğümüz 9 milyar TL’yi geçti. Bunun<br />
yüzde 94’ünü KOBİ kredileri ve ticari krediler portföyü<br />
oluşturuyor. Hem sanayiye hem de tarıma verdiğimiz<br />
kredileri arttırmaya çalışıyoruz. Bu da şube ve müşteri<br />
adedini artırmakla oluyor. Sadece dijital bankacılığa bel<br />
bağlamak doğru değil. Genç müşteri kitlemiz bireyselde<br />
iyi ama KOBİ’ler, çiftçiler bankayı yanında görmek<br />
istiyor, özellikle kötü zamanında o şube müdürünü<br />
yanında görmek istiyor. Biz mesela bunu turizmde<br />
yaptık. Hangi müşteri bize müracaat ettiyse hepsine<br />
yardımcı olmaya çalıştık.<br />
Kredi kartında bir iddianız var mı?<br />
Ticari kartta var. Ticari kart sayımız şu an yaklaşık<br />
15 bin oldu. Şirketlerim maaş hesapları var, bir de<br />
okullarda veli hesaplarını almaya başladık. Şu an kredi<br />
kartı sayımız toplamda 30 bine ulaştı, bu sene sonunda<br />
50 bine ulaşabiliriz.<br />
Son söz olarak neler söyleyebilirsiniz?<br />
Bizim Fibabanka olarak tek planımız var: Organik ve<br />
sağlıklı büyümek. Bunu yaparken de hızlı ve esnek olup<br />
müşteriye bir değer yaratmak istiyoruz.<br />
BUSINESS NEWS 2016
MAKALE<br />
TL VARLIKLARINDA<br />
YÜKSELİŞ SÜRECEK Mİ?<br />
Destek Menkul Değerler Analisti Aysun Göksu<br />
Küresel piyasalarda ana trendi Amerika<br />
Merkez Bankası (FED)’nın politikaları<br />
belirlerken iç piyasalar son üç haftada<br />
siyasi gelişmelerle yön buldu. Ahmet Davutoğlu’nun<br />
başbakanlık görevinden istifasını açıklamasıyla<br />
birlikte TL’de sert değer kayıpları yaşanmış ve siyasi<br />
belirsizlik süreci Lirayı baskı altında bırakmıştı. Yeni<br />
başbakan adayının isminin açıklanmasıyla belirsizlik<br />
kısmen ortadan kalksa da piyasaların asıl bilmek<br />
istediği ekonomi yönetiminde bir değişikliğin olup<br />
olmayacağıydı.<br />
65. Dönem Başbakanı Binali Yıldırım’ın yeni kabineyi<br />
açıklaması ve kabinede mevcut Ekonomiden Sorumlu<br />
Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in görevine<br />
devam edeceğinin açıklanmasıyla Türk Lirası varlıkları<br />
nefes aldı. Açıklamaların ardından TL, dolar karşısında<br />
yüzde 1.2 değer kazandı. Aynı gün piyasaların<br />
izlediği bir diğer unsur ise, bu yeni dönemde Türkiye<br />
Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın piyasalarda<br />
oynayacağı roldü. TCMB piyasa beklentilerine paralel<br />
faiz koridorunun üst bandında 50 baz puanlık bir<br />
indirime gitti. Bu beklenti daha önce Lira tarafında<br />
fiyatlandığından beklenti gerçekleştiğinde TL’deki<br />
değer kazançları arttı ve Lira’nın dolar karşısındaki<br />
değer kazancı yüzde 2.5’e ulaştı.<br />
İç taraftaki belirsizlik sürecinin sonlanmasıyla<br />
kur değer kaybetmeye devam ediyor. Ancak dış<br />
gelişmelere oldukça duyarlı olan iç piyasalarda rolü<br />
tekrar FED alabilir. Bu noktada birçok senaryo gündeme<br />
geliyor. Öyle ki, yarın ABD tarafında açıklanacak<br />
büyüme rakamı ve FED Başkanı J. Yellen’ın açıklamaları<br />
ön planda olacak.<br />
Son FOMC tutanaklarında verilere bağlı yol izleneceği<br />
ifadelerine yer verilmesi ABD’den gelecek her veriyi<br />
önemli kılıyor. Bu anlamda ABD büyüme rakamlarının<br />
beklentileri karşılaması faiz artırım beklentilerini de<br />
kuvvetlendirebilir. Aynı zamanda Yellen’ın Haziran’da<br />
faiz artışını destekleyici yönde açıklamalarda<br />
bulunması rüzgârın tersine dönmesine neden olabilir.<br />
Bu senaryoda doların değer kazanması beklense de<br />
yükselişlerin hız kazanabilmesi için 2.9600 direncinin<br />
aşılması gerekmektedir. Bu seviyenin aşılmasıyla<br />
birlikte faiz artırımına dair beklentiler kuru yeniden<br />
3.00 seviyelerine taşıyabilir.<br />
BUSINESS NEWS 2016 57
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
MALTEPE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ<br />
PROF. DR. ŞAHİN KARASAR<br />
MALTEPE ÜNİVERSİTESİ<br />
20 YILDIR SÜREKLİ<br />
BAŞARIYI HEDEFLİYOR!<br />
Üniversitelerin küresel ün sahibi<br />
olması yanında topluma hizmet<br />
etmesinin de bir başarı ölçütü<br />
olduğuna vurgu yapan Maltepe<br />
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin<br />
Karasar, Maltepe Üniversitesi<br />
olarak hem Türkiye’de hem de<br />
dünya çapında sürekli başarıyı<br />
hedeflediklerini ve kuruluşlarından<br />
bu yana geçen 20 yıl içerisinde bunu<br />
en iyi şekilde ortaya koyduklarını dile<br />
getirdi.<br />
58<br />
Devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 200’e<br />
yaklaşırken hem ulusal ölçekte hem de küresel<br />
ölçekte rekabet kızışıyor. Kalite vizyonunu 2010<br />
yılında güncelleyen Maltepe Üniversitesi 21. Yüzyıl<br />
yetkinliklerini öğrencilerine kazandırmaya çalışan<br />
köklü bir vakıf üniversitesi. Yirminci yılında Maltepe<br />
Üniversitesi’nin hedeflerini ve özel eğitim alanındaki<br />
trendleri Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin<br />
Karasar ile konuştuk.<br />
Bugün vakıf ve devlet olmak üzere üniversitelerin<br />
sayısı 200’e yaklaştı. Maltepe Üniversitesi 20.<br />
Yılında bu üniversitelerden biri olarak kendisini nasıl<br />
konumlandırıyor. Nasıl rekabet ediyor?<br />
Yakın zamana kadar akademik camia rekabet gibi,<br />
pazarlama gibi, tanıtım gibi, müşteri gibi kavramları<br />
kullanmaktan geri dururdu. Fakat bunlar profesyonel<br />
hayatın gerçekleri. Geri durarak kendinizi başka<br />
yere konumlandırmanız mümkün değil. Küreselde<br />
baktığınızda yüksek eğitim pazarı gerçekten hızlı bir<br />
trend içerisinde. Hem büyüme anlamında hızlı bir<br />
trend içerisinde hem de hizmet verdiği ürün çeşitliliği<br />
anlamında. Bir Dünya Bankası kuruluşu olan IFC’nin<br />
(International Finance Corporation) 26-26 Nisan<br />
günlerinde Hong Kong’da düzenlediği Küresel Özel<br />
Eğitim Konferansı’nı yakından izleme şansı buldum.<br />
Dünyada yükseköğretim farklı bir yere gidiyor. Son<br />
1-2 yıl içerisinde Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla<br />
ciddi atılımlar yapmaya başladıksa da hala devletçi bir<br />
zihniyetle eğitim sektörünü motive etmeye çalışıyoruz.<br />
Bugün Türkiye’de 200’e yakın üniversite var. Bunların<br />
yaklaşık 110’u devlet üniversitesi, 90 civarında da vakıf<br />
üniversitesi ve vakıf meslek yüksekokulu var. Fakat<br />
maalesef genel öğrenci yükünün sadece yüzde 10’unu<br />
vakıf üniversiteleri taşıyor. Oysa bizim gibi köklü,<br />
hem akademik fiziksel altyapısını tamamlamış hem<br />
olgunlaşmış hem de mezunları artık sektörde bir yerlere<br />
gelmeye başlamış üniversitelerin kapasitelerini daha<br />
verimli kullanmaları lazım. Kapalı ve açık alanlarımız,<br />
öğretim üyesi sayımız ve kalibrasyonumuz ve unvanlar<br />
gibi kriterler dikkate alındığında kontenjan taleplerini<br />
YÖK’ün daha esnek değerlendirmesi gerektiğini<br />
düşünüyorum. Öğrenci sayısı anlamında vakıf<br />
üniversiteleri ciddi bir çözüm ortağı devlet için.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Peki, vakıf-devlet ayrımını nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Kriterler bu ayrıma göre mi belirlenmeli?<br />
Artık üniversitelerin de vakıf-devlet diye ayrılmaması<br />
gerektiğini düşünüyorum. Çünkü vakıf üniversiteleri<br />
hareket kabiliyetleri daha fazla olduğu için öğrencilere<br />
sunulan hizmetlerde çok daha ileri noktalarda. En<br />
azından hantal bürokrasinin içerisinde çok fazla<br />
olmuyorlar. Bu kapsamda üniversiteler istediği<br />
kontenjanı alabilmeli, nitekim daha ilerisinde de<br />
kendi öğrencilerini seçebilecek, yöntemler, kriterler<br />
geliştirmeleri mutlaka gerekli. Tabii, regüle edici kuruluş<br />
olarak Yükseköğretim Kurulu’nun varlığını sürdürmesi<br />
gerekiyor.<br />
Hong Kong’daki konferanstan edindiğiniz<br />
izlenimler nasıl?<br />
IFC’nin Hong Kong’da düzenlediği toplantı çok<br />
önemliydi. Küresel aktörler belli ülkelerde eğitim<br />
yatırımlarına başlıyorlar. Dolayısıyla Türkiye’ye<br />
yabancılar da girecek belli süre sonra. Tabii burada<br />
küresel eğitimin dışında bir de milli ve manevi<br />
meseleler dediğimiz soft meselelerin daha iyi bir yere<br />
oturması ve Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı<br />
sermayeye belli kriterler getirilmesi lazım.<br />
Bugünlerde Y ve Z kuşaklarının özelliklerinin eğitimi<br />
de şekillendirdiği konuşuluyor. Bu konuda neler<br />
söyleyebilirsiniz?<br />
Tabii, öğrenmede yeni trendler var. Yani artık Z kuşağı<br />
geliyor. Z kuşağı 2 sene sonra üniversite sınavına<br />
girecek ve üniversite öğrencisi olacak. X kuşağından Y<br />
kuşağına geçerken yaşadığımız; öğretim üyelerinin yeni<br />
neslin öğrenme biçimlerine ayak uyduramaması gibi<br />
bir karmaşayı Z kuşağında yaşamamayı ümit ediyorum.<br />
Çünkü Y kuşağının öğretim üyeleri daha kolay adapte<br />
olacak diye düşünüyorum.<br />
Z kuşağı elektronik ortamda mı eğitim alacak?<br />
Elektronik ortamda öğrenme, ders malzemelerini<br />
izleme, ölçme ve değerlendirme yapılması artık çok<br />
yaygın hale geldi. Bunun da ötesinde dünyada pek çok<br />
isim yapmış üniversite artık bütün ders malzemelerini<br />
açık kaynak olarak elektronik ortama yüklemiş durumda.<br />
Bundan sonra hayat boyu eğitimin kurgulanması<br />
lazım. Hayat boyu eğitim yaklaşımı kapsamında<br />
insanlar istedikleri yaşta istedikleri alanda istedikleri<br />
üniversiteden belli dersleri modüler olarak alabilmeli.<br />
Ve belli bir ders birikimi sağladıktan sonra da bunları<br />
sertifikaya, diplomaya dönüştürebilmeli. Bu trend zaten<br />
dünyada uzun yıllardır uygulanıyor. Bizde de kaçınılmaz<br />
olarak iş buraya doğru gidecek.<br />
Konuşmanızın başında vakıf üniversitelerinin sayıca<br />
yarıya yaklaşmasına karşın öğrenci yükünün yüzde<br />
10’unu paylaştığına vurgu yaptınız. Bu önemli bir konu<br />
aslında. Siz bunun eşit seviyeye gelmesini mi arzu<br />
ediyorsunuz vakıf üniversiteleri olarak?<br />
Eşit seviyeye gelmese bile belli kriterlere göre artması<br />
gerekir. Öğrenciyi bir mekâna alacaksınız. Öğrenciyi<br />
BUSINESS NEWS 2016 59
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
akademisyenlerle eğiteceksiniz. Bir insan kaynağı ile<br />
yöneteceksiniz. Bu anlamda bir kriter geliştirilmesi<br />
gerekiyor. Yani bir öğretim üyesine 20-25 öğrencinin<br />
üzerinde düşmemesi lazım. Bir öğrenciye düşecek<br />
metrekare miktarı belli olmalı. Şimdi YÖK bu kriterleri<br />
oluşturma çabasında. Özetle; somut kriterlere göre<br />
kontenjan artışı sağlanmalı.<br />
60<br />
Akademik insan kaynağı demişken bu konuyu biraz<br />
açmanızı rica edeceğim. Türkiye’de bu konuda<br />
kimilerine göre ciddi sorunlar yaşanıyor. Öyle ki,<br />
yurt dışından transferler de yapılıyor. Siz bunu nasıl<br />
değerlendiriyorsunuz? Ve Maltepe Üniversitesi’nde<br />
durum nedir?<br />
Vakıf üniversiteleri ilk kurulmaya başlandığında<br />
tek kaynak devlet üniversiteleriydi. Ve nadiren de<br />
olsa yurtdışındaki üniversiteler... Pek çoğu da devlet<br />
üniversitelerinde, alanında gerçekten temayüz etmiş,<br />
isim yapmış, yayınları olan, kitapları olan, ders kitapları<br />
olan isimleri emekliliklerin ardından üniversiteye<br />
transfer etmek suretiyle bir akademik insan kaynağı<br />
altyapısı oluşturdular. Artık ondan sonra da gelecek<br />
akademik nesilleri yetiştirmeye başladılar. Bu, vakıf<br />
üniversitelerini güçlü bir noktaya taşıdı. Maltepe<br />
Üniversitesi olarak da İstanbul Üniversitesi, Marmara<br />
Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul<br />
Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi gibi<br />
İstanbul’un en iyi üniversiteleri ve Türkiye’nin diğer<br />
en iyi üniversitelerinden gelen insan kaynağı burada<br />
fakülteleri, bölümleri kurdu, kurguladı, yapılandırdı.<br />
Asistan aldı, asistan yetiştirdi. Şimdi onların yetiştirdiği<br />
asistanlar doçent, profesör oldu. Yurt dışından<br />
da öğretim üyesi, tersine beyin göçü takviyesiyle<br />
üniversitelerimiz bu süreçleri iyi geçiriyor diye<br />
düşünüyorum.<br />
Biz bu konuda sınıfta mı kalıyoruz ülke olarak?<br />
Şimdi rakamlara baktığınızda Türkiye’nin yükseköğrenim<br />
vizyonu çerçevesinde aşağı yukarı 10 bin tane daha<br />
doktoralı eğitim görevlisine ihtiyacı var. Bu, planlanması<br />
gereken bir süreç. Bunu da YÖK’ün çalışmalarından<br />
anlıyoruz. Türkiye’nin 2023 hedefleri konduğu anda<br />
planlanmalıydı. Hem nitelikli olsun hem hızlı olsun<br />
denince belli aksamalar olabilir. Ama dünya da bunun<br />
çok planlı, programlı yapıldığı söylenemez. Biz de<br />
fena değiliz. Biraz geriden gelmekle birlikte özellikle<br />
yükseköğretimde dünya ile entegrasyonumuzun iyi<br />
rotada olduğunu düşünüyorum.<br />
Bugün üniversite-sanayi işbirliği tam olarak oturmuş<br />
değil. Nedir buradaki problem?<br />
Türkiye’nin son 15 yılında hakikaten sanayi bir aşama<br />
kaydetti. Kendi eğitim merkezlerini, şirket akademisi<br />
denilen kuruluşları oluşturmaya başladılar. Ve<br />
neredeyse eğitime, yükseköğretime alternatif sistem<br />
yarattılar. Bunu neden yarattılar? Üniversitelerden<br />
bekledikleri katkıları alamadıkları için. Bunun birkaç<br />
nedeni var. Bir sebebi de maalesef üniversitelerdeki<br />
öğretim üyelerinin sektör tecrübesinden yoksun<br />
olmaları. Üniversitelerde yaygın bir yaklaşımdır bu.<br />
Kuram gayet iyidir ama uygulamaya geldiğinizde orada<br />
zincirin halkaları iyice zayıflar. Belli noktalarda da bu<br />
halka kırılır. Bunun önüne geçmek için bizim burada<br />
uyguladığımız bir model var. Hem öğrenci nezdinde<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
hem sanayi kuruluşları nezdinde kabul gören bir sistem<br />
bu. Üniversitemiz kurulduğundan bu yana mütevelli<br />
heyeti başkanımız hangi fakültenin binasını yapmışsa<br />
mutlaka bu alanın uygulama alanlarını da bir eklenti<br />
olarak binaya dahil etmiştir. İletişim Fakültesi yapıyorsa<br />
platoları, çekim stüdyosu, Mimarlık Fakültesi yapıyorsa<br />
mimarlık hangarı, İnşaat Mühendisliği Bölümünü<br />
yapıyorsa inşaat laboratuvarı, Hukuk Fakültesi<br />
yapıyorsa mahkeme salonu vs. Dolayısıyla öğrenci<br />
eğitimi sırasında uygulama mekanlarının içinde bu işi<br />
öğreniyorsa, öğretim üyesi ve yöneticisi de sektörün<br />
dinamiklerini ve realitesini biliyorsa ve belli de bir<br />
irtibatı varsa, bu kurguyu çok rahat yapabiliyorlar. Ve<br />
sanayi kuruluşu da bu farkı görüyor.<br />
Kendi vizyonunuz ile karşılaştırdığınızda Maltepe<br />
Üniversitesi özelinde gördüğünüz eksiklikler var mı?<br />
Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki fiziki imkânlarımız<br />
ve insan kaynağımız açısından gerçekten iyi bir<br />
noktadayız. Hiç mütevazı olmaya gerek yok bu noktada.<br />
Öte yandan regüle eden otorite olarak YÖK’ün vakıf<br />
üniversitelerinin, devamında özel üniversitelerin<br />
önünü açacağı yaklaşımları gözlemliyoruz. Bu<br />
liberal yaklaşımın yükseköğretimde de kendini<br />
göstereceğinden eminiz. Tabii, aşama aşama hayata<br />
geçiyor bunlar. Devletçi bir anlayıştan gelen bir<br />
sektörün liberalize olması kolay değil. YÖK’ün kaliteden<br />
taviz vermediğinin en önemli göstergesi Kalite<br />
Akreditasyon Kurulu’nun kurulmasıdır. Türkiye yüksek<br />
eğitim pazarı 6.5 milyon öğrenciyle büyük bir pazar.<br />
Türkiye hem yurt dışına öğrenci gönderen hem de<br />
yurt dışından öğrenci kabul eden bir ülke. Yurt dışına<br />
gönderdiğimiz öğrencilerin sayısını azaltmayı; yurt içine<br />
getirdiğimiz öğrenci sayımızın artmasını hedefliyoruz<br />
burada. Bu da kalite ile ve belli eşiklerin aşılmasıyla olur<br />
diye düşünüyorum.<br />
Her yıl dünyadaki üniversiteleri çeşitli kriterlere göre<br />
sıralayan listeler yayımlanıyor. Gerçek bir dünya<br />
üniversitesi olmak ne demek size göre?<br />
Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 4000’in<br />
üzerinde üniversite olduğunu düşündüğümüzde<br />
aslında yükseköğretimin kitlesel bir mevzu olduğunu<br />
anlıyorsunuz. Fakat çok özel alanlarda, çok özel altyapısı<br />
olan öğrencilere eğitim veren ve insan kaynağını<br />
belli alanlara yoğunlaştıran ve bu alanlarda keşif,<br />
patent, buluş, üst düzeyde yayın, topluma dönük<br />
bilimsel çalışma yapan üniversiteler bir elekten<br />
geçiyorlar. Listeler belli kurumların belli kriterleri<br />
baz alarak yaptığı listeler. Her kurumun da farklı bir<br />
yaklaşımı olduğu için listeler sürekli değişiyor. Ama<br />
baktığınızda ilk 10-15 üniversite hep aynı. Onlar da<br />
artık başarısı tartışılmayan üniversiteler. Küresel ün<br />
sahibi olmanın yanında üniversiteleri topluma hizmet<br />
için düşündüğünüzde yaşadığı bölgede, çevresinde de<br />
etkili olabilmek, insanların hayatına dokunabilmek çok<br />
önemli. Dolayısıyla yaşadığımız bölgeden başlayarak<br />
Maltepe Üniversitesi olarak sürekli başarıyı göstermeyi<br />
hedefliyoruz ve 20 yıl içerisinde de bu başarıyı<br />
gösteriyoruz.<br />
Anne babalara ve üniversite hayatına merhaba diyecek<br />
gençlere son mesajınız nedir?<br />
Öncelikle tüm öğrencilere sınav döneminde başarılar<br />
diliyorum. Ondan sonraki tercihlerinde de kendileri<br />
için en hayırlı olacak seçimi yapmalarını temenni<br />
ediyorum. Tabii, işin mali boyutu çok önemli. Çünkü<br />
herkes bir hesap yapmak durumunda. Bu noktada<br />
Maltepe Üniversitesi’nde aşağı yukarı öğrencilerin<br />
yarısının burslu olduğunu görüyoruz. Bunların bir<br />
bölümü kısmi, bir bölümü tam burslu. Biz eğitim,<br />
öğretim ücretlerini belirlerken gerçekten ülkenin<br />
ekonomik koşullarını, ailelerin satın alma koşullarını<br />
göz önünde bulundurarak, bir evlat okutmanın ne kadar<br />
zor olduğunu ama ne kadar da şart olduğunu bilerek<br />
belirliyoruz.<br />
BUSINESS NEWS 2016 61
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
ONUR BETON VE ONUR ÇİMENTO YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />
MEHMET ALİ ONUR<br />
ONUR PARK LIFE İSTANBUL FARKLI<br />
BİR KULVARDA YARIŞACAK!<br />
Onur Park Life İstanbul projesinde ''Yaşam Tarzınızı Değiştirin'' mottosu ile trafik<br />
ve yaşam karmaşasına çözüm sunduklarını belirten Onur Beton ve Onur Çimento<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Onur, ucuzluk yarışında olmayacaklarını, projenin<br />
farklı bir değerleme kulvarında yürüyeceğine inandıklarını dile getirdi.<br />
Onur Park Life İstanbul, Bahçeşehir’in hemen yanı<br />
başında, Onur Beton A.Ş. ve Onur Çimento A.Ş.’nin sahibi<br />
olduğu 46.800 m2 arazi üzerinde geliştirilen bir karma<br />
proje olarak hayata geçiyor. Özellikleriyle bölgedeki<br />
birçok projeden ayrışan Onur Park Life İstanbul projesini<br />
Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Onur ile konuştuk.<br />
Onur Park Life İstanbul ilk projeniz mi?<br />
Geçmişte de bu büyüklükte olmasa bile Bakırköy,<br />
Bahçelievler, Büyükçekmece bölgelerinde konut<br />
projelerimiz oldu. 1994’de aldığımız bu bölgedeki<br />
arazimizin bir sanayi arazisi fonksiyonu vardı. Ve o<br />
dönemde küçük sanayi sitesi olarak planlamıştık. Ama<br />
2007 ve daha sonrasındaki bölgenin gelişmesi konut<br />
ve ticaret olarak öne çıkınca biz buradaki projemizden<br />
vazgeçip ticaret artı konuta dönüştürme kararı aldık.<br />
Büyükşehir Belediyemizin bu bölgedeki metro<br />
planları ve 3. Havalimanın 26 km. mesafede olması bu<br />
lokasyonu çok değerli hale getiriyor. Burada en önemlisi<br />
böyle bir arazinin ve istenilen mimari, insani yaşamı<br />
gerçekleştirmek için gereken her şeyin elimizde olması.<br />
Biz bu projede aile konseptiyle, düşük kat yüksekliğiyle,<br />
yaşanılabilir sosyal donatılarıyla, son derece marka<br />
mağazalarıyla ve business konseptiyle karma bir projeye<br />
imza atıyoruz.<br />
Projeniniz etaplar halinde olacak değil mi?<br />
Onur Park Life İstanbul projesi, 46.800 m2 alanda 3<br />
etaptan oluşacak ve 3 parsel üzerinde yükselecek.<br />
Projenin ilk etabını 2018’de, ikinci etabını 2019’da<br />
ve üçüncü etabını da 2020’de bitirmeyi hedefliyoruz.<br />
Toplam maliyeti 500 milyon TL. olan proje; 718 adet<br />
konut ve ofis, 231 adet cadde konseptinde dükkan ve 9<br />
bloktan oluşacak.<br />
62<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Projeniz kapsamında yatırımcılara neler sunuyorsunuz?<br />
Onur Park Life İstanbul projesiyle ''Yaşam Tarzınızı<br />
Değiştirin'' mottosu ile yola çıkarak; tahammül edilemez<br />
bir hal alan şehir trafiği ve yaşam karmaşasına çözüm<br />
sunuyoruz. Projemiz, kişiye özel otopark ve depo<br />
alanlarının yanı sıra, 1000 m2 lik kreş, bir katta dört<br />
daire konsepti, teslim sonrası düşük aidat ve kaliteli<br />
yönetim garantisi, birbirini görmeyen manzaralı açık<br />
blok anlayışı, yüksek tavanlı mimarisi ve az yoğunluklu<br />
inşaat olma özelliği ile bölgedeki projelerden ayrılıyor.<br />
Projenin lokasyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?<br />
Proje konum olarak Akbatı AVM ‘ye 500 metre mesafede<br />
hemen Bahçeşehir bitişiğinde, TEM yolunun yanı<br />
başında yer alıyor. Bağlantı yolu ile E-5 karayoluna ise<br />
beş dakikada erişilebiliyor. Yapımı planlanan Metro<br />
hattına 300 m mesafede bulunuyor. Kuzey Marmara<br />
Otoyolu ile 3. Köprüye ve yeni havaalanına sorunsuz<br />
erişim de mümkün. Proje konum itibariyle; eğitim<br />
kurumlarına, sağlık tesislerine, ibadethanelere, kamu<br />
hizmet merkezlerine ve diğer sosyal tesislere yürüme<br />
mesafesinde yer alıyor.<br />
Daire büyüklükleri nasıl?<br />
3+1 dairelerde 180-190 metrekare brüt alanımız<br />
var. Ebeveyn banyosu, kapalı mutfak ve yaklaşık 30<br />
metrekare salonuyla çok ferah, kullanışlı daireler.<br />
2+1 dairelerde 130 ve 152 metrekare brüt alana<br />
sahip iki tip var. Bunlarda da yine salonlarımız 28-30<br />
metrekare alana sahip. Yine rezidans konseptindeki<br />
yüksek bloğumuzda 152 metrekare dairelerde kat<br />
yüksekliklerimiz 3.30 metre, normal 2+1 dediğimiz 130<br />
metrekare dairelerde kat yükseklikleri de 3.10 metre.<br />
Business dediğimiz dairelerdeki kat yüksekliklerimiz de<br />
3.50 metre olarak planlandı.<br />
1+1 daireleriniz yok mu?<br />
Şu an bulunduğumuz bölgede geçmişten kalan 1+1<br />
ve 1+0 dediğimiz aile konseptine uygun olmayan<br />
bir yapılaşmanın yarattığı karmaşayı görüyoruz.<br />
Bölgemizde hala 1+1 dairelere aşırı bir talep var. Biz<br />
de projemizde 1. ve 2. Etapta 1+1 daire olmadığını<br />
söyleyerek bu talepleri aşıyoruz. Başkanımız bu konuyu<br />
önemsiyor. Biz projemizde aile konseptine çok büyük<br />
destek veriyoruz.<br />
Nasıl bir gelir grubuna hitap ediyor proje?<br />
Projede, aylık 5 bin TL ile 8 bin TL arasında kazancı olan<br />
profesyonellere hitap ediyoruz. İş piyasasında kendi<br />
ayakları üzerinde duran ve KOBİ ölçeğinde işletmesinin<br />
başında olan insanlar bizim projemize ilgi duyuyor.<br />
Bu proje bizim markamızı geleceğe taşıma hedefine<br />
yönelik olarak yüksek fiyatlı bir proje değil. Bu yüzden<br />
son derece sağlıklı bir yatırım. Biz yol haritamızı da bu<br />
projeyle belirleyeceğiz.<br />
Akıllı bina uygulamaları ne kadar yer alıyor bu projede?<br />
Bu, binalarımızda, yüksek kulelerimizde zaten olmazsa<br />
olmazımız. Yangın yönetmeliği açısından yüksek binalar<br />
yönetmeliğinde çözümler var. Yine dış cephelerimiz<br />
farklı özellikler taşıyor. Kapalı-açık yüzme havuzlarımız<br />
çevreye duyarlı.<br />
BUSINESS NEWS 2016 63
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Yeşil bina özelliği var mı bu projede?<br />
Yeşil bina mevzuatında birçok kriter ve ayrıntı var. Biz<br />
projemizde yüksek yapı yönetmeliklerine göre çevreye<br />
duyarlı yalıtım yaptık.<br />
Mimari proje kim tarafından hazırlandı?<br />
Projemizin bir yıllık araştırma sürecinde İstanbul’da<br />
birçok mimarlık firmasıyla görüş alışverişinde bulunduk.<br />
Son olarak Karaelmas Mimarlık’ın sahibi Yüksek Mimar<br />
Erkan Aker’in sunduğu projenin, seçilmiş tüm projeler<br />
içinde en iyisi olduğuna inandık ve uygulamaya<br />
başladık.<br />
Yeni bir proje olmakla beraber kısa sürede yüzde 20<br />
satışı düzeyine ulaştınız…<br />
Lasmanımızı 10 Nisan’da yaptık. Müşteri grubumuz<br />
Büyükçekmece, Hadımköy, Çatalca, Beylikdüzü, Esenyurt,<br />
Bahçeşehir, Avcılar ve Başakşehir bölgelerinden geliyor<br />
daha çok. Her yaptığımız işte yanımızda olmaktan<br />
müthiş memnuniyet duyan bir müşteri havuzumuz<br />
64<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
var. Biz onlara iş ortaklarımız olarak bakıyoruz. Onlar<br />
bize sahip çıktılar ve bu projede oldular. Ve proje emin<br />
adımlarla devam ediyor. Biz lansmanda yüzde 20 satış<br />
oranına ulaştık. Bunu önümüzdeki birkaç ay içinde<br />
yüzde 40’lara çekmeyi planlıyoruz.<br />
Projenizin yatırımcıya prim vaadi var mı?<br />
Kendimizi ucuzluk yarışında olan bir sistemin dışında<br />
kabul ediyoruz. Projemizin çok kısa sürede bir farklılık<br />
yaratıp, farklı bir değerleme kulvarında yürüyeceğine<br />
inanıyoruz. Yaklaşık yüzde 30’lar seviyesinde bir değer<br />
artışını öngörüyoruz. Bu muhafazakar bir beklenti.<br />
Etrafımızdaki marka projelerde artış yüzde 100’e kadar<br />
çıkmıştır. Bu abartıyı kullanmadan biz mütevazi bir<br />
ifadeyle bunu söylemek istiyoruz. Projemizde yatırımcı<br />
için şu imkanlar var: 1. Etapta projeye giren, daha sonra<br />
2. Etapta başka emlak planlarına erişebilir. 1. Etapta ev<br />
alıp, 2. Etapta mağaza alabilir. 2. Etapta mağaza alıp, 3.<br />
Etapta ofislere yatırım yapabilir.<br />
Yabancıya satış konusunda orta vadedeki plan ve<br />
projeleriniz nelerdir?<br />
Yabancılarla ilgili olarak acentelerle görüşme<br />
halindeyiz. Önümüzdeki günlerde bazı gayrimenkul<br />
fuarlarına katılacağız. Gelecekte konut projeleri dışında<br />
ofis ve mağaza yatırımlarımızla da ürün çeşitliliği yaratıp<br />
fuarlarda yabancı yatırımcılara hitap etmeyi planlıyoruz.<br />
Bundan sonraki projeleriniz benzer<br />
modelde mi yürüyecek?<br />
Karma projeler bizim için çok daha önemli. Biz bu yönde<br />
ilerlemeyi düşünüyoruz. Zaman içinde az yoğunluklu ve<br />
iddialı projeler yapacağımızı göreceksiniz. Biz çok hızlı<br />
proje yapma yarışına girmeyeceğiz. İzmir’de, Ankara’da,<br />
İstanbul’da kendi arsalarımızda proje üreteceğiz.<br />
Sektörün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />
Türkiye’deki yapı stokunun yaklaşık yüzde 80’i eski<br />
ve dönüşüme muhtaç. Bunların kentsel dönüşüm<br />
kapsamında yıllara bağlı olarak değişmesi lazım. Konut<br />
sektörü bu süreçte devamlı bir hızda yol alacaktır.<br />
Sektörün gerilemesi söz konusu değil. Sektörü sadece<br />
bölgesel güven unsurları ve konut kredisi faiz oranları<br />
sıkıntıya sokar.<br />
Hedef kitlenize ve konut sahibi olmak isteyenlere<br />
yönelik son mesajınız nedir?<br />
Onur Park Life İstanbul hızlı gelişen Batı İstanbul’da<br />
bulunuyor. Çeşitli büyüklükteki dairelerimiz ve 48<br />
aya varan vadelerimiz ile satın almada her türlü<br />
kolaylığı sağlıyoruz. Tamamı peşin ödemelere yüzde<br />
15 indirim uyguluyoruz. Yüzde 8 KDV’yi de üstlenerek<br />
projeyi ısrarla tüketiciye ulaştırmak isteğimizi ortaya<br />
koyuyoruz. Bölgede yatırımcı olmanızı, bölgede daire<br />
almanızı, bölgede komşumuz olmanızı bekliyoruz.<br />
BUSINESS NEWS 2016 65
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
ÇUHADAROĞLU METAL SANAYİ YÖNETİM KURULU<br />
BAŞKAN YARDIMCISI NEJAT ÇUHADAROĞLU<br />
ŞAMPİYONLAR LİGİNDE<br />
OYNAMAK İSTİYORUZ!<br />
Fransa ve İngiltere gibi Avrupa’nın en güçlü kalite beklentisi olan pazarlarında yer<br />
alan bir firma olduklarını dile getiren Çuhadaroğlu Metal Sanayi Yönetim Kurulu<br />
Başkan Yardımcısı Nejat Çuhadaroğlu, kendileri için başarının şampiyonlar liginde<br />
oynamak olduğunu, bu nedenle Amerika pazarını hedeflediklerini ifade etti.<br />
66<br />
Çuhadaroğlu 62 yıldır sahip olduğu tecrübe ve<br />
bilgi birikimi ile alüminyum sistem tasarımlarında<br />
Türkiye’nin lider markası. Ekonomik konjonktürün tüm<br />
sorunlarına karşın hisselerinin yüzde 26’sını halka<br />
arz ederek son bir buçuk yılda halka arzı başaran tek<br />
firma olarak da dikkat çeken Çuhadaroğlu Metal Sanayi<br />
Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nejat Çuhadaroğlu<br />
ile halka arz ve sonrasındaki hedeflerini konuştuk.<br />
Çuhadaroğlu’nun halka arz ve sonrası için<br />
değerlendirmelerinizi almak isteriz öncelikle.<br />
Bildiğimiz kadarıyla sektörünüzde son dönemlerde<br />
borsaya açılan tek firmasınız…<br />
Evet, neredeyse 1,5 senedir halka açılan tek firmayız.<br />
Borsada işlem gören bir firma olmak bizim tarafımızdan<br />
her şeyden önce kurumsallık çalışmalarımızın son<br />
aşaması olarak tarif edilmektedir. Diğer taraftan<br />
uluslararası çapta dünya markası olabilmek için<br />
borsada işlem görmek çok önemli. Bu aşamadan sonra<br />
bizim için stratejik ortaklıklar yapma imkanını daha<br />
rahat olacaktır. Çuhadaroğlu’nun hatırı sayılı ihracatı<br />
var ve bu ihracatın büyük bir kısmını da bundan<br />
sonra Avrupa ve Amerika’ya doğru yönlendirmeyi<br />
planlıyoruz. Avrupa’ya yaklaşık 20 senedir ihracatımız<br />
var. Çuhadaroğlu, kendi sistemlerini ve işçiliğini,<br />
katma değerini koyarak dünyaya pazarlıyor. Bu süreci<br />
daha da etkin hale getirmeye çalışıyoruz. Bununla<br />
ilgili de ciddi firmalarla görüşmelerimiz sürüyor.<br />
Takibe aldığımız işler var. Biz halka arz sürecini<br />
kurumsallaşmamızın en önemli göstergesi olarak<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
görüyoruz, dolayısıyla başarılı bir firma olarak halka<br />
açılmamız sonrası ilk kar dağıtımı yapma kararını aldık.<br />
Bildiğiniz gibi firmalar halka açılma sürecinin hemen<br />
ardından böyle bir yol izlemez. Biz kar dağıtıyoruz ve<br />
dağıtmaya da devam edeceğiz. Bu 20 yıldır yaptığımız<br />
yatırımların bir geri dönüşüdür. Dünyada sayılı<br />
entegre alüminyum doğrama tesislerinden birisine<br />
sahibiz ve yeni yatırımlarımız da sürüyor. Aldığımız<br />
kaynakların bir kısmını üretimde, bir kısmını da Ar-<br />
Ge departmanımızda değerlendiriyoruz. Çünkü Ar-Ge<br />
her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de çok<br />
önemli. Ülkemizde genel alışkanlık yabancı markaların<br />
know-how’ını, sistemlerini, teknolojilerini kullanmak<br />
üzerine kururlu. Çuhadaroğlu olarak biz; kendi ismimizi,<br />
kendi sistemimizi, kendi teknolojimizi kullanıyoruz<br />
ve kullanmaya da devam edeceğiz. Ar-Ge, kapasite ve<br />
kalite olarak yükselen trendimizi devam ettireceğiz.<br />
Ar-Ge şüphesiz çok önemli. Siz bütçesel anlamda<br />
Ar-Ge’yi nerede konumlandırmış durumdasınız?<br />
Hedefimiz bütçeden yüzde 10 pay vermek.<br />
Belirttiğim gibi, bizim için Ar-Ge çalışmaları çok<br />
önemli. Ar-Ge olmadan kendi kalitenizi ve markanızı<br />
güçlendiremezsiniz. Bu konunun önemini yıllar önce<br />
kavramış ve vizyon geliştirmiş bir kurumsal yapıya<br />
sahibiz. Proaktif firma kültürümüz bu konuda gerekli<br />
öngörüyü yıllar önce sektöre sundu ve bu yolda<br />
ilerliyoruz.<br />
Peki, halka arzda neden yüzde 26 oranında<br />
karar aldınız?<br />
Kurumsal yapımızda yönetim kurulumuzca verilen bir<br />
karardır bu. Bu oranı uygun gördük. Her zaman her<br />
türlü yeniliğe açığız. Kendi sektörümüzde de zaten tüm<br />
yenilikleri, ilkleri yapmış bir firmayız. O açıdan da ilk<br />
açılışta danışmanlarımız ile yaptığımız çalışmalarda da<br />
yüzde 26 uygun bir oran olarak belirlendi.<br />
Küresel markalaşma yoluna girmişken,<br />
büyümeniz adına satın almalar orta ve uzun vadede<br />
söz konusu mu?<br />
Fransa ve İngiltere gibi Avrupa’nın en güçlü kalite<br />
beklentisi olan pazarlarında yer alan bir firmayız.<br />
Bir sonraki hedefimiz Amerika. Arap ülkelerinden,<br />
Türki Cumhuriyetlerden bahsetmiyorum. Oralara da<br />
ihracatımız var ama benim önemsediğim şampiyonlar<br />
liginde maç yapmak. Başarı odur. Yoksa birinci ligde<br />
maç yapmak değildir.<br />
Peki, şirket anayasası desem size ne ifade ediyor?<br />
İnsanın var olduğu her yerde karmaşa ve problem<br />
çıkabileceği için kuralların açık ve her tarafın çıkarını<br />
gözetecek adaletli bir şekilde oluşturulması ve koşulsuz<br />
uygulanmasının sağlanması ve hem bireyler hem de<br />
şirket için hayati öneme sahiptir.62 yıllık bir firma<br />
oluşumuz ve Çuhadaroğlu adının getirdiği marka değeri<br />
ile bizim anayasamız nettir. Zaten Çuhadaroğlu’nun<br />
marka imajı da bunu içerir; kalite, dürüstlük ve ciddiyet.<br />
Yani yaptığınız işe saygıdır. Çünkü siz sürdürülebilir<br />
kaliteyi her geçen gün dünya standartlarının üzerinde<br />
tutup, rekabetçi bir zihniyetle davrandığınız müddetçe<br />
her zaman başarılı olursunuz. Kalite her şeyin<br />
üzerindedir. Bizim şirket felsefemiz kendine ve insana<br />
saygıyı baz alır.<br />
Peki, Türkiye ile dünyayı kıyaslayacak olursak<br />
alüminyum kullanımı ne durumda? Bu arada ahşaba da<br />
dönüş var bazı ülkelerde…<br />
Avrupa’da inşaat mantığı ekonomiye geri dönüşümüne<br />
odaklı. İzolasyona çok önem veriliyor. Alüminyum<br />
giydirme cephe uygulamalarında da izolasyona değer<br />
veriliyor. Normal doğramalardan daha pahalı ama<br />
sağlanan enerji tasarrufu ile onu amorti ediyorsunuz<br />
ve devlet bunu teşvik ediyor. Bizim ise enerjimiz<br />
yok, dünyadaki en pahalı enerjileri kullanıyoruz.<br />
Hala buna dikkat etmeyip izolasyonu olmayan<br />
pencereler, doğramalar, binalar yapıp, havayı ısıtmaya<br />
devam ediyoruz. Ahşaba dönme sürecini çok sağlıklı<br />
bulmuyorum. Çevre koruma kanunu ve bu gibi etkenler<br />
sıkıntı yaratacaktır.Çevre koruma faktörünü de<br />
düşündüğümüzde çelişkili bir durum yaratacaktır diye<br />
düşünüyorum..<br />
Üniversiteler ne yapıyor bu anlamda?<br />
Bu konuda birçok konferans düzenledik, çok<br />
konuşmalar yapıldı ama neticede karar verme merci<br />
üniversite veya sektör değil. Tüm bu çalışmalar sadece<br />
bilimsel yaklaşımları ve verileri kamusal alana sunmaya<br />
yöneliktir.<br />
Şimdi üniversiteleri konuşurken, tabi yetişmiş insan<br />
gücü her sektörün sorunu. Sizin akademiyle hedefiniz<br />
nedir? Bugüne kadar neler yapıldı?<br />
Biz kendi personelimizi yetiştirdiğimiz gibi sektöre<br />
de insan yetiştiren tek firmayız. Hatta şunu da<br />
söylemeliyim ki biz bu sektörün okuluyuz, tek<br />
üniversiteyiz. Sektörde birçok firmanın sahibi,<br />
yöneticisi veya elemanı bizim üniversiteden<br />
mezun olmuştur. Yaklaşık 13 senedir öğrenci proje<br />
yarışmaları düzenliyoruz, ayrıca konferanslara katılıyor,<br />
üniversitelerde eğitimler veriyoruz. Yani bu sektörü<br />
Türkiye’ye, Türk sanayisine alüminyum doğramayı<br />
öğreten biziz.<br />
BUSINESS NEWS 2016 67
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
Çuhadaroğlu olarak hedef pazarlarınız<br />
açısından bundan sonraki yol haritanız<br />
ne olacak?<br />
İhracatı önemsiyoruz. Ama ihracatımız<br />
iç pazarı ne zaman geçer onu<br />
bilmiyorum. Şu anda oran yüzde 70’e<br />
30 gibi ama biz ihracatın payını çok<br />
daha yükseltmek istiyoruz. Çünkü<br />
Türkiye pazarı tam bizim istediğimiz<br />
klasmanda değil. Mantalite ve vizyon<br />
konuları çok eksik. Zaten Çuhadaroğlu<br />
olarak hep farklı, sıra dışı işleri<br />
yapmayı istemişizdir ve yapıyoruz.<br />
O açıdan da hep ihracatı büyütmek<br />
istiyoruz. Avrupalılar bizden daha<br />
milliyetçi olduğu için kendi şehir ve<br />
ülkelerinde işleri almamızdan çok<br />
rahatsızlık duyuyorlar. Biz ise burada<br />
yabancıları el üstünde tutuyoruz ama<br />
bize yurtdışında böyle bir konfor<br />
sunulmuyor.<br />
Son 5 yılda yaklaşık 3 katı bir büyüme<br />
gerçekleştirdiniz. Peki, bundan<br />
sonra bu hızlı büyüme trendi<br />
devam edecek mi?<br />
Bu biraz sektöre bağlı. Açıkçası<br />
dünyanın hali ortada. Üç kat büyüme<br />
hedefimiz var ama ne olur bilemiyoruz.<br />
Biz her zaman farklı ülkelere, farklı<br />
bölgelere giden bir firma olduğumuz<br />
için yurt içi ve yurtdışı birbirini<br />
dengeliyor. O bakımdan sağlam ve<br />
alternatifli gidiyoruz. Bir bölgeye<br />
bağlı değiliz, olmamalıyız da. Zaten<br />
uluslararası marka olma düşüncemizi<br />
geliştirmenin altında da bu yatıyor.<br />
Son olarak Türkiye’nin orta ve<br />
uzun vadedeki perspektifini de<br />
konuşacak olursak, bir sanayici olarak<br />
düşüncelerinizi bize nasıl aktarırsınız?<br />
Ben kötümser değilim. Çünkü<br />
Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi devam<br />
ediyor. Ama bazı engeller var ve devam<br />
edecek gibi gözüküyor. Etrafımızda<br />
savaş, terör bitmiyor. İçimizde de var<br />
maalesef. Bu da ister istemez birtakım<br />
şeyleri önlüyor, geciktiriyor. Bence<br />
önümüzdeki birkaç ay önemli. Açıkçası<br />
çok radikal bir değişme beklemiyorum<br />
ben.<br />
68<br />
BUSINESS NEWS 2016
MAKALE<br />
KUŞAKLAR İŞ HAYATININ GİYİM<br />
TARZLARINI DEĞİŞTİRECEK!<br />
Kişisel İmaj ve Stil Danışmanı Burçak Ilıman<br />
İş hayatının giyim farklılıklarını<br />
sanayileşme, modernleşme, kentleşme<br />
süreçlerinden sonra kuşaklar da belirleyici<br />
oluyor. Araştırmalara göre şirket çalışanlarının<br />
dâhil olduğu X, Y ve Z kuşakları iş hayatında farklı<br />
karakterlere sahip.<br />
1965-1980 arası doğanların dâhil olduğu X kuşağı;<br />
daha geleneksel, sabırlı ve disiplinliyken 1981-2000<br />
yılları arasında doğan Y kuşağı ise bir önceki nesle göre<br />
teknolojiye çok daha hâkim. 2000 sonrasında doğan Z<br />
kuşağı ise henüz iş hayatında aktif olmayan, yeni nesil.<br />
Elbette bu kuşakların karakterleri kadar iş yaşamında<br />
giyim tarzları arasında da oldukça büyük farklar var.<br />
Y kuşağı eğlenerek kazanmayı daha çok seviyor ve<br />
iş hayatına atılırken Ceo ya da patron olmak istiyor.<br />
Bireyci ve girişimciler, dolayısıyla iş ve yaşam dengesi<br />
onlar için önemli. Lüks ve en iyiye düşkün olan bu<br />
kuşak için elegan stil olmazsa olmaz.<br />
En önemli parçaları ise etoller, kalem etekler, yüksek<br />
topuklar ve özel aksesuarlar. Z kuşağını ise teknoloji<br />
çocuğu olarak adlandırabiliriz. Sıradanlıktan uzak olan<br />
Z kuşağı stillerine farklı konseptler ve yeni trendler ile<br />
yansıyacak. Onlar yeni trendi ofiste ilk gördüğünüz kişi<br />
olacak.<br />
X, Y ve Z olarak adlandırdığımız kuşaklar aile yapısı,<br />
iş hayatları ve yaşam tarzlarında birbirinden oldukça<br />
farklılık gösteriyor. Elbette bu kuşakların karakterleri<br />
kadar iş yaşamında giyim tarzları arasında da oldukça<br />
büyük farklar var. Örneğin; X kuşağı iş görüşmelerinde<br />
takım elbise ceket kombinasyonunu bozmazken, Y<br />
kuşağı spor bir kombin tercih ediyor. Çabuk tüketen ve<br />
teknoloji bağımlısı Z kuşağı ise şimdiden iş hayatında<br />
kıyafet tercihlerini de değiştirecek gibi. Kuşaklar iş<br />
hayatının giyim tarzlarını değiştirirken bu değişime<br />
adapte olamayan diğer kuşak yöneticileri ve şirketler<br />
için zor bir dönem başlıyor diyebiliriz!<br />
BUSINESS NEWS 2016 69
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
KARADERİLİ GROUP<br />
YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />
ORHAN KARADERİLİ<br />
2016 VE 2017 YILINDA<br />
YÜZDE 80 YERLİ TURİST<br />
ÖNGÖRÜYORUZ!<br />
Rusya’nın Türk sınırlarını ihlal<br />
etmesinin ardından Rus turistlerin<br />
Türkiye rezervasyonlarını iptal<br />
ettirmesi, yerli turiste de önem veren<br />
oteller için kriz yaratmadı. Hem devre<br />
mülk hem de normal konaklamada<br />
her şey dâhil sisteminde kalitesinden<br />
ödün vermeyen oteller bu yıl ve<br />
gelecek yıl için panik yaşamıyor.<br />
Karaderili, “Bankacı bir misafirimiz Türkiye’de bir<br />
otelde tatil yapmak için fiyat araştırmış ve 2 bin gibi<br />
bir maliyete ulaşmış. Daha sonra İngiltere’ye seyahat<br />
etmiş, ve oradan Türkiye’deki aynı otel için fiyat bakmış<br />
Bodrum, Kuşadası, Kütahya, Yalova, Balıkesir ’de<br />
otelleri bulunan Karaderili Group Yönetim Kurulu<br />
Başkanı Orhan Karaderili, hükümetin turizme verdiği<br />
teşviklerin yanı sıra yerli turistin yurtiçini tercih<br />
etmesiyle sektörün Rusya krizini az hasarla atlatacağını<br />
söyledi.<br />
2015’de doluluk oranları yüzde 50 yerli, yüzde 50<br />
yabancı turist şeklindeydi. 2016 ve 2017 yılında<br />
yüzde 80 yerli turist öngörüyoruz” dedi. Yabancı<br />
turistin Türkiye’ de daha ucuza tatil yaptığını belirten<br />
70<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS RÖPORTAJ<br />
ve uçak dahil aynı oteli bin 200 TL üzerinden bir fiyata<br />
bulabilmiş” dedi.<br />
Bodrum’daki Mio Bianco otelinin gecen yılki doluluk<br />
oranlarını geçeceğini söyleyen Karaderili, “Doluluk<br />
oranını artıracağız ama yabancı turistte yüzde 50<br />
azalma olacak. Biz bu durumu daha önceden öngörerek<br />
önlemimizi almıştık. Yıllardır yerli turist ile çalışıyoruz.<br />
Buradaki başarı kaliteden ödün vermeyerek,<br />
müşterilerimizi el üstünde tutup onların sizi sürekli<br />
tercih etmelerini sağlamaktır” dedi.<br />
Yemekte tasarruf olmaz!<br />
etkilenmedi, özellikle İran’ da ki rejim değişikliğinden<br />
sonra İran pazarında çok büyük gelişmeler ve turist<br />
sayısında artış bekliyoruz. Arap turistin Türkiye’ ye olan<br />
ilgisinin artarak devam edeceğini düşünüyorum.<br />
Arap turist için benim şöyle bir sözüm vardır; ‘What<br />
they here is ezan what they eat is helal’. Buradan yola<br />
çıkarak dünyanın hiçbir yerinde bu modernlikteki bir<br />
şehirde yapabilecekleri bir tatil yok. Hem bir Avrupa<br />
şehrinde uyanıp hem de helal yiyecek yiyebilecekleri<br />
bir lokasyondalar, dolayısıyla bu ilginin hala devam<br />
edeceğini ve Ortadoğu pazarından henüz çok küçük<br />
bir pay aldığımızı düşünüyorum. Türk turizminin bu<br />
potansiyeli yeni yeni keşfettiğini düşünüyorum’’dedi.<br />
Yerli müşteri için temizlik ve otelin kalitesi kadar<br />
yemeğin de çok önemli olduğunu belirten Karaderili,<br />
şöyle konuştu: “Yerli müşteriyi etkilemek için en<br />
önemli şeyin mutfak olduğunu düşünüyorum,<br />
birçok otelci arkadaşımız açık büfelerinin<br />
tamamını yabancılara yönelik hazırlıyor, bu da yerli<br />
misafirlerimizi rahatsız edebiliyor. Biz tesislerimizde<br />
bunun tam tersini yapıyoruz. Yerli mutfağa, Türk<br />
mutfağına daha fazla önem veriyoruz. Herhangi bir<br />
maliyetten kaçınmıyoruz’’ dedi.<br />
Türkiye’ye rağbet devam ediyor. Hangi ülkelerden<br />
gelişler var?<br />
Terör olaylarına rağmen Avrupa bölgelerinde<br />
özellikle azalmalar olmasına rağmen, Ortadoğu pazarı<br />
BUSINESS NEWS 2016 71
BUSINESS AKTÜEL<br />
BERABER GEÇİRDİĞİNİZ ZAMANLARI ARTIRIN!<br />
sağlayan etkinliklerle çocuğun ruhunu beslemek<br />
mümkündür. Çocuklarınızla zaman geçirirken yaşı ne<br />
olursa olsun onu sorgulatın; “Şöyle bir düşün elimizde<br />
bir sihirli değnek olsaydı neyi sağlamak isterdin, nerede<br />
kullanırdın? gibi her şey mümkün olsaydı nasıl bir işin<br />
olsun isterdin? En severek yaptığın şeyleri düşün ve<br />
bunlarla nasıl bir hayat olabilir? Ayrıca çocuklarınızın<br />
beceri ve yetkinlikleri ile ilgi alanlarını gözlemlemiş ve<br />
keşfetmiş olursunuz, bu da onların yaşam yolculuğunda<br />
en iyi kararları alması için size önemli ölçüde veri sağlar.<br />
Bir ebeveynin çocuğu için en önemli varlığı onun kendi<br />
varlığını inşa ederken yanında olabilmesidir” diyor.<br />
Çocuklarınızla birlikte yeni anılar biriktirin!<br />
Çocukların sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişimi<br />
ebeveynlerin onlara nasıl yaklaştığı ile doğrudan<br />
bağlantılı. Hatta mevsimler dahi çocukla kurulacak<br />
ilişkinin şeklini belirliyor. Yaz aylarında okulların tatile<br />
girmesiyle çocuklar daha çok boş zamana sahip oluyor.<br />
Böylece, yaz aylarında çalışan ebeveynlerin üzerine<br />
düşen sorumluluklar da artıyor.<br />
Gelişen teknoloji, hayatı pek çok farklı alanda<br />
kolaylaştırırken kurulan sıcak temas ve yüz yüze<br />
diyalogların sayılarını azaltıyor. Kayıt altına alınmak<br />
için ıskalanan zamanların sayısının arttığını vurgulayan<br />
Yıldıran; “Oysaki bir çocuk ve ebeveyni arasındaki en<br />
özel ilişki birlikte geçirilen sıcak ilişkilerde, içten gelen<br />
duygusal paylaşımlarda gizlidir. Çocuklarınızla yaz<br />
tatiline çıkın, elektronik cihazlarınızı bir süre kapatın,<br />
anı paylaşın, birlikte yeni anılar biriktirin ve onları<br />
keşfedin” dedi.<br />
ID Coaching Koç Eğitmeni ve Profesyonel Koç Neslihan<br />
Erdoğdu, özellikle yaz aylarında çocuklarıyla kaliteli<br />
zaman geçirmek ve kurulan iletişimin çocuğun<br />
gelişimini artıracak nitelikte olmasının önemini<br />
vurguluyor. Ebeveyn koçluğu, yaz döneminde çocuklar<br />
ile doğru iletişim kurmak isteyen ebeveynlerin<br />
yardımına yetişiyor.<br />
Profesyonel Koç Neslihan Erdoğdu ”kış boyunca odağı<br />
ders, ödev, sınav olan çocukların yaz döneminde;<br />
duygusal, zihinsel, bedensel gelişimlerini desteklemek<br />
için farklı alanlara yönelerek hem kendilerini<br />
keşfetmelerine hem de ebeveynleri ile iletişimi<br />
güçlendirmelerine ortam yaratmak çok önemlidir.<br />
Çünkü çocukların en çok ihtiyaç duydukları şey ilgi ve<br />
sevgidir. Çocuklara ilgi göstermek ve sevgi dolu ortamlar<br />
yaratmak ise çocuğun ilgi alanına göre ebeveynin<br />
yaratıcılığına bağlı olarak şekillenir. Kek pişirme, top<br />
oynama, deniz kabuğu toplama, otomobil sayma, çamur<br />
savaşı yapma gibi teknolojiden arınmış direkt etkileşim<br />
72<br />
BUSINESS NEWS 2016
GERÇEK HAYATTA BİZİ NELER BEKLİYOR?<br />
BUSINESS AKTÜEL<br />
PERYÖN, 2006 yılından bugüne her yıl düzenlediği;<br />
sektörlerin önde gelen firmalarıyla üniversite<br />
öğrencilerini, yeni mezunları ve kişisel kariyerine yön<br />
vermek isteyenleri bir araya getirerek kariyer fırsatları<br />
platformu yaratan “Kariyer Panayırı”nın 10. Yıl rotasını<br />
tamamladı.<br />
Metro Toptancı Market sponsorluğunda gerçekleşen<br />
Kariyer Panayırı’nda, Giresun, Kayseri, Konya,<br />
Yozgat, Mersin, Manisa, Bilecik, Yalova, Isparta ve<br />
Tekirdağ olmak üzere 10 ilde 4000’i aşkın üniversite<br />
öğrencisiyle bir araya gelindi. Etkinlikte gençler en<br />
çok, kendilerini nasıl bir iş yaşamının beklediği, en<br />
popüler meslekler ve deneyim kazanabilecekleri<br />
staj ortamlarına nasıl ulaşabilecekleri sorularının<br />
yanıtlarıyla ilgilendi.<br />
yanıtlamaya sürdürecek. Ancak tüm iş dünyasının<br />
misyonu da ülkemizin her köşesindeki gençlerin<br />
gelecekte eşit iletişim ve iş olanaklarına sahip olması<br />
için iş birliği etmek olmalı. Bu konuda işbirliklerine açık<br />
ve istekliyiz.”<br />
PERYÖN, gençlere yönelik istihdam olanakları ile ilgili<br />
çalışmaları öncelikli gündem maddesi olarak ele almayı<br />
sürdürüyor. Her yıl tekrarlanan Kariyer Panayırı bugüne<br />
dek binlerce genç insana iletişim ve iş olanakları ile<br />
ilgili bilgi paylaşma olanağı sundu. Etkinlik her yıl yeni<br />
bir rota ve farklı illerle devam edecek.<br />
Kariyer Panayırı etkinliğinin sonuçlarıyla ilgili bilgi<br />
veren PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Sevilay<br />
Pezek Yangın; “Özellikle büyük şehirler dışındaki<br />
üniversitelerde okuyan gençler, iş dünyasıyla iletişim<br />
konusunda kısıtlı olanaklara sahipler ve doğal<br />
olarak bu onlar için önemli bir sorun. Yöneticilerinin<br />
bizzat panayırımıza katılarak paylaştıkları bilgiler,<br />
etkinliğimizin verimliliğini artırdı. Gençler doğal<br />
olarak gelecekte kendilerini nasıl bir iş dünyasının<br />
beklediğini merak ediyor ve endişe duyuyorlar. Genç<br />
potansiyelin doğru değerlendirilmesi misyonumuzdan<br />
yola çıkarak ziyaret ettiğimiz 10 ilde bir kez daha<br />
fark ettik ki, ülkemizin tüm üniversitelerinde binlerce<br />
potansiyel çalışan gelecekle ilgili desteğimizi bekliyor.<br />
PERYÖN bu misyon çerçevesinde gençleri iş dünyası<br />
profesyonelleriyle bir araya getirmeye ve sorularını<br />
BUSINESS NEWS 2016 73
BUSINESS AKTÜEL<br />
LİDERLİĞE GİDEN YOL KENDİNİ<br />
KEŞFETMEKTEN GEÇİYOR!<br />
74<br />
Yönetici ve lider günümüzde en çok karıştırılan<br />
başlıklardan. Yöneticilik; olağan bir işleyişi idare ederek<br />
yaratıcı potansiyele başvurulmadan yerine getirilebilir.<br />
Liderlik; öncülük etmeyi, yönlendirmeyi, sorumluluğu<br />
altında bulunan kişilerin gerçek potansiyellerinin ortaya<br />
çıkabilmesini desteklemeyi gerektirir. İş süreçlerinin<br />
maksimum performansla yürütülmesinin de anahtarıdır.<br />
Başarı için esas olanın; yöneticinin, gelişim alanlarının<br />
belirlenmesi ve geliştirilmesi, iş-özel yaşam dengesini<br />
kurabilmesi olduğunu söyleyen ID Coaching Koç<br />
Eğitmeni ve Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, Yönetici<br />
Koçluğu eğitiminin yetkin liderler yetiştirilmesine<br />
aracılık ettiğini belirtiyor.<br />
Yönetici koçluğu nasıl çalışır?<br />
Üç ana başlıktan oluşan Yönetici Koçluğu; Beceri<br />
Geliştirme, Performansı Artırma ve Kişisel Gelişimi<br />
amaçlıyor. Beceri Gelişimi Koçluğu, liderin etkili bir<br />
performans için gereken özel becerileri edinmesini<br />
ve bu becerileri liderliğinde başarıyla uygulamasını<br />
desteklemek için kullanılıyor. Performans Koçluğunda<br />
liderin mevcut rolündeki etkinliğini artırabilmesi<br />
amaçlanıyor. Gelişim Koçluğu’nda ise liderin kendini<br />
geliştirmesi, düşünce kalitesini ve duygusal zekâsını<br />
yükseltmesi, perspektif kazanması ve odağını koruması<br />
sağlanmaya çalışılıyor. Profesyonel Koç Hatice Yıldıran;<br />
bu üç aşamanın yöneticilere başarılı bir lider olmanın<br />
gerekliliklerini gösterip onları yaratıcı güçleriyle<br />
buluşturacağı görüşünü paylaşıyor.<br />
Lider hem kazanır hem kazandırır!<br />
Başarılı bir lider sadece bireysel kazanımlara<br />
odaklanmıyor; aynı zamanda yönettiği takıma ve bağlı<br />
olduğu şirkete de vizyon ve değer katıyor. Profesyonel<br />
Koç Hatice Yıldıran; Yönetici Koçluğu’nun pek çok<br />
önemli kazanımı olduğunu vurguluyor ve şöyle devam<br />
ediyor: “Yönetici Koçluğu kişisel farkındalığı artırıyor,<br />
yetkinlikleri güçlendiriyor, integral bir bakış açısıyla<br />
‘biz’ ruhu yaratıyor. Öte yandan duygu, düşünce, beden<br />
ve ruhtan oluşan dört boyutlu liderlik becerilerini<br />
geliştiriyor. Yüksek performans kültürü yaratarak<br />
çalışanların potansiyellerini daha fazla kullanmalarını<br />
sağlıyor. Bu bakış açısı ve yönetim biçimi, kurumun<br />
da konumunu güçlendiriyor ve sürdürülebilir hale<br />
getiriyor.”<br />
Hatice Yıldıran; “Belirsizlik ve karmaşanın hakim olduğu<br />
günümüz iş dünyasında sürdürülebilir kurumlar ve<br />
sürdürülebilir liderlik yaşamsal öneme sahip. Rasyonel<br />
akılla alınan kararlar, iç ve dış çevredeki değişimler<br />
nedeniyle çoğu kez rafa kaldırılıyor. Kurumların hayatta<br />
kalabilmesi ve ilerleyebilmesi, değişimi yönetme<br />
potansiyeline bağlı. Sadece iş yaşamı mı böyle? Elbette<br />
hayır. Değişimi yönetmek hepimizin yaşamsal konusu.<br />
21. Yüzyılda liderlik başta olmak üzere yeni becerilere<br />
ihtiyacımız var” dedi.<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS AKTÜEL<br />
TÜRKİYE TATİL BÜTÇESİNİ NASIL DENKLEŞTİRİYOR?<br />
Tatil mevsimi başlamak üzere; haliyle planlar yapılıyor,<br />
bütçeler denkleştiriliyor. Peki bütçeyi yormamak için<br />
en çok hangi yöntemler kullanılıyor? Para biriktirmek<br />
mi, taksitle ödemek mi, borç ya da kredi almak mı,<br />
ek iş yapmak mı yoksa diğerleri mi? Seyahat sitesi<br />
momondo, bu sorunun yanıtını bulmak için Türkiye’nin<br />
de aralarında bulunduğu 20 ülkede katılımcılara tatil<br />
masraflarının bütçeleri üzerindeki yükünü azaltmak için<br />
hangi yöntemlere başvurduklarını sordu. Katılımcıların<br />
birden fazla yanıtı tercih edebildikleri araştırmanın en<br />
dikkat çekici sonuçları şöyle:<br />
Türklerin yüzde 50’si, güzel bir tatil yapabilmek için yıl<br />
boyunca düzenli olarak kenara para ayırdığını söylüyor.<br />
18-22 yaş arası gençlerde yıl içinde tasarruf yapma<br />
oranı daha da yükselirken, oranın en düşük olduğu grup<br />
56-65 yaş grubu. Coğrafi bölgeler arasındaysa liderlik<br />
yüzde 55’le Ege Bölgesi’nde.<br />
Taksitle ödemede dünya ikincisiyiz!<br />
İkinci sırada yüzde 30’la tatilini taksit taksit ödemeyi<br />
seçerek tatil harcamalarını farklı aylara bölüştürmeyi<br />
seçenler yer alıyor. Taksitli ödemeyi en çok tercih<br />
edenlerse 23-35 yaş grubu. Diğer yandan Türkiye bu<br />
oranla Brezilya’nın (yüzde 41) ardından tatilini en çok<br />
taksitle ödeyen ülke konumunda.<br />
gençlerde yüzde 19’a kadar çıkıyor. Bu sonuçlara göre<br />
Türkler, tatil için ek işe en çok ihtiyaç duyan üçüncü<br />
ülke konumunda. İlk iki sırada ise yüzde 20’lik oranla<br />
Çinliler ve Ruslar yer alıyor.<br />
Tatil kredisine en çok başvuran ülkeyiz!<br />
Yüzde 13 ise güzel bir tatil için banka kredisi<br />
aldığını söylüyor. En çok kredi alanlar 56-65 yaşları<br />
arasındakiler. Ailesinden veya arkadaşlarından borç<br />
alanların oranı ise yüzde 7. 18-22 yaş arası gençlerde<br />
borç alma oranı yüzde 13’e kadar çıkıyor. Sonuçlara<br />
göre Türkiye dünyada en çok tatil kredisine başvuran<br />
ülke. İkinci sırada yüzde 10’la Çin ve üçüncü sırada<br />
yüzde 6’yle Brezilya yer alıyor.<br />
Tatil için eşyasını satan var!<br />
Son olarak tatildeyken evini kiraya vererek para<br />
kazananların oranı yüzde 4, tatil bütçesi için bazı<br />
eşyalarını bit pazarında ya da online platformlarda<br />
satanların oranı ise yüzde 3.<br />
Diğer yandan Türkiye’nin yüzde 18’i tatile çıkmadan<br />
önce herhangi bir yöntemle para biriktirmediğini<br />
söylüyor.<br />
Ortaklaşa para biriktirenlerin oranı yüzde 20!<br />
Üçüncü sırada ise tatil planları doğrultusunda yıl içinde<br />
arkadaşları veya ailesiyle konuşup, onlarla ortaklaşa bir<br />
hesaba para yatıranlar yer alıyor. Tahmin edilebileceği<br />
üzere bu tür birikim yapma oranın en yüksek olduğu<br />
grup, yüzde 30’la 18-22 yaş grubu.<br />
Gençler tatil için ek iş yapıyor!<br />
Katılımcıların yüzde 15, tatil bütçesini denkleştirmek<br />
için yıl içerisinde ek iş yaparak para biriktirdiğini<br />
söylüyor. Oran erkeklerde yüzde 17’ye, 18-22 yaş arası<br />
BUSINESS NEWS 2016 75
REAL ESTATE<br />
FOLKART YAPI’NIN YENİ PROJESİ<br />
FOLKART TIME!<br />
İzmir’de kurulduğu günden bugüne kadar inşa ettiği<br />
çarpıcı yaşam alanları ile dikkat çeken Folkart, yeni<br />
projesinde; konut, ofis, alışveriş ve yeme içme alanları<br />
yanı sıra bir de koleje yer veriyor. Temel olarak konut, ofis,<br />
cadde mağazaları ve kolej şeklinde 4 farklı fonksiyonun<br />
bir arada olacağı Folkart Time Projesi ile 500 milyon lira<br />
değerinde bir yatırım ortaya çıkacak. Bornova Yeni Kent<br />
Merkezi Bölgesi’ne yeni bir soluk getirecek ve bu alanda<br />
bir cazibe merkezi haline gelecek Folkart Time, “Şimdi<br />
senin zamanın” sloganıyla yaşamdan zaman kazanmak<br />
isteyenlerin adresi olacak.<br />
Folkart Time, ‘zaman’ kavramını özellikle öne çıkarırken,<br />
hayatın akıp giden saatlerini kendimiz ve ailemiz için<br />
kullanmamıza imkân sunacak. Sosyal kullanımlar, yeşil<br />
doku, spa, havuz, spor alanları gibi özellikler Folkart’ın<br />
doğal standardı olarak projede yer alacak.<br />
Karma proje konseptine benzersiz bir yenilik getiren<br />
Folkart Time, İzmir’de ilk kez bünyesinde kolej barındıran<br />
proje olacak. Folkart Time sakinlerine kayıt önceliği<br />
verilecek kolejde, öğrencilere Türkiye’nin en iyi<br />
eğitimcilerinden eğitim alma fırsatı sunulacak.<br />
Folkart Time, 27 bin 400 m2’lik alanda, 120.000 m²<br />
inşaat alanında karma bir proje olacak. Ev, ofis, kolej,<br />
alışveriş ve sosyal alanları bir araya getirerek, proje<br />
sakinlerine zaman kazandıracak. Folkart Time; 37 ila 335<br />
metrekare arasında değişen balkonlu ya da balkonsuz<br />
stüdyo, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 ve dubleks olmak üzere;<br />
369 konut, 271 ofis, 46 ticari birim ile açık/kapalı havuz,<br />
spa, fitness merkezi ve kapalı otoparkla zamanı verimli<br />
kullandıracak. Proje; meyve ağaçları, limon, selviler ve<br />
fıstık çamlarla süslü doğanın sunduğu pozitif enerjiyi<br />
Folkart Time sakinleriyle buluşturacak.<br />
76<br />
BUSINESS NEWS 2016
REAL ESTATE<br />
TEPE-MESA’DAN EVİNİ ŞİMDİ AL,<br />
TESLİMDE ÖDE!<br />
Tüm projelerinde insanı ve yaşam kalitesini öncelik<br />
olarak belirleyen TEPE ve MESA yeşil alanı ve yaşam<br />
kalitesini esas alan tasarımıyla Ankara’nın en özel<br />
projesini yarattı.<br />
PARK MOZAİK, TEPE ve MESA’nın güçlü yapısı sayesinde,<br />
bulunduğu bölgenin hızla artan değeri ile sağlam bir<br />
yatırım şansına da dönüşmüş olacak.<br />
Türkiye’nin iki prestijli markası TEPE ve MESA tarafından<br />
hayata geçirilen PARK MOZAİK; yemyeşil peyzajı, çok<br />
renkli tasarımı ile konforlu, keyifli ve farklı yaşam<br />
olanaklarını birarada sunan benzersiz konsepti ile fark<br />
yaratıyor. Toplam 75 bin metrekarelik geniş bir arazi<br />
üzerine inşa edilen PARK MOZAİK’te 2+1’den, 6+1’e<br />
kadar uzanan geniş bir yelpazede yeralan daireler,<br />
panoramik kent manzarasının yanısıra oyun parkları,<br />
yeşil alanlar ve süs havuzlarıyla buluşma fırsatı sunuyor.<br />
Ankara’nın ihtiyaçlarını çok iyi bilen TEPE ve MESA,<br />
Yaşamkent’te inşaatına devam ettikleri PARK MOZAİK<br />
projesinden ev almak isteyenlere; hem peşinatı<br />
hem de banka kredisi taksitlerini teslimden sonra<br />
ödeyebilecekleri bir kampanya hazırladı.<br />
Birinci etap teslimleri Aralık 2016’da gerçekleştirilecek<br />
PARK MOZAİK’ten konut almak isteyenler, peşinatı ve<br />
banka kredisi taksitlerini teslimden sonra, Ocak 2017’de<br />
ödeyebilecekler. Böylelikle Ankaralılar, PARK MOZAİK’te<br />
yaşama ayrıcalığını yakalarken, ödeme kaygısı<br />
yaşamadan yeni evlerine kolaylıkla yerleşebilecekler.<br />
BUSINESS NEWS 2016 77
REAL ESTATE<br />
PASİFİK, NEXT LEVEL ÇAYYOLU İLE<br />
KONUT ANLAYIŞINI DEĞİŞTİRECEK!<br />
Türkiye’nin yenilikçi gayrimenkul şirketi Pasifik İnşaat,<br />
Ankara’nın en prestijli konut bölgesi Çayyolu’nun tam<br />
merkezinde yeni bir NextLevel'a imza atıyor. Pasifik<br />
İnşaat güvencesi ve kalitesi, Next Level tasarım anlayışı,<br />
sıra dışı mimarisi ve detaylardaki inceliğiyle Ankara’ya<br />
değer katacak olan Next Level Çayyolu, her zevke<br />
uygun 429 konut ve altı mağazadan oluşuyor. Toplam<br />
arsa alanı 42 bin 184 metrekare, inşaat alanı ise 166<br />
bin metrekare olan Next Level Çayyolu, 500 milyon<br />
TL’lik yatırımla hayata geçiyor. Mart 2016’da inşaatına<br />
başlanan Next Level Çayyolu’nun 2018’in son çeyreğinde<br />
tamamlanması planlanıyor.<br />
Pasifik İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan,<br />
Next Level Çayyolu’nda sadece bir konut projesi değil,<br />
her detayı düşünülmüş bir hayat tasarladıklarını söyledi.<br />
Çayyolu’nun Ankara’nın en hızlı gelişen ve değer<br />
kazanan önemli konut bölgelerinden biri olduğunu<br />
hatırlatan Fatih Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Next<br />
Level Ankara’nın başarısı sonucunda gelen yoğun istek<br />
üzerine Next Level tarzını bir konut projesine taşıma<br />
fikri ortaya çıktı. Ardından, konut projesi talep edenlerin<br />
beklentilerine cevap verebilecek ve aile yaşamına uygun<br />
en iyi araziyi araştırdık. Ankara’nın en önemli konut<br />
bölgesi Çayyolu’nda, Çayyolu Rekreasyon Vadisi’nin<br />
içindeki arazide projeyi geliştirmeye karar verdik. Hem<br />
şehrin olanaklarının içinde hem de şehrin karmaşasının<br />
dışında, doğayla iç içe bir yaşam vaat eden Next Level<br />
Çayyolu, pek çok üniversiteye, özel okula, sosyal yaşam<br />
alanlarına ve alışveriş merkezlerine yakınlığıyla öne<br />
çıkıyor.”<br />
Next Level Çayyolu’nda 429 konutta 92 farklı konut tipi<br />
olduğunu belirten Fatih Erdoğan, projenin kendi içinde<br />
farklı yaşam alanları barındırdığını ifade etti. Next Level<br />
Çayyolu’nda villa, loft, penthouse ve birbirinden farklı<br />
birçok daire tipi bulunduğuna dikkat çeken Fatih Erdoğan,<br />
“Farklı mimarilerdeki alternatiflerle genç çiftlerden<br />
çocuklu ailelere, geniş ve ferah yaşamı sevenlerden<br />
fonksiyonelliğe önem verenlere kadar her zevke<br />
uygun yaşam tarzını 3+1’den 7,5+2’ye kadar değişen<br />
seçeneklerle sunuyoruz” dedi.<br />
78<br />
BUSINESS NEWS 2016
TOURISM<br />
KEYİFLİ VE SAMİMİ BİR ŞEHİR: AFYONKARAHİSAR<br />
Adını yüzyıllardır topraklarında yetiştirilen afyon/haşhaş tohumundan ve Karahisar Kalesi'nden alan Afyonkarahisar,<br />
kelimenin tam anlamıyla geleneksel bir Türk şehri.<br />
Eski şehrin oyma işlemelerle bezeli ahşap evlerinden<br />
kentin Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü vurgulayan Zafer<br />
Anıtı’na dek Afyonkarahisar; hem tarihten izler taşıyor<br />
hem de bugünü yaşıyor. Afyonkarahisar’ın tarihinden<br />
bahsedeceksek en başa kaplıcaları yazmak gerek<br />
çünkü bu şehrin şifalı suları binlerce yıldır biliniyor ve<br />
kullanılıyor.<br />
Afyonkarahisar’ın termal tesisleri, merkezdeki<br />
Gecek ve Ömer ile çevre ilçelerden Sandıklı - Hüdai,<br />
İhsaniye- Gazlıgöl ve Bolvadin-Heybeli olmak üzere<br />
5 bölgede bulunmaktadır. Yeni otellerin açıldığı,<br />
eskilerin de yenilendiği bu merkezlerde beş yıldızlı<br />
otellerden ekonomik fiyatlılara, apart otellerden<br />
villalara kadar her bütçeye uygun konaklama imkânı<br />
var. Otellerin bazıları termal tesislerindeki terapi<br />
merkezlerinde uzman personeller çalışıyor. Termal<br />
havuz, Türk hamamı, çamur banyoları, buhar odası, SPA<br />
merkezi, fitness center ve masaj tedavisinin yanı sıra<br />
sinema, bilardo, bowling salonu gibi farklı üniteleri de<br />
bünyelerine ekleyen ve sayıları giderek artan modern<br />
tesisler sayesinde termalin başkenti Afyonkarahisar,<br />
hem şifa hem de güzel bir tatil fırsatı sunuyor.<br />
Termal tesislerde yer alan havuzlarda 40oC dereceye<br />
kadar yükselen su sıcaklığı vücuda keyifli bir<br />
rehavet veriyor. Şehirdeki kaplıca sularında bulunan<br />
minerallerin kireçlenme, sindirim sistemi bozukluğu,<br />
jinekolojik rahatsızlıklar, kas ve sinir hastalıkları<br />
ve yorgunluk gibi pek çok rahatsızlığı tedavi ettiği<br />
söyleniyor. Bu tesislerden çıkıp şehrin sokaklarına<br />
daldığınızda Afyonkarahisar’ın en az kaplıcalar<br />
kadar alemetifarikası olan ürünlere rastlarsınız.<br />
Mesela sucuklar... Şehrin her yanında, vitrinlerinde<br />
sıra sıra dizilmiş sucukların sergilendiği dükkânlar<br />
görebilirsiniz. Sucuk, Afyonkarahisar'da yaygın bir<br />
ürün. Uzunçarşı'daki sucukçular şehirdeki en leziz<br />
seçeneği sunuyor. Afyonkarahisar Organize Sanayi<br />
Bölgesi’nde bulunan fabrikalarının kapısından içeri<br />
adım atar atmaz sucuk yapımı için kullanılan baharat<br />
karışımının kokusu kendini hissettiriyor. Koyu kırmızı<br />
rengini iki günlük fermantasyonun sonunda kazanan<br />
500 gramlık sucuklar, dana etinden hazırlanıyor.<br />
80<br />
BUSINESS NEWS 2016
TOURISM<br />
İzmir - Ankara çevreyolu üzerindeki lokumcular,<br />
Afyonkarahisar’ın bir başka şanlı lezzeti olan kaymaklı<br />
lokum ile tanışmak için ilk adım. Kaynamış sütün<br />
yüzeyinde oluşan kıvamlı tabakanın toplanmasıyla<br />
elde edilen kaymak, çocukluğumuzdan beri her<br />
fırsatta tadını çıkardığımız lezzetlerden. Kahvaltıda<br />
balın en yakın dostu olan kaymak, ekmek kadayıfı gibi<br />
geleneksel tatlılara da karakteristik lezzetini verir.<br />
Şehir merkezinde, Eski Çarşı civarında bulunan<br />
keçeciler, uçuşan koyun yünü artıkları arasında<br />
kozalanmışlar. Yünler, yağmur ve soğuğu geçirmeyecek<br />
bir yoğunluğa ulaşana kadar büyük bir makinede<br />
Meşhur kaymaklı lokum imalatını görmek için Organize<br />
Sanayi Bölgesi'ne uğramak gerek. İmalathanenin<br />
önünden geçenler, önlüklü ve kâğıt maskeli ustaların<br />
lokumları kaymağa sürdükten sonra Hindistan cevizine<br />
bulamalarını izleyebilir. Manda kaymağından yapılan<br />
bu leziz ve şeker deposu lokumlar, tatlıya düşkün<br />
damaklara hitap ediyor.<br />
“pişiriliyor”. En eski Türk zanaatlarından biri olan<br />
keçecilik, ustalarının sayısı gitgide azaldığından<br />
kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Giyimden ev<br />
tekstiline pek çok alanda sade ya da desenli olarak<br />
kullanılan keçe, Afyonkarahisar’da hemen her evin bir<br />
parçası.<br />
BUSINESS NEWS 2016 81
TOURISM<br />
ATLANTA “HOŞ GELDİNİZ” DİYOR!<br />
Birçok şirketin genel merkezinin, üniversitelerin, film ve müzik stüdyolarının şehri Atlanta oldukça hareketli bir yer.<br />
Buna rağmen herkes kısa bir sohbete vakit ayırabiliyor.<br />
İnsanlar kapılarda önceliği karşıdakine veriyor,<br />
yabancıları tebessümle karşılıyor ve şehrin kültürel<br />
çeşitliliğinden gurur duyuyorlar. Burada hip hop<br />
yıldızları, bilim adamları, öğrenciler ve göçmenler bir<br />
arada yaşıyor. Atlanta birçok rengin misafirperverlik ve<br />
sıcakkanlılıkta buluştuğu bir şehir olmuş hep.<br />
Kalabalık olmasına karşın güzel bir şehir burası..<br />
Ilıman iklimi sayesinde yetişen bitki türleri şehri<br />
yeşile bürüyor. Pilotlar Atlanta’ya uçmanın yemyeşil<br />
bir ormana inmeye benzediğini sık sık söyler. Engebeli<br />
tepeler ve parklardan oluşan şehir silüetinde cadde ve<br />
bahçeler çiçek açmış açelya, kızılcık, manolya ağaçları<br />
ve ormangülleriyle kaplı. Yalnızca benim bahçemde<br />
bile sıcak yaz aylarında gölgesinin serinliğinde<br />
oturabildiğimiz geniş yapraklı on ağaç var. Bölgenin<br />
botanik görkemini tam anlamıyla kavramak için Atlanta<br />
Botanik Bahçesi’ni gezmenizi tavsiye ederim. Birkaç<br />
farklı bahçeden oluşan bu mekânda ziyaretçiler, yerli<br />
bitkilerin yanı sıra bölgenin bereketini gözler önüne<br />
seren ekili sebze bahçesini de görme fırsatını yakalıyor.<br />
82<br />
BUSINESS NEWS 2016
TOURISM<br />
Yenilenerek yaza hazırlanan çocuk bahçesi de hem<br />
çocukların hem de yetişkinlerin katılabilecekleri özgün<br />
deneyimler sunuyor.<br />
Sıcakkanlı ve kucaklayıcı doğaya rağmen Atlanta<br />
sakinlerinin en çok övündükleri şey, şehirlerindeki<br />
bireysel çeşitlilik.. Amerika’nın Yurttaşlık Hakları<br />
Hareketi’nin lideri Rahip Martin Luther King Jr.’ın<br />
doğduğu şehir olan Atlanta gerçekten de çeşitlilik<br />
ve mirasın bir arada var olabildiği bir yer. Bu miras<br />
bugün pek çok film ve dizide de konu ediliyor.<br />
Popüler kültürde eşitlik ve adalet mücadelesine dair<br />
söz söyleyen hemen her eserin saygı dolu bir selam<br />
yolladığı ilham verici yaşam öyküsüyle Martin Luther<br />
King'in Atlanta’nın tarihinde özel bir yeri var. Martin<br />
Luther King Tarihî Alanı’na yapacağınız bir ziyaretten<br />
ilham almamanız neredeyse imkânsız. Birleşik<br />
Devletler’de Afrika kökenli vatandaşların eşit haklar<br />
mücadelesi, hem verdiği ders hem de doğruluğun<br />
karşısında hiçbir gücün duramayacağını göstermesi<br />
bakımından ilham verici. Uluslararası Dünya Barışı Gül<br />
Bahçesi ve Ebezener Vaftiz Kilisesi’ni geçtikten sonra<br />
Doktor King’in mezarını ve doğduğu evi göreceksiniz.<br />
Muhteşem bir hayatı her detayıyla kavramak için eşsiz<br />
bir fırsat. Bu geleneksel güney şehri artık farklı ulusal<br />
kültürleri bir potada eriten bir merkez ve bu küresel<br />
dinamiği en iyi deneyimleyebileceğiniz yerlerden<br />
biri de Buford Otoyolu koridoru. Geçtiğimiz yaz<br />
çocuklarımı farklı kültürlerin mutfaklarıyla tanıştırmak<br />
istediğimde uçağa binmemiz gerekmedi. Arabayla<br />
birkaç kilometrelik bir yolculuktan sonra, şehrin diğer<br />
ucunda bulunan Buford Otoyolu’ndaki uluslararası<br />
restoranlara varmıştık bile. Tay, Karayip, Kore, Çin ve<br />
Meksika menülerinden dilediğimiz her şeyi denedik.<br />
Bunca atıştırmanın üzerine biraz hareket etmek şart!<br />
Muhteşem parkların ve yeşil alanların hakkını iyice<br />
verebilmek için şehirdeki göz alıcı mahallelerin içinden<br />
geçen 22 mil (yaklaşık 35,5 kilometre) uzunluğundaki<br />
bisiklet ve yürüyüş yolu Beltline’da sakin bir yürüyüşe<br />
çıkın. Yine acıkırsanız, öğleden sonranızı ayırıp yol<br />
üstündeki restoranlardan birinde enerji toplamanızı<br />
tavsiye ederiz. Burada nasıl vakit geçirirseniz geçirin<br />
Atlanta, zihninizde nezaket ve misafirperverliğin yanı<br />
sıra sofistike bir uluslararası yönü de olan tipik bir<br />
güney şehri olarak yer edecek.<br />
BUSINESS NEWS 2016 83
AUTOMOTIVE<br />
FİAT EGEA HATCHBACK YOLA ÇIKTI!<br />
Tofaş’ın 1 milyar dolarlık yatırımla hayata geçirdiği otomobil projesinin ikinci kompakt sınıf modeli Fiat Egea<br />
Hatchback, Mayıs 2016 itibarıyla, 53 bin 900 TL’den başlayan anahtar teslim satış fiyatıyla Fiat showroom’larında<br />
yerini aldı. Genişliği, bagaj hacmi, konforu ve sınıfından ayrıştıran teknolojisi ile yine ezber bozan Egea<br />
Hatchback, 5 yıl/100 bin kilometre garantili olarak müşterilerin beğenisine sunuluyor. Sınıfında ilk kez standart<br />
olarak sunulan üstün teknolojik donanımlarıyla dikkat çeken Fiat Egea Hatchback, ilk etapta manuel şanzımanlı<br />
olarak 1.4 litre 95 HP ve 1.4 litre T-Jet 120 HP benzinliyle, 1.3 litre 95 HP ve 1.6 litre 120 HP Multijet dizel motor<br />
seçenekleriyle sunuluyor.<br />
Fiat markasının, Tofaş tarafından geliştirilip üretilen Egea model ailesiyle, Avrupa’da en büyük pazar payına<br />
sahip kompakt sınıfa güçlü bir geri dönüş yaptığına dikkat çeken Fiat Marka Direktörü Altan Aytaç, “Egea Sedan<br />
ile pazara çok hızlı bir giriş yaptık; ürün ve konumlandırma açısından benzeri olmayan bir model oluşturduk.<br />
Egea Sedan satışta olduğu ilk 6 ayda 16 bin adetlik satış rakamına ulaşarak otomobil pazarında en çok satılan<br />
modellerden biri haline geldi. Şimdi yeni Fiat Egea Hatchback ile bu başarıyı taçlandıracağız. Easy Plus, Urban<br />
Plus ve Lounge Plus adı verilen üç zengin donanım seçeneğiyle kompakt hatchback müşterilerinin de gönlünü<br />
kazanacağız. Fiat Egea Hatchback, daha iyi bir otomobile sahip olmak isteyen müşterilere, ekonomik fiyatlarla,<br />
gerçekten ihtiyaç duydukları donanımlarla hitap eden, yine ‘ezber bozan’ bir model oldu” dedi.<br />
84<br />
BUSINESS NEWS 2016
AUTOMOTIVE<br />
YENİ NISSAN NAVARA TEKRAR LİDER<br />
OLMAYA GELİYOR!<br />
SUV segmentinin lideri Nissan’ın 80 yıllık Pick-Up<br />
deneyiminin yansıması niteliğinde olan yeni Navara,<br />
Pick-Up sınıfına tamamen yeni standartlar getiriyor.<br />
Yeni nesli geliştirirken, Navara'nın üstün off-road<br />
yeteneklerini, dayanıklılığını korumanın yanında konfor<br />
özelliklerini artırmak en önemli öncelik oldu. Sağlam ve<br />
güçlü bir şasiye sahip olan yeni model kullanım kolaylığı<br />
ve pratikliği daha da artıran bir dizi yeni mühendislik<br />
çözümlerini bünyesinde barındırıyor. Qashqai, X-Trail<br />
ve Juke gibi geniş kitlelere ulaşan SUV modellerle aynı<br />
DNA’yı paylaşan yeni Navara, bünyesinde barındırdığı<br />
otomobil benzeri stil, konfor ve kalite özelliklerinin yanı<br />
sıra sınıfında ilk olan teknolojilerle Pick-Up pazarına<br />
tamamen yeni standartlar getiriyor. Yeni Navara ile<br />
birlikte sunulan 3 yıl veya 100 bin km üretici garantisi,<br />
Nissan’ın araçlarına olan güveninin kanıtı niteliğini<br />
taşırken, aynı zamanda tüketicinin içinin daha rahat<br />
olmasını sağlıyor.<br />
Navara’nın konfor özelliklerini daha da artırmayı<br />
öncelikli hedef olarak belirledi. Söz konusu hedefi<br />
hayata geçirmek üzere Nissan tamamen yeni helezon<br />
yay ve amortisörlü beş bağlantılı bir arka aks geliştirdi.<br />
Navara söz konusu yeni arka süspansiyonun da<br />
katkısıyla son derece konforlu olduğu kadar üstün<br />
yol tutuş dinamikleri de sergiliyor. Yeni helezon<br />
yaylı süspansiyon daha önce kullanılan yaprak yaylı<br />
süspansiyon ile kıyaslandığında 20 kg daha hafif<br />
olmasıyla da önemli bir avantaj sunuyor. İyileştirilen<br />
arka süspansiyon tasarımı sayesinde daha yüksek bir<br />
manevra kabiliyeti sunan yeni Navara, 50 mm daha<br />
kısa dingil mesafesinin de katkısıyla 12,4 metrelik<br />
dönüş çapına imza atıyor. Yeni Navara, bir dizi araç içi<br />
yeni teknolojiyi kullanıma sunuyor. En güncel konfor<br />
ve güvenlik donanımlarının gecikmeli olarak devreye<br />
alındığı bir sınıfta Nissan, Navara’da sunduğu araç içi<br />
teknolojileriyle yeni standartlar belirliyor.<br />
Nissan, yeni Navara’yı geliştirirken kendini kanıtlamış<br />
olan üstün off-road yeteneklerinden ödün vermeden<br />
BUSINESS NEWS 2016 85
TECHNOLOGY<br />
HUAWEI P9 SERİSİ LITE MODELİYLE TAMAMLANDI!<br />
Huawei, zarif tasarımı, üstün kamera<br />
performansı, kullanıcı dostu özellikleri<br />
ve işlevselliği ile “P9” ailesinin en yeni<br />
ve en minimal üyesiP9 Lite’ı duyurdu.<br />
“P” serisinin tasarım ve teknolojiyi ön<br />
planda tutan üstün özellikleriyle, birçok<br />
göz alıcı işlevi bir arada sunan Huawei<br />
P9 Lite, hem şık hem de gerçekten akıllı<br />
bir mobil cihaz arayışında olanları mutlu<br />
edecek.<br />
Huawei P serisinin<br />
değişmezunsurlarından biri olan<br />
minimalist tasarım yaklaşımı, P9 Lite’da<br />
da hissediliyor. İnce gövde yapısı, yeni<br />
sürümde daha detaylı hale getirilerek;<br />
renkler, pürüzsüz yüzey dokusu ve<br />
kullanılan farklı materyallerle birlikte,<br />
göz alıcı bir uyum içinde tasarlandı. P9<br />
Lite’ın 7,5 mm gövde ve 2,02 mm ekran<br />
kenar kalınlığı, ince bir matematiksel<br />
işçiliğin ürünü olarak ortaya konulurken,<br />
ergonomi de ön planda tutuldu.<br />
Üründe ekran-gövde oranı %76,4 ile bir önceki sürüme göre artırılırken, NTSC renk skalası da yine bir önceki<br />
sürüme göre %70 oranında iyileştirildi. P9 Lite’ın 5,2 inç Full HD ekranı tüm görsel ihtiyaçlar için ideal. 7,5 mm<br />
x 146,8 mm x 72,6 mm kasa ölçüsüyle oldukça hafif ve kompakt bir akıllı telefon P9 Lite, segmentinin en iyi<br />
tasarım deneyimini kullanıcılarına yaşatmak için hazır.<br />
LENOVO VIBE P1M!<br />
VIBE P1m,günlerce süren pil<br />
ömrüyle büyük beğeni kazanan<br />
P serisinin devamı olarak Nano<br />
Teknolojisi ile üretildi. VIBE P1m’nin<br />
ekranındaki özel Nano kaplaması<br />
zırh görevi görürken, yağmura<br />
ve su sıçramalarına karşı koruma<br />
sağlıyor. Bu dayanıklı telefon 4000<br />
mAh’lik uzun pil ömrüyle diğer<br />
cihazları da Yolda Şarj (On-The-Go)<br />
fonksiyonuyla şarj edebiliyor.<br />
VIBE P1m’ninhızlı şarj fonksiyonu<br />
ile birkaç dakikalık şarjınız<br />
saatlerce konuşmaya dönüşebiliyor.<br />
Üstelik telefonunuzu tek tuşta<br />
güç tasarrufu moduna aldığınızda<br />
SMS, telefon görüşmesi ve saat gibi temel kullanımlar dışında tüm özellikleri kapatarak şarjınızın daha da uzun<br />
süreler dayanmasını sağlayabilirsiniz. 5 inçlik HD ekranı olan Lenovo VIBE P1m, 8MP arka ve 5 MP selfie kamerası<br />
kullanıyor ve microSD desteği ile 32 GB’a kadar çıkarılabilir bir hafızaya sahip. AndroidLollipop 5.1 işletim sistemi<br />
kullanan Lenovo VIBE P1m’nin 4G LTE desteği ve çift sim kart özelliği ön plana çıkıyor.<br />
86<br />
BUSINESS NEWS 2016
TECHNOLOGY<br />
TP-LINK NEFFOS C5 TÜRKİYE’DE!<br />
Akıllı telefon pazarının yeni oyuncusu TP-LINK’in merakla<br />
beklenen ilk modeli Türkiye’de satışa sunuldu. Neffos C5<br />
model akıllı telefon, kolay kullanım özellikleri, çift SIM kart<br />
desteği ve uygun fiyatı ile telefon pazarına yeni bir soluk<br />
getirecek.<br />
“Eğlenceye hazır mısın?” sloganıyla satışa sunulan Neffos<br />
C5, kullanıcılara farklı bir telefon deneyimi sunmak üzere<br />
tasarlandı. Dört çekirdekli, 64 bit işlemciye sahip olan telefon,<br />
4G LTE teknolojisini destekliyor. Birden fazla uygulama<br />
arasında kusursuz geçiş yapmayı; dosyaları, fotoğrafları<br />
rahatlıkla depolamayı sağlayangüçlü belleği (2GB RAM-16GB<br />
ROM kapasiteli); ayrıca SD kart desteği (32GB’a kadar)olan<br />
Neffos C5, 5 inç’lik HD IPS ekrana sahip. Daha parlak, daha<br />
keskin, daha belirgin renkler sunan telefon ile mükemmel<br />
görüntü deneyimi yaşanıyor.<br />
Çift SIM kart ve çift bekleme özellikli Neffos C5, iş ve<br />
kişisel telefon numaralarını ayrı tutma, aynı anda farklı<br />
mobil paketlere abone olma gibi konularda kullanıcılara özgürlük sağlıyor. Android 5.1 işletim sistemine sahip<br />
olan Neffos C5, kullanımı kolaylaştıran ve kişiselleştiren ara yüzü ile farklı bir mobil deneyim sunuyor. Akıllı<br />
Ekran Görüntüsü özelliği sayesinde birden fazla ekran görüntüsü yakalamak ve geniş, uzun bir ekran görüntüsü<br />
kaydetmek mümkün oluyor. Ayrıca çekilen fotoğraflara şekiller (kalp, çiçek, daire vb serbest şekil) çizme özelliği<br />
ile istenen fotoğraflar çok daha kişisel ve sevimli hale getirilebiliyor.<br />
Dünyanın önde gelen akıllı telefon üreticilerinden<br />
ZTE tarafından geliştirilen4.5G uyumlu ZTE Blade<br />
V6dikkat çeken donanım özellikleri ve fiyat<br />
avantajıyla, Babalar Gününde babasına etkileyici<br />
bir sürpriz yapmak isteyenler için özel bir alternatif<br />
olacak.<br />
ZTE BLADE V6!<br />
5.02 Android işletimsistemi, dört çekirdekli işlemci<br />
ve 2 GB RAM ile donatılan ZTE Blade V6, en güncel<br />
uygulama ve oyunlara destek veriyor. 13 MP arka,<br />
5 MP ön kamerasıyla fotoğraf meraklısı babalara<br />
yüksek çözünürlüklü çekim imkanı sunan ZTE<br />
Blade V6, 5 inç ve 720x1280 piksel çözünürlüklü<br />
ekranı ile de üst düzey görüntü kalitesi sunuyor. Şık<br />
tasarımı ve sağlam gövdesiyle zevk sahibi babaların<br />
kalbini çalacak olan ZTE Blade V6 modeline<br />
online ve fiziksel teknoloji marketlerden<br />
ulaşabilirsiniz.<br />
ZTE, tüketicilere, telefon operatörlerine, şirketlere<br />
ve kamu sektöründen müşterilere yönelik<br />
gelişmiş telekomünikasyon sistemleri, mobil<br />
cihazlar ve işletme teknolojileri çözümleri sunan<br />
bir tedarikçidir. ZTE’nin M-ICT stratejisinin bir<br />
parçası olması sebebiyle şirket; telekomünikasyon<br />
ve bilişim teknolojisi sektörleri aynı noktaya<br />
yöneldiklerinden mükemmeliyet ve değer katma açısından müşterilerine baştan sona bütünleşmiş yenilikler<br />
sunmaya kendini adamış bulunmaktadır. Hong Kong ve Shenzhen borsalarında (H tipi hisse senedi kodu: 0763.<br />
HK/ A tipi hisse senedi kodu: 000063.SZ) kota edilmiş ZTE ürünleri ve hizmetleri 160’tan fazla ülkede, 500’ü aşkın<br />
operatöre satılmaktadır. ZTE, yıllık gelirinin yüzde 10’unu araştırma ve geliştirme faaliyetlerine aktarmakta ve<br />
uluslararası standart oluşturma kuruluşlarında liderlik rolünü üstlenmektedir. ZTE kurumsal sosyal sorumluluk<br />
faaliyetlerinde bulunmakta olup Birleşmiş Milletler Küresel İşbirliği Sözleşmesinin bir üyesidir.<br />
BUSINESS NEWS 2016 87
BUSINESS FASHION<br />
ERKEKTE SIRA DIŞI TONLAR!<br />
Doğada bulunan renk ve desenleri giyilebilir<br />
hale getiren Cacharel, iş hayatından hafta sonu<br />
kaçamaklarına, rahat mekanlardan davetlere kadar<br />
yine yer ve zamana göre evrilebilen ve şıklığı rahatlıkla<br />
yansıtabildiği farklı tasarım seçenekleri sunuyor.<br />
Farklı tonlardaki pantolon, gömlek, takım elbise, ceket<br />
ve yelekleri; ayakkabı, kemer, fular ve kravat gibi<br />
aksesuarlarla harmanlayarak çeşitli stillerde kullanmak<br />
mümkün.<br />
Sıra dışı renk tonları kullanmakla sınırlı kalmayan<br />
marka, sahildeki şemsiyelerin uydu görüntüsü, yine<br />
uydu yoluyla elde edilen dalga motifleri, balık kılçıkları,<br />
Latin Amerika çini motifleri gibi sıra dışı desenlerle<br />
de dikkatleri üzerine çekiyor. Palmiyelerin ferah<br />
gölgesinden sokak ışıklarına kadar her an sizinle olacak,<br />
rafine şıklık ve rahatlığı bir arada bulunduran özgün<br />
tasarımlar ile alışılmış kalıpların dışına çıkıyorsunuz.<br />
Sıradışı tonlar, cesaretinden vazgeçmeyen erkekler<br />
için Cacharel’in yeni sezon tasarımlarında su yüzüne<br />
çıkıyor. Doğadan alınan ilhamın yoğun izlerini taşıyan<br />
koleksiyonda gül kurusu, moka, deniz ve gökyüzündeki<br />
mavi tonlar, su yeşili, çikolata, kum rengi ön planda.<br />
Fransız ekolü, sokağın ritmi ve doğanın dinginliğini bir<br />
araya getiren tasarımlar ile bahara göz kırpıyor.<br />
88<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS FASHION<br />
GIZIA’DA AKDENİZ ESİNTİSİ!<br />
Gündüzden geceye uzanan özgün tasarımların<br />
yaratıcısı GIZIA, 2016 ilkbahar yaz koleksiyonunda<br />
Akdeniz esintisini gardırobunuza taşıyor. Modern şehir<br />
kadınına doğal, rahat aynı zamanda şık ve gösterişli<br />
kombinler sunuyor.<br />
Akdeniz’in sıcak atmosferine serinlik katan minimal<br />
ve yalın çizgilerin grafik formlarla buluştuğu<br />
koleksiyonda, ipek şifonların desen ve renkleriyle<br />
yazın sıcaklığı hissediliyor.<br />
Yalınlığın şık ve rahat detaylarla bütünleştiği<br />
tasarımlarda turuncu deri ceketler, desenli elbiseler,<br />
beyaz ve kırmızının uyumu koleksiyonunun ana<br />
unsurlarını oluşturuyor. Feminen formların yoğun<br />
kullanıldığı koleksiyondaki ipek gömlekler, elbiseler,<br />
farklı kalıplarda etek ve pantolonlar viskon, krep,<br />
şifon kumaşlar yalın, akıcı detaylarda modern silüetler<br />
sunuyor.<br />
BUSINESS NEWS 2016 89
BUSINESS LIFE<br />
YAZA ÖZEL LEZZETLER, LE PAIN QUOTIDIEN<br />
SPESİYAL MENÜSÜNDE!<br />
rokayla servis edilen “Karides Spagetti”si gibi bir çok<br />
hafif lezzetini öğle ve akşam yemeklerinde tercih<br />
edebilirsiniz. Doyurucu ve hafif lezzetleriyle Le Pain<br />
Quotidien de hem dengeli hemde sağlıklı beslenip<br />
formunuzu koruyabilirsniz.<br />
Şeker katkısız Chia Puding ve Reyhanlı Limontası da<br />
Le Pain Quotidien’in menüsünün olmazsa olmazları<br />
arasında yerini alıyor.<br />
Yaz mevsimine girdiğimiz şu günlerde kışın aldığımız<br />
kilolardan kurtulmanın telaşı içindeyiz. Le Pain<br />
Quotidien’in sezona özel spesiyal menüsüyle<br />
sağlıklı beslenip, yaza kilolarınızı arkada bırakarak<br />
girebilirsiniz.<br />
Taptaze, doğal lezzetleri sıcacık atmosferinde<br />
buluşturan Le Pain Quotidien, sağlıklı ve hafif yepyeni<br />
yaz menüsü ile yaza fit girmek isteyenlere leziz<br />
seçenekler sunuyor.<br />
Le Pain Quotidien’in “Zeytinyağlı Enginar”ını, “Fırında<br />
Etli Yaz Türlüsü”nü taze domates, Akdeniz sos ve<br />
90<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS LIFE<br />
OUZO ROOF RESTAURANT’IN<br />
MENÜSÜ YENİLENDİ!<br />
Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’in<br />
terasında hizmet veren Anadolu Yakası’nın lezzet<br />
noktası “OUZO Roof Restaurant” yenilenen menüsü<br />
ve sınırsız eğlencesi eşliğinde misafirlerini ağırlamaya<br />
devam ediyor.<br />
Akdeniz kıyılarının, Ege’nin ve Yunan Adaları’nın özgün<br />
lezzetleri Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina<br />
Hotel ve OUZO Roof Restaurant'ın başarılı şefi Mehmet<br />
Yalçınkaya’nın mutfağında yeniden yorumlandı. OUZO<br />
yenilenen menüsünde başlangıç olarak Konya’dan<br />
getirtilen Obruk Peyniri, Ege Denizi’nden getirtilen<br />
midyelerle hazırlanan Midye Pilaki, ve sadece Kalamış’ta<br />
tadına bakabileceğiniz Firik ve Manca sunuluyor. Ana<br />
menüde ise 7 çeşit otla zenginleştirilen “Ege otlarıyla<br />
karides”, sadece Santorini Adası’nda tadılabilecek<br />
“fava üzerinde ahtapot”, biberiye, fesleğen, tarhanayla<br />
mayalanmış, zeytintiği baharatla tatlandırılan ev<br />
yapımı ekmekler, geleneksel tekniklerle tatlandırılmış<br />
“sakızlı ahtapot”, confi tekniğiyle pişirilmiş yerel ördek,<br />
arıtılmış deniz suyuyla yapılmış çorbalar ve daha<br />
birçok lezzetin tadına bakmak mümkün. OUZO’nun<br />
tatlı menüsünde ise dikkat çeken lezzetlerin başında<br />
lavantalı muhallebi ve bal & tarçınla tatlandırılarak viski<br />
enjekte edilen keçiboynuzu mousse geliyor. Ödüllü şef<br />
tüm sunumlarını ise özel olarak hazırlattığı, el yapımı taş<br />
tabaklarda yapıyor.<br />
OUZO Roof Restaurant sadece lezzetleriyle değil<br />
eğlencesiyle de misafirlerini Ege kıyılarına renkli<br />
bir serüvene çıkartıyor. Sahne şovları ile izleyenlere<br />
eğlenceli dakikalar yaşatan Grek müzisyen YORGO Cuma<br />
ve Cumartesi akşamları Atina’dan İstanbul’a uzanan bir<br />
köprü görevi üstlenmeyi sürdürüyor.<br />
BUSINESS NEWS 2016 91
BUSINESS LIFE<br />
AZ KALORİ ÇOK LEZZET!<br />
bırakılan zorlu diyetler yerine, bugünlerde damak<br />
tadınızdan ödün vermeden yemek seçimlerinize dikkat<br />
etmek daha sağlıklı bir kilo kontrolünün garantisi..<br />
Pesto İtaliona, kısa sürede Zekariyaköy Ormanadanın<br />
en iddialı İtalyan Restoranı oldu. İtalyan lezzetleri<br />
denince ilk akla gelen pizza ve makarnalara,<br />
kendilerine özgü pişirilme süreçleri ile lezzet ve<br />
farklılık katmayı başardı. Şimdi sıra sağlıklı yaşamı<br />
tercih edenlere geldi. Pesto İtaliano Kurucu ve<br />
işletmecisi Serkan Torun: ” Bize özel üç farklı odun<br />
ateşinde pişirilen ve kepekli yulaf ile hazırlanan pizza<br />
hamurunu,özel keçi peyniri ve seçeceğiniz zengin<br />
sebzeler ile zenginleştirecek ve pişman olmadan<br />
yiyeceksiniz” diyor. Torun; aynı zamanda kendi<br />
pizzanızı kendinizin de açık fırında pişirebileceğinizi<br />
hem de eğlenceli bir tecribe yaşayabileceğinizi<br />
belirtiyor. Spor yapanlar ise harşlanmış tavuk ve et<br />
ile hazırlanan seçeneklerini denemelisiniz! Yanında<br />
ise size özel hazırlanan, içeriği bizde saklı detox<br />
içeceğinizi istemeyi de unutmayın..<br />
Güneşin güzel yüzünü göstermesiyle, hem enerjimiz<br />
hem de tatil planlarımız tüm hızıyla başladı. Kışın<br />
aldığımız kilolar ise başımıza dert oldu. Böylelikle,<br />
fazlalıklarını saklamak zorunda kalanlar beslenme<br />
düzenlerine “acil yaz alarmı” getirdi. Alıştığımız<br />
lezzetlerden çok uzaklaşmadan daha sağlıklı<br />
beslenmemiz hem kilo vermemize hem de fit bir<br />
görünüme kavuşmamıza yardımcı olacaktır. Son anlara<br />
Doğru besinlerle hazırlanan salataların sağlık<br />
açısından faydaları saymakla bitmiyor. Uzun süre tok<br />
kalmanızı sağlayan aynı zamanda enerjinizi kesmeyen<br />
salata önerileri ile menüsünü zenginleştiren Pesto<br />
aynı zamanda sunumu ile gözlerimize de hitap<br />
ediyor. Bayanların korkulu rüyası göbek yağlarının,<br />
doğru yeşillik ve baharatların birleşmesi ile kolayca<br />
yok olabileceğini kısa zamanda da formunuzu<br />
kavuşabileceğinizi burada deneyimleyebilirsiniz. Farklı<br />
tat ve aromaları buluşturan salatalar ile lezzete ve<br />
sağlığa doyabileceksiniz. Pestoya özel sunumları ile bol<br />
tahıllı salata ve ızgara somon salatası deneyimlemeniz<br />
için sizleri bekliyor.<br />
92<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS LIFE<br />
BİLİNMEYEN ASYA LEZZETLERİ!<br />
Dünya genelinde 20 ülkede, 275 restoranıyla gerçek<br />
Asya lezzetleri sunan<br />
P.F. Chang’s “Asya’nın Gizemleri” özel menüsüyle<br />
bilinmeyen Asya lezzetlerini keşfetmenizi sağlıyor.<br />
P.F.Chang’s ‘in en sevilen lezzetlerinden biri olan<br />
Mongolian Beef’ ten yola çıkılarak;<br />
tavuk, et ve karidesin mükemmel kombinasyonu ile<br />
hazırlanan Mongolian Trio, menünün keşfe değer<br />
lezzetlerinden. Asya’nın en iyi birleşimlerinden oluşan<br />
The Ultimate Combo ise herkesin favorisi olan Dynamite<br />
Shrimp’in yanında; Pirzola Dilimleri, Edamame, Chicken<br />
Dumplings ve Crab Bites ile muhteşem bir kombinasyon<br />
oluşturularak hazırlandı. Ayrıca Asya’nın Gizemleri<br />
menüsü sadece yemekleri ile değil Alkolsüz kokteylleri<br />
ile de yaza serin bir başlangıç yapmanızı sağlayacak.<br />
Çilek ve salatalık parçalarının taze sıkılmış misket<br />
limonu suyu ile birleşiminden oluşan Strawberry<br />
Limeade favori yaz lezzetiniz olmaya aday.<br />
P.F.Chang’s, ana misyon olarak benzersiz Asya mutfağı<br />
deneyimini misafirlerine yaşatmayı amaçlıyor. Bu<br />
yüzden, yemeklerin pek çoğu “wok hay” ya da “wok’un<br />
nefesini” oluşturan 900 derecelik bir alev ile ısıtılan<br />
kuzey tarzı bir Çin wok’unda, en iyi Asya ürünleri ve<br />
sebzeleri günlük olarak hazırlanarak pişiriliyor. Paket<br />
servis yöntemiyle de size en lezzetli haliyle en çabuk<br />
şekilde ulaştırılıyor.<br />
BUSINESS NEWS 2016 93
BUSINESS HEALTH<br />
MODERN YAŞAM ASTIMI KÖRÜKLÜYOR!<br />
yönde etkilemez. Buna karşılık eksik ya da düzensiz<br />
tedavi; astım hastalığının giderek ağırlaşması ile hava<br />
yollarında ve çevresinde oluşan geriye dönüşümsüz<br />
yeniden yapılanmaya neden olur” diyor.<br />
Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı<br />
Prof. Dr. Ferah Ece<br />
3 Mayıs Dünya Astım Günü. Sıklıkla görülen solunum<br />
yolu hastalıklarının başında astım geliyor. Çevresel<br />
faktörler, sigara dumanı, alerjenler, hava kirliliği,<br />
mesleksel uyaran maruziyeti gibi modern hayatın risk<br />
faktörleri, astım görülme olasılığını artırıyor.<br />
Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferah<br />
Ece astımın tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna<br />
dikkat çekiyor. Prof. Dr. Ferah Ece “Düzenli tedavi gören<br />
hastaların büyük çoğunluğunda, astım yaşamı olumsuz<br />
Astım nedir? Neden olur?<br />
Astım, solunum yollarının mikrobik olmayan bir<br />
iltihap sonucu aşırı derecede duyarlı olmasına ve bazı<br />
etkenlerle ataklar halinde daralmasına neden olan<br />
bir solunum yolu hastalığıdır. Toz, duman, koku gibi<br />
uyaranlar öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma<br />
hissi gibi yakınmalara yol açar. Krizde hava yollarını<br />
saran kaslar kasılır, hava yollarının yüzeyleri iltihaplanıp<br />
şişmeye başlar, balgam oluşur. Tüm bu tepkimeler hava<br />
yollarının daha daralıp tahriş olmasına neden olur<br />
ve hırıltı, hışıltı ile kendini gösterir. Kalıtım, cinsiyet<br />
ve şişmanlık gibi kişisel risk faktörleri ve alerjen<br />
maruziyeti, sigara dumanı, hava kirliliği, mesleksel<br />
uyaran maruziyeti gibi çevresel risk faktörleri astım<br />
görülme olasılığını artırır. Ayrıca soğuk hava, mikrobik<br />
hastalıklar, aşırı yorgunluk ve psikolojik bozukluklar da<br />
astım şikayetlerini artırabilir.<br />
Astımın en sık görülen belirtileri nelerdir?<br />
Astımın belirtileri, nefes darlığı, hırıltılı nefes alıp<br />
verme, göğüs kafesinde sıkışma hissi, normal insanlara<br />
göre daha çabuk yorulma, hareket mesafesinde kısalma,<br />
bazen de öksürüktür. Astımda belirtilerin aniden ortaya<br />
çıkmasına astım atağı veya astım krizi adı verilir. Bu<br />
durumda hastalarda ağır bir nefes darlığı olur.<br />
Astım tanısı nasıl konur?<br />
Astım ataklar halinde gelen bir hastalıktır ve hasta<br />
atak aralarında normal olabilir. Atak sırasında astım<br />
94<br />
BUSINESS NEWS 2016
BUSINESS HEALTH<br />
tanısı koymak hekim için kolaydır çünkü hastalığın<br />
karakteristik muayene bulguları vardır. Atak dışında ise<br />
hastalığın öyküsü hekimi astım tanısına yönlendirir. Tanı<br />
için hastadan akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri,<br />
alerji testi, bazı kan tetkikleri istenilir. Genellikle, atak<br />
dönemi dışında akciğer grafisi ve solunum fonksiyon<br />
testleri normaldir. Bu durumda hastanın yanında<br />
taşıyabileceği, basitçe soluk verme hızını ölçen PEF<br />
metre adı verilen aletler kullanılır. Hasta sabah ve akşam<br />
bu aletle hava akımını ölçer ve kaydeder. Hekime verdiği<br />
bu kayıt listesindeki sabah akşam farkı hesaplanarak<br />
tanı konabilir.<br />
beta agonist ilaçlar, antikolinerjik ilaçlar ve teofilindir.<br />
Düzenli tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunda,<br />
astım yaşamı olumsuz yönde etkilemez. Buna karşılık<br />
eksik ya da düzensiz tedavi; astım hastalığının giderek<br />
ağırlaşması ile hava yollarında ve çevresinde oluşan<br />
geriye dönüşümsüz yeniden yapılanmaya neden olur.<br />
Astım tedavisi nasıldır?<br />
Astım tedavisinde; belirtilerin kontrol altına alınması,<br />
kişilerin normal aktivitelerini sorunsuz yapabilmeleri,<br />
astım ataklarının önlenmesi, akciğer fonksiyonlarının<br />
normal ya da normale yakın seviyelerde tutulması<br />
hedeflenir. Bu da tetikleyici risk faktörlerine<br />
maruziyetin ortadan kaldırılması ve astım tedavisinin<br />
düzenlenerek belirli aralıklarla takibi ile mümkün olur.<br />
Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar kontrol edici ve<br />
nefes açıcı olmak üzere iki gruba ayrılır. Kontrol edici<br />
ilaçlar mikrobik olmayan iltihapı iyileştirir, etkileri uzun<br />
dönem düzenli kullanıldığında ortaya çıkar. Kortizon<br />
içeren ilaçlar, lökotrien sistemini etkileyen ilaçlar, uzun<br />
etkili beta agonist ilaçlar, teofilin ve anti-IgE bu grupta<br />
sayılır. Nefes açıcı ilaçlar ise kullanımdan hemen sonra<br />
etkilerini gösterir ve nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi<br />
şikayetlerde rahatlama sağlar. Bu grup ilaçlar, kısa etkili<br />
BUSINESS NEWS 2016 95
AVENUE PLUS/LF18<br />
TOURMALIN<br />
MARATON<br />
OPALIN<br />
AVENUE PLUS/LF12<br />
MD 9 LE<br />
MARATON VIP<br />
PRESTİJ SX<br />
SAFİR PLUS<br />
AVENUE PLUS/LF12 CNG<br />
PRESTİJ SX CITY<br />
SAFİR PLUS VIP<br />
AVENUE IBUS/LF12 IBUS<br />
MD9 ELECTRICITY