06.06.2016 Views

media

12c746ee-e3e7-4557-a878-a8a4020c912c

12c746ee-e3e7-4557-a878-a8a4020c912c

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

t <strong>media</strong><br />

Sayı 93 - Haziran 2016 - Fiyat 20TL KKTC 25TL<br />

www.businessnewstr.com<br />

ISSN 2148 - 2519<br />

EKOGÜNDEM<br />

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE<br />

PARA BİTİYOR!<br />

E-DÖNÜŞÜM EKONOMİNİN<br />

LOKOMOTİFİ OLACAK!<br />

TEMSA GENEL MÜDÜRÜ DİNÇER ÇELİK<br />

TEMSA TEKNOLOJİ<br />

ŞİRKETİ OLACAK!<br />

TİM BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ<br />

İHRACATTA KATMA<br />

DEĞER ARTMALI!<br />

AKSA JENERATÖR CEO’SU ALPER PEKER<br />

AMERİKA'DA ÜRETİM YAPAN<br />

İLK VE TEK TÜRK JENERATÖR<br />

MARKASI AKSA JENERATÖR!<br />

2025 yılında 1 milyar dolar ciroyla dünyada ilk üçün içinde olmayı<br />

hedeflediklerini dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker,<br />

dünyanın dört bir yanında satış ve satış sonrası hizmet noktası bulunan<br />

Aksa’nın Amerikan standartlarında üretim yapan ve Amerika’da üretim<br />

tesisi bulunan tek Türk şirketi olduğunu ifade etti.<br />

EKONOMİ - GÜNCEL - RÖPORTAJ - MAKALE - MODA - YAŞAM


C<br />

M<br />

Y<br />

CM<br />

MY<br />

CY<br />

CMY<br />

K<br />

HİKAYEN BURADA BAŞLIYOR.<br />

Mükemmel yakıt tasarrufu, yüksek performans,<br />

konfor ve 7 kişilik oturma kapasitesi... Nissan X-Trail<br />

yola heyecan katan yenilikçi teknolojileri ve 1.6 dizel<br />

otomatik seçeneğiyle Nissan bayilerinde ve nissan.com.tr’de<br />

seni bekliyor. Nissan X-Trail. Senin hayallerin, senin yolun.


İÇİNDEKİLER<br />

10<br />

GÜNCEL<br />

Türkiye ile İrlanda arasındaki ticaret<br />

güçleniyor!<br />

36<br />

12<br />

GÜNCEL<br />

İhracat yapan her sektörde plastik payı!<br />

14<br />

BUSINESS EKONOMİ<br />

Avrupa'da işler düzeliyor!<br />

KADIN YÖNETİCİLER ŞİRKETLERİN<br />

PERFORMANSINI YÜKSELTİYOR!<br />

84<br />

16<br />

BUSINESS EKONOMİ<br />

Doğu ve Güneydoğu'da iş yok;<br />

iş arayan çok!<br />

34<br />

BUSINESS ANALİZ<br />

Kişisel verilerin korunması kanunu<br />

araştırma sektörünü nasıl etkileyecek?<br />

74<br />

BUSINESS AKTÜEL<br />

Liderliğe giden yol kendini<br />

keşfetmekten geçiyor!<br />

76<br />

77<br />

80<br />

TOURISM<br />

Keyifli ve samimi bir şehir: Afyonkarahisar<br />

94<br />

BUSINESS HEALTH<br />

Modern yaşam astımı körüklüyor!<br />

88<br />

92<br />

AZ KALORİ<br />

ÇOK LEZZET!<br />

2<br />

BUSINESS NEWS 2016


EDİTÖR: Tunç Kandemir EMAIL: tunc@businessnewstr.com<br />

EDİTÖR’DEN MESAJ VAR!<br />

Türkiye’de Aziz Sancar<br />

rüzgarı esiyor!<br />

Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar son<br />

günlerde, baskın siyasi gündeme rağmen bir bilim rüzgarı<br />

estirdi. Birçok üniversitede konuşma yapan Sancar, bilim<br />

üretiminin önemine ve gençlerin bilime yönelmesine<br />

vurgu yaptı. İslam dünyasının 500 yıldır bilime doğru<br />

dürüst bir katkısının olmadığı yönündeki açıklaması ise<br />

hepimiz için çok hayati bir uyarıdır.<br />

Bugün İslam coğrafyası siyasal İslam’ı Batı ile ilişkilerinde<br />

ideolojik bir temel olarak belirlemiş durumda. Gerçek<br />

şu ki bilimle karanlık çağları aşmış Batı, bugün çağdaş<br />

uygarlığı temsil ediyor. Batı biliminin ürettiği teknolojileri<br />

tüketmekten ve teknisyenliğini yapmaktan öteye<br />

geçemeyen Müslümanlar ise siyasal İslam’a sarılıp<br />

kurtuluş arıyorlar. Gerçekten hazin bir tablo.<br />

Maalesef ülkemizde de Osmanlı’ya öykünen bir kitle<br />

yıkılan imparatorluğu ihya edebileceği ham hayaliyle<br />

yaşıyor. Ancak bunlar beyhude çabalardır. Ülkemize<br />

yarardan çok zarar getirir. Osmanlı İmparatorluğu bir<br />

askeri tarım toplumu olarak kalmış, diğer Müslüman<br />

devletler gibi aklı değil nakli esas alan bir sistemle<br />

Batı’nın Rönesans’ını, Reform’unu, Aydınlanmasını ve<br />

Sanayi Devrimi’ni ıskalamıştır. 19. Yüzyıldaki yenilenme<br />

çabaları yetersiz kalmıştır. Sonunda kaçınılmaz çöküş<br />

gerçek olmuştur. Cumhuriyet döneminde daha büyük bir<br />

değişim olsa da Batı’nın düşünce ve bilim üretim sistemi<br />

tam olarak içselleştirilememiştir.<br />

İmtiyaz Sahibi<br />

BT MEDIA GROUP<br />

Bayram TAVŞAN<br />

Genel Yayın Yönetmeni<br />

Bayram TAVŞAN<br />

Haber Müdürü (Sorumlu)<br />

Tunç KANDEMİR<br />

Yazı İşleri Masası<br />

Eşref SEVMİŞ<br />

Ekonomi Editörü<br />

İsmail ŞAHİN<br />

Haber Merkezi<br />

Abdullah SEVİMLİ<br />

Arda POLAT<br />

Batuhan TAVŞAN<br />

Reklam Koordinatörü<br />

Esmagül BAHAR<br />

Avrupa Temsilcisi (Almanya)<br />

Tuncay UĞUR<br />

+49 17 24 96 44 80<br />

Ankara Temsilcisi<br />

Naci ATMACA<br />

0506 461 44 90<br />

Çukurova Bölge Temsilcisi<br />

Ahmet ATEŞ<br />

0342 220 20 95<br />

KKTC Temsilcisi<br />

Atıl AYAZ<br />

0533 887 33 46<br />

Creative Director<br />

Aydın DANIŞ<br />

Hukuk Servisi<br />

Av. Gökmen KOÇLU<br />

Mali İşler Müdürü<br />

Süleyman ERAT<br />

Yönetim Merkezi<br />

BT MEDIA GROUP<br />

Batıköy Mah. Mustafa Kemal Bulvarı Belen Sok.<br />

Kent Plus Sitesi B2 Blok N:2Y / 30<br />

Büyükçekmece - İstanbul<br />

Tlf: 0212 337 36 56 (pbx)<br />

Faks: 0212 337 36 10<br />

www.businessnewstr.com info@businessnewstr.com<br />

Bugün de Türkiye’nin tutması gereken yol bilim yoludur.<br />

Ancak bilim yapmak, bilim üretmek kolay değil. Araştıran,<br />

soru soran, hayal kuran, nitelikli, çalışkan insanlara<br />

ihtiyaç var. Bugün Türk eğitim sistemi bunu istenen<br />

düzeyde başaramıyor. Bazı teşvikler var. Ancak köstekler<br />

daha fazla. Aziz Sancar gibi bir bilimci, üniversite<br />

eğitimini Türkiye’de almasına rağmen, kendisine Nobel<br />

ödülü getiren çalışmaları bir Amerikan üniversitesinde<br />

yapabildi.<br />

Basım Yeri<br />

Elma Basım<br />

0212 697 30 30<br />

Dağıtım<br />

Zip Dağıtım<br />

0212 225 35 75<br />

Baskı Tarihi<br />

01.06.2016<br />

ISSN 2148 - 2519<br />

Dijital Edisyon<br />

Yayın Yeri<br />

İstanbul<br />

Neden biz modernleşmesini 19. Yüzyılda başlatmış bir<br />

Japonya veya 1960’larda gerimizde olan bir Güney Kore<br />

olamadık? Yanıt eğitim sisteminde yatıyor.<br />

Eğitim sisteminin ideolojik yaklaşımdan arındırılıp<br />

bilimsel temellere dayandırılması gerekiyor. Daha<br />

fazla Aziz Sancar’larımız olsun istiyorsak bunu yapmak<br />

zorundayız.<br />

Business News Dergisi ve eklerinde yayınlanan yazı,<br />

haber, fotoğraf, reklam ve illustrasyonların her türlü<br />

telif hakkı BT Media Group’a aittir.<br />

İzin alınmadan kullanılamaz.<br />

Yayınlanan tüm ilanların sorumluluğu<br />

sahibine aittir. Bu dergi basın meslek<br />

ilkelerine uymayı taahhüt eder.<br />

BUSINESS NEWS 2016 3


Genel Yayın Yönetmeni: Bayram Tavşan<br />

EMAIL: bayram@businessnewstr.com<br />

İŞ DÜNYASI FAZLA KİLOLULARI DIŞLIYOR!<br />

yönetmen'in ajandası<br />

İş yaşamı fuarları, lansmanları, farklı şehir ve ülkelere gezileriyle bitmeyen bir yoğunluk getiriyor. Bu<br />

koşturmaca içerisinde sağlıklı beslenmeye ve egzersize vakit ayırabilmek hiç kolay değil.<br />

Günün büyük bölümünü bilgisayar başında çalışarak geçirenler, zaman darlığı nedeniyle sürekli arabada ya<br />

da uçakta oturmak durumunda olanlar ise kontrol edilemeyen stresin getirdiği yanlış yeme alışkanları ve<br />

hareketsizlik nedeniyle kilo alıyor.<br />

Öte yandan iş dünyası, özellikle her gün çok sayıda insana konuşan, daima göz önünde olan, davetlerden<br />

açılışlara giden yöneticilerden, son derece şık ve formda görünmelerini bekliyor. Bu baskı bile aşırı yeme<br />

sebebi…<br />

Çalışma hayatına, sağlıklı beslenme ve spor alışkanlıklarını adapte etmek her zaman mümkün olmuyor. Stres<br />

ve başarı baskısı gibi nedenlerle artan kilo artışı, iş hayatına yeni girenlerde ve orta kademeli yöneticilerde<br />

daha fazla!<br />

Kilolar, diyabet, tansiyon, kalp hastalıkları ve karaciğer yağlanması gibi pek çok sağlık sorununa neden<br />

oluyor. Kanser türleri ile fazla kilo arasında da önemli bir ilişki var. Uyku sorunları, bedeni taşımakta zorlanan<br />

dizlerdeki sakatlanmalar hastaların en fazla şikâyet ettiği konular arasında yer alıyor. Kilo yükseldikçe kişinin<br />

egzersiz yapması ve yediklerini kontrol etmesi zorlaşıyor.<br />

Peki, iş dünyası nasıl şişmanlıyor?<br />

Terse Dönen Beslenme Düzeni: Sağlık için güne güçlü bir kahvaltıyla başlayıp geceyi hafif yiyeceklerle<br />

sonlandırmak gerekir. Kahvaltıyı ve öğle öğününü geçiştirenler, iş çıkışından yatana kadar bol kalorili<br />

yiyeceklerle yanlış şekilde beslenirler.<br />

Stres: İş hayatının getirdiği gerginlik, bazılarının yemek yemeyi unutmasına bazılarının da sürekli bir şeyler<br />

tüketmesine neden oluyor. Strese bağlı yeme bozukluklarında mutlaka stresin kaynağına yönelik bir çözüm<br />

aranmalıdır.<br />

Seyahatler ve İş Yemekleri: Kârlı bağlantıların kurulduğu fuarlarda ya da iş toplantılarda bir müşteriyle<br />

konuşmak yerine ‘Karnım acıktı’ diyemezsiniz. Kaçırılan yemek saati, günün sonunda bol kalorili yiyecekler ve<br />

alkollü içeceklerle telafi edilir. Sağlığa verilen zararın telafisi ise çoğu zaman daha zordur. Aynı gün üst üste<br />

uzun iş yemeklerine katılmak zorunda kalanlar ise çareyi yemeklerle oyalanmakta bulup gereken miktarların<br />

çok üzerine çıkabilir.<br />

Hareketsizlik: İster sürekli aynı ofiste çalışın ister yılın 200 gününü başka ülkelerde geçirin, egzersiz<br />

yapmadan sağlığınızı koruyamazsınız. İş seyahatine çıkarken yanınıza spor ayakkabılarınızı almayı<br />

unutmayın. Günlük planınızı mutlaka spor saatinizi ayırarak yapmaya özen gösterin.<br />

Sevgi ve ışığın birlikteliği sizlerle olsun,<br />

4<br />

BUSINESS NEWS 2016


ŞİRKETLERDEN HABERLER<br />

EMSAN BU YILIN MUTFAK<br />

MODASINI AÇIKLADI!<br />

KATMERCİLER’DEN<br />

%27 KAR, %19 GELİR ARTIŞI!<br />

6<br />

40 yılı aşkın süredir mutfakların sevilen markası<br />

Emsan, mutfak modasındaki trendleri açıkladı.<br />

Emsan Genel Müdürü Uğur Kaymak; son yıllarda<br />

sadeliğin her alanda öne çıkması mutfak modasını da<br />

etkilediğini, artık mutfaklarda pastel ve soft renkler<br />

tercih edildiğini söylüyor ve ekliyor: “Bunun yanı sıra<br />

geçmişe de dönüş var. Retro modasının mobilyalara<br />

hakim olması ardından, mutfak araç ve gereçlerinde<br />

de 60’lı yılların esintileri görülüyor. Babaannelerimizin<br />

kullanmaya kıyamadığı çeyizlerinin en nadide<br />

parçalarını andıran çatal-kaşık-bıçak takımları ve<br />

kendinden desenli yemek takımları sofraları süslüyor.”<br />

Nostaljik modeller ve pastel tonlar, kahve<br />

fincanlarında yerini cıvıl cıvıl renklere bırakıyor.<br />

Özellikle rengarenk saplı kahve fincanları bu yıl sık sık<br />

mutfaklarda karşımıza çıkıyor. Kültürümüzde kahvenin<br />

keyif alınarak tüketilen bir içecek olması, ikram<br />

sırasındaki sunumun da özenli olma isteğini ortaya<br />

çıkarıyor. Bu sebeple fincan şıklığı ve yanlarında<br />

sunulan ufak su bardakları kahve keyfinin olmazsa<br />

olmazlarından.<br />

Tencerelerde ise çelik tabanlı, parlak ve renkli saplı,<br />

cam kapaklı modeller ön planda. Yemek yaparken<br />

yemeğin durumunu takip etmek için cam kapaklar<br />

tercih sebebi oluyor. Silikon kaplı sapları ise aşırı<br />

ısınmaya karşı temas esnasında cildi koruyor. Ayrıca<br />

son dönemlerin vazgeçilmezi yanmaz yapışmaz<br />

granit tavalar da kullanım kolaylığı ve pişirme kalitesi<br />

açısından mutfaklarda önemli bir yer tutuyor.<br />

Kadınlar artık kahvaltı takımlarını seçerken renklere<br />

ve desenlere büyük önem veriyor. Bu yıl özellikle<br />

seyahat temalı kahvaltı takımları büyük ilgi görüyor.<br />

Kahvaltının mutlulukla bir ilgisinin olduğunu<br />

düşünenler soflarında huzurlu ve keyifli güne<br />

başlamak için enerjik ve eğlenceği çağırıştıran kahvaltı<br />

takımlarıyla sofralarını şenlendiriyor.<br />

Türkiye araç üstü ekipman sektörünün lideri, en<br />

büyük ihracatçısı ve borsadaki tek temsilcisi olan<br />

Katmerciler Araç Üstü Ekipman (KATMR), 2016 yılı ilk<br />

çeyrek konsolide mali sonuçlarını açıkladı. İlk üç ayda<br />

net dönem kârını bir önceki yılın aynı dönemine göre<br />

yüzde 27 artıran şirketin gelir arışı ise yüzde 19 oldu.<br />

Geçen yılın ilk üç aylık döneminde 2 milyon lira net<br />

kâr elde eden şirketin kârı bu yılın aynı döneminde<br />

2 milyon 552 bin liraya yükseldi. Şirketin aynı<br />

dönemdeki konsolide gelirleri de 34 milyon 887 bin<br />

liradan 41 milyon 622 bin liraya çıktı.<br />

Katmerciler’in FAVÖK’ü 6 milyon 272 bin lira<br />

gerçekleşirken FAVÖK marjı da yüzde 15 oldu. Şirketin<br />

brüt kâr marjı ise yüzde 30 olup, geçen yılın aynı<br />

döneminde yüzde 29 düzeyindeydi. İlk çeyrekte<br />

şirketin aktif büyüklüğü 214 milyon lira olurken,<br />

özkaynakları 65 milyon lira olarak gerçekleşti. İhracat<br />

odaklı şirketin yılın ilk çeyreğindeki ihracat gelirleri ise<br />

7 milyon 870 bin dolar oldu.<br />

Katmerciler gibi şirketlerin mali sonuçlarında yılın<br />

bütününün göz önünde bulundurulması gerektiğine<br />

dikkat çeken Katmerciler İcra Kurulu Başkan Vekili<br />

Furkan Katmerci, ilk çeyrek sonuçlarının büyük ölçüde<br />

öngörülerine uygun gerçekleştiğini belirtti. Küresel<br />

krizin etkilerinin devam ettiği uluslararası pazarlardaki<br />

daralmanın etkisiyle bazı kalemlerde gözlenen düşük<br />

performansa rağmen, gelir ve kârlılıkta elde edilen<br />

artışların son derece önemli olduğunu vurgulayan<br />

Katmerci, önümüzdeki dönem hedeflerine yönelik<br />

şunları söyledi: “Daha önce de açıkladığımız üzere,<br />

öncelikli hedefimiz, araç üstü ekipman sektöründeki<br />

güçlü konumumuzu devam ettirirken, yeni bir kulvar<br />

olacak savunma sanayinde yerimizi almak. Bu<br />

yöndeki çalışmalarımızda önemli gelişmeler kat etmiş<br />

durumdayız. Zırhlı personel taşıyıcı araçlar öncelikli<br />

olmak üzere, savunma sanayi ve yan sanayisi için araç<br />

üretmek üzere yapımını planladığımız Ankara Başkent<br />

Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikamızın inşaatı<br />

tamamlanmak üzere.<br />

BUSINESS NEWS 2016


ŞİRKETLERDEN HABERLER<br />

KOÇ HOLDİNG’TEN<br />

14.1 MİLYAR TL<br />

KONSOLİDE CİRO!<br />

NISSAN PULSAR<br />

TÜRKİYE’DE!<br />

Koç Holding, 2016 yılının ilk çeyreğinde konsolide<br />

bazda toplam 14.1 milyar TL gelir elde ederken,<br />

515 milyon TL ana ortaklık payı net dönem kârı<br />

gerçekleştirdi.<br />

Koç Holding’in ilk çeyrek finansal sonuçlarını<br />

değerlendiren Koç Holding CEO’su Levent Çakıroğlu,<br />

“Topluluk Şirketlerimiz yılın ilk çeyreğinde<br />

gösterdikleri performans ile sektörlerinin itici gücü<br />

olmayı sürdürdüler. Gururla ifade etmek isterim ki,<br />

son dört yılda gerçekleştirdiğimiz yaklaşık 26 milyar<br />

TL yatırım ile ülkemiz ekonomisinde büyümenin yapı<br />

taşlarından biri olduk. Bu yatırımlarımızın olumlu<br />

sonuçlarının gerek operasyonel gerekse finansal<br />

sonuçlarımıza yansıdığını memnuniyetle görüyoruz.<br />

2016 yılında da yatırımlarımıza planladığımız<br />

şekilde devam ediyoruz. Yılın ilk çeyreğinde1.4<br />

milyar TLyatırım yaptık. Yatırım ve ihracat odaklı<br />

stratejimiz ile büyümede sürdürülebilirliğe<br />

odaklandık. Önümüzdeki dönemde de küresel büyüme<br />

vizyonumuz doğrultusunda var gücümüzle çalışmaya<br />

devam edeceğiz” dedi.<br />

Faaliyet gösterdikleri sektörlerin dinamiklerini<br />

yakından takip ettiklerine dikkat çeken Levent<br />

Çakıroğlu, rafinaj sektöründe 2016 yılının zorlu<br />

başladığını aktarırken, şöyle devam etti: “Global<br />

ürün stoklarının artması ve ılıman kış koşullarının<br />

talebi etkilemesi ile Akdeniz piyasasında ürün – fiyat<br />

rasyoları zayıfladı. Dolayısıyla da gerek Akdeniz<br />

rafineri marjı, gerekse Tüpraş net rafineri marjı geçen<br />

yıla göre geriledi. Tüpraş’ın geçtiğimiz yıl tamamlanan<br />

Fuel-Oil Dönüşüm Projesi’nin de katkısıyla ilk üç aylık<br />

dönemde kapasite kullanım oranı planlı ve plansız<br />

bakım duruşlarına karşın yüzde 99,7 seviyesinde<br />

gerçekleşti. Tüpraş’taki yüksek üretim kapasitesi<br />

sayesinde; bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde<br />

6,6 artış gösteren benzin tüketiminde ülkemizin<br />

talebinin tümünü; yüzde 7,8 artış gösteren motorin<br />

talebinin ise yüzde 47’sini karşıladık.”<br />

Nissan’ın inovasyon ve teknolojiye olan tutkusu son<br />

yıllarda aile otomobili kavramına köklü değişiklikler<br />

getirdi. SUV sınıfının lider modellerinde bulunan<br />

Nissan tasarımı ve ürün yaklaşımı şimdi de kendini 5<br />

kapılı bir aile otomobili olan Pulsar’da gösteriyor.<br />

Cesur ve dinamik tasarımı, cömert bir yaşam alanıyla<br />

birleştiren Pulsar, kompakt sınıfa Nissan’ın artılarını<br />

ve çekici görünümünü sunuyor. Pulsar, aynı zamanda<br />

Nissan’ın akıllı tasarımlarını ve teknolojik yeniliklerini<br />

daha geniş kullanıcı kitlesine yaymayı amaçlıyor.<br />

Pulsar, Nissan Connect multimedya sistemi ile Nissan<br />

sürücülerinin ve kullanıcılarının yolculuklarını<br />

daha keyifli hale getiriyor. Bu sistem, 7”’lik yansıma<br />

yapmayan yüksek çözünürlüklü dokunmatik ekranı,<br />

navigasyonu ve geri görüş kamerasını birarada<br />

sunarak sürüş deneyimini zenginleştiriyor. Nissan<br />

Türkiye Genel Müdürü Sinan Özkök, Pulsar modelinin<br />

kendilerine yeni bir güç kattığını söylerken, SUV<br />

modelleri ile yakaladıkları başarıyı C-HB segmentine<br />

de taşımak istediklerini belirtti.<br />

C-HB segmentinin devamlı büyüyen bir pazar<br />

olduğunu ifade eden Özkök, “Mart ayındaki Navara<br />

lansmanından sonra Pulsar ile birlikte pazara<br />

2 ay içinde yeni bir ürün sunmanın heyecanını<br />

yaşıyoruz. Kararlı büyüme stratejimiz çerçevesinde<br />

Pulsar’ın satışlarımıza yeni bir ivme kazandıracağını<br />

düşünüyoruz. Nissan Pulsar; dinamik tasarımı, cömert<br />

iç hacmi, turbo motorları ve 59 bin 900 TL’den<br />

başlayan lansman fiyatlarıyla bu pazarda rakiplerine<br />

karşı önemli bir avantaj sağlayacak” dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016 7


GÜNCEL<br />

AMBALAJSIZ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİNE<br />

İTİMAT ETMEYİN!<br />

8<br />

Ambalajlı süt ve süt ürünleri tüketiminin sağlığın<br />

korunması bakımından önemine ilişkin açıklamalarda<br />

bulunan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri<br />

Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, ASÜD olarak süt<br />

ve süt ürünlerinde “Güvenilir Gıda” şartlarını sağlamak<br />

misyonu doğrultusunda çalışmalarına devam ettiklerini<br />

söyledi.<br />

Süt ve süt ürünlerinde güvenli tüketimin en önemli<br />

şartının, hijyenik koşullarda üretilen süt ve süt<br />

ürünlerinin Türk Gıda Kodeksi’nin belirlediği normlar<br />

çerçevesinde ambalajlanarak tüketiciye sunulması<br />

olduğunu vurgulayan Çallı, hiçbir denetime tabi<br />

olmayan, ambalajsız olarak satışa sunulan süt<br />

ve süt ürünlerinin toplum sağlığı için büyük risk<br />

oluşturduğunu kaydetti.<br />

Süt ve süt ürünlerinin ambalajlanmasında asıl etkenin;<br />

ürünü kontrol altında tutmak, dış kaynaklı kirlenme<br />

ve tehlikelere karşı gıdayı korumak, taşınmasını<br />

kolaylaştırmak, ürün hakkında bilgi vermek ve<br />

tüketiciyi bilgilendirmek olduğunu ifade eden ASÜD<br />

Başkanı Harun Çallı, açıklamasını şöyle sürdürdü:<br />

“Ambalajın üzerinde, gıda içeriğinin tanımlaması ve<br />

açıklaması bulunur. Ayrıca ambalaj paket bilgilerinden<br />

ürünün karşılaştırılabilmesi hususunda görsel bir<br />

kanıt sağlar. Ambalaj malzemesi, gıdanın kendisini<br />

korumanın yanı sıra dağıtım ve depolama esnasında<br />

meydana gelebilecek hasar ve kirlenmelere karşı<br />

gıdayı korumak zorundadır. Gıdaya temas eden<br />

ambalaj materyallerine izin verilmeden önce kapsamlı<br />

testler yapılmaktadır. Ayrıca ambalaj, süt ürünlerini<br />

mikrobiyolojik anlamda fiziksel tehlikelerden ve<br />

dış etkenlerden koruduğu için çok önemlidir. Açıkta<br />

tutulan ve satışa sunulan süt ve süt ürünleri çok çabuk<br />

bozulduğundan, ambalajlama ile ürünün hava ile<br />

temas etmesi engellenmektedir. Türk Gıda Kodeksi,<br />

gıda ürünlerinin nasıl paketlenip ambalajlanacağını<br />

ayrıntılı olarak belirlemiştir. Gıda Tarım ve Hayvancılık<br />

Bakanlığınca onaylı tüm işletmelerin ürettiği süt ve<br />

süt ürünleri hijyen kurallarına uygun olmak zorunda ve<br />

denetlenmektedir."<br />

BUSINESS NEWS 2016


GÜNCEL<br />

KAPASİTE ARTIRIMI SEKTÖRÜ<br />

ÇIKMAZA SOKAR!<br />

Dünya çelik fiyatlarındaki düşüş, sektöre yönelik<br />

haksız damping iddiaları, en önemli ihracat pazarları<br />

arasında yer alan MENA Bölgesi’nde istikrarın bir türlü<br />

sağlanamaması ve Çin gibi ülkelerin Dünya Ticaret<br />

Örgütü kurallarını hiçe sayan agresif ihracat politikası gibi<br />

birçok zorluk Türk çelik sektörünün üretim ve ihracatını<br />

olumsuz etkiliyor. Bu olumsuz süreci atlatmak için<br />

üretimde kısmaya giden sektör, genel kapasite kullanım<br />

oranını yüzde 62 seviyesine kadar düşürdü. Bu oran ark<br />

ocaklı tesislerde ise yüzde 52’ye kadar geriledi.<br />

Zaman zaman Türk çelik sektörünün kapasite artırdığı<br />

gibi gerçeği yansıtmayan açıklamalarla karşı karşıya<br />

kaldıklarını belirten Çelik İhracatçıları Birliği Yönetim<br />

Kurulu Başkanı Namık Ekinci, “Son iki yıldır üretim<br />

ve ihracatımız üzerinde büyük bir baskı var. Gerek<br />

yurtdışından gerek yurtiçinden kaynaklanan birçok<br />

sorunla mücadele ediyoruz. Sektör olarak bu etkileri<br />

en aza indirmek amacıyla üretim kapasitemizi dahi<br />

düşürdük. Sektörümüz için mevcut ürün gamında<br />

kapasite artırmak gibi bir durum söz konusu olmamalı.<br />

Kapasite artırılması demek Türk çelik sektörü için zaten<br />

zorlu olan ihracat koşullarını daha da güçleştirmek<br />

demektir. Bunun yerine var olan kapasiteyi daha etkin ve<br />

verimli kullanacak şekilde katma değerli ürün üretimine<br />

yönlendirmeliyiz” dedi.<br />

Bu olumsuzları aşmak için sektördeki üretici ve<br />

ihracatçı firmaların büyük bir hassasiyet gösterdiğini<br />

vurgulayan Namık Ekinci, “Ancak katma değeri yüksek<br />

ürün üretimi ile köklü ve sürdürülebilir bir çözüme<br />

adım atmaya başlamış oluruz. Bu bağlamda üretim<br />

proseslerimizde de değişiklik yapılması gerekmektedir.<br />

Üretim proseslerinde yapılacak değişiklik ile üretim<br />

maliyetlerimiz düşürme ve katma değerli ürün üretme<br />

imkanına sahip olacağız. Böylece rekabetçi fiyatlarımız<br />

ile ihracatımız miktar bazında artacak ayrıca ithal ikamesi<br />

yaratılarak ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz gibi aynı<br />

ürünleri ihraç etme olanağımız da olacak. 20,6 milyon<br />

ton ithalatımız minimum seviyeye inmesiyle miktar<br />

bazında da ihracatımız artacak, tesislerimiz tam kapasite<br />

ile çalışma imkanına kavuşacak, ihraç birim fiyatlarımıza<br />

yansıyacak değer artışı ile daha çok döviz gelirimiz<br />

olacak” diyerek açıklamalarına devam etti.<br />

Çin’in yarattığı aşırı kapasite fazlası nedeniyle Türk çelik<br />

endüstrisinin de tehdit altında olduğunu belirten Çelik<br />

İhracatçıları Birliği Başkanı Namık Ekinci sözlerine şu<br />

şekilde tamamladı: “Çin serbest piyasa ekonomisine göre<br />

hareket etmiyor ve köklü bir şekilde kapasite düşürmeye<br />

gitmesi için uluslararası alandaki baskının artırılması<br />

gerekiyor. Türk çelik sektörü temsilcileri olarak bu<br />

durumun yarattığı olumsuzluğun giderilmesi için dünya<br />

çapında yapılan tüm çalışmaları destekliyoruz. Türkiye’de<br />

de Çin tehdidine karşı gerekli önlemlerin alınması için<br />

çalışmalar yürütüyoruz. Çin her ne pahasına olursa olsun<br />

üretmek ve tüketemediğini de ihraç etmek zorunda.<br />

Bu nedenle ürettiğini elinden çıkarmak için ihracatında<br />

herhangi bir kural gözetmiyor. Eğer bu duruma dur<br />

diyemezsek sadece Türk çelik üreticisi için değil çelik<br />

sanayisi olan ve ihracat yapan tüm ülkeler için tehdit<br />

oluşturmaya devam edecektir.”<br />

BUSINESS NEWS 2016 9


GÜNCEL<br />

TÜRKİYE İLE İRLANDA ARASINDAKİ<br />

TİCARET GÜÇLENİYOR!<br />

10<br />

İrlandalı şirketlerin dünya pazarlarındaki gelişme ve<br />

büyümelerine yönelik çalışmalar yürütmekte olan<br />

Enterprise Ireland ile DEİK (Dış Ekonomik İlişkiler<br />

Kurulu) arasında mutabakat anlaşması imzalandı.<br />

Söz konusu anlaşmayla, Türkiye ve İrlanda arasındaki<br />

ticari ilişkilerin geliştirilmesi ve ticaret hacminin<br />

yükseltilmesi hedefleniyor.<br />

İrlandalı Bakan Joe McHugh T.D. anlaşmanın imza<br />

töreninde şunları söyledi: “İrlanda ve Türkiye,<br />

köklü ticari ilişkilere sahip iki ülke. Bugün itibariyle<br />

ülkelerimiz arasındaki karşılıklı ticaret hacmi yaklaşık<br />

olarak 1,6 milyar Euro seviyesinde. Türkiye’de faaliyet<br />

gösteren ve istihdam yaratan pek çok İrlandalı firma<br />

olmasından dolayı mutluluk duyuyoruz. Enterprise<br />

Ireland ile DEİK arasında imzalanan mutabakat<br />

anlaşmasını ticari işbirliğimizin çok önemli bir aşaması<br />

olarak değerlendiriyor ve gelecek yıllarda her iki<br />

ülke için de son derece olumlu getirileri olacağına<br />

inanıyorum.”<br />

DEİK Yönetim Kurulu Üyesi Rona Yırcalı şu noktaların<br />

altını çizdi: “Her ne kadar Türkiye ve İrlanda coğrafi<br />

olarak birbirinden uzak olsa da, iki ülke her zaman<br />

yakın temas içerisinde oldu. Karşılıklı ilişkilerimiz<br />

1990’lı yıllarda ivme kazandı ve insanlarımızın refahı<br />

için yatırım ilişkilerini, sermaye akımını, turizmi, hizmet<br />

ve know-how paylaşımını artırmalıyız. Pek çok sektör,<br />

daha çeşitli ve sürdürülebilir ekonomik ilişkiler için<br />

büyük bir potansiyel barındırıyor. Türkiye’deki özel<br />

sektör, Türkiye ile İrlanda arasındaki ekonomik ilişkileri<br />

en iyi biçimde oluşturmak anlamında son derece<br />

istekli. DEİK çatısı altındaki Türkiye-İrlanda İş Konseyi<br />

de 1994 yılından beri bu amaçla çalışıyor. DEİK ile<br />

Enterprise Ireland arasındaki mutabakat anlaşması,<br />

iş insanlarımızın doğrudan iş ilişkileri oluşturmasına<br />

destek temin edecek, ülkelerimiz arasındaki işbirliğinin<br />

ve uluslarımız arasındaki dostluğun güçlenmesine<br />

katkıda bulunacaktır.”<br />

DEİK Türkiye-İrlanda İş Konseyi Başkanı M. Hakan<br />

Karaalioğlu şunları ifade etti: “DEİK ve uzun süredir<br />

işbirliği içerisinde bulunduğumuz Enterprise Ireland<br />

arasında imzalanan mutabakat anlaşması önemli<br />

bir adım. Bu anlaşmanın, ekonomik anlamda güçlü<br />

ilişkiler kurulmasının ötesinde, kültürel bağların<br />

kuvvetlenmesini de sağlayacağına inanıyorum. Her<br />

iki ülke ortak hatıralara sahip ve her iki kültür de<br />

halihazırda çeşitli yönlerden birbirine bağlanmış<br />

durumda. Tek yapmamız gereken iki ülkeden insanları<br />

daha sık bir araya getirmek ve birbirlerini tanımalarını<br />

sağlamak. Böylece ekonomilerimizin gelişmesine<br />

katkıda bulunabiliriz.”<br />

Enterprise Ireland Türkiye Direktörü Jonathan Ryan<br />

şunları söyledi: “Enterprise Ireland olarak İrlanda ve<br />

Türkiye’deki şirketler arasında zaten mevcut bulunan<br />

bağları ve dostluğu geliştirmek için çaba harcıyoruz.<br />

2014 yılında Türkiye ofisimizin açılmasının ardından<br />

çalışmalarımız daha da yoğunlaştı. İrlanda teknoloji<br />

sektörünün gücünü yansıtacak şekilde, geçtiğimiz iki yıl<br />

içerisinde ticari hizmetlerdeki güçlü büyümeyle birlikte<br />

ticaret hacminin %32 oranında artması cesaret verici.<br />

Aynı şekilde Türkiye’den ihraç edilen mallar anlamında<br />

da güçlü bir performans söz konusu ve bu alandaki<br />

gelişmeler, Türkiye’nin mükemmel üretim altyapısı<br />

üzerinde yükseliyor. Bugün imzaladığımız mutabakat<br />

anlaşması için DEİK’e teşekkür ediyorum"dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016


GÜNCEL<br />

KOBİ’LER İNOVASYONA<br />

YATIRIM YAPMALI!<br />

Genç Yönetici ve İş Adamları Derneği’nin (GYİAD),<br />

İstanbul Üniversitesi işbirliği ile düzenlediği teknoloji,<br />

inovasyon ve KOBİ girişimciliği konulu konferansta<br />

konuşan Yönetim Kurulu Başkanı Serkan Sevim,<br />

sektörler üstü bir dernek olarak genel ekonominin<br />

gelişimi için sorumluluk aldıklarını söyledi.<br />

“Türkiye’deki KOBİ’ler inovasyon ve teknolojiye<br />

uzaklar. Bu konuda orta gelir tuzağında olduklarını<br />

gözlemliyoruz” diye konuşan Sevim, “Matbaanın<br />

icadı zenginliklerin el değiştirmesine neden oldu.<br />

Buhar makinesinin icat edilmesi endüstri devrimini<br />

beraberinde getirerek bambaşka bir dünyanın<br />

kapılarını açtı. Bu doğrultuda baktığımızda, günümüzde<br />

farkında olmamız gereken nokta, dijitalleşmenin<br />

sadece gençlerin kurduğu teknoloji şirketlerinde<br />

değil, bütün dünyada bambaşka bir dönem başlatmış<br />

olduğudur. GYİAD olarak tüm çalışmaların son<br />

derece hızlı bir şekilde gerçekleşmesi gerektiğini<br />

düşünüyoruz. Devletin konuya ilişkin hibe ve<br />

desteklerini de çok değerli buluyoruz” dedi.<br />

Araştırmalara göre büyük şirketlerin yüzde 53’ünün<br />

inovasyon yaptığına dikkat çeken Serkan Sevim, “Orta<br />

ölçeklilerde yüzde 28 olan bu oran, küçük ölçekli<br />

şirketlerde 13’e düşüyor. Büyük ölçekli şirketlerde<br />

inovasyon yapan yüzde 53’lük kesimin sadece yüzde<br />

5’i üniversitelerle işbirliği içinde. Dolayısıyla, akademik<br />

dünya ile iş dünyasının birbirinden neredeyse<br />

tamamen ayrıldığını ve hatta koptuğunu söyleyebiliriz.<br />

Bizim Türkiye olarak önümüzdeki fırsatları gerçekten<br />

değerlendirebilmemiz için, her şeyi kenara bırakıp<br />

işbirliği yapmamız gerekiyor. İş dünyası, üniversiteler ve<br />

devlet ayrı ayrı çalışmalar yürüttüğü sürece ne yazık ki<br />

ileri gitme şansımız yok. Bu nedenle, Türkiye’nin genç iş<br />

insanları olarak, ülkemizdeki tüm kurumların Toplumsal<br />

Uzlaşı Hareketi çerçevesinde hareket etmesi gerektiğine<br />

inanıyoruz. Bu, ülkemizin süregelen büyümesini<br />

hızlandırarak daha da ileriye taşıyacaktır” dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016 11


GÜNCEL<br />

İHRACAT YAPAN HER SEKTÖRDE<br />

PLASTİK PAYI!<br />

“Kamuoyumuz, hatta ekonomi çevrelerimiz tarafından<br />

pek bilinmese de plastik bütün sektörlere mamul<br />

ve yarı mamul ürün veriyor. En fazla ihracat yapan<br />

sektörlere baktığımızda, ihracat yapan hemen her<br />

sektörde payımız var. İhracatta sektörel birinciliği<br />

alan otomotiv ve ikinci sırayı alan hazır giyim ve<br />

konfeksiyon sektörlerinin ana tedarikçilerinden biriyiz.<br />

Plastiğin ağırlığı arttıkça, bütün sektörlerimizin rekabet<br />

gücü de artacak. Bu amaçla çalışıyoruz” dedi.<br />

En ağır rekabet koşulları altında dahi ihracatlarını<br />

gerçekleştirerek listeye giren ihracatçı sektörlerle,<br />

firmalarla gurur duyduklarını aktaran Reha Gür,<br />

ihracatta daha fazla katma değerli ürün ve yeni<br />

pazarlar bulmak için hamlelerin artırılması gerektiğine<br />

dikkat çekti. 2015 yılının ihracat açısından küresel mali<br />

dalgalanmalardan etkilendiğini belirten Reha Gür, şu<br />

değerlendirmelerde bulundu: “Jeopolitik riskler ve<br />

krizler yanında, ana ihracat pazarımız olan Avrupa’daki<br />

ekonomik sorunlara rağmen mevcut seviyemizi<br />

koruduk. Buna bir de döviz kurundaki dalgalanmalar<br />

ve parite etkisini eklersek, firmalarımızın büyük bir<br />

başarı gösterdiğini söyleyebiliriz. Biliyoruz ki 2015<br />

bitti. Şimdi geleceğe bakmamız gerekiyor. Plastik,<br />

ihracatta göreli olarak en ağır rekabeti yaşayan<br />

sektörlerden biri. Çok küçük kar marjlarıyla rekabet<br />

ediliyor. Bunu aşmanın yolu da yüksek katma değerli<br />

ürünlere geçmek. Bu hem ihracat ve şirketlerimizin<br />

karlılığı-büyümesi için gerekli,hem de mamul, yarı<br />

mamul verdiğimiz diğer sektörlere rekabet avantajı,<br />

dolayısıyla ihracatlarına katkı için gerekli” dedi.<br />

12<br />

Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin her yıl açıkladığı, “TİM<br />

1000 İhracatçı Listesi”ne plastik sektöründen 58 firma<br />

girdi. Plastik Sanayicileri Derneği’nden (PAGDER)<br />

yapılan açıklamaya göre 58 firma, 2015 yılında bir<br />

önceki yıla göre ihracat seviyesini korudu.<br />

TİM listesine, plastik sektörünün de dahil olduğu<br />

kimyevi maddeler ve mamulleri sektöründen 105 firma<br />

girdi. Kimyevi maddeler ve mamulleri sektörü, yüzde<br />

11,3 pay ve 9 milyar 329 milyon dolar ile Türkiye’nin<br />

en fazla ihracat yapan üçüncü sektörü oldu.<br />

PAGDER Yönetim Kurulu Başkanı Reha Gür, TİM<br />

verilerine yönelik yaptığı değerlendirmede,<br />

Plastik sektörüne yönelik her stratejik adımın diğer<br />

sektörlere de; altyapı, inşaat, gıda koruma, çevre<br />

yönünden refah ve yaşam kalitesine de katkı anlamına<br />

geldiğini vurgulayan Reha Gür,“Ne yazık ki, hala<br />

plastik sektörüne bu bakış açısıyla yaklaşmayanlar<br />

var. Sektörümüzün bir an önce kısa vadede; ülkemizde<br />

üretilemediği için zorunlu olarak ithal ettiğimiz<br />

hammadde, finansmana erişim kanalından ve yeni<br />

pazarlar bulmak, mevcut pazarlarda etkinliğini artırmak<br />

için ihracat kanalından desteklenmesi gerekiyor. Sektör<br />

stratejilerimiz olan Ar-Ge, yerli hammadde üretimi<br />

ve plastik sektörünü tanıtmaya yönelik çabalarımızı<br />

sürdürüyoruz. PAGDER olarak, ağırlıklı gündemimiz,<br />

yüksek katma değerli ürünlere geçiş ve ihracatta yeni<br />

pazarlar bulmaya yönelik girişimler.. İhracat geçmişte<br />

de ana gündemimizdi, şimdi de ana gündemimiz” dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016


MAKALE<br />

PETROL FİYATLARININ YÜKSELİŞİ<br />

ARZ TALEP DENGESİNİN<br />

HABERCİSİ Mİ?<br />

Destek Menkul Değerler Araştırma Müdürü Murat Tufan<br />

Petrol fiyatları 17 Nisan’da Doha’da<br />

yapılan arz dondurma görüşmelerinden<br />

bu yana yaklaşık % 10 yükseldi. Petrol<br />

fiyatlarının yükselişinin nedeni arz ve talep dengesinin<br />

sağlandığına yönelik sinyallerden mi yoksa hedge<br />

fonlarının sürdürülemeyen fiyatlardan başlayan kar<br />

alımları mı?<br />

Petrol fiyatları 25 Dolar seviyelerine gerilemesi<br />

sonrası “tehlikeli” olarak adlandırabileceğimiz<br />

sert yükselişler yaşıyor. Arz ve talep görüntüsüne<br />

baktığımızda bir miktar arz fazlalığının azaldığını<br />

görsek de yükselişlerin kalıcı olması için önemli bir<br />

sebep bulunmuyor. Petrol fiyatlarının yaklaşık iki yılda<br />

yaklaşık % 75 değer kaybetmesinde arz fazlalığı etkili<br />

olmuştu. Düşük petrol fiyatlarını dayanamayan bazı<br />

ülkelerin üretimleri gerilemeye başladı. Bu ülkelerin<br />

başında Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Meksika<br />

geliyor. ABD’de petrol üretimi 2015 yılının Temmuz<br />

ayında günlük 9.604 milyon varile ulaşsa da kapanan<br />

sondaj kule sayılarının etkisiyle günlük 8.938 milyon<br />

varile kadar geriledi. Başka bir ifadeyle ABD’de petrol<br />

üretimi günlük 666 milyon varil azalış gösterdi. Öte<br />

yandan Meksika ve Kanada’da benzer görüntünün<br />

hakim olduğunu söyleyebiliriz. OPEC dışı ülkelerinin<br />

petrol üretimlerinin bir miktar azalması sonrası arz<br />

fazlası günlük yaklaşık 1 milyon varile kadar gerilemiş<br />

olsa da önümüzdeki süreçte arz fazlalığın yeniden<br />

yükselebileceğine yönelik gelişmeler yaşanıyor.<br />

hatta Rusya petrol üretimlerini yükseltmeye devam<br />

edebilecektir. Özellikle Suudi Arabistan prensinin<br />

istedikleri taktirde petrol üretimini 1 – 2 milyon varil<br />

yükseltebileceklerini ifade etmesi Arabistan’ın Pazar<br />

payı stratejisini korumak istediğini gösteriyor. Öte<br />

yandan İran’ın petrol üretimi yükselmeye devam<br />

ediyor ve muhtemelen yılsonuna kadar yaptırımlar<br />

öncesi seviye olan günlük 4 milyon varile ulaşacak.<br />

Genellikle piyasalar Arabistan ve İran’ın üretimini<br />

yükselteceği beklentisine sahip olsa da Irak faktörünü<br />

de unutmamak gerekiyor. 2015 yılında üretimini<br />

en çok arttıran Irak, 2016 yılının Nisan ayında rekor<br />

petrol ihracatı gerçekleştirdi. Bu yüzden bu ülkenin<br />

üretimi de etkili olacak. OPEC dışı ülkelerin petrol<br />

üretimlerinde yaşanan gerileme muhtemelen OPEC<br />

ülkeleri tarafından dengelenecek ancak yine de<br />

arz fazlası bir miktar düşecek. Piyasa bu beklentiyi<br />

önceden fiyatlayamaya çalışsa da petrol fiyatlarının<br />

denge noktasını bulması kolay olmayacaktır. Petrol<br />

stokların artış hızı geçtiğimiz seneye göre yavaşlasa<br />

da hala daha rekor seviyede kalmaya devam ettiğini<br />

görüyoruz. Öte yandan talep tarafına baktığımızda<br />

2016 yılının başından bu yana artış gözlemleniyor.<br />

Başta Hindistan olmak üzere gelişmekte olan ülkelerin<br />

taleplerinde yükseliş dikkat çekiyor. Bu yüzden<br />

henüz petrol fiyatlarının 70 -80 Dolara yükselmesini<br />

beklemek erken olabilir. Yükselişler bir miktar stratejik<br />

ve doların değer kaybetmesi nedeniyle olduğunu ve<br />

uygun yerlerde yeniden geri çekilmeler yaşanabilir.<br />

Doha’da yapılan arz görüşmelerinden bir sonuç<br />

çıkmaması sonrası Suudi Arabistan, Irak, İran ve<br />

BUSINESS NEWS 2016 13


BUSINESS EKONOMİ<br />

AVRUPA’DA İŞLER DÜZELİYOR!<br />

Euro, petrol ve faiz destek oldu!<br />

Barometre anketinin sonuçlarını açıklayan Paris<br />

Bölgesi Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Jean Yves<br />

Durance'ın yaptığı sunumda şöyle denildi: "Ekonomi<br />

son aylarda eski yüksek seviyelerine doğru gelişiyor.<br />

Euro, petrol ve faiz üçlüsündeki düşük seviye olumlu<br />

etki yaptı. Ancak buna 'iyileşme' demek için için henüz<br />

erken. Ticari yatırımlar gelecek aylarda anahtar faktör<br />

olacak. Başkanlarımız, ABD ve gelişen ekonomilerdeki<br />

yavaşlamaya baktıkça, kendi şehirlerindeki büyümenin<br />

sağlamlığına güvendiklerini açık yüreklilikle dile<br />

getiriyorlar.”<br />

Başkanlar gelişen ekonomilerdeki yavaşlamanın bu yılı<br />

tehdit eden bir unsur olduğuna dikkati çekti. 2016'yı<br />

tehdit eden diğer gelişmeler ise terör ve İngiltere'nin<br />

AB'den çıkma ihtimali olarak sıralandı.<br />

‘Seçkinler Kulübü’ olarak da adlandırılan Avrupa<br />

Odalar Kulübü toplantısında konuşan İTO Başkanı<br />

İbrahim Çağlar, Türk ve Avrupa iş dünyalarını enerji<br />

tedariki, müteahhitlik, genel ticaret ve yüksek teknoloji<br />

yatırımlarında olağanüstü fırsatların beklediğini söyledi.<br />

İstanbul Ticaret Odası'nın ev sahipliğinde düzenlenen<br />

Avrupa Ticaret ve Sanayi Odaları Kulübü (Club of<br />

Chambers) bahar toplantısında Avrupa ekonomisinin altı<br />

ay sonrası için barometre anketinin sonuçları açıklandı.<br />

Kulübe üye 16 Oda başkanı, Türkiye'nin dış ticaretinin<br />

yüzde 40'ından fazlasını, ihracatının yüzde 50'sini<br />

yaptığı Avrupa’daki ekonomik aktiviteler için<br />

önümüzdeki altı ay 'iyimser' olduklarını belirtti.<br />

Aralarında Berlin, Londra, Paris, Madrid, Brüksel, Milano,<br />

Atina, Dublin, Lüksemburg, Barselona, Frankfurt gibi<br />

Avrupa’nın 16 önemli kentinin ticaret ve sanayi odası<br />

başkanlarının oluşturduğu kulübün İstanbul toplantısına<br />

İTO Başkanı İbrahim Çağlar başkanlık etti.<br />

Kamyona vize yok, işadamına var!<br />

Küresel dünyanın çok boyutlu, derin bir dönüşüm<br />

içinde olduğunu belirten Çağlar, "Dünyanın önünde<br />

şu iki seçenek var; barış ve huzura giden yolda mı<br />

yürüyeceğiz, yoksa korkulara ve önyargılara mı teslim<br />

olacağız” dedi.<br />

2008 sonrası ortaya çıkan küresel kriz şartlarının 'Ne<br />

kadar birlikteyseniz o kadar güçlüsünüz' gerçeğini acı<br />

bir reçete vererek öğrettiğini kaydeden Çağlar, şunları<br />

söyledi: "Güçlü AB fikrini, güçlü Türkiye gerçeğinden<br />

ayrı düşünemeyiz. Biz iş adamlarına çok büyük<br />

sorumluluklar düşüyor. Önümüzde bir vize meselesi<br />

var. Kamyona vize yok, dış ticarette mal ve hizmetlere<br />

de vize yok. Ama iş adamına gelince vize var. Bu tablo,<br />

Türkiye-AB arasındaki ekonomik ilişkilerin ayağındaki<br />

prangadır. Bu iş, iki tarafın da aleyhinedir. Bu noktada<br />

Odalar Kulübü'nün çok önemli bir rol oynayacağına<br />

inanıyorum. Ben burada ortaya koyulacak işbirliği ve<br />

kararlı tutumun siyasi ve bürokratik çarkların daha hızlı<br />

dönmesini sağlayacağını düşünüyorum."<br />

14<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS EKONOMİ<br />

TÜRKİYE’DE AİLE ŞİRKETLERİNİ VERASET<br />

YOLUYLA DEVRETMEK DAHA KARLI!<br />

Abdulkadir Kahraman, “Gelişmiş ekonomilerde<br />

varlıklar vergilendirilirken, geçerli olan vergi yükü,<br />

gelişmekte olan ekonomilere kıyasla çok daha yüksek.<br />

Ancak gelişmiş ekonomiler geniş kapsamlı ve cömert<br />

indirimler uygulayarak vergi yükünü azaltmakta ve<br />

böylece aile şirketlerini parasal açıdan korumaktadırlar.<br />

Bu durum gelişmiş ekonomilerin servet birikimini teşvik<br />

etme politikası ile de örtüşmekte.”<br />

Aile şirketinin veraset yoluyla intikalinden alınan<br />

verginin, hayattayken hibe yoluyla yapılan devirden<br />

alınan vergiden daha yüksek olduğu ülkeler arasında<br />

Belçika, Fransa ve ABD (bazı eyaletler) de var. Aradaki<br />

fark önemsiz denmeyecek kadar büyük 10 milyon TL<br />

değerindeki bir şirketten bahis ediyor isek, (Belçika –<br />

yaklaşık 300.000 TL Fransa yaklaşık 421.000 TL ABD<br />

(bazı eyaletler) – yaklaşık 615.000 TL). Çalışmaya<br />

dahil edilen ülkelerin çoğunda (30 ülke), indirim<br />

sonrası vergiler dikkate alındığında aile şirketindeki<br />

devrin vefat sonrasında veya emeklilikte yapılması<br />

arasında ya hiç fark yok ya da aradaki fark çok küçük<br />

(5.000 TL’den az).<br />

10 ülkede ise, aile şirketinin emeklilikte hibe yoluyla<br />

devrinden alınan vergi, veraset vergisinden daha<br />

yüksek. Bu ülkelerden, Japonya, Ürdün, Türkiye ve<br />

Avustralya’da, hayattayken yapılan hibelerden alınan<br />

vergi ciddi oranda daha yüksek (veraset vergisinden<br />

alınan 1 milyon TL’den daha fazla). Sonuç olarak, bu<br />

ülkelerde varlıkların mümkün olduğu kadar uzun bir<br />

süre bir evvelki kuşağın elinde kalması kaçınılmaz.<br />

KPMG’nin Avrupa Aile Şirketleri Derneği (EFB) ile<br />

birlikte hazırladığı Vergi Araştırması’nda Amerika,<br />

Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Türkiye dâhil belli başlı<br />

42 ülkede veraset ve emeklilik yoluyla devredilen aile<br />

şirketlerinden alınan vergiler incelendi. Rapora göre,<br />

Türkiye’de aile şirketlerini gelecek kuşağa veraset<br />

yoluyla devretmek daha mantıklı.<br />

KPMG Türkiye Vergi Bölüm Başkanı Abdulkadir<br />

Kahraman, “Dünyanın farklı bölgelerinde farklı<br />

uygulamalar söz konusu ve araştırmamızda bunların<br />

önemli olanlarını inceledik. Türkiye’de aile büyüklerinin<br />

vefat etmeden işlerini bir sonraki kuşağa devretmeleri<br />

hâlinde ödenecek vergi, vefat hâlinde ödenecek<br />

vergiden daha yüksek. Bu uygulama şu anlama<br />

geliyor; daha az vergi vermek ve kasadan çıkan parayı<br />

azaltmak istiyorsanız işinizi ölmeden önce bir sonraki<br />

nesle aktarmayın. 10 milyon TL değerinde bir şirketin<br />

devrinde Türkiye’de veraset durumunda yaklaşık<br />

815 bin TL vergi alınırken aynı şirket hibe yoluyla<br />

devredilirse vergi miktarı yaklaşık 2 milyon 670 bin TL<br />

oluyor.”<br />

Veraset yoluyla intikalde ve hibe yoluyla devirde farklı<br />

vergi yüklerinin söz konusu olması, nöbet değişiminin<br />

ne zaman yapılması gerektiği konusunda ailenin<br />

tutumunu ve şirket sahibinin kararlarını önemli ölçüde<br />

etkiliyor.<br />

Aile şirketinin şirket sahibi hayattayken değil de veraset<br />

yoluyla devredilmesi bazı durumlarda vergi açısından<br />

olumlu sonuçlar doğurmakla beraber, büyümesine<br />

katkıda bulundukları şirkette “sahip” konumunda<br />

olmamaları genç kuşakların hevesinin kırılmasına da<br />

neden olabilir. Mülkiyet bir önceki kuşakta, yönetim<br />

ise genç kuşakta olacak şekilde bir denge kurabilmek<br />

için, her iki tarafın da düşünceli davranması ve ortayı<br />

bulması gerekir.<br />

Öte yandan Hükümetler, aile şirketi sahiplerinin en<br />

önemli hedeflerinden birinin şirketi aile içinde tutmak<br />

ve bir sonraki kuşağa başarılı bir şekilde aktarmak<br />

olduğunu, ancak şirket sahiplerinin şirketlerinin<br />

geleceğiyle ilgili verecekleri kararlarda vergi yükünün<br />

de önemli bir rol oynayabileceğini hesaba katmalı.<br />

Politika yapıcılar, ekonomik faaliyetlerden vergi<br />

geliri elde etme ihtiyacını dengelemeye çalışırken bu<br />

hususları da dikkate almalı.<br />

BUSINESS NEWS 2016 15


BUSINESS EKONOMİ<br />

DOĞU VE GÜNEYDOĞU’DA İŞ YOK;<br />

İŞ ARAYAN ÇOK!<br />

Merkez Bankası raporları başta olmak üzere; birçok araştırma ve rapora referans olan Kariyer.net İstihdam Endeksi<br />

verilerinin Nisan 2016’ya ait rakamları açıklandı.<br />

16<br />

İstihdam Endeksi’nin Nisan 2016’ya ait verilerine göre<br />

Kariyer.net’te Nisan’da 16.292 yeni iş ilanı yayınlanırken<br />

bu sayı; 2015’in Nisan ayına göre %1 artış, bir önceki<br />

aya kıyasla %3 düşüş gösterdi.<br />

Yayınlanan 58.178 toplam iş ilanı sayısı; 2015’in<br />

Nisan ayına oranla %3; bir önceki aya göre %4 artış<br />

göstererek olumlu bir tablo çizdi. Kariyer.net Genel<br />

Müdürü Yusuf Azoz, “Verilerimize göre Nisan ayında<br />

yaklaşık 57 bin kişiye iş fırsatı doğdu. Toplam iş ilanı<br />

sayısı hem geçtiğimiz aya hem de geçtiğimiz yıla oranla<br />

artış gösterirken; bu olumlu tablo, lokomotif sektörlere<br />

de yansıdı” yorumunu yaptı.<br />

Son dönemde sıcak gelişmelerin yaşandığı Doğu ve<br />

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki illerde yayınlanan<br />

ilanlar; Türkiye genelindeki ilanların %3’ünü<br />

oluşturuyor. Tüm Türkiye genelinde başvurular 2014’te<br />

%25, 2015’te %9 artarken; bu bölgelerdeki adayların<br />

başvurularının 2014’te %98, 2015’te %35 arttığı<br />

gözlemleniyor. Diğer yandan son bir yılda yayınlanan<br />

ilan sayıları; istihdamın 2014 ve 2015’e göre durağan<br />

devam ettiğini gösteriyor. Bu bölgelerde öne çıkan<br />

sektörler içinde ilk sırada Tekstil (%17) geliyor.<br />

Ardından Sağlık, Yapı, Hizmet ve Gıda sektörleri<br />

sıralanıyor.<br />

Hizmet sektöründe rekor!<br />

Tekstil, 5.788 başvuru yapılan ilan sayısı ile Nisan<br />

ayında da liderliği elden bırakmadı. Tekstil sektörünü<br />

5.430 başvuru yapılan ilan sayısı ile Yapı takip etti.<br />

Tekstil ve Yapı sektörlerini sırasıyla Üretim (4.757),<br />

Hizmet (4.493), Sağlık (4.437), Bilişim (4.107), Otomotiv<br />

(4.025), Ticaret (3.381), Elektrik & Elektronik (2.699)<br />

ve Turizm (2.646) sektörleri takip etti. Sağlık sektörü<br />

başvuru yapılan ilan sayısında %13 oranında artış<br />

göstererek Nisan ayının en yüksek artış oranına<br />

sahip sektörü olurken; Hizmet sektörü 4.493 başvuru<br />

yapılan ilan sayısı ile en yüksek sayısına ulaşarak kendi<br />

rekorunu kırdı. Diğer yandan son bir yılda atağa geçerek<br />

sürekli yükseliş gösteren Otomotiv sektöründe artış<br />

%10 oldu.<br />

Kariyer.net İstihdam Endeksi verilerine göre Nisan<br />

ayında, İstanbul Avrupa yakasında 21.185, Anadolu<br />

yakasında 16.976 olmak üzere İstanbul genelinde<br />

toplam 38.161 ilan yayınlandı. Birinci sıradaki İstanbul’u<br />

sırasıyla Ankara (6.651), İzmir (4.477), Bursa (4.096)<br />

ve Kocaeli (3.417) illeri takip etti. Bursa, geçtiğimiz<br />

yılın aynı ayına göre %16’lık artışıyla dikkat çekti.<br />

Diğer yandan Nisan ayında, bir önceki aya göre artış<br />

gösteren iller arasında Tunceli (%28), Bayburt (%24),<br />

Artvin (%23), Ardahan (%22), Gümüşhane (%22), Rize<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS EKONOMİ<br />

(%21) ,Bitlis ve Bingöl (%20) öne çıktı. Bu illerde en<br />

çok aranan pozisyonlar ise sırasıyla Mühendis, Satış<br />

Temsilcisi, Çağrı Merkezi Elemanı, Avukat ve Satış<br />

Müdürü oldu.<br />

Satış temsilcisi zirveden inmiyor!<br />

Nisan ayında en çok ihtiyaç duyulan pozisyon 8.234<br />

ilan ile Satış Temsilcisi oldu. Bu pozisyonu sırasıyla<br />

Mühendis (5.789), Muhasebe Elemanı (2.770), Teknisyen<br />

(1.188), Satış Müdürü (1.088), Mağaza Müdürü (960),<br />

Tekniker (906), İnsan Kaynakları Uzmanı (764), Stajyer<br />

(667) ve Çağrı Merkezi Elemanı (574) ilanları takip etti.<br />

2015 yılının Nisan ayı ile kıyaslandığında en çok artış<br />

gösteren pozisyonun %17’lik artış oranıyla Muhasebe<br />

Elemanı pozisyonu olduğu görülürken; dönemsel olarak<br />

bahar aylarında işe alımların arttığı Stajyer pozisyonuna<br />

olan ihtiyaç da geçtiğimiz yıla oranla %11’lik bir artış<br />

gösterdi.<br />

BUSINESS NEWS 2016 17


BUSINESS EKONOMİ<br />

DOLAR ENDEKSİ VE DİĞER ÜRÜNLER<br />

ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ!<br />

Destek Menkul Değerler Genel Müdür Yardımcısı<br />

Ahmet Mergen<br />

18<br />

Bilindiği gibi geçtiğimiz yılın Aralık ayında yapılan FED<br />

faiz artışı sonrasında bu senenin başında tüm piyasaların<br />

FED’ den beklentisi 2016 senesinde de faiz artışlarına<br />

devam etmesi idi. Ocak ayının ilk yarısında kurumlardaki<br />

analistler tarafından hazırlanıp piyasalara gönderilen<br />

raporlar ve FED üyelerinin demeçleri 2016 devamlı<br />

olarak, üçer aylık sürelerde faiz artışlarına giderek seneyi<br />

4 faiz artışı ile noktalama yönünde gelişti.<br />

Yatırımcılar da bu doğrultuda dolara yüklenerek dolara<br />

büyük prim bindirdi. Ocak ayının ikinci yarısına girilirken<br />

FED başkanı Sn. Janet Yellen’ in piyasalara verdiği<br />

güvercin ötesi yumuşak tonda mesajı 27 Ocak’tan<br />

itibaren piyasalarda dolardan kaçışa ve o zamana kadar<br />

değer kaybına uğrayan diğer piyasalara doğru çılgın<br />

koşuların başlamasına sebep oldu.<br />

Ocak ayının ortalarında 20 Ocak’ta 99.80’de olan dolar<br />

endeksi 11 Şubat’ta 95.23’e çakılırken sonrasında<br />

gelişen çıkış hamlesi de 98.50’ye kadar zar zor tırmandı<br />

ve piyasaların dolardan kaçışının hızlanması ile bir anda<br />

aşağıya gitmeye başladı. Bu düşüş 3 Mayıs’a kadar sürdü<br />

ve 91.92’de son buldu.<br />

Doların değer kaybedeceğine inanan yatırımcıların euro’<br />

ya yönelmesi ile 21 Ocak’ ta 1.0777’ de olan eurusd (<br />

euro-dolar ) paritesi o tarihten itibaren bir daha arkasına<br />

bakmaksızın yükselerek 3 Mayıs’ ta 1.1614’ e yükseldi.<br />

Avrupa tarafında faizlerin eksiye geçmesi, aylık varlık<br />

alımlarının 60 milyar euro’ dan 80 milyar euro’ ya<br />

geçmesi, İngiltere’nin Avrupa’ dan ayrılma konusunda<br />

referanduma gitmesi gibi konulara rağmen euro’ nun<br />

değer kazanması euro’nun güçlenmesinden ziyade<br />

dolardaki büyük düşüşten kaynaklanmıştır denilebilir.<br />

Diğer tarafta altın piyasasında da fiyatın 1000 doların<br />

altına sarkacağı konusunda büyük kurumların raporları<br />

piyasalara düşerken 14 Ocak’ ta 1072 dolar/ons olan<br />

fiyat çok sert yükselişle önce 1250 dolara ve oradan<br />

da ilerleyen haftalarda “1250-1200” dolar aralığında<br />

konsolide olduktan sonra “1303” dolara kadar<br />

tırmanmıştır. 2 Mayıs’ ta en yüksek seviyeye erişen<br />

altın fiyatları şu sıralarda FED’ in Haziran veya Temmuz<br />

ayında faiz artışına gidebilir şeklinde piyasalarda<br />

dolaşan haberlere bağlı olarak “1240” dolara doğru<br />

sürüklenmektedir. Alım konusunda daha sabırlı olup<br />

Haziran ayı FED toplantısı tarihine yaklaşılırken<br />

artan tansiyonla fiyatların “1220”ye yanaşması da<br />

beklenebilir. Türkiye’ de yatırımcıların ilgi gösterdiği<br />

bir diğer ürün olan ham-petrolde de fiyatlar 11 Şubat’<br />

ta 26.00 dolara kadar inmişken o günden itibaren artan<br />

stoklara ve İran’ ın da üretici olarak piyasaya katılmasına<br />

rağmen yükselişe geçmiş ve fiyat varil başına 50 dolara<br />

ulaşmıştır. 2015 senesi sonunda FED’ in faiz artışlarına<br />

başladığı ve tüm dünyanın heyecanla 2016’ daki<br />

arka arkaya faiz artışlarını beklediği ortamda petrol<br />

fiyatlarının 20 doların altına inebileceği ve 15 dolara<br />

kadar da düşebileceği düşünülürken FED’ in Mart ayındaki<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS EKONOMİ<br />

faiz artışını es geçeceği ve hatta Haziran ayında da<br />

giderek bıçak sırtında hareket eden küresel ekonomileri<br />

değerlendirmeye alabileceği haberi emtia’ da sert<br />

yükselişlere, paritelerde doların aleyhine gelişmelere ve<br />

karşıt para birimlerinde hızlı değer kazanımlarına yol açtı.<br />

FED’in bu sene yapmayı planladığı faiz artışlarına bağlı<br />

olarak ham-petrol fiyatının 35.00-45.00 dolar bandında<br />

dolaşabileceği düşünülebilir.<br />

Türkiye’ de sokaktaki insandan tutun, ticaretle uğraşan,<br />

üretim yapan sanayici, borcu olan vatandaş gibi herkesin<br />

merakla takip ettiği dolar-TL fiyatı da 20 Ocak’ ta 3.0607’<br />

e iken o günden itibaren düşüşe geçmiş ve 2 Mayıs’ ta<br />

2.7888’ e inmiştir. Sonrasında Tumba’sından faiz indirimi<br />

beklentileri, içeride yaşanan Başbakanın görevi bırakması<br />

gibi siyasi gelişmeler, AB ile olan vize konuşmalarının<br />

durması, Mayıs ayında dünya piyasalarında dolardaki<br />

değerlenmeye eklenince fiyat kısa sürede 3.00’ e<br />

dayandı. Bir süredir “2.96-3.00” aralığında dolaşan<br />

fiyatın ( Rusya ile yaşanan krizden kaynaklanan ek primi<br />

hala üstünde taşıdığını unutmadan ) dolar endeksinin<br />

“96.00”ın üstüne doğru hareketlenmesi ile “3.00”ün<br />

üstüne çıkmayı deneyebileceği akıllarda tutulmalıdır.<br />

Sene sonuna kadar eğer FED kendisinden beklenmesini<br />

söylediği şekilde faiz artışlarına giderse dolar-TL’ de de<br />

fiyatın “3.10” a veya faiz artışının sıklığına ve oranına<br />

göre değişerek 3.15 gibi biraz daha üstüne gitmesi doğal<br />

karşılanacaktır zira hükümetin programında da sene sonu<br />

olarak beklenen seviye 3.10 civarıdır. Dolarda “2.80”<br />

in yeniden görülebilmesi için FED faiz artışlarının Eylül’<br />

deki toplantı da dahil ıskalanması, ABD, Çin ve küresel<br />

ekonomilerde verilerin kötüleşmesi, içeride enflasyonun<br />

düşmesi, AB ile olan vize konusundaki ilişkilerin yeniden<br />

canlanması, alt yapı reformlarının hız kazanması gibi<br />

konular takip edilmelidir. Buna rağmen yüksek kurdüşük<br />

faiz politikasına uygun olarak dövizdeki düşüşler<br />

TCMB tarafından faiz indirimi için fırsat olarak görülüp<br />

değerlendirilecek gibi gözüküyor. Dolar-TL’nin 2.80’<br />

e doğru yanaşabilse bile faiz indirimi beklentisi ile<br />

oralarda fazla kalmayacağı düşünülmektedir. 8-9 ay<br />

önce sanayicinin İTO kanalıyla devlet 2.70’ den dolar<br />

satsın diyerek hangi fiyatta alıcı olabileceğini göstermiş<br />

olduğunu da piyasa hatırlamaktadır. Endekse gelince o da<br />

diğerlerinden eksik kalmayarak çıkışlara katılmıştır.<br />

21 Ocak’ta 68230’dan başlayan çıkış 20 Nisan’da<br />

86931’de sonlanmış, sert düşüşe 2 Mayıs’ta uğramıştır.<br />

20 Ocak’ta 15366’ da olan Dow Jones da bu süreçte<br />

20 Nisan günü 18080 e kadar boğa piyasasında değer<br />

kazanmıştır. Her ne kadar tüm bu gelişmeler %100<br />

dolara endekslenmese de dolardaki değerlenmenin veya<br />

değer kaybının piyasaları oynattığı açıkça görülmektedir.<br />

İşte bu bakımdan FED’ in toplantıları ve alınan kararlar<br />

dikkatle takip edilmektedir.<br />

BUSINESS NEWS 2016 19


BANKACILIK & FİNANS<br />

DENİZBANK’IN AKTİFLERİ<br />

115 MİLYAR TL’YE ULAŞTI!<br />

DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı<br />

Hakan Ateş, ”Ülkemizin 81 ilinde ve yurt<br />

dışında toplamda 738 şubemiz ve 15 bine yakın<br />

çalışanımız ile faaliyet gösteren Bankamızın<br />

aktifleri; 2016 yılının ilk çeyreğindeyüzde16<br />

büyüyerek, 115 milyar TL seviyesine yükseldi.<br />

Türkiye'nin her şehrinde faaliyet gösteren<br />

şubelerimiz aracılığı ile ülkemizin en uzak<br />

noktalarına bankacılık hizmeti götürmeye bu<br />

dönemde de devam ettik” dedi.<br />

ING Bank Türkiye, 31 Mart 2016 tarihli konsolide finansal<br />

sonuçlarını açıkladı. Sonuçlara göre, 2016 yılının ilk<br />

çeyreğinde ING Bank’ın aktif toplamı 52.7 milyar TL, net kârı<br />

ise 88.2milyon TL olarak gerçekleşti. Özkaynaklar hacmi 4.5<br />

milyar TL olarak gerçekleşirken, sermaye yeterlilik oranı ise<br />

%16.3 seviyelerine ulaştı.<br />

Toplam kredi müşterisi sayısı ise 1.4 milyonu aşanING Bank’ın<br />

yılın ilk çeyreği itibariyle krediler toplamı 39 milyar TL, toplam<br />

mevduatı ise 22.5 milyar TL olarak gerçekleşti. Aktif bireysel<br />

müşteri adedi 2.3 milyona ulaşırken, bu müşterilerin %22’si<br />

dijital ve %17’si mobil bankacılık kullanıcısı.<br />

ING Bank Türkiye Genel Müdürü Pınar Abay, açıklanan<br />

finansal veriler hakkında “2016’ya başarılı bir başlangıç<br />

yaptık. İş kollarımızda hedeflerimizi yakaladık. Dijital<br />

bankacılık vizyonumuzla yılın ilk 3 ayında inovasyona<br />

yatırım yapmayı sürdürdük. Finansal teknoloji şirketlerini<br />

odağımıza alarak sektöre yön veren yaklaşımlar geliştirmeye<br />

devam ettik. Dijitale dayalı müşteri deneyimine odaklanarak<br />

yenilikçi ürünler yarattık. Dönüşüm hikâyemizin<br />

uluslararası platformlarda takdir gördüğü, farklı hizmetlerle<br />

müşterilerimizin karşısına çıktığımız başarılı bir ilk çeyrek<br />

performansı gösterdik” dedi.<br />

DenizBank’ın sağlam finansal yapısının<br />

Sberbank ile daha da güçlendiğini kaydeden<br />

Ateş, “2015 yılının üçüncü çeyreğinde<br />

tamamlanan 550 milyon TL’lik nakit sermaye<br />

artışı ile sermaye benzeri kredi dahil<br />

özkaynaklarımız konsolide bazda yıllık yüzde 16<br />

oranında büyüyerek 13,5 milyar TL’ye yükseldi”<br />

dedi. Sberbank’ın bu konuda desteğinin<br />

sürdüğünün altını çizen Ateş, 2016 yılının ikinci<br />

çeyreğinde tamamlanmak üzere 750 milyon<br />

TL’lik nakit sermaye artışı sürecinin de devam<br />

ettiğini belirtti.<br />

Sürdürülebilir ekonomik büyümede stratejik<br />

role sahip tarım ve KOBİ sektörlerine özel önem<br />

verdiklerini ifade eden Ateş, bu alanlardaki<br />

öncü faaliyetlerini, Türkiye’ye hizmet olarak<br />

gördüklerinin altını çizdi. DenizBank’ın, inovatif<br />

ürün ve hizmetleriyle 2016 yılında da ulusal<br />

ve uluslararası platformlarda takdir topladığına<br />

dikkat çekti.<br />

ING BANK TÜRKİYE’DEN 88.2 MİLYON TL<br />

KONSOLİDE NET KAR!<br />

20<br />

BUSINESS NEWS 2016


BANKACILIK & FİNANS<br />

Lübnan merkezli Bank Audi’nin Türkiye’deki<br />

iştiraki Odeabank, döviz kurunda yaşanan<br />

dalgalanmalara ve küresel piyasalardaki<br />

belirsizliğin yarattığı ekonomik durgunluğa karşın<br />

2016 yılının ilk çeyreğinde net kârını geçen yılın<br />

aynı dönemine göre %93 artırarak 22.6 milyon<br />

TL’ye yükseltti. Geçen yılın aynı dönemine kıyasla<br />

bu yılın ilk çeyreğinde Odeabank’ın aktifleri<br />

%12artışla 29.5 milyar TL’ye, mevduatları %9<br />

artışla 23 milyar TL’ye, toplam kredileri ise %15<br />

artışla 21.5 milyar TL’ye ulaştı.<br />

ODEABANK KARLI BÜYÜMEYE<br />

DEVAM EDİYOR!<br />

Yılın ilk çeyreğine ilişkin finansal sonuçların<br />

ana performans göstergelerindeki hızlı ve kârlı<br />

büyümeyi ortaya koyduğunu belirten Odeabank<br />

Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Müdürü Hüseyin<br />

Özkaya, konuya ilişkin yazılı açıklamasında,<br />

“Sadece üç buçuk yıl önce sıfırdan kurulmuş<br />

bir banka olarak yüksek seviyedeki yatırım<br />

harcamalarımıza ve ekonomik belirsizliklere<br />

karşın kârlı bir şekilde büyümeye devam ediyoruz.<br />

Yılın ilk çeyreğinde elde etmiş olduğumuz finansal<br />

başarılardan dolayı çok mutluyuz. Bu başarılar<br />

müşterilerimizin bize duymuş olduğu güvenin<br />

sonucudur” dedi.<br />

Türk bankacılık sektörünün ilk çeyrek<br />

performansını da değerlendiren Özkaya,<br />

bankacılık sektöründeki büyüme eğiliminin ılımlı<br />

bir şekilde yavaşladığına dikkat çekti.<br />

KUVEYT TÜRK’TEN 300 MİLYON TL’LİK KİRA SERTİFİKASI İHRACI!<br />

Türkiye’de “sağlam bankacılık” modelini uygulayarak faaliyet<br />

gösteren Kuveyt Türk’ün 9-10-11 Mayıs 2016 tarihlerinde<br />

talep toplamasını gerçekleştirdiği 179 gün vadeli 300 milyon<br />

TL tutarındaki kira sertifikası (sukuk) ihracı, yurt içinde halka<br />

arz edilen en yüksek tutarlı TL cinsinden kira sertifikası olma<br />

niteliğini taşıyor. Böylece Kuveyt Türk Katılım Bankası 13<br />

Kasım 2015 tarihinde gerçekleştirdiği 200 milyon TL’lik kira<br />

sertifikası ihracının da üzerine çıkmış oldu.<br />

Yurtiçi ve yurtdışı sermaye piyasalarında gerçekleştirdiği<br />

kira sertifikası ihraçları ile kaynak çeşitliliğini artırarak sukuk<br />

piyasasında yeniliklere ve rekorlara öncülük ettiğini açıklayan<br />

Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk UYAN, halka arz sürecini<br />

değerlendirdi. UYAN, “Kira sertifikalarının halka arz şeklinde<br />

ihraç edilmesini önemsiyoruz, çünkü Katılım Bankacılığı<br />

prensiplerine uygun bu ürünümüzün daha geniş kitlelere<br />

yayılmasını ve derinleşmesini arzuluyoruz. Bu nedenle<br />

ilerleyen dönemlerde de benzer halka arz işlemlerine devam<br />

edeceğiz. Yatırımcılara kira sertifikalarının ilk kira getiri<br />

ödemesi 11 Ağustos 2016 tarihinde yapılacak. İkinci kira<br />

getirisi de vade sonunda anaparaları ile beraber 8 Kasım<br />

2016 tarihinde ödenecek. Yıllık brüt yüzde 10,23 getirisi<br />

olan kira sertifikalarının yakın tarihlerde gerçekleşen benzer<br />

işlemlerden daha düşük maliyetli olması yatırımcıların<br />

bankamıza olan güveninin göstergesi olması açısından<br />

sevindirici bir gelişme” dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016 21


EKOGÜNDEM<br />

KÖRFEZ ÜLKELERİNDE PARA BİTİYOR!<br />

KPMG’nin GCC ülkelerindeki 56 bankayı kapsayan mali tablo araştırmasına göre Körfez Bölgesi bankalarında<br />

paradigma değişti.<br />

Yeni paradigmayı oluşturan kavramlar ise şöyle:<br />

“Marjları sıkılaştırma, likiditeleri azaltma, kâr artışı,<br />

sınırlı sermaye piyasası faaliyeti, maliyetleri düşürme,<br />

finansman ve sermayeye daha fazla odaklanma…”<br />

Körfez’de genel olarak bankalar 2015 yılını iyi geçirse<br />

de gelecek yıllar için sektör bölge devletlerinin<br />

sağlayacağı destek ve teşvikleri bekliyor. KPMG Bilgi<br />

Sistemleri Risk Yönetimi Bölüm Başkanı ve Şirket Ortağı<br />

Sinem Cantürk, konuyla ilgili şunları söyledi: “Bölgedeki<br />

bankacılık sektörünün aşırı sermaye ve likidite<br />

günlerine uzun bir yoldan gelindi. Raporumuz sektörün<br />

artık çift haneli büyüme oranlarını yakalayamayacağını<br />

ortaya koyuyor. Bankalar, mevcut ekonomik ortamın<br />

bir sonucu olarak yeni sorunlar, daha fazla düzenleyici<br />

gözetim, denetim ve sert bir rekabet içerisinde. Ancak<br />

sektör hala büyüyor fakat önceki yıllara göre daha yavaş<br />

bir hızda büyüyor."<br />

Cantürk, “Çoğu banka bu rekabet dolu çevreye adapte<br />

olmaya zorlanıyor. Biz bankaların daha agresif rekabet<br />

ettiklerini, hissedar beklentilerini yönetirken verimliliğe<br />

daha fazla odaklandıklarını, büyümek ve pozitif sonuçlar<br />

elde etmek için daha inovatif yollar aradıklarını<br />

gözlemliyoruz” dedi.<br />

Bankalar temkinli yaklaşıma geçti!<br />

Raporda şu bilgilere yer verildi: “Fonları ve varlık<br />

için daha fazla rekabet maliyetinin artmasına neden<br />

olan marj sıkıştırma etkisine rağmen, karlılık ve varlık<br />

yüzde 6,8 ve basit ortalamada yüzde 6,3 oranında<br />

gerçekleşerek bölge genelinde yükseldi. Devam<br />

22<br />

BUSINESS NEWS 2016


EKOGÜNDEM<br />

eden yükseliş ve varlık artışı dikkatli bir planlama ve<br />

bankalar tarafından kabul edilen temkinli yaklaşımdan<br />

kaynaklanıyor.”<br />

Raporda, önümüzdeki yıl büyümeyi desteklemek ve<br />

özellikle sermaye yeterliliği ve likidite seviyelerini<br />

büyüme, Basel III’e sermaye ve likidite gereksinimlerini<br />

yönetmek için 2015 yılına göre düşen bu verileri<br />

değerlendirmenin önemli olacağı öngörülüyor.<br />

Raporda ayrıca sert rekabet ve maliyetler üzerinde<br />

artan baskıların bir sonucu olarak birleşme ve veya<br />

yeni yapılanmalar şeklinde oluşacak takviyelerin yakın<br />

gelecekte gerçekleşebileceği öngörülüyor.<br />

tarafından Kabul edilen Basel III regülasyonları,<br />

mali - ekonomik strese karşı sektörün dayanıklılığını<br />

artırmaya, risk yönetimini geliştirmeye ve bankaların<br />

şeffaflığını güçlendirmeye devam edecek.”<br />

Rapordaki analizler şöyle devam ediyor: “Net değer<br />

düşüklüğü oranı önceki yıllara gore yüzde 9.2<br />

oranında düşmesi, bankaların kabul kredileri için<br />

daha ihtiyatlı yaklaşımını yansıtıyor. Bu eğilim, UFRS<br />

9 ve petrol fiyatlarındaki düşüşle devam etmeyebilir.<br />

Yeni Uluslararası Finansal Raporlama Standardı kredi<br />

zararlarını yeni bir yolla hesaplatıyor. Bu da bir etken.”<br />

Finansal baskıların azaltılması için<br />

çare aranıyor!<br />

Raporda sektörün mevcut finansal baskıları azaltmak<br />

için yeni yollar aradığı beliritiliyor ve şu bilgilere<br />

yer veriliyor: “Maliyet-gelir oranları 2014’ten beri<br />

ortalama yüzde 7.4 azaldı. Bankalar üzerinde ek bir<br />

baskı oluşturulmasına rağmen regülasyonları arttırmak<br />

sektör üzerinde olumlu bir etki yaratacak. Uzun vadede<br />

bu trendin devam etmesi bekleniyor. GCC ülkeleri<br />

BUSINESS NEWS 2016 23


MAKALE<br />

CARİ AÇIK YENİDEN<br />

YÜKSELEBİLİR!<br />

Destek Yatırım Menkul Değerler Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör<br />

Türkiye’nin cari açığı petrol fiyatlarının<br />

2014 yılının Haziran ayından bu yana<br />

yaklaşık % 60 değer kaybetmesi ve<br />

emtia fiyatlarının rekor dip seviyelerine ulaşmasıyla<br />

daralmaya devam ediyor. Ancak, petrol fiyatlarının<br />

yeniden yükselişe geçmesi, azalan turizm gelirleri<br />

ve artan yurtiçi tüketim sonrası cari açık yeniden<br />

yükselişe geçebilir.<br />

Cari açığın gerilemesinde emtia fiyatlarının düşmesinin<br />

yanı sıra geçtiğimiz yılın üçüncü çeyreğinden itibaren<br />

zayıflayan iç tüketim de etkili olmuştu. Cari açık 2016<br />

yılının Mart ayında yıllık bazda 29,421 milyar dolara<br />

gerilerken bir önceki yılın aynı ayına göre yaklaşık<br />

%43 azalış gösterdi. Aynı dönem içinde ithalat miktarı<br />

% 13 gerileme gösterdi. Cari açığın finansmanın<br />

büyük bir çoğunluğunu “sıcak para” olarak tabir edilen<br />

portföy yatırımları sağlıyor. Bu kalemin dışında turizm<br />

gelirleri yine önemli bir gelir kaynağı olarak dikkat<br />

çekiyor. Aynı zamanda Turizm sektörü Gayrisafi Yurt<br />

içi Hasılanın yaklaşık % 6’sını oluşturuyor. Turizm<br />

gelirleri, Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) verilerine<br />

göre 2016 yılının ilk çeyreğinde geçtiğimiz yılın aynı<br />

çeyreğine göre yaklaşık 4 milyar dolar azaldı. Turizm<br />

gelirlerin azalmasında Rus ve Alman turist sayısında<br />

yaşanan azalma etkili oldu. Turizm gelirlerinin azalması<br />

cari açığın finansmanını olumsuz etkileyebilecektir.<br />

Turizm gelirlerinin yanı sıra petrol fiyatlarının yeniden<br />

yükselişe geçmesi Türkiye gibi emtia ithal eden<br />

ülkelerin maliyetini yükseltiyor. Brent Petrol fiyatları<br />

27 Dolar seviyesine gerilemesi sonrası yaklaşık % 80<br />

yükseliş gösterdi. Nikel, Platin, Bakır gibi diğer önemli<br />

sert emtiaların da yılbaşından bu yana ortalama % 10<br />

değer kazandığını görüyoruz. Bu durum cari açığın bir<br />

miktar yükselmesinde etkili olabilir. Artan emtialar,<br />

azalan turizm gelirleri, asgari ücretin artmasıyla<br />

yükselen iç talep ile birlikte yılsonunda yıllık 32 milyar<br />

dolara yakın cari açık ile sonlandırabiliriz. Cari açığın<br />

kalıcı olarak finansmanını sağlanabilmesi için yurtiçi<br />

tasarruf oranlarının yükselmesi önemli olabilecektir.<br />

Düşük tasarruf oranı yatırımları olumsuz etkiliyor.<br />

Yatırımların zayıf artması ise istihdam yaratan bir<br />

büyüyememe problemine neden oluyor. Hane halkının,<br />

işletmelerin ve özel tasarrufların önemli ölçüde<br />

azalmaya devam ettiğini görüyoruz. Son zamanlarda<br />

tasarruf oranlarının yükseltilmesine yönelik<br />

reformların başladığını görüyoruz. Başta, yeni işe giren<br />

ve halihazırda çalışanların Bireysel Emeklilik Sistemine<br />

dahil edileceğiyle ilgili yapılan çalışmalar dikkat<br />

çekiyor. Küresel piyasalarda yaşanan gelişmeler cari<br />

açığı doğrudan etkileyip kırılganlığı yükseltebiliyor.<br />

Önümüzdeki süreçte tekrardan cari açığın TL varlıkları<br />

üzerindeki etkisini görebiliriz.<br />

24<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS GÜNDEM<br />

DİJİTAL DÖNÜŞÜM BANKALARI KÖKTEN<br />

YALINLAŞMAK ZORUNDA BIRAKACAK!<br />

Raporda yer alan değerlendirmeye göre, küresel perakende bankacılık gelirleri 2015 yılında %3'lük artışla yaklaşık<br />

1,6 trilyon dolar seviyesine yükseldi.<br />

26<br />

Dünyanın lider yönetim danışmanlığı şirketi The<br />

Boston Consulting Group (BCG)’nin Perakende<br />

Bankacılıkta Mükemmeliyet Raporu'na göre, hızlanarak<br />

artan "dijital devrim", bankaları operasyonlarını kökten<br />

yalınlaştırmak vemüşteri hizmetlerini baştan yaratmak<br />

için dijital beceriler geliştirmeyeve dijital yalınlık<br />

sağlamaya itecek.<br />

Raporda ayrıca bölgesel bankacılık sonuçlarındaki<br />

büyük farklılıklar ve kâr marjlarında küresel ölçekte<br />

süren baskıya da atıfta bulunuluyor. BCG'ye göre, Asya,<br />

globalsektörün büyüme motoru rolünü korurken Kuzey<br />

Amerika'da da büyüme emareleri görünmekte, Batı<br />

Avrupa'da ise belirgin bir durgunluk gözleniyor.<br />

Dijital ve Operasyonel En İyi Performansı<br />

Gösterenler Finansal Açıdan Kazanıyor!<br />

Rapordaki temel kıyaslamalara göre, dünyanın lider<br />

bankaları arasından en iyi operasyonel ve dijital<br />

performansı gösteren bankaların aynı zamanda<br />

en kuvvetli finansal performansı da gösterdikleri<br />

gözlemleniyor.<br />

BCG Perakende Bankacılık Sektörü Küresel Lideri<br />

ve raporun yazarlarından Ian Walsh, rapor hakkında<br />

bilgi verirken, “Dijital ve operasyonel olarak en iyi<br />

performansı gösterenler, diğer bankalara gittikçe daha<br />

fazla öncülük edecek. Bu öncülere katılmak isteyen<br />

bankaların, dijital dönüşümlerini hızlı bir şekilde<br />

başlatmaları gerekecek” değerlendirmesi yaptı.<br />

BCGTürkiye Genel Müdürü ve Yönetici Ortağı Burak<br />

Tansan, "Türkiye'de de, dijital dönüşüme daha<br />

önceden ve daha çok yatırım yapan bankalarda<br />

karlılık verimliliğinin diğerlerine kıyasla daha yüksek<br />

olduğunu görüyoruz. Türkiye'de dijitalleşme ilk olarak<br />

alternatif dağıtım kanallarının en optimal olarak<br />

kullandırılması ile başladı ve dijital kanalların geliştirip<br />

en iyi müşteri deneyimi sağlaması teması ile devam<br />

ediyor. Bu dönüşümün kalıcı ve sürdürülebilir olması<br />

için dijitalleşme kökten olmalı ve tüm operasyonları ve<br />

süreçleri kapsamalı" diye vurguluyor.<br />

Rapora göre, işlerini kökten yalınlaştırmak amacıyla<br />

dijital kapasitelerini ve veri becerilerini geliştirirken<br />

daha fazla verimlilik, kalite ve hız ile müşteri<br />

deneyimini önemli ölçüde iyileştiren bankalar, müşteri<br />

başına gelirde rakiplerinden tam %50 oranında daha<br />

verimli bir konumdalar.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS GÜNDEM<br />

Bankaların bu yolculukta odaklanmaları gereken dört<br />

hedef şöyle sıralanıyor:<br />

• Müşteri ilişkilerinin anlaşılması ve<br />

derinleştirilmesi<br />

• Müşteri yolculuklarının dijital teknolojilerle<br />

baştan sona yeniden oluşturulması<br />

• Çevik, sade ve işbirliğine yatkın organizasyonlar<br />

yaratılması<br />

• Dijital becerilerin güçlendirilmesi<br />

BCG Simplify IT programının küresel konu lideri<br />

ve raporun yazarlarından biri olan Michael Grebe,<br />

“Bazı bankaların dijitalleşmeye fazla ölçüp biçerek<br />

ve tedbirli şekilde yaklaşımı miadını doldurdu ve<br />

bu bankaların geçmişin mücadelelerine saplanıp<br />

küçülmelerine neden oluyor” dedi.<br />

Türkiye çok hızlı adapte oluyor!<br />

Rapora göre, bankaların dijital dönüşümünü dünya<br />

genelinde Amazon, Netflix ve Uber gibi dijital<br />

perakende liderlerinin geliştirmelerine alışmış<br />

olan tüketiciler yönlendiriyor. Artık müşteriler,<br />

bankalarından daha basit, içgüdüsel dijital ara yüzler<br />

üzerinden hızlı ve kullanışlı hizmet bekliyorlar.<br />

Bu beklenti Türk tüketicileri için de benzer. Oyunun<br />

kuralını değiştiren dijital perakende modelleri<br />

Türkiye'de de hızla gelişiyor ve Türk müşteriler bu<br />

modelleri çok hızlı benimsiyor. Son 4 senede mobil<br />

bankacılık Türkiye'de %105 büyüyerek çok hızlı gelişti<br />

ve tüketici penetrasyonu Avrupa ülkelerinin de önüne<br />

geçti.Dijital kanalların gelişimine paralel olarak, 2015<br />

yılında, şube sayıları son 10 yılda ilk defa bir önceki<br />

yıla göre azaldı.<br />

Fintech şirketleri oyunun<br />

kurallarını değiştiriyor!<br />

BCG’nin finansal teknoloji (Fintech) global<br />

veritabanının da kullanıldığı raporda, sayıları artan<br />

Fintech şirketleri ve diğer girişimlerin yol açtığı "oyun<br />

kuralının değişmesi" trendi de değerlendiriliyor.<br />

Fintech şirketleri genellikle daha hızlı hizmet, daha<br />

uygun fiyatlı ürünler ve daha iyi müşteri deneyimi<br />

sunarak bankaların faaliyet alanlarındaki krediler,<br />

ödemeler ve varlık yönetimi gibi temel oyun alanlarına<br />

girmeye başlıyorlar. Bu noktada, bankaların Fintech<br />

şirketleri ile sadece rekabet değil, aynı zamanda kazankazan<br />

iş modelleri içeren ekosistemleri oluşturmaları<br />

çok büyük önem kazanıyor.<br />

Raporun yazarlarından Jean-Werner de T'Serclaes,<br />

“Fintech şirketleri ve diğer yeni rakipler, bankaların<br />

müşteri ilişkilerindeki aracı rollerini yok etme tehdidi<br />

teşkil ediyor. Bankalar bunu önlemek ve müşterilerin<br />

gözünde bir kamu hizmeti sağlayıcısı konumuna<br />

düşmemek için acilen aksiyon almalıdır” diye<br />

vurguluyor.<br />

Fintech şirketlerinin finansman hızı da artışta: Raporda,<br />

Fintech şirketlerine yapılan yatırımların on yıl önceki<br />

11 milyar dolardan, 2015 sonu itibariyle kümülatif<br />

46 milyar dolara çıktığı ifade ediliyor. Türkiye'de de<br />

Fintech ekosistemi hızla gelişiyor. Şu noktada yapılan<br />

yatırımlar global ölçeğe göre kısıtlı kalsa da, çoğu<br />

ödemeler alanında olmak üzere 200'den fazla Fintech<br />

Türkiye'de faaliyet gösteriyor.<br />

BUSINESS NEWS 2016 27


BUSINESS GÜNDEM<br />

E-DÖNÜŞÜM EKONOMİNİN<br />

LOKOMOTİFİ OLACAK!<br />

2,5 milyonu, e-Fatura ve e-Defter kullanıcı sayısının<br />

da 100 bini aşacağına dikkat çeken Samast, giderek<br />

hızla yaygınlaşan ve kullanımı artan e-dönüşüm<br />

uygulamalarının, resmi, ticari ve hukuki işlemlerin çok<br />

daha etkin ve verimli yürütülmesine, işlemlerin ve<br />

bürokrasinin hızlanmasına, e-devlet uygulamalarının<br />

yaygınlaşmasına ve hayatın kolaylaşmasına katkı<br />

sağlayacağını vurguladı.<br />

E-dönüşüm bir kültür ve iş yapış<br />

tarzı olarak görülmeli!<br />

28<br />

Genç Liderler ve Girişimciler Derneği (JCI-Junior<br />

Chamber International) tarafından bu yıl ilki organize<br />

edilen Uluslararası Ekonomi Zirvesi, 21 Mayıs 2016<br />

tarihinde İstanbul’da düzenlendi. TÜRKKEP’in bilişim<br />

sponsoru olarak katkı sağladığı etkinlikte konuşan<br />

TÜRKKEP Genel Müdürü Yüksel Samast, e-dönüşümün<br />

ekonomiye etkileri ve sağladığı katkıları hakkında<br />

bilgi verdi. E-dönüşüm ile bu yıldan itibaren yıllık 5<br />

milyar TL’nin üzerinde tasarruf sağlanacağını belirten<br />

Samast, e-dönüşümün yazılım ve bilişim sektörünü<br />

de büyüttüğünü, regülasyonların etkisiyle e-dönüşüm<br />

uygulamalarının yaygınlaştığına dikkat çekti.<br />

Şu anda 150 bini aşmış bulunan KEP adres sayısının<br />

2016 yılı sonunda 200 bini aşacağını, e-imza sayısının<br />

Türkiye’deki e-dönüşüm sürecini değerlendiren Samast,<br />

kültürel dönüşümün önemine değindi: “E-dönüşüm,<br />

sadece regülasyonlarla, uygulamalar, çözüm ve<br />

hizmetlerle şekillenmiyor. E-dönüşüm, aynı zamanda<br />

kültürel bir dönüşüm gerektiriyor. Yeni düzenlemeler<br />

ve teknoloji alanındaki gelişmeler sayesinde hukukta<br />

ve teknolojide birçok ülkeye nazaran iyi bir noktadayız<br />

ama e-dönüşümü henüz zihinsel ve kültürel olarak<br />

içselleştiremedik. Maalesef iş yapış şekillerimiz,<br />

kurumsal yönetim ve organizasyon yapılarımız,<br />

verimlilik anlayışımız, eğitim sistemimiz ağırlıklı olarak<br />

fiziksel ve kâğıt kültürüne dayalı. Ulusal, kurumsal<br />

ve bireysel seviyelerde kültürel olarak e-dönüşüme<br />

uyumlu vizyon ve strateji oluşturulması gerekiyor.<br />

Doğru vizyon ve strateji temelinde uygun politikaların<br />

oluşturulması, iş modellerinin, yönetim, raporlama,<br />

denetim ve uygulama süreçlerinin, iş yapış tarzlarının,<br />

çalışanların e-dönüşüme uygun şekilde yeniden ele<br />

alınması ve yönetimin iradesinin ve desteğinin olması<br />

şart. E-dönüşümün, kamu, özel sektör ve bireylerin<br />

ortak bir paydada birleşerek bütünleşik olarak hayata<br />

geçireceği kültürel bir dönüşüm olarak gerçekleşmesi<br />

gerekiyor. Bu dönüşümü hızlandırmak için ülkemizde<br />

yasal düzenlemesi yapılmış ve yapılmakta olan<br />

e-dönüşüm uygulamaları, hizmetleri ve çözümlerine<br />

ilişkin yaygın farkındalık oluşturulmalı. Türkiye’de<br />

Kayıtlı Elektronik Posta (KEP), e-imza, e-kimlik, e-fatura,<br />

e-arşiv fatura, e-defter, e-bordro, e-mutabakat,<br />

e-tebligat, e-sözleşme ve e-saklama gibi e-dönüşüm<br />

uygulamalarıyla 5 Milyar TL’nin üzerinde yıllık tasarruf<br />

sağlanacak.”<br />

E-dönüşüm gençler için girişimcilik<br />

fırsatlarıyla dolu!<br />

E-dönüşüm süreçlerinde gençlerin önemli bir<br />

yeri olduğunu belirten Samast, “Ülke çapında<br />

düzenlediğimiz veya katıldığımız etkinliklerde<br />

geleceğin çalışanları, uygulayıcıları, karar vericileri,<br />

yöneticileri olan öğrencilerimize ve mezun<br />

gençlerimize e-dönüşüm uygulamalarını daha iyi<br />

anlamaları ve girişimcilik fırsatlarını görmelerini<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS GÜNDEM<br />

sağlayabilmek için ücretsiz bilgilendirme<br />

çalışmalarımızı ülkemizin her yerinde yürütüyoruz.<br />

Genç nüfusa sahip ülkemizde, gençlere nitelikli eğitim<br />

vermek, yatırım yapmak, desteklemek, araştırma ve<br />

geliştirme imkânları sunmak, ülkemizin inovasyona,<br />

Ar-Ge’ye dayalı yenilikçi ekonomi oluşturması ve<br />

gelişmesi için çok büyük önem arz ediyor. Bilgili,<br />

donanımlı, inovasyon kültürüne sahip gençlerimizin<br />

geleceğe hızlı ve emin adımlarla ilerleyeceğine ve<br />

ülkemizi e-dönüşüm teknolojileri ve uygulamaları<br />

alanında da ileriye taşıyacaklarına inanıyoruz.<br />

E-dönüşüm alanında ülkemizde yapılacak daha çok iş<br />

olduğunu, genç girişimcilerimiz, kadın girişimcilerimiz,<br />

engelli girişimcilerimiz için büyük fırsatlar olduğunu<br />

değerlendiriyoruz” dedi.<br />

Küresel ortamda rekabet edebilmek için<br />

e-dönüşüm şart!<br />

sisteminin önemli uygulamalarından olan ve ülkemizde<br />

hayata geçmiş bulunan e-tebligat ve e-yazışma<br />

uygulamalarının arzu edilen düzeyde yaygınlaşması<br />

ve kullanılması için, adli kurumlar, adli personel, kamu<br />

kurumları, kamu çalışanları, belediyeler, avukatlar, mali<br />

müşavirler, şirketler, üniversiteler, dernekler, vakıflar<br />

ve vatandaşlar gibi paydaşların yaygın olarak kayıtlı<br />

elektronik posta sistemini artık normal e-postaları<br />

gibi benimsemeleri ve kullanmaları gerekiyor.<br />

Bunun için de uygulamaların kolay kullanılır olması,<br />

süreçlerin insan odaklı tasarlanması, iletişiminin<br />

profesyonelce yürütülmesi, paydaşların yoğun<br />

şekilde bilgilendirilmesi, yaygın eğitim verilmesi,<br />

kullanıcı deneyimlerine önem verilmesi ve uygun<br />

beklentilerinin karşılanması gibi uzmanlık ve kaynak<br />

gerektiren birçok çalışmanın sonucunda başarı elde<br />

edilebiliyor. Düzenleme yapmak veya bir uygulama<br />

çıkarmak kendi başına yeterli olmuyor” dedi.<br />

Küresel pazarda rekabet avantajı için e-dönüşüm<br />

çalışmalarının kurum ve şirket kültürlerinin ve iş<br />

yapış tarzlarının önemli bir parçası haline gelmesi<br />

gerektiğini vurgulayan Samast, konuşmasını şöyle<br />

sürdürdü: “E-dönüşüm, bugün ve gelecek için bir yaşam<br />

kültürü ve iş yapış tarzı haline gelmeli. Ülkemizde<br />

e-dönüşüm, ağırlıklı olarak yasal düzenlemelerden<br />

gelen zorunluluklar ve e-devlet uygulamaları<br />

kapsamında algılanıyor ve hayata geçirilmeye çalışıyor.<br />

Bilişim teknolojilerinden faydalanıp sadece cihaz<br />

kullanmak, e-dönüşüm sanılıyor. E-dönüşüm, kamu ve<br />

özel sektörde, kurumların, profesyonellerin, meslek<br />

mensuplarının ve vatandaşların birbirleriyle ilişkileri<br />

ve iletişiminde, günlük hayatının her alanında, etkin ve<br />

verimli şekilde gerçekleştiğinde, çok büyük faydalar,<br />

tasarruflar ve kolaylıklar sağlayacaktır. E-dönüşüm, iş<br />

süreçlerinin daha kolay ve hızlı ilerlemesini sağlarken,<br />

bir yandan da zaman, iş gücü ve maliyet açılarından<br />

önemli ölçüde tasarruf sağlıyor. Örneğin, KEP<br />

BUSINESS NEWS 2016 29


BUSINESS ANALİZ<br />

FARKLI KUŞAKLARIN BİRLİKTELİĞİ<br />

BAŞARIYI ARTIRIYOR!<br />

ve Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, bu bağlamda<br />

koçluk eğitimlerinin kuşak çatışmalarının fırsata<br />

çevrilmesinde büyük fayda sağlayacağını belirtiyor.<br />

Birlikte daha güçlü!<br />

Motive bir ortamda çalışmak, farklılıkların adil ve<br />

doğru yönetilmesi organizasyonların başarısı için<br />

olmazsa olmaz etmenlerin başında geliyor. Bu noktada<br />

X, Y, Z kuşaklarının farklı alanlardaki başarılarının<br />

öne çıkarılarak bu kuşakların bireylerinin çift taraflı<br />

iletişimlerini destekleyen bir iş ortamının yaratılması<br />

verimi artırıyor.<br />

X, Y ve Z Kuşakları, doğdukları yılların kendine has<br />

dinamiklerine göre şekil alan en yaşlıları 50’lerinde<br />

en gençleri henüz okul sıralarında olan üç farklı kuşak,<br />

üç farklı dünya. Her bir kuşağın içinde bulundukları<br />

koşullar, iş hayatından beklentileri, yaşama amaçları ve<br />

iş yapış biçimleri birbirinden oldukça farklı.<br />

X Kuşağı yaşamak için çalışmayı benimsemiş,<br />

toplumsal konulara duyarlı, iş motivasyonları yüksek,<br />

otoriteye saygılı ve kanaatkâr bir kuşak. Y Kuşağı<br />

yaşam ve iş dengesini çok önemseyen, sıklıkla iş<br />

değiştirmeleri öngörülen, teknoloji ile arası iyi, daha<br />

bireyci, zor tatmin olan, eğlenmek ve yaşamak için<br />

çalışan, girişimci ve otorite karşıtı. İş hayatının dört<br />

gözle beklediği Z Kuşağı gençleri ise internet yerlisi,<br />

hızlı düşünüp hızlı uygulayan, yaratıcı ve aktif bir<br />

kuşak.<br />

Farklı motivasyon ve güdülenme biçimlerine<br />

sahip kuşakların ayırt edici yönlerini doğru<br />

değerlendirmenin değerini vurgulayan Profesyonel<br />

Koç Hatice Yıldıran; “X Kuşağı çalışanları niteliğin<br />

yanı sıra, kendisini geliştirecek ve yeni ilişkiler<br />

kurmasını sağlayacak eğitim ve konferanslar, grup<br />

çalışmasından çok bireysel çalışma ve ödüllerden<br />

motive oluyor. Y Kuşağı çalışanları hızlı bir biçimde<br />

yönetici pozisyonlarına gelmeyi önemsiyor. X Kuşağı,<br />

kıdemden çok bireysel potansiyeli önemseyen, daha<br />

özgürlükçü, eleştiriye daha az açık bir yapıya sahipler.<br />

Y Kuşağı çalışanları kariyerlerine ilişkin koçluk ya<br />

da mentorluk desteğinin sunulmasıyla ilgileniyorlar.<br />

Bunun yanında sosyalleşmeye ve eğlenerek çalışmaya<br />

önem veriyorlar. Z Kuşağı çalışanları, profesyonel<br />

ortamları gençleştirecek ve dönüştürecek, gelecek<br />

için ciddi bir değişim değeri taşıyan dönüştürücü<br />

güç konumundalar. Japonların “Hiçbirimiz hepimiz<br />

kadar akıllı değiliz” atasözüyle altını çizdiği, farklı<br />

kuşakların başarılı yönlerini öne çıkararak takım oyunu<br />

oynamanın önemini kavramalıyız. Süreci Takım Koçluğu<br />

gibi faydalı profesyonel eğitimlerle desteklemeliyiz”<br />

diyor.<br />

“Her kuşak iş hayatı için yüksek önem derecesine<br />

sahip. Kuşakların farklı ihtiyaçlarına yönelik başarılı<br />

yöneticilik ve İK faaliyetleri sayesinde çatışabilecek<br />

farklı özellikleri minimize edilip pozitif özellikleri<br />

ortaya çıkarılırsa organizasyonlar için yüksek başarı<br />

mümkün olur” diyen ID Coaching Koç Eğitmeni<br />

30<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS ANALİZ<br />

TÜRKİYE’NİN YARISI ÇÖL OLMA<br />

RİSKİ TAŞIYOR!<br />

Türkiye verimli topraklarını, iklim değişikliği, kuraklık, yanlış tarım ve hayvancılık uygulamaları ve çevre kirliliği gibi<br />

nedenlerle kaybediyor.<br />

üretiminde azalma, ekonomide zayıflama ve buna bağlı<br />

olarak insanların göç etmesi söz konusu. Rakamlara<br />

baktığımızda çölleşme, erozyon, ormansızlaşma,<br />

çevre kirliliği, su baskınları, gibi çevresel değişiklikler<br />

nedeniyle 1995 yılında 25 milyon kişinin göç ettiğini<br />

ve bu rakamın 2050 yılında 200 milyona ulaşacağını<br />

öngörüyoruz.O nedenle toprağı korumamız önemli,<br />

toprağımıza ne kadar sahip çıkarsak, toprak da bizi<br />

yalnız bırakmaz” diye konuştu.<br />

Gelecekte açlık ve yoksullukla mücadele<br />

etmek zorunda kalabiliriz!<br />

Türkiye’de arazi kullanımının büyük bir bölümünü<br />

oluşturan tarım arazilerinin yüzde 59’u, meraların<br />

yüzde 64’ü, orman arazilerinin yüzde 54’ü çeşitli<br />

şiddette erozyona maruz kaldığını belirten Prof. Dr.<br />

Ayten Namlı, sözlerine şöyle devam etti; “Resmi<br />

kaynaklara göre yılda 220 milyon ton verimli<br />

toprağımızı kaybediyoruz. Bu durum dünya gıda<br />

fiyatlarının gelecekte daha fazla artmasına neden<br />

olacak. Fiyatlar nedeniyle ulaşılamayan ürünlerin<br />

yanı sıra ayrıca yetiştirilemeyen ürünler nedeniyle<br />

milyarlarca kişi açlıkla mücadele etmek zorunda<br />

kalacak.”<br />

Gelecek yıllarda altından daha değerli olacağı<br />

söylenen topraklarımızın, Çölleşme Risk Haritası’na<br />

göre yüzde 47’si orta ve üzeri risk grubunda yer alıyor.<br />

Türkiye’nin sürdürülebilir toprak politikasına acil<br />

ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Türkiye Toprak Bilimi<br />

Derneği Başkanı ve A.Ü. Ziraat Fakültesi Öğretim<br />

Üyesi Prof. Dr. Ayten Namlı, bu yıl ilk kez İstanbul’da<br />

düzenlenecek Avrupa Toprak Bilimleri Kongresi’nde<br />

toprağın bugünü ve yarını için önlem paketini<br />

açıklayacaklarını belirtti.<br />

200 milyon insan için iklim göçü kapıda!<br />

Çölleşme riskiyle dünyanın birçok ülkesinin karşı<br />

karşıya kaldığını ve dünyada 1 milyardan fazla kişinin<br />

bu durumdan doğrudan etkilendiğinin altını çizen Prof.<br />

Dr. Ayten Namlı “Çölleşme bozulumu sonucunda gıda<br />

Sürdürülebilir toprak yönetiminin nasıl yapılması<br />

gerektiğini tartışmak üzere uzmanlar Avrupa Toprak<br />

Bilimleri Kongresi’nde buluşuyor. Avrupa Toprak<br />

Bilimi Toplulukları Konfederasyonu tarafından her<br />

dört yılda bir farklı bir Avrupa ülkesinde düzenlenen,<br />

ilk kez İstanbul’da gerçekleştirilecek Kongre’de,<br />

iklim değişiminin toprağa etkisi, çölleşme, erozyona<br />

karşı yapılması gerekenler, geri dönüşüm politikaları,<br />

doğru enerji kaynakları ve karbon yönetimi gibi<br />

toprağın sürdürülebilirliğine dair konular işlenecek.<br />

“Sürdürülebilir Arazi Yönetimi Kurak Bölgelerde<br />

Çölleşmeyi Azaltabilir Mi?” konusunun tartışılacağıCS1<br />

oturumunda bilim insanları, arazi bozulumunun<br />

nötralizasyonu ve çölleşme ile ilgili önemli bilgiler<br />

paylaşacak. Avrupa Toprak Bilimleri Kongresi, toprağın<br />

bugününe ve yarınına yön vermek üzere 17-22<br />

Temmuz 2016 tarihlerinde WOW Convention Center’da<br />

gerçekleştirilecek..<br />

32<br />

BUSINESS NEWS 2016


MOBİL ÇALIŞMAK DAHA AZ STRES DEMEK!<br />

BUSINESS ANALİZ<br />

Barem tarafından gerçekleştirilen “Mobil Çalışma Hayatı” başlıklı araştırmaya, farklı sektörlerde çalışan 70 üst düzey,<br />

95 orta düzey ve 41 ilk kademe olmak üzere toplam 206 yönetici katıldı.<br />

iş yerine dönüştürülebiliyor. Böylece zamandan tasarruf<br />

sağlanabiliyor. Çalışanlar artık mekân bağımsız çalışarak,<br />

zamanlarını kendi planlamaları dahilinde yönetmek<br />

istiyor. Kurumların esnek çalışabilmelerini sağlamak<br />

için geliştirdiğimiz Circuit çözümü ile kurumlara özel<br />

iletişimin önünü açıyoruz. Circuit çözümüyle çalışanlar<br />

nerede olurlarsa olsunlar, birbirleriyle hızlı irtibat<br />

kurup, işlerini sonuçlandırabiliyor. Toplantı geçmişleri,<br />

paylaşılan teklif ve projeler ile ilgili bilgilere tek<br />

ekrandan hızlıca ulaşabilmeye imkân tanıyan Circuit,<br />

çalışan memnuniyetini en üst seviyeye çıkarıp, sadakati<br />

artırıyor. Amerika’da ve Avrupa’da kullanılan ürünümüzü<br />

Türkiye’de de hizmete sunarak, kurumlara küresel<br />

ölçekte fırsatlar yaratıyoruz” dedi.<br />

Farklı lokasyonlarda bulunanlar yan<br />

yanaymış gibi çalışabilecek!<br />

Katılımcıların 82’sini kadınlar, 124’ünü ise erkekler<br />

oluşturdu. Çalışmaya 35 yaşın altında 67, 35-50 yaş<br />

gurubundan 116 ve 50 yaş üzerindeki 23 kişi katıldı.<br />

Mobil uygulamaların önemli olduğunu gözler önüne<br />

seren araştırma, geleneksel iş yapış şekillerinin<br />

değiştiğine dikkat çekiyor. Yenilikçi yaklaşımı ile<br />

kurumların yeni iş süreçlerine uyum sağlamalarına<br />

yardımcı olan Unify, yeni ürünü Circuit ile seyahat ve<br />

konaklama maliyetlerini ortadan kaldırıyor.<br />

Mobil çalışma, bireylerin verimli ve mutlu olmalarına<br />

imkân tanıyor. Hızlı ve verimli iş yapabilme avantajı,<br />

insan hayatının en önemli unsurlarından biri olan<br />

zamandan tasarruf etmeyi de beraberinde getiriyor.<br />

Araştırmaya katılan 4 yöneticiden 3’ü işyeri dışında<br />

çalışanların zaman planlaması yapabilmesinin önemli<br />

olduğunu düşünüyor. Araştırmada, mobil çalışanların<br />

geleneksel mesai yapanlara göre, yüzde 66 oranında<br />

ailelerine daha çok zaman ayırabildikleri dikkat çekiyor.<br />

Mobil çalışmanın daha az stresli olduğunu belirtenlerin<br />

oranı yüzde 58. Her saat ulaşılabilir olmaktan rahatsızlık<br />

duyanların oranı ise yüzde 38.<br />

Farklı lokasyonlarda bulunan çalışanlar, toplantılarını<br />

Circuit üzerinden yapabiliyor. Toplantıda alınan notlar<br />

ve yazışmaları tek bir ekranda kullanıcıya sunan çözüm,<br />

istenilen bilgilere hızlı ulaşmaya imkân sağlıyor.<br />

İletişim kurulmak istenen kişiye dair uygunluk bilgileri<br />

de sunan Circuit, istenilen ortamdan mobil çalışmaya<br />

imkân tanıyor. Farklı bölgelerdeki çalışanların hızlı ve<br />

güvenli dokümantasyon paylaşımına fırsat tanıyan<br />

Circuit, internet tarayıcısı üzerinden kolayca ses, video,<br />

masaüstü ekran paylaşımı yapmayı sağlayan yeni bir<br />

standart olan Web RTC tabanlı yeni iletişim platformu.<br />

Uygulama içerisinde konulara göre başlık açılabiliyor ve<br />

sadece izlenilmek istenilen konular takip edilebiliyor.<br />

Kullanıcılar, kendilerini ilgilendiren konu başlıklarında<br />

tüm yazışmaları kolayca takip edebiliyor. Circuit’in<br />

bir diğer avantajı da grup içerisinde paylaşılan<br />

dokümanların tek bir yerde toplanması. Böylece ekip<br />

çalışması içerisindeki kimin hangi dosyayı ne zaman<br />

paylaştığı görülebiliyor, daha önce yazılanlar aranarak<br />

zaman kaybı yaşanmıyor.<br />

İşyeri dışında çalışma eğilimi revaçta!<br />

İnternete erişimin kolaylaşması ve mobil cihazların<br />

yaygınlaşması ile esnek çalışma olanaklarının arttığını<br />

belirten Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu,<br />

“Mobil cihazların hayatın vazgeçilmez bir parçası haline<br />

gelmesiyle iş hayatında değişim kaçınılmaz oldu.<br />

Yenilikçi teknolojilerin kullanımıyla istenilen her mekân<br />

BUSINESS NEWS 2016 33


BUSINESS ANALİZ<br />

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI KANUNU<br />

ARAŞTIRMA SEKTÖRÜNÜ NASIL ETKİLEYECEK?<br />

Yeni yasada kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanıyor.<br />

veriyor. Görüşülen kişinin veri toplayan firma, görevli,<br />

verinin işlenme amaçları gibi konularda bilgilendirilmesi<br />

gerekiyor. Aynı zamanda bu kişilerin verdikleri bilgiler<br />

üzerinde; diledikleri zaman silinmesini istemeye kadar<br />

varan hakları var. Kişisel verilerimizi sorgulayan her<br />

türlü çalışmada, kurallara uygulamayanlar, yasaya karşı<br />

zor durumda kalacağı için gösterilen özen biraz daha<br />

artacak.”<br />

Araştırma şirketlerinin ellerinde var olan<br />

verileri anonimleştirerek saklaması gerekiyor!<br />

Kişinin yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı,<br />

istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir<br />

çevre ile paylaştığı, kişinin kimliğini belirleyen veya<br />

belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer<br />

bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya<br />

elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilgi ‘’kişisel veri’’<br />

olarak adlandırılıyor.<br />

Yeni yasada kişisel veri: Kimliği belirli veya belirlenebilir<br />

gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlanıyor.<br />

Özel nitelikli kişisel verinin tanımı daha net. Kişilerin<br />

ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini,<br />

mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek,<br />

vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza<br />

mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri<br />

ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli bilgi<br />

olarak geçiyor. Kişisel verilerin korunması başta özel<br />

hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve<br />

özgürlüklerinin korunması için çok önemli.<br />

Kişisel verilerin toplanması ve işlenmesinde ilk<br />

koşul ilgili kişiyi bilgilendirmek ve onun açık<br />

rızasını almak!<br />

Kişisel verinin işlenmesinin yasaya aykırı bir durum<br />

olmadığının altını çizen Pervin Olgun, araştırma<br />

şirketlerinin asıl işinin veriyi toplamak ve işlemek<br />

olduğunu, bundan dolayı da geçmişte işledikleri<br />

verileri bu yeni yasa kapsamında da işlemeye devam<br />

edeceklerini belirtiyor.<br />

Olgun, “Yeni yasanın istisnalar bölümünde “Kişisel<br />

verilerin resmi istatistik ile anonim hâle getirilmek<br />

suretiyle araştırma, planlama ve istatistik gibi amaçlarla<br />

işlenmesi” de var. BAREM olarak biz ve ESOMAR<br />

kodlarına uygun olarak çalışan birçok araştırma şirketi<br />

için yapılması gereken çok fazla şey yok aslında. Ancak<br />

yasadaki bir çok konu sonraki düzenlemelere bırakılmış<br />

durumda. Durumumuz bu düzenlemeler sonrasında<br />

daha netleşecek. Kanunlar geçmişe dönük işlemez,<br />

bu nedenle geçmişte bu yasaya uymadan işlenmiş<br />

veriler için bir uygulama yapılacağını düşünmüyorum,<br />

ancak elimizde var olan veriyi artık anonimleştirerek<br />

saklamamız gerekiyor. Özet olarak; yeni yasaya göre<br />

araştırma için bilgi toplarken hep yaptığımız gibi kişinin<br />

rızasını alacağız, veriyi anonimleştirerek saklayacağız,<br />

veriyi her zamanki gibi anonim şekilde paylaşacağız ve<br />

bir veri sorumlusu atayacağız” dedi.<br />

Türkiye’nin öncü araştırma şirketi Barem’in<br />

KurucuBaşkanı Pervin Olgun, kişisel verilerin korunması<br />

kanunu ile birlikte araştırma sektörüne, işlerin yasaya<br />

uygun olarak yapılmasını kontrol edecek, garanti altına<br />

alacak ve bu konunun sorumluluğu devralacak bir ‘’Veri<br />

Sorumlusu’’nun gireceğini söylüyor.<br />

Olgun, ayrıca bazı istisnaları olsa da hem kişisel<br />

verilerin, hem de özel nitelikli kişisel verilerin<br />

toplanması ve işlenmesinde ilk koşulun ilgili<br />

kişiyi bilgilendirmek ve onun açık rızasını almak<br />

olduğunu vurguluyor ve ekliyor: “Yasa bu konuda veri<br />

sorumlusuna veya onun yetkilendirdiği kişiye görev<br />

34<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS ANALİZ<br />

KADIN YÖNETİCİLER ŞİRKETLERİN<br />

PERFORMANSINI YÜKSELTİYOR!<br />

İşgücüne katılım ve istihdam oranı bakımından kadın ve erkek arasındaki fark tüm dünyada sorun teşkil ediyor.<br />

36<br />

YASED-Uluslararası Yatırımcılar Derneği İstihdam ve<br />

Eğitim Çalışma Grubu tarafından hazırlanan “Kadınların<br />

Üst Yönetimde Temsilinin Artırılmasına Yönelik<br />

Uygulamalar ve Öneriler” başlıklı raporda, günümüzde<br />

kadınların iş hayatına katılımının ve üst yönetimde<br />

temsilinin arttırılmasına yönelik olarak, uluslararası<br />

şirketlerin yürüttüğü çalışmalar ve belirledikleri hedefler,<br />

şirketlerin tepe yöneticileri tarafından anlatılıyor.<br />

Kadın-Erkek çalışan sayısı arasındaki farkın azalmasının,<br />

şirketlerin performansını yükselttiğini ortaya koyan<br />

verilere yer verilen raporda, Türkiye'deki şirketlere ve<br />

düzenleyici kurumlara yol haritası olması temennisi<br />

ile önemli öneriler sunuluyor. Rapora göre, toplumsal<br />

cinsiyet eşitliğinin yanı sıra iş yerinde de cinsiyet eşitliği<br />

sağlanması, mevcut olan işgücü ve yetenek havuzundan<br />

azami şekilde faydalanmayı mümkün kılıyor ve bu açıdan<br />

gerek hissedarların menfaatleri gerekse ekonomik<br />

büyüme açısından kritik öneme sahip.<br />

İşgücüne katılım ve istihdam oranı bakımından kadın ve<br />

erkek arasındaki fark tüm dünyada sorun teşkil ediyor.<br />

Fakat Türkiye’de kadınların katılımı daha da düşük<br />

seviyede bulunuyor. İşgücüne katılım oranı dünyada<br />

erkeklerde %80, kadınlarda %50 iken, Türkiye’de<br />

erkeklerde %71, kadınlarda %30 oranında bulunuyor.<br />

İstihdama katılım oranı ise dünyada erkeklerde %75,<br />

kadınlarda %50 iken, Türkiye’de erkeklerde %65,<br />

kadınlarda %27 seviyesinde.<br />

Basamakları tırmandıkça üst yönetimde ve yönetim<br />

kurullarındaki kadın yönetici oranı daha da düşmekte.<br />

Yönetim Kurullarındaki kadınların oranı Avrupa-Amerika<br />

ve Avustralya’da %20’ler seviyesinde, Avrupa dışı<br />

ortalama %12’lerde. En iyi uygulama %41 ile Norveç’te.<br />

Türkiye’de ise bu oran %12.<br />

Oysa, uluslararası araştırmalarda yer alan verilere göre<br />

kadınların iş hayatına daha fazla katılımı, hem şirketlerin<br />

hem de ülkelerin ekonomik performansını artırıyor:<br />

• Kadınların işgücüne katılım oranındaki %1’lik artışın<br />

küresel GSYH’yı 80 milyar dolar artırması bekleniyor.<br />

• Kadınların çalışma hayatına katılma oranlarının<br />

erkekler ile aynı seviyeye çıkarıldığı takdirde Amerika<br />

Birleşik Devletleri’nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda<br />

%5, Japonya’nın Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda %9 ve<br />

gelişmekte olan ülkelerin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda<br />

çift haneli artışlar olabileceğini gösteriyor.<br />

• Kadın-erkek oranının yakın olduğu kurumların<br />

finansal performanslarının sektör ortalamasının<br />

üzerinde gerçekleşme oranının %15 olduğunu ortaya<br />

koyuyor.<br />

Öyle ki şirketlerin üst yönetiminde cinsiyet oranı farkının<br />

azalması şirketlerin kârlılığını artırıyor.<br />

Buna rağmen, tüm dünyada kadınlar iş hayatında<br />

yeterince yer bulamıyor. Buna neden olarak iki olgu öne<br />

çıkıyor:<br />

• Kadının rolü ve kapasitesi konusunda hem kadının<br />

kendisi hem de aile, toplum gibi diğer aktörlerin algısı;<br />

• Şirketlerin ve kurumların kadının ilerlemesine<br />

yardımcı olmayan yönetim yapısı.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS ANALİZ<br />

YASED üyesi uluslararası şirketler arasında yapılan<br />

ankete göre ise, kadınların üst yönetimde yeterince<br />

temsil edilememesindeki en önemli faktörler şöyle;<br />

• Aile ve kişisel sorumluluklara bağlılık;<br />

• Kadınların rol ve becerileri konusundaki ön yargılar;<br />

• Üst yönetimin kadınların iş yaşamında ilerlemesi<br />

konusunda sorumluluk hissetmemesi;<br />

• Networklerden dışlanma.<br />

Anketin sonuçlarına göre, bu engelleri ortadan kaldırmak<br />

amacıyla, uluslararası şirketlerde küresel ve yerel<br />

seviyede kadın yönetici sayısını arttırma odaklı farklı<br />

dahil etme stratejileri yürütülüyor. Ankete katılmış olan<br />

şirketlerin %89’unun kadın katılımının artması için<br />

bariyerleri ortadan kaldıracak uygulamaları bulunuyor. Bu<br />

sayede, Türkiye’de uluslararası şirketlerde görev yapan<br />

üst düzey yönetici oranları, genel müdür seviyesinde<br />

%36, yönetim kurulu seviyesinde ise %29 gibi yüksek<br />

oranlara çıkmaktadır.<br />

Üst düzey kadın yönetici sayısının artırılması için orta<br />

düzeyde yönetici kaybının önlenmesi ve üst düzeye<br />

geçişin önündeki engellerin kaldırılarak, üst düzey<br />

yönetici aday havuzuna kadınların yetiştirilmesi ise kritik<br />

önem taşıyor.<br />

Şirketlerin küresel uygulamaları arasında “Dahil etme ve<br />

Çeşitlilik”; “İşe Alım-Terfi ve Ücretlendirme”; “Hamilelik-<br />

Doğum-Annelik”; İş-Özel Hayat Dengesi”; “Deneyim<br />

Kazandırma-Mentörlük-Liderlik” ve “Kamu İşbirlikleri”<br />

önemli yer tutuyor.<br />

YASED üyesi uluslararası şirketlerin, “kadın istihdamının<br />

artırılması ve kadınların iş hayatındaki konumlarının<br />

güçlendirilmesine yönelik en iyi örnek uygulamaları” ve<br />

CEO’larının bu konudaki görüşleri ise kısaca şu şekilde:<br />

• AvivaSA Emeklilik ve Hayat CEO’su Meral Eredenk<br />

Kurdaş: “Aynı pozisyon için başvuran eşit durumdaki<br />

adaylar içinden kadın olan tercih ediliyor. Kadın<br />

çalışan oranımız %65 seviyesinde. Kadınların daha<br />

fazla iş hayatına katılmalarını ve erkek çalışanlar ile<br />

eşit şartlarda çalışmalarını hedefliyoruz. Şirketimizin<br />

her kademesinde cinsiyet eşitliği sağlamaya büyük<br />

özen gösteriyoruz.”<br />

• Bosch Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young:<br />

"Kadın istihdamına verdiğimiz önem sonucunda kadın<br />

çalışan ve kadın yönetici sayımız önemli miktarda arttı.<br />

Küresel hedefimiz, 2020 yılına kadar kadın yönetici<br />

oranını yüzde 17’den 20’ye çıkarmak. Türkiye’de ise<br />

bu konuda oldukça yol aldık. Biz Bosch olarak sadece<br />

yönetici pozisyonlarında değil yönetim kurullarında da<br />

kadınların yer almasını amaçlıyoruz. Türkiye yönetim<br />

kurulunda kadın üyemiz bulunuyor."<br />

• Citibank A.Ş. Genel Müdürü Serra Akçaoğlu:<br />

“Şirketimizde kadın çalışan oranımız %54’dür. Üst<br />

düzey yönetim ekibimizin ise yüzde 57’si kadın<br />

yöneticilerden oluşuyor. Citigroup ise alımlarda kadın<br />

aday oranına hassasiyet göstererek daha çok kadının<br />

iş hayatına girişine katkıda bulunmaya çalışmaktadır.<br />

Ayrıca global bazda kadın/erkek oranlarının kariyer<br />

ilerlemelerine yansımaları takip edilmektedir.<br />

Bankamızın 'Citi Türkiye Kadın Ağı (women network)'<br />

bulunmaktadır. Bu platformda yurtiçinden veya<br />

yurtdışından başarılı ve ilham verici kariyer hikayesi<br />

olan üst düzey yöneticileri çalışanlarımızla bir<br />

toplantıda buluşturuyoruz. Kadın Ağı Komitesi değişik<br />

alanlarda banka içinde ve dışında farklı projelerle<br />

kadınların etkinliğini arttırmaya destek oluyor.<br />

Bankamızın özellikle kadın çalışanlarımızın gelişimine<br />

yönelik eğitim programları mevcuttur. Globalde verilen<br />

'Başarı için koçluk' ve 'Kadın liderlik gelişim programı'<br />

üst düzey yöneticilik rollerine doğru ilerleyen kadın<br />

çalışanlarımıza sağladığımız gelişim fırsatlarındandır."<br />

• Coca-Cola Türkiye, Orta Asya ve Kafkasya Bölüm<br />

Başkanı Galya F. Molinas: “21. yüzyılı ‘kadınların<br />

yüzyılı’ olarak nitelendiriyoruz. Kadınların daha iyi bir<br />

dünya yaratacağı ve iş dünyasında rekabet avantajı<br />

sağlayacağına olan inancımız ile 2007 yılında Global<br />

Kadın Girişimini hayata geçirdik. Bunun ilk ayağını<br />

tüm dünyada 2020 senesine kadar 5 milyon kadının<br />

ekonomik olarak güçlendirilmesi hedefi oluşturuyor.<br />

Dünyada kurumsal şirketler arasında yönetim kuruluna<br />

ilk kadın üyeyi 1934’te seçen ilk şirket olarak Global<br />

Kadın Girişimimizin diğer ayağını şirketimizde<br />

çalışan üst düzey kadın yöneticilerin sayısını artırmak<br />

oluşturuyor. Bu amaçla kurduğumuz Kadın Liderlik<br />

Konseyi kadın lider sayısını artırmak amacıyla küresel<br />

strateji, girişimler ve ölçümlemeler konusunda üst<br />

yönetime tavsiyelerde bulunuyor. Konsey ayrıca<br />

Coca-Cola sistemi içerisinde tüm seviyelerde kadın<br />

çalışanlarımızın lider kadrolarında daha çok yer alması<br />

için çalışıyor.”<br />

• Deloitte Türkiye, -Supervisory Board Başkanı Sibel<br />

Çetinkaya: "Organizasyonumuz, kadın erkek oranındaki<br />

eşitlik ilkesine yönelik 30 yıl önce Türkiye’de faaliyete<br />

geçtiği ilk yıllardan başlayarak gerekli aksiyonları<br />

almış ve %50 kadın çalışan oranını yakalamış bir<br />

organizasyon. Üstelik kariyer yolumuzun en üst<br />

basamağı olan “şirket ortaklığı” görevinde %30<br />

kadın oranı ile üst yönetimde de kadın mevcudiyetini<br />

artırmaya devam ediyor."<br />

• Dow Turkey Genel Müdürü İsmail İhsan Necipoğlu:<br />

“Liderlik ve üst düzey yöneticilik potansiyeline sahip<br />

kadın çalışanlara planlı bir koçluk ve liderlik programı<br />

uyguluyoruz. Dow Avrupa Merkezinde görev yapan<br />

üst düzey liderlerimiz, bölge içerisinde liderlik ve<br />

üst düzey yönetici potansiyeline sahip olan kadın<br />

çalışanlarımızın gelişimlerini desteklemek amacıyla,<br />

aktif olarak şirket içinde sponsorluk yapmaktadır.<br />

Planlı bir koçluk ve liderlik insiyatifi ile kadın<br />

çalışanlarımıza haftalık, aylık toplantılar ile destek<br />

vermektedirler. Türkiye içerisinden de bu programa<br />

girmiş olan kadın çalışanlarımız bulunmaktadır.”<br />

BUSINESS NEWS 2016 37


GÜNDEM KONUK<br />

TİM BAŞKANI MEHMET BÜYÜKEKŞİ<br />

İHRACATTA KATMA DEĞER ARTMALI!<br />

Türkiye’nin dış ticareti ile ilgili çok boyutlu bir analiz ihtiyacından yola çıkılarak ilki<br />

2 yıl önce hayata geçirilen, bu yıl da 3’üncüsü ile içeriği üzerinde iyileştirmeler<br />

yapılarak daha kapsamlı hale getirilen ‘Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’, TİM’in<br />

Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel tarafından TİM Ar-Ge Ofisi katkıları<br />

ile hazırlandı. Rapor, 2015 yılının dış ticaret verileri için kaynak bir kitap olma<br />

niteliğinden öte; ihracat politikası, dış ticarette hedefler, stratejik değerlendirme ve<br />

öneriler gibi bölümleriyle de ileriye ışık tutan bir yapıda.<br />

Rapora ilişkin değerlendirme yapan TİM Başkanı<br />

Mehmet Büyükekşi, “2015 yılında dünya beklentilerin<br />

altında büyüdü. Dünya mal ticareti de emtia<br />

fiyatlarındaki düşüşler ile geriledi. Ancak ülkemizin<br />

imalat sanayi temelli üretici özelliği ön plana çıkarak<br />

gelişen ülkeler içinde avantaj sağlama eğiliminde.<br />

Ülkemiz, emtia fiyatlarında bu düşüşü maliyet düşüşü<br />

anlamında fırsata çevirmelidir” dedi.<br />

Rapora göre son 4 yılın ikisinde net ihracatın büyümeye<br />

katkısının negatif olduğunu TİM Başkanı, “Net ihracata<br />

dayalı daha hızlı büyümeler için ihracatta katma değerin<br />

arttırılması gerekir” dedi.<br />

TİM Başkanı Büyükekşi “2015 yılında yaşanan düşüşün<br />

küresel etkisi yanında, yakın ve komşu ülkelerimizde<br />

yaşanan sorunlar da bu hususta etkili olmuştur. Ayrıca<br />

yakın coğrafyada yer alan ülkelerin ekonomileri enerji<br />

gelirlerine bağlıdır ve enerji fiyatlarının birkaç yıl daha<br />

düşük seviyelerde seyredeceği öngörülmektedir. Bu<br />

sebeple alternatif pazarlar geliştirme çalışmalarına çok<br />

daha fazla önem vermeliyiz” dedi.<br />

2023 ihracat hedeflerine ulaşabilmek için 2015 yılı için<br />

belirlenen alt hedefe ulaşmada zorlanıldığını kaydeden<br />

Büyükekşi “Dünya ticaretinden aldığımız payı 2015<br />

yılında arttırmış olmamız, hedeflerimize ulaşmamız<br />

için yeterli değildir. Yatırım, üretim ve ihracat için çevre<br />

38<br />

BUSINESS NEWS 2016


GÜNDEM KONUK<br />

koşullarının iyileştirilmesi ve destek uygulamalarının<br />

daha etkin hale getirilmesi gerektiğine inanıyoruz.”<br />

dedi.<br />

TİM Başkanı Mehmet Büyükekşi, Türkiye’nin başta<br />

ABD ve Çin olmak üzere büyük pazarlarda payını<br />

arttırması gerektiğini belirterek, TTIP gibi uluslararası<br />

çapta etkin olabilecek serbest ticaret anlaşmalarına<br />

eş zamanlı katılımın zorunluluk haline geldiğini<br />

belirterek, “Rapor ilgili kurumlar, kuruluşlar ve en<br />

önemlisi ihracatçılar için faydalı bir kaynak ve yol<br />

haritası. Detaylı bir şekilde hazırlanmış raporu kişi ve<br />

kurumların faydalanabilecekleri önemli bir kaynak<br />

olarak değerlendirdik, önceki yılı iyi analiz edip geleceği<br />

güvenle bakmak isteyen herkesin yararına olması<br />

ümidiyle” diyerek sözlerini sonlandırdı.<br />

TİM’in ‘Ekonomi ve Dış Ticaret Raporu’nda öne çıkan<br />

bazı başlıklar şu şekilde;<br />

Uzun Vadede Geleceği Şekillendirecek<br />

5 Eğilim Etkili Oluyor!<br />

Türkiye’nin 2023 yılına ilişkin hedeflerine yönelik<br />

gerçekleşmeler ve öngörüler küresel eğilimlerden<br />

etkilenmektedir. Bu çerçevede mevcut yaşanan<br />

küresel makro eğilimler, uzun vadeli iddialı hedeflere<br />

ulaşılmasını güçleştirmektedir. Geleceği şekillendiren<br />

makro eğilimler 5 başlıkta toplanabilmektedir.<br />

Bunlar küresel ekonomi, doğal kaynaklar, inovasyon<br />

ve teknoloji, demografi ile tüketici davranışlarıdır.<br />

Bu başlıklar altındaki eğilimler Türkiye’nin iddialı<br />

hedeflerine ulaşmasını güçleştirmekle birlikte aynı<br />

zamanda önemli fırsatları da içermektedir.<br />

Bu küresel eğilimler içinde Türkiye’nin 2023<br />

hedeflerine ulaşmasında kendi koşulları ile ortaya<br />

çıkan üç engel görülmektedir. Bunlar teknoloji ve<br />

inovasyon alanındaki açık, yurtiçi üretim yetkinliklerinin<br />

rekabetçiliği kısıtlaması ile bölgesel siyasi ve ekonomik<br />

istikrarsızlıklardır.<br />

Tüm engelleri aşabilecek bir anahtar:<br />

Sanayi 4.0!<br />

Mevcut küresel eğilimlere ilave olarak 2023 hedeflerine<br />

ulaşılmasında belirleyici olacak yeni şekillenen bir<br />

eğilim ise Sanayi Devrimi 4.0’dır. Sanayi Devrimi 4.0’ın<br />

bireyselleşmiş ihtiyaçlar doğrultusunda şekillenip,<br />

değer zincirini yeniden düzenlemesi beklenmektedir.<br />

Sanayi Devrimi 4.0 ile ilgili gelişmelerin ve trendlerin iyi<br />

izlenmesi ve anlaşılması yüksek katma değerli ihracat<br />

artışı için çok önemli olacaktır.<br />

BUSINESS NEWS 2016 39


BUSINESS KAPAK<br />

AKSA JENERATÖR CEO’SU ALPER PEKER<br />

AMERİKA'DA ÜRETİM YAPAN İLK VE TEK TÜRK<br />

JENERATÖR MARKASI AKSA JENERATÖR!<br />

2025 yılında 1 milyar dolar ciroyla dünyada ilk üçün içinde olmayı hedeflediklerini<br />

dile getiren Aksa Jeneratör CEO’su Alper Peker, dünyanın dört bir yanında satış<br />

ve satış sonrası hizmet noktası bulunan Aksa’nın Amerikan standartlarında üretim<br />

yapan ve Amerika’da üretim tesisi bulunan tek Türk şirketi olduğunu ifade etti.<br />

Türkiye’de jeneratör deyince ilk akla gelen marka Aksa<br />

Jeneratör’dür. Otuz yılı aşkın süredir jeneratör üretimi<br />

yapan Aksa sadece Türkiye’de değil dünya çapında<br />

da üretim tesislerine sahip ve global ölçekte zirve<br />

yarışında varlık gösteriyor. Biz de global hedeflere sahip<br />

Aksa Jeneratör’ün CEO’su Alper Peker ile bu hedefleri ve<br />

sektördeki gelişmeleri konuştuk.<br />

Alper Peker kimdir? Öncelikle buradan<br />

başlamak isteriz röportaja…<br />

2002 yılından bu yana Aksa Jeneratör’de görev<br />

yapıyorum. Finans kökenliyim. Kazancı Holding’in<br />

Mali işler departmanında çeşitli görevler aldıktan<br />

sonra 2007 yılında Asya- Pasifik genel müdürlüğü<br />

görevinde bulundum. Burada kazandığım tecrübe ve<br />

bilgi birikimim ile şu an Aksa Jeneratör’ün globaldeki ve<br />

Türkiye’deki operasyonlarını yönetmekteyim.<br />

Günümüzde birçok kurumda olduğu gibi Aksa Jeneratör<br />

de, kariyer yapma imkanlarına sahip kurumlardan<br />

birisi olsa gerek…<br />

Doğrudur. Aksa Jeneratör’ün insan kaynakları politikası<br />

uzun vadeli planlara dayalıdır. Tüm ekip arkadaşlarım<br />

için bu geçerlidir. İşini iyi yapan, gelişmeleri takip eden,<br />

zamanı yakalayan tüm arkadaşlarımız günün birinde en<br />

yüksek pozisyonlara gelmeleri yönünde gerekli kariyer<br />

planlamaları yapılmaktadır.<br />

Aksa Jeneratör’ün bugün bulunduğu konumu özetle<br />

anlatabilir misiniz?<br />

Yaklaşık 50 yıldır elektrik motor üretim tecrübesiyle,<br />

32 yıldır da jeneratör üretimi yapan Aksa, Türkiye’de<br />

yüzde 50’nin üzerinde payla açık ara pazar lideridir.<br />

Dünyada ise ilk 5’in içindedir. Aksa’nın gelişmesindeki<br />

en büyük etken dışarıya dönük bir firma olmasıdır.<br />

42<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS KAPAK<br />

Yaklaşık 20 sene önce ilk yurtdışı ofisini Singapur’da<br />

açmıştır. Dünyanın dört bir yanında satış ve satış sonrası<br />

hizmet noktası bulunan Aksa bunun yanında Amerikan<br />

standartlarında üretim yapan ve Amerika’da üretim<br />

tesisi bulunan tek Türk şirketidir. Çin’de dünyanın en<br />

büyük jeneratör fabrikasına sahip olan Aksa Jeneratör<br />

bugün global standartlarda üretim yapan bir dünya<br />

markasıdır.<br />

Bugün jeneratör sektöründe nasıl bir rekabet var?<br />

Rekabet koşulları zaman zaman bizi de etkilemektedir.<br />

Normal rekabet markamızın değerinden dolayı bizi<br />

zorlayan bir etken değildir. Bizi en çok zorlayan<br />

haksız rekabettir. Bizi en çok zorlayan şartlar Türkiye<br />

pazarındadır. Afrika’da dahi satılmaması gereken<br />

jeneratörler Türkiye pazarında yer bulmakta, tüketiciler<br />

bu jeneratörleri alıp kullanmaktadır. Fakat herhangi bir<br />

elektrik kesintisinde dahi bu jeneratörü kullanamayıp,<br />

jeneratörleri olduğu halde enerjisiz kalmaktadır.<br />

Pazarda bu tür ürünlerin oranı nedir?<br />

Yaklaşık yüzde 25 civarında olduğunu tahmin ediyoruz.<br />

Peki, bunlar yasal yollardan mı giriyor?<br />

Evet, yasal yollardan giriyor. Ama ürünler çok kalitesiz<br />

ve yetersiz.<br />

O zaman zarar ve tehlike de doğuruyor<br />

bu ürünler sonuçta…<br />

Tabii. Elektrik kesintilerinden sonra özellikle 31<br />

Mart 2015’teki kesintiden sonra çağrı merkezimizi<br />

arayanların sayısı bir anda 5-6 kat arttı. Gün sonunda<br />

yaptığımız arıza talep analizleri ışığında gördük ki çağrı<br />

merkezimizi arayanların neredeyse yüzde 95’i Aksa<br />

müşterisi değil. O gün jeneratörlerinde sıkıntı yaşayan<br />

vatandaşlar kesinti halinde nereye ulaşabileceğini<br />

bilememişler ya da aradıkları kuruluşlarda muhatap<br />

bulamamışlardı. En son çare olarak da Aksa’dan yardım<br />

talep etmişlerdi.<br />

Bu kalitesiz ürünler nasıl oluyor da Türkiye’ye<br />

girebiliyor? Standardizasyonda sorun mu var?<br />

Buradaki en büyük sorun müşterinin tam bilinçli<br />

olmaması. Öncelikle jeneratör ne için alınıyor? Elektrik<br />

kesintisi sırasında çalışıp elektrik üretmesi için. Siz de<br />

biliyorsunuz ki ülkemizde çok sık elektrik kesilmiyor. Bu<br />

yüzden jeneratörler yılda 150-200 saat çalışmaktadır.<br />

Tüketiciler de ilk aldıkları zaman jeneratörün yatırım<br />

maliyetine bakıyorlar. Nasıl olsa elektrik çok kesilmiyor<br />

mantığıyla ucuz ürünlere yöneliyorlar. Ancak uygun<br />

şartlarda üretilmeyen jeneratörler ilk kesintide arıza<br />

çıkarıyor. Satış sonrası servis imkanları da olmadığından<br />

konu ile ilgili muhatap ya da ürünün yedek parçasını<br />

bulamıyorlar. Jeneratörler ucuz bir yatırım ürünü<br />

değillerdir. O sebeple jeneratör ile ilgili yaşanan<br />

sıkıntılar kişilerin ya da kurumların ihtiyaç anında<br />

yararlanmak üzere yedek enerji kaynağı olarak yaptıkları<br />

yatırımları boşa çıkarmaktadır. Enerjisiz kalınan her<br />

dakika hem yatırımcıya hem de ülke ekonomisine zarar<br />

olarak yansımaktadır. Bu yüzden enerji güvenliği riske<br />

atılmaması gereken çok önemli bir değerdir.<br />

BUSINESS NEWS 2016 43


BUSINESS KAPAK<br />

Satış sonrası servis konusunda yaptırımlar yok mu?<br />

Yaptırımlar var fakat karşınızda muhatap<br />

bulamıyorsunuz sonuç olarak. Muhakkak sonunda<br />

Aksa’yı buluyorsunuz. Aksa olarak önceliğimizi kendi<br />

müşterilerimize verip, sonrasın da ise uzmanlığımız ile<br />

herkese yardım etmeye çalışıyoruz.<br />

2015 yılı Aksa Jeneratör açısından nasıl bir yıl oldu?<br />

2015 herkesin bildiği gibi çok kolay bir yıl olmadı.<br />

Özellikle çevre ülkelerdeki problemlerden dolayı...<br />

Rusya’da ve aynı şekilde Azerbaycan, Kazakistan,<br />

Mısır’da ekonomi yavaşladı. Fakat biz Aksa olarak 2015<br />

yılında 2014’e göre global anlamda büyüdük. Çünkü<br />

operasyonlarımızın yaklaşık yüzde 65’i yurtdışında,<br />

yüzde 35’i yurtiçinde. 2015 yılında satışlarımız yaklaşık<br />

400 milyon dolar civarında gerçekleşti. Adet olarak da<br />

40 binlere ulaştık. 2015 içinde bulunduğumuz koşullara<br />

göre sonuç olarak iyi geçti.<br />

Varlık gösterdiğiniz dış pazarlar hangileri?<br />

Özellikle Amerika. Amerika’da işletmemiz var. Orada<br />

Amerika standartlarında üretim ve satış yapıyoruz.<br />

Güney Amerika; özellikle Brezilya, Arjantin, Şili’de;<br />

Afrika’da, Mısır’da, Cezayir’de varız. Gana’da işletmemizi<br />

açtık. Güney Afrika’da işletmemiz var. Dubai’de özellikle<br />

Jebel AliFreeZone içinde çok büyük ofisimiz ve depomuz<br />

var. Asya Pasifik tarafında Filipinler’de büyümeye<br />

devam ediyoruz. Çin’de üretim tesisimiz var. Endonezya,<br />

Avustralya’ya jeneratör satıyoruz.<br />

Çin’deki tesis tamamen Çin’e satış yapmak<br />

üzere mi kurgulandı?<br />

2012 yılında Çin’de dünyanın en büyük fabrikasının<br />

açılışını gerçekleştirdik. Çin’deki tesisimizin üretimi<br />

ağırlıklı olarak Çin ve Asya-Pasifik ülkelerine yönelik<br />

yapılıyor. Çin pazarında epey bir satışımız var. Çok kolay<br />

bir Pazar değil Çin. Birçok ucuz ve kalitesiz jeneratörün<br />

bulunduğu Çin pazarında Çinlilere gerçek kaliteli<br />

jeneratörü gösterdik, Çinliler de Aksa’nın kalitesinin<br />

farkına vardılar.<br />

Son zamanlarda her sektörde olduğu gibi jeneratör<br />

sektöründe de çevreci ürünler gündeme geliyor. Ciddi<br />

bir talep var mı tüketici tarafında, yoksa siz mi öncülük<br />

yaparak bu ürünleri geliştirmek için çalışıyorsunuz?<br />

Aksa, Türkiye’de ilk doğalgazlı jeneratörü yapan firmadır.<br />

Son zamanlarda hibrit jeneratörlerin üretimine geçtik.<br />

En son geçen ay Almanya’da Bauma Fuarı’nda Hibrit<br />

Jeneratör teknolojimizi sergiledik. Çevreci ürünlere tabii<br />

ki pazarın talebi var. Biz de firma olarak doğayı koruma<br />

adına çevreci bir firma olduğumuz için bu ürünleri ön<br />

plana çıkartmaya çalışıyoruz. Bu ürünleri daha fazla<br />

fuarda müşterilerle tanıştırmayı amaçlıyoruz. Standart<br />

dizel jeneratörlerimizde de çevre kavramına çok önem<br />

veriyoruz. Öncelikle kullandığımız boyaların çevreye<br />

zarar vermemesine, kullandığımız yağın, yakıtın bakım<br />

sırasında toplanıp atık merkezine gönderilmesine<br />

dikkat ediyoruz. Özellikle yenilenebilir enerjili<br />

jeneratörleri daha fazla geliştirmeye gideceğiz. Hibrit<br />

jeneratör de bunlardan bir tanesiydi. Teknolojimiz ile<br />

özellikle Telekom sektöründe kullanılan bir sistem ile<br />

uzak noktalardaki jeneratörlerin çalışırken akülerinin<br />

beslenmesini, aküleri dolduktan sonra ise jeneratörün<br />

durup akülerden tekrar elektrik beslenmesi sağlanıyor.<br />

Böylece hem yatırımcıya daha ekonomik işletme<br />

gideri hem de daha az gaz salınımı sağlayarak çevreye<br />

duyarlılığımızı göstermekteyiz.<br />

Genelde maliyet olarak çevreci ürünler daha pahalıdır.<br />

Sizin sektörünüzde maliyetler nasıl?<br />

Bizim sektörümüzde de aynı. İlk yatırım maliyeti olarak<br />

yüksek. Fakat uzun vadeli olarak düşündüğümüz zaman<br />

bunun avantajları daha fazla.<br />

Geçmişte taahhüt işleri yapan bir firmaydınız, şimdi de<br />

kamu işlerinde, büyük projelerde var mısınız?<br />

Varız. Askeriye, telekom, havaalanları, emniyet, devlet<br />

hastaneleri, büyük adliyeler… yani aklınıza gelen her<br />

alanda varız. Bu alanlardaki çalışmalarımız artarak<br />

devam edecek. Dünyada da büyük havaalanlarında,<br />

Örnek olarak; pek çok ünlü araba fabrikalarında,<br />

44<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS KAPAK<br />

elektronik eşya fabrikalarında, Amerika’da büyük<br />

üniversitelerin kampüslerinde, Brezilya’da Amazon<br />

Ormanları’nda varız. Fransa’nın tek deniz aşırı toprağı<br />

Yeni Kaledonya’nın neredeyse tüm elektriğini Aksa<br />

sağlıyor. Kısacası dünyanın her tarafında büyük<br />

projelerle varız.<br />

Ar-Ge’ye her yıl ne kadar pay ayırıyorsunuz?<br />

Öncelikle Türkiye’de ve Amerika’da Ar-Ge ekiplerimiz<br />

var. Toplam ciromuzun önemli bir kısmını araştırmageliştirmeye<br />

ayırıyoruz. Özellikle Amerika ve Çin’deki<br />

fabrikalarımız High Tech Sertifikaları’na haiz ve bu<br />

fabrikalardan dolayı devletten bir vergi avantajı da<br />

sağlıyoruz. Ar-Ge yapmadan jeneratör üretimi imkansız.<br />

Özellikle çevreci ürünler, sessiz jeneratörler, daha<br />

kısa sürede devreye giren jeneratörler ve en önemlisi<br />

elektrik kesildiği zaman çalışabilen jeneratörler<br />

yapmanız için Ar-Ge yapmanız lazım. Aksa Jeneratör<br />

olarak jeneratörleri uzaktan takip sistemine de sahibiz.<br />

Müşterilerin onayı doğrultusunda jeneratörlere<br />

uzaktan erişim hizmetimizle jeneratörlerin tüm teknik<br />

kontrollerinin yapılmasını sağlıyoruz.<br />

Yetişmiş insan gücü bakımından sektörde<br />

ne gibi sıkıntılar yaşanıyor. Siz bu anlamda<br />

neler yapıyorsunuz?<br />

Aksa Jeneratör bir akademi gibidir. Tabii 30-35 senelik<br />

tarihsel gelişimden bahsediyoruz. Aksa Jeneratör’e<br />

gelen satış personeli öncelikle fabrikamızda çalışmaya<br />

başlar. Jeneratörün nasıl yapıldığını, jeneratörün ne<br />

olduğunu görüp, montaj hatlarında teknik üretim<br />

ekibiyle beraber jeneratörü yapıp, anlayıp daha sonra<br />

satış işine geçiş yaparlar. Çünkü bir işi yapacaksanız<br />

en iyisini yapmak zorundasınız. En iyisini yapmak için<br />

de en iyi şekilde öğrenmeniz gerekiyor. Bunun yanı<br />

sıra kurum içinde fabrikada bulunan teknik ekiplerimiz<br />

çeşitli seminer, çalıştay ve sempozyumlarla tüm<br />

çalışanlarımıza güncel teknolojik gelişmeleri dönemsel<br />

olarak aktarmaktadırlar.<br />

Sektörde bir de 2.el ve kiralama piyasası var, bu<br />

noktada sizde de bir yapılanma var sanıyorum. Bu<br />

konuda nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?<br />

Aksa olarak özellikle kiralama tarafında oldukça<br />

aktifiz. Türkiye’nin en büyük filosuna sahibiz.<br />

Türkiye’de 1.000 adet kiralamaya hazır jeneratörümüz<br />

bulunmaktadır. Türkiye’nin büyük şehirlerinde lojistik<br />

merkezlerimiz vardır. Kiralık jeneratörler özellikle<br />

büyük şantiyelerde tercih ediliyor. Bunun yanı sıra,<br />

çeşitli organizasyonlarda da varlık gösteriyoruz. G20<br />

Zirvesi’nin gerçekleşmesinde tüm enerji desteği Aksa<br />

Jeneratör tarafından sağlamıştır. NATO toplantılarında,<br />

Birleşmiş Milletler toplantılarında jeneratör kiralama<br />

hizmetleri verdik. Tüm önemli büyük organizasyonların<br />

gerçekleşmesinde de Aksa Jeneratör kiralamanın imzası<br />

yer almaktadır.<br />

Aksa Jeneratör’ün uzun vadeli büyüme<br />

hedefleriniz nelerdir?<br />

Bizim 2025 hedeflerimiz var. Bugün 400 milyon dolar<br />

olan satışlarımızı 2025 yılında biz 1 milyar dolar olarak<br />

öngörüyoruz. Bunun için de yol haritalarımızı çıkardık<br />

ve kararlılıkla ilerliyoruz. Hindistan tarafında bir atılım<br />

yapacağız. Hindistan, Brezilya ve Avustralya’daki<br />

işletmelerimizi devreye alıp gelişimimizi Afrika’da;<br />

Güney Afrika ve Gana’da sürdürüp, dünyada ilk 5’teki<br />

yerimizi ilk 3’e taşıyacağız.<br />

Aksa Jeneratör 2016 yılına nasıl girdi? 2016 itibariyle<br />

hedef ve beklentilerinizin neresindesiniz?<br />

2016 yılının ilk çeyreğinde geçen senenin biraz<br />

üzerindeyiz. 2016’yı genel olarak düşündüğümüz<br />

zaman geçen senenin yüzde 10 üzerine bir büyüme<br />

gerçekleştirmeyi hedefliyoruz. Global ekonomik<br />

göstergelerin olumlu olmamasına rağmen Aksa, Dünya<br />

çapına yayılmış 300’e yakın satış noktası ve yaklaşık<br />

1.000 kişilik özverili ve tecrübeli ekibi sayesinde bu<br />

hedefe yılsonunda ulaşacaktır.<br />

BUSINESS NEWS 2016 45


BUSINESS VIP<br />

TEMSA GENEL MÜDÜRÜ DİNÇER ÇELİK<br />

TEMSA, TEKNOLOJİ ŞİRKETİ OLACAK!<br />

Temsa’nın sektörde insan kaynağı ve yenilikçiliği ile farklılaştığına dikkat çeken<br />

Genel Müdür Dinçer Çelik, son birkaç yılda geliştirdikleri Smart Mobility konseptiyle<br />

sadece otobüs üreten bir şirket olmaktan çıkıp bir teknoloji şirketine dönüşmeye<br />

başladıklarını vurguladı.<br />

46<br />

Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden birisi olan<br />

otomotiv sektöründe faaliyet gösteren Temsa, otobüs<br />

segmentindeki üretimi ve yenilikleriyle göz doldurmaya<br />

devam ediyor. Nisan ayında yeni elektrikli şehir içi<br />

otobüsü MD9 electriCITY'nin tanıtımını yapan Temsa’nın<br />

Genel Müdürü Dinçer Çelik ile Temsa’nın hedeflerini ve<br />

otomotiv sektöründeki gelişmeleri konuştuk.<br />

Otomotiv sektöründe genel görünümü değerlendirerek<br />

başlayalım isterseniz…<br />

Otomotivde şu anda güçlü bir görüntü var. İhracat güçlü<br />

devam ediyor. Otobüsün de ihracatı açıkçası iyi gidiyor.<br />

Ama iç pazarda otobüs tarafında yüzde 30’luk bir<br />

daralma var Otomobilde, ticari araç tarafında o denli bir<br />

daralma yok. Onlarya başa baş veya biraz artıdalar.<br />

İlk çeyreğini geride bıraktığımız 2016 için nasıl bir<br />

değerlendirme yapabilirsiniz?<br />

Çok ciddi jeopolitik sıkıntılara rağmen Türkiye’nin<br />

ekonomik göstergeleri şu anda gerçekten olumlu. Ancak<br />

Türkiye’nin bu rakamların yanında iyi gitmeyen tarafı<br />

turizm. Turizmde çok ciddi bir durgunluk var. Bu bizi<br />

etkileyen bir gerçeklik. Ancak yine de Temsa olarak ilk<br />

3 ay için satış rakamları ve teslimatlar olarak sektör<br />

ortalamasının çok üzerinde seyrediyoruz. Piyasadaki<br />

olumsuz yansımaya rağmen kapasitemiz dolu. Hatta<br />

şimdiden 2017 için konuştuğumuz işler var. Önümüzdeki<br />

birkaç ayda fazla mesailerimiz de var. Bu anlamda biz<br />

de bu moralimizi hem sektöre hem etrafa yansıtmaya<br />

da çalışıyoruz. Pozitif şeylere daha çok ihtiyacımız<br />

var. Çünkü negatiflik daha hızlı yayılıyor. O anlamda<br />

biz açıkçası bu iyi görüntünün, iyi gelişmenin devam<br />

etmesini ve diğer sektörlere de yansımasını istiyoruz.<br />

Peki, sizi bu piyasada farklılaştıran özellikler nelerdir?<br />

Birkaç tane etken var. Bir tanesi; ekibimizin enerjisinin<br />

çok yüksek olması. Bu son derece önemli. Pozitif<br />

düşünen, enerjisini işine, müşterilerine ve iş ortaklarına<br />

yansıtan bir ekibimiz var. Ve açıkçası bu da ticaretin<br />

bize kaymasına yol açıyor. Bu birkaç yıldır böyle devam<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS VIP<br />

ediyor. İkincisi, ürün konusunda ciddi bir şekilde lideriz<br />

diyebiliyoruz. Geçen sene 8 yeni ürün lansmanımız oldu.<br />

Bu sene de yine 8 yeni ürün lansmanı planlıyoruz. Zaten<br />

ilk 4 ayda 4 yeni ürünü pazara sunduk. Önümüzdeki<br />

aylarda da güzel lansmanlarımız olacak. Ürünlerimizin<br />

hepsi Euro 6 standardında. Toplamda 25 tane ürünümüz<br />

var, 3 tanesi Amerika için, 22 tanesi Türkiye ve Avrupa<br />

için. Bir yılda 2.500-3.000 adet araç üreten bir şirket<br />

için açıkçası bu kadar ürünün yönetilmesi son derece<br />

iddialıdır. Biz 3 segmentte olan tek üreticiyiz: midibüs,<br />

şehir içi otobüs, şehirlerarası otobüs. Hem Türkiye’de<br />

hem Avrupa’da hem Amerika’da hem de Ortadoğu<br />

ülkelerine satış yapacak uygun araçlarımız var.<br />

Lübnan’a, Kamerun’a, Fildişi Sahili’ne sevkiyatlarımız<br />

oluyor. Bugüne kadar toplam 66 ülkeye ihracat yaptık.<br />

Geçen sene yaklaşık 20 ülkeye satış yaptık. Bu sene<br />

de bir o kadar farklı ülkeye satışımız olacak. Değişik<br />

regülasyonları takip edebilen, değişik ülkelerin<br />

taleplerini karşılayabilecek çok sağlam dizayn ofisimiz<br />

ve homologasyon ofisimiz var.<br />

Ar-Ge için neler söyleyebilirsiniz?<br />

Ar-Ge’de 185 kişilik bir ekibimiz var. Türkiye’nin yeni<br />

kanunla kurulmuş ilk Ar-Ge merkezidir. Yani 1 numaralı<br />

Ar-Ge merkezi Temsa’nın. Ar-Ge merkezi derken, sadece<br />

ofislerden bahsetmiyorum, yaklaşık 5 bin metrekarelik<br />

çok büyük workshop’ umuz var. Ve bütün yeni araçları<br />

yaptığımız bir yer. Üniversitelerle, tedarikçi şirketlerle<br />

işbirliklerimiz var. Temsa bilgi üreten, yeni tasarımları<br />

yapan, işin mutfağında olan bir şirket. Biz yeni ürün<br />

sürecinde işbirliklerine çok önem veriyoruz. Mesela<br />

elektrikli araçlarımızın bir tanesini Aselsan ile birlikte<br />

yapıyoruz. Bunun da lansmanını tahmin ediyorum<br />

Haziran ayının ikinci yarısında Aselsan’ın Ankara<br />

tesisinde yapacağız. Türkiye’nin ilk yüzde 100 yerli<br />

aracı olacak. Temsa’nın yenilikçi tarafı çok öne çıkmaya<br />

başladı. Buna dair örneklerimiz çok: Türkiye’nin ilk<br />

akıllı otobüsünü Temsa yaptı. 2015 yılı Aralık ayında<br />

İstanbul’daki Transist Fuarı’nda tanıtımını yaptık. Bir cep<br />

telefonuyla otobüsün motorunu çalıştırabiliyorsunuz,<br />

kapısını, ışıklarını, farlarını açabiliyorsunuz,<br />

ısıtıyorsunuz, soğutuyorsunuz, arabayı eğebiliyorsunuz,<br />

kaldırabiliyorsunuz, durduruyorsunuz. Araçtaki<br />

yolcu sayısını izliyorsunuz, şoförün aracı kullanma<br />

alışkanlıklarını izleyebiliyorsunuz. Aracın yakıtını,<br />

yağ durumunu, aracın ne zaman bakıma gireceğini,<br />

aracın bakım gereken ekipmanı olup olmadığını<br />

izleyebileceğiniz dataları, yani big datanın yönetimi<br />

konusunda yine ilk örneği biz başardık. Çok da ilgi gördü.<br />

Yurt dışı fuarlara gitmesi için özel talepler geliyor.<br />

Yani Smart Mobility üzerine oturtulmuş<br />

bir ürün değil mi?<br />

Smart Mobility kavramını biz yaklaşık 1,5 yıl önce<br />

Temsa’nın alt logosu olarak geliştirdik, bunun isim<br />

haklarını da aldık. Ve evet, ürünlerimizi smartmobility<br />

platformlarına taşıyoruz.<br />

Peki, SmartMobility’ninçıkışı nasıl oldu?<br />

Siz de izliyorsunuz; internetofthings deniyor, dördüncü<br />

sanayi devriminden bahsediliyor. Sonuçta; son<br />

kullanıcının, müşterilerin görülmüş ya da görülememiş<br />

ihtiyaçlarının ve geleceğin ihtiyaçlarının anlaşılması için<br />

mutlaka farklı kullanmanız gereken birtakım kaldıraçlar<br />

var. Bu bizim işimizde de geçerli. Biz sadece otobüs<br />

üreticisi değiliz, biz mobilityprovider, yani insanların<br />

ulaşımını destekleyen, ulaşımına en iyi araçları<br />

hazırlatan bir şirket olacağız. Açıkçası, teknoloji sağlayıcı<br />

BUSINESS NEWS 2016 47


BUSINESS VIP<br />

bir şirket olma yoluna girdik. Smart Mobility bu yolda<br />

ortaya çıkmış bir kavram.<br />

Tamamen bir teknoloji şirketi mi olacaksınız zamanla?<br />

Bunlar önce düşünmekle, hayal etmekle başlıyor. Şu<br />

anda yaptığımız örnekler çok güçlü bir şekilde bu<br />

tarafta gelişiyor. Mesela elektrikli araçlarımızın bütün<br />

yazılımını bizim ekibimiz yapıyor artık. İşin mutfağında<br />

ekibimiz var, iş ortaklarımız var. Yani dışarıdan yazılım<br />

paketi almıyoruz. Bu anlamda gelecek buralardaysa<br />

biz şimdiden güzel örnekler vermeye başladık. Bizim<br />

farkımız ‘smartmobility’ ye olan inancımızdan geliyor.<br />

48<br />

Evet, bu yenilikçilik. Ama sektörün geneline<br />

baktığımızda bunu ne kadar görebiliyoruz?<br />

Örnekler var elbette, bizim yaptığımız işlerin çok<br />

beğenildiğini de görüyoruz. Bir de Türkiye’de teknolojiye<br />

ciddi şekilde ilgi var. Şimdi Sanayi 4.0 üzerine çok<br />

sayıda sempozyum, konferans ve çalışma var. Mayıs<br />

ayı başındaki Genç Türkiye Zirvesi’nde ben bu konuda<br />

bir konuşma yaptım. Temsa içinde yenilikçi girişimcilik<br />

konusunda bir grubumuz var. Tamamen gönüllülük<br />

esasında oluşmuş bir ekip. Bu arkadaşlarımız bir<br />

smartmobility şirketi gelecekte nelerle ilgilenir? Bu<br />

şirketin hangi yetkinliklerle donanması lazım? Soruları<br />

üzerinde çalışan, fikirler üreten bir ekip. Arkadaşlarımız<br />

bu fikirleri etraftaki üniversitelerle paylaşıyorlar,<br />

oralardan yeni fikirlerle dönüyorlar. Ekip, üniversitedeki<br />

gençlere ulaşıyor, oralara heyecanı taşıyor. Bu heyecan<br />

tüm şirkette yeni uygulamalara yol açıyor. En iyi, en<br />

farklı ürünleri veren bir şirkette çalışmak çalışanların<br />

ilgisini artırıyor, onlara gurur veriyor. Çalışanlar içinde<br />

oldukları şirketin gelecek vizyonu olmasını, gelecek<br />

teknolojilerini uygulayan, yenilikler üreten bir şirket<br />

olduğunu görmek istiyorlar. Ve şirketleriyle, ürünleriyle<br />

gurur duymak istiyorlar.<br />

Anladığım kadarıyla üniversite-sanayi işbirliği<br />

anlamında proaktif bir şirketsiniz…<br />

Biz üniversitelerin ve şirketlerin beraber çalışma<br />

ortamlarının sağlanıp nasıl büyütüleceğinin yollarını<br />

iyi bulduğumuzu düşünüyoruz. Ama açıkçası şu anda<br />

üniversiteler tarafında da çok ciddi bir ihtiyaç, bir arayış<br />

ve iyi bir destek olduğunu da görüyoruz. Bu çalışmaların<br />

bir de iyi ürünlerle desteklenmesi lazım. Bunların da<br />

çıktığını görüyoruz net bir şekilde. Biz araçlarımızın<br />

tasarımlarının bir kısmını üniversitelerle ortak<br />

yapmaya çalışıyoruz. Üniversitelerde ciddi uzmanlıklar<br />

var. Ve bu uzmanlıkların hepsinin bizde olması<br />

gerekmiyor. Bu noktada biz iyi bir destek görüyoruz<br />

üniversitelerimizden.<br />

Bu işbirliğini konuşurken insan kaynağını da konuşalım.<br />

Sizin bu konuda nasıl bir politikanız var?<br />

2015 başından bu yana şirketimize ağırlıklı Ar-<br />

Ge ve teknoloji tarafına olmak üzere 60 kadar<br />

yeni çalışan kattık. Genelde çalışanların bizim<br />

kültürümüzde yetişmesini, bizim değerlerimizle<br />

geleceğe hazırlanmasını arzuluyoruz. Yeni mezunları<br />

tercih ediyoruz. Mekatronik, elektrik – elektronik ve<br />

yazılımcılar öne çıkıyor. İnisiyatif kullanabilen, çözümcü<br />

, görüşünü aktarabilen ama ille de takım oyuncusu<br />

arıyoruz. Geçen sene üretim tarafında ise 100’den<br />

fazla çalışanı işe aldık. Bu sene de şu ana kadar 100<br />

çalışanı işe aldık. Dolayısıyla bu sene de büyümemiz<br />

devam ediyor. Üniversite-Sanayi işbirliğini önemsiyor<br />

ve destekliyoruz. Bir de özellikle engelli çalışanlara<br />

anlamlı işler veriyoruz. Bu konuda 12 Mayıs’ta da güzel<br />

bir aktivitemiz oldu burada. Temsa, engellilere en doğru<br />

işleri bulma konusunda son derece öne çıkmış durumda.<br />

Elektrikli araç konsepti son yıllarda Türkiye’de de<br />

dünyada da çok tartışılıyor, elektrikli araç konusunda<br />

gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Elektrikli araç konusunda iki kaldıraç var. Birincisi yakıt<br />

konusu ve ikincisi de emisyon yani çevreye duyarlılık<br />

konusu. Biz Türkiye olarak Avrupa’daki regülasyonları<br />

izliyoruz. En son Euro 6’ya geçildi ve açıkçası Euro 6’ya<br />

uygun araçların emisyonu son derece düşük, çevreye<br />

salınım anlamında tamamen çevreci ürünler. Euro 1<br />

standardının çıktığı 20 yıl öncesine göre partikül ve<br />

karbonmonoksit salımı son derece düştü. O anlamda<br />

açıkçası iyi bir noktaya gelindi.Türkiye’deki araç<br />

parkının henüz çok azı Euro 6’da. Araç yenileme hızıyla<br />

eski araçlar oldukça azalıyor, yavaş yavaş piyasadan<br />

çekiliyor. Elektrikli araçlarda en önemli konu: batarya<br />

ve bataryanın yönetimi. Şimdi burada en gelişmiş<br />

ve dünyada en fazla yatırım yapan ülke Çin. Çin’deki<br />

üreticilerin ne ABD’deki ne de AB’deki regülasyonları<br />

takip etmeleri neredeyse imkansız. Çinli üreticiler artık<br />

Euro standartlarını da hibrit teknolojiyi de bıraktılar,<br />

tamamen elektrikli ile ilgileniyorlar. Gelişmiş ülkeler<br />

ne istiyor? Araçtan dışarıya bir salım olmasın istiyor.<br />

Elektrikte yok zaten. Hibrit araçlar ise 5-10 yıllık ara<br />

çözüm. O yüzden biz de hiç hibritle uğraşmıyoruz.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS VIP<br />

Hibrit bizim gündemimizde yok. Tamamen elektrikli araç<br />

üretimine odaklandık.<br />

Hibritteknolojiler çok tartışıldı, hatta gelecek hibrit<br />

araçlarda dendi…<br />

Hibrit teknolojisi hem çok pahalı hem de ara çözüm. Bu<br />

Avrupa’da niye yayıldı derseniz? Avrupa’da yayılmasının<br />

sebebi dizel motor üreticilerinin bir müddet hayatlarını<br />

devam ettirmesi gerekiyor ve ara çözümlere ihtiyacı<br />

var. Yepyeni bir yatırım açıkçası onlar için zor olacaktı, o<br />

yüzden ara çözümler gelişti. Türkiye’de ise biliyorsunuz<br />

motor üretimi olmadığı için özellikle Türkiye gibi ülkeler,<br />

Afrika ülkeleri açıkçası bu konudaki elektrikli araçlara<br />

açık ülkeler. Türkiye’de de ciddi şekilde elektrikli araç<br />

konusunda ziyaret edilen belediyeler var, ilgi duyan<br />

belediyeler var. Bu bir gerçeklik. Ama şu anda ciddi<br />

menzil, teknoloji ve maliyet konusu tartışılıyor. Şu anda<br />

elektrikli araçların yayılmasındaki engel maliyet. 2.5-3<br />

katı kadar daha pahalı. Yani şu anda çok anlamlı değil.<br />

Ne zaman anlamlı hale gelecek? Bataryalar biraz daha<br />

ucuzlayacak. Bu değişimin de 2 ile 5 yıl arasında olacağını<br />

düşünüyorum. 10 yıl sonra satılan tüm şehir içi araçların<br />

Türkiye’de elektrikli olmasına şaşırmamak lazım.<br />

Bazı şehirlerde elektrikli araç üretimi konusunda bir<br />

heyecan, bir beklenti var. Ama sizin söylediğiniz şekilde<br />

elektrikli teknolojiye geçmezsek bir kaynak israfı da<br />

olacak gibi…<br />

Elektrikli araçlar şu anda ilk yatırım olarak pahalı. 2<br />

yıla kadar anlamlı iyileşme olacak, teşvikler çıkacaktır.<br />

Türkiye’de biz kurumları ziyaret ederek teknolojiyi ve<br />

gelişmeleri anlatıyoruz. Aselsan ile yapacağımız aracın<br />

Türkiye’de bir devrim yaratacağına inanıyoruz. Hem de<br />

Türkiye’nin ilk % 100 yerli aracı olacak. Biz iç talebin<br />

zamanla artacağını bekliyoruz, hazırız. Ama bu arada yurt<br />

dışından da talepler geliyor. Özellikle çevreci ülkelerde<br />

ciddi destekler veriliyor. Buralarda erken satışlarımız<br />

olacaktır.<br />

Türkiye’de otobüste pazar payınız nedir?<br />

Otobüste son 2 yıldır yüzde 30 a yakın pazar payıyla<br />

lideriz. Otobüs tanımının içinde hem midibüsler var hem<br />

şehir içi hem de yüksek tabanlı şehirlerarası otobüsler<br />

var. Segmentlere baktığımızda; şehir içinde bizim payımız<br />

daha yüksek. Midibüste rakiplerimize çok yakınız.<br />

Şehirlerarası otobüste ise ikinci durumdayız. 2014<br />

ve 2015 böyle geçti ama bizim Maraton adlı aracımız<br />

ortada yoktu. Maratonun gelmesiyle dengeler değişiyor.<br />

Maraton aracımız hem 12 metre hem 13 metre, hem<br />

VIPhem 2+2 koltuklu. Keza Safir Plus aracımız da aynı<br />

konfigürasyonda. Yani hem üst hem de orta segmentte<br />

en çok ürünlü-iddialı oyuncu olduk. Turizmde de varız;<br />

şehirlerarası yolcunun aradığı 2+1 koltuklu araçta<br />

aranan ürünü üretiyoruz. Bu otobüs düz tabanlı, yani<br />

koridorsuz olduğu için 2+2’ye de geçişleri yapabilirsiniz.<br />

Beş sene şehirlerarasında kullanıp daha sonra turizm<br />

taşımasında az bir masrafla kullanabilirsiniz. İkisinin de<br />

regülasyonunu sağlamış durumdayız.<br />

Son olarak da dış pazarı konuşalım isterseniz. Mesela<br />

ABD’ye yönelik, Avrupa’ya yönelik önemli işleriniz,<br />

önemli ürünleriniz var. Çalışmalarınız ne yönde?<br />

Temsa’nın bir özelliği de dış pazarların hepsinde<br />

bulunabilmesi ve satış yapabilmesi. Biz Avrupa’da<br />

ve Amerika’da değişik segmentlerde ve değişik<br />

konumlandırmalarla devam ediyoruz şu anda. Amerika’da<br />

lüks midi segmentteyiz. Orada kendimize hedef aldığımız<br />

müşteri grubumuz farklı. Mesela; Google, Twitter gibi<br />

şirketlerin çalışanlarını taşıyan bir şirketin en önemli<br />

tedarikçisiyiz biz. Amerika’da kamyondan bozma,<br />

maliyeti gibi konforu da son derece düşük otobüslerle<br />

yolcu taşınıyor. Bizim aracımız ise uçak konforunda ve<br />

kullanışlı bir şoför kabinine ve çok iyi görüş alanına<br />

sahip. Bizim otobüslerimiz bu anlamda çalışanlar ve<br />

şirketler tarafından tercih ediliyor. Bu konuda açıkçası<br />

bir fark yarattık. Şimdi ABD’li şirketler bizi takip etmeye,<br />

bizim otobüslerimizi taklit etmeye başladılar. Bu<br />

müthiş güzel bir şey. Avrupa’da da Temsa’nın marka<br />

bilinirliği son derece iyi. Sektörde bizi bilmeyen yok<br />

Avrupa’da. Ancak bizim volümümüz rakiplere göre düşük.<br />

Özellikle Almanya sektördeki büyük oyuncuların çıktığı,<br />

büyüdüğü bir pazar. Onların oyun alanlarında daha farklı<br />

segmentler ve niş alanlar bulma konusunda yavaş yavaş<br />

uzmanlığımız artıyor, yeni oyun alanları oluşturuyoruz.<br />

BUSINESS NEWS 2016 49


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

AREL EĞİTİM KURUMLARI YÖNETİM KURULU ÜYESİ<br />

MÜNEVVER GÖZÜKARA<br />

AREL KOLEJİ, IB SİSTEMİYLE<br />

EĞİTİMDE FARK YARATIYOR!<br />

AREL Koleji’nin eğitimde IB (International Baccalaureate: Uluslararası Bakalorya)<br />

sistemini uyguladığını vurgulayan AREL Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Üyesi<br />

Münevver Gözükara, bu sistemi başarıyla uygulayan öncü eğitim kurumlarından biri<br />

olduklarını ifade etti.<br />

50<br />

AREL Koleji, 1990-1991 Eğitim ve Öğretim Yılı’nda<br />

AREL Anaokulu, İlkokulu, Ortaokulu ve Anadolu Lisesi<br />

ile eğitim çalışmalarına başladı. İlk mezunlarını 1994<br />

yılında verdi. 2007 yılında ortaokul ve lise sınıfları için<br />

Uluslararası Bakalorya Orta Yıllar Programı (IB-MYP)<br />

uygulamalarında başarılı görüldü ve otorizasyon alarak<br />

IB okulu olmaya hak kazandı. İlköğretim okulu ise 2008<br />

yılında IB programına dahil oldu. 1990 yılında kurulan<br />

AREL Koleji bugün, Özel AREL Anaokulları, Özel AREL<br />

İlköğretim Okulu, Özel AREL Anadolu Lisesi, AREL Spor<br />

ve Kültür Kompleksi, Özel AREL Fen Lisesi ve AREL<br />

Üniversitesi ile birlikte tam donanımlı ve uluslararası<br />

kalite standartlarında eğitim veriyor. Biz de AREL<br />

Koleji’nin eğitim faaliyetlerini AREL Eğitim Kurumları<br />

Yönetim Kurulu Üyesi Münevver Gözükara ile konuştuk.<br />

AREL Eğitim Kurumları’nın eğitimde öne çıkan<br />

yönleriyle başlayalım…<br />

Anaokuluna öğrenciyi 36 aylıkken alıyoruz, yani 3 yaşını<br />

bitirmiş oluyor. 4-5 yaş ve hazırlık sınıfı dediğimiz 6<br />

yaş grubumuz var. Anaokulunda eğitmeye başlıyoruz<br />

çocukları. Günümüzün çocukları 36 aydan sonra zaten<br />

eğitilme ihtiyacı hissediyor. Yabancı dil eğitimi de tüm<br />

dünyada küçük yaşa kaydı ki küçük yaşta öğrenilen<br />

dille büyük yaşta öğrenilen dil arasında dünya kadar<br />

fark olduğunu hepimiz fark ediyoruz. En başta çocuğa<br />

davranış kazandırmaya çalışıyoruz. Ondan sonra da<br />

eğitim safhası geliyor. Bir kere ana dil bilmeyen çocuğun<br />

ikinci bir dil öğrenmesi mümkün olmuyor. Anadili<br />

üzerinde çok duruyoruz anaokulu çocuğunda. Gerçi<br />

ana dili her yaşta önemli. Hatta üniversite çağında<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

bile önemseniyor. Ondan sonra da ikinci bir dil olarak<br />

İngilizceyi öğretmeye çabalıyoruz. Niye İngilizce<br />

derseniz? Bilgisayar dilinin İngilizce olmasından dolayı<br />

her millet, her ülke kendi çocuğuna İngilizceyi öğretiyor.<br />

Bu dünya dili oldu. İnsanoğlu da derdini en iyi ana<br />

dilinde anlatabiliyor. Öyleyse bu çocuklar İngilizceyi<br />

ana dili kadar bilecek ki derdini anlatabilsin. Ana diline<br />

paralel bir İngilizce vermeye çabalıyoruz kurum olarak.<br />

Bu da anaokulunda yavaş yavaş başlıyor. Çocukları önce<br />

konuşturmaya çabalıyoruz. Konuşturduktan sonra işimiz<br />

çok kolaylaşıyor. Dolayısıyla devam ediyor basamak<br />

basamak İngilizce öğretmek. Onun dışında ikinci bir<br />

dil vermeye ana dili dışında 5. sınıftan başlıyoruz. 5.<br />

sınıfta seçmeli olarak şu anda Almanca ve İspanyolca<br />

var. Çocuk bu iki dilden birini seçiyor. İleride bir dil daha<br />

koymayı düşünüyoruz. Üç dilimiz olacak ve üç dilden<br />

birini çocuk seçecek.<br />

Yabancı dil için özel eğitim sisteminiz var mı?<br />

Nasıl bir yol yöntem uyguluyorsunuz?<br />

AREL Koleji bir IB okuludur. Biz 8 yıldır IB<br />

otorizasyonuna sahibiz. Yabancı dil öğretiminde<br />

IB’nin bize çok yararı oldu. Biz klasik sistemde bu işi<br />

yapmaya çabalıyorduk. IB kapsamında aynı Türkçe<br />

öğretiminde olduğu gibi okuma parçalarıyla, hikâye<br />

kitaplarıyla çocuğun konuşmasını, düşünmesini,<br />

okumasını, yazmasını, duymasını öğretme yöntemini<br />

benimsedik. Dilbilgisi 4. sınıfta başlıyor, 5. ve 6. sınıfta<br />

ağırlık kazanıyor. Ondan sonra da zaten çocuk daha üst<br />

seviyeye devam ediyor.<br />

Çocuk lise çağına gelince yabancı dilde ana dil<br />

seviyesine erişiyor mu?<br />

Anaokulumuzdan, ilkokulumuzdan ve ortaokulumuzdan<br />

liseye geçen çocuklarımız için evet. Son senelerde<br />

okuttuğumuz kitap seviyesi ne kadar yüksekse çocuğun<br />

dil haznesi ve anlatımı o kadar güçlü oluyor. Lise son<br />

sınıfta çocuklar üniversite sınavına giriyorlar. Sınava<br />

girmek için biz 9. sınıfta temel atmaya çabalıyoruz.<br />

Hazırlık sınıfımız var. Anadolu lisemizde. 9. ve 10.<br />

sınıfta ağırlık veriyoruz yabancı dile. 11 ve 12. sınıflar<br />

dil konusunda fazla sıkıştıramıyoruz. Çünkü çocukları<br />

sınava hazırlıyoruz. 11.- 12. sınıfta da ağırlık vermiş<br />

olsak dil seviyesi çok yükselir.<br />

Okulunuzda nasıl bir fiziki yapıda eğitim ve<br />

öğretim veriyorsunuz?<br />

Şu anda yeni okul binamıza geçmiş bulunuyoruz.<br />

Bizde klasik sınıf sistemi yok. Derslik sistemi var.<br />

Derslik sisteminde de derslik sayısının fazla olması<br />

gerekiyor. Ve biz bu sistemden memnunuz. Öğrenci,<br />

derslik sisteminde üniversite öğrencisi gibi hangi<br />

dersliğe gideceğini takip ediyor ve 10 dakikalık arada<br />

derse psikolojik olarak hazırlık yapıyor. Sabit sınıfları<br />

olan okullarda ise öğrenci zaten gireceği, çıkacağı<br />

yeri biliyor, onun telaşına hiç düşmüyor. Arkadaşıyla<br />

oyun düşünüyor. 10 dakikalık bir süreye de hiçbir<br />

şey sığmıyor. Dolayısıyla o kafayla derse giriyor.<br />

Öğretmenin onu derse adapte etmesi bizde 2-3<br />

dakika alıyorsa, o okullarda 7-8 dakika alıyor. Bunun<br />

önüne geçmiş oluyoruz. Ve öğrenci okulun kapısından<br />

BUSINESS NEWS 2016 51


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

52<br />

adımını içeriye attığı zaman burada eğitim alacağının,<br />

eğitileceğinin, öğretileceğinin, öğretilmesi gerektiğinin<br />

farkında olarak giriyor. Bu farkındalıkla öğrenci daha<br />

randımanlı çalışıyor. Okulumuzda zil de yoktur. Öğrenci<br />

de öğretmen de buna kendi ayarlıyor. Dolayısıyla<br />

öğrenci planlamayı öğreniyor. Planlamayı öğretmek IB<br />

sisteminin temellerinden birisidir.<br />

Zincir eğitim kurumlarının sayısı her yıl artmakta.<br />

Bu rekabette AREL Eğitim Kurumları kendini<br />

nerede konumlandırıyor?<br />

Yılını hatırlayamıyorum. Bir kısım okullar kapanmıştı.<br />

Bu halkta güvensizlik yaratmaya başlamıştı. Tekrar<br />

güven kazanmak için okullar 2 ve 3. şubelerini açmaya<br />

başladı. Zincir okullar açıldıkça halkta oluşan güven<br />

zincir okulların Türkiye’de daha da çoğalmasına yol<br />

açtı. Aslında biz buna fazla katılamadık. Özel okul<br />

kurmak hem maddi hem manevi çok yük getiriyor. Biz<br />

topladığımız ücretin yüzde 65’ini kendi personelimize<br />

ödüyoruz. Çünkü yetenekli, örnek olacak insan<br />

bulmamız gerekiyor. Bu insanı da kolay bulamıyoruz. Ve<br />

bu insana emek veriyoruz, eğitiyoruz. Bizim kurumumuz<br />

öğretmen için bir eğitim ocağıdır. Yetiştirdiğimiz<br />

öğretmenin de elimizden kayıp gitmesine izin<br />

vermemeye çalışırız. Dolayısıyla bunun maliyeti de<br />

yüksek oluyor. Kısacası aynı kaliteyi her okulda aynı<br />

düzeyde yakalamak mümkün olmuyor. Biz IB programını<br />

uygulamaya geçirene kadar 2 yıl harcadık. IB sistemine<br />

geçtikten bu yana da 8-9 yıl geçti. Başlangıçta örnek<br />

alacak çok okul yoktu. Bir şeyleri ilk yapacaksanız çok<br />

zaman ve emek vermeniz gerekiyor. Biz de emek ve<br />

zaman harcadığımız bu sitemde eğitim veren bir eğitim<br />

kurumu olarak kendimizi konumlandırıyoruz. Zincir<br />

okullar konusunda okul müdürünün başarıyı getirdiği<br />

bilinci toplumda gelişti. Özel okulların çoğalması,<br />

devletin yükünün özel okullara geçmesi, yükün<br />

paylaşılması çok güzel. Eğitim kalitesini geliştirmek<br />

koşuluyla.<br />

Bütün olarak ülkemizdeki eğitim sistemini<br />

nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Eğitimde müfredat her okulda aynı. Müfredatı<br />

değiştiremeyiz. Öte yandan bir sınav ülkesiyiz. Bizim<br />

çocuklarımız da sınava giriyor. Ve tamamen müfredattan<br />

ve müfredatla ilgili kazanımlardan soru çıkıyor. Biz<br />

de yaşadığımız topluma ayak uydurmak zorundayız.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Çocukları bu arada sınava da hazırlıyoruz. Ama her<br />

yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Biz ezberletmeye değil<br />

kavratmaya çalışıyoruz. Bunun çeşitli yolları var. Her<br />

öğretmen şu anda bunu isterse çok güzel yapar. Çünkü<br />

dünyada örnekleri çok. Biraz yabancı dili varsa bütün<br />

okulların sitelerine girip bu yöntemleri öğrenebilir.<br />

Ancak IB’nin sitesine giremiyor. O kendi üye olduğu<br />

okulların öğretmenlerine giriş hakkı veriyor. Ama<br />

Türkiye’de mesela Milli Eğitim Bakanımızın hazırlattığı<br />

EBA adında bir site var. Siteye girildiği zaman çok<br />

çeşitli kavrama düzeyinde öğretme şekillerini veren<br />

örnekler var. Öğretmen o örnekleri inceleyip birkaç<br />

tanesini uyguladığı zaman çocuğun kavrama düzeyinde<br />

öğrendiğini zaten görecek. Ama önce öğretmenin<br />

eğitilmesi gerekiyor. Ondan sonra da bir sınav<br />

sistemimiz var. İster istemez öğretmen sınava öğrenci<br />

hazırlarken ezberci eğitime geçiyor. Konuyu birkaç kere<br />

tekrar ettirmek zorunda kalıyor. Çünkü öğrencinin bilgi<br />

düzeyinin eksik kalmasını istemiyor.<br />

Türkiye’de yetişmiş donanımlı öğretmen<br />

sorunu var mı sizce?<br />

Üniversite düzeyinde var ama kolejlerde sınıf<br />

öğretmenleri ya da branş öğretmenleri açısından öyle<br />

bir sorunumuz yok.<br />

oturtmak için çeşitli yolların denenmesi gerekir. Bir<br />

okul o yolları ne kadar deniyor? O okul bu davranışları<br />

ne kadar yerleştiriyor bir insana? Mesela iletişiminin<br />

yüksek olması, sosyal olması, bilgili olması, dönüşümlü<br />

ve eleştirel düşünmesi gerekiyor. Bunun gibi 10 tane<br />

öğrenen profili var. Bu profilleri çocuğa kazandırmamız<br />

gerekiyor. Kültürler arasındaki farklılıkları öğrenmesini<br />

ve ona saygı göstermesini çok önemsiyoruz.<br />

Sizin vermek istediğiniz son mesajınız varsa<br />

onu da almak isteriz...<br />

Keşke dediğim, olmasını düşlediğim bir konu var. Sınav,<br />

eğitimin olmazsa olmazlarından. Eğitimde bulunurluk<br />

çok önemli.<br />

TEOG sınavıyla biz çocukları bir nevi sınıflandırıyoruz.<br />

Okul okul ayırıyoruz. Okul seçimi yapıyoruz. Sınavı<br />

okul seçiminde kullanmayıp, öğretmen eğitiminde<br />

kullanabiliriz. TEOG sınavıyla bakanlığımız her okulun,<br />

hatta her öğretmenin başarısını görebilir. Başarısı<br />

düşük öğretmenleri eğitime alabilir. Öğretmen başarısı<br />

artmadan öğrenci başarısını arttıramayız.<br />

Düşlerimin gerçek olması umuduyla!<br />

Ebeveynler okul tercihlerinde nasıl bir bakış<br />

açısıyla hareket etmeli?<br />

Ebeveynler çok fazla araştırma yapmalılar. Ve yapıyorlar<br />

da. Mesela filan zincir okulun filan bölgedeki okulu<br />

işe yaramaz ama şu bölgedeki okulu iyi diyebilecek<br />

duruma geldi artık toplum. Veli, çocuğunu özel okula<br />

vermeden önce şunu düşünür: İyi yabancı dili olsun,<br />

doğru davranışlar edinsin, bir dünya insanında bulunan<br />

meziyetlere sahip olsun. Bu meziyetler bizim milli<br />

eğitim sistemimizde yok mu? Var. Var ama bir kurumu<br />

BUSINESS NEWS 2016 53


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

FİBABANKA GENEL MÜDÜRÜ BEKİR DİLDAR<br />

FİBABANKA SAĞLIKLI BÜYÜYECEK!<br />

Fibabanka’nın kuruluşundan bu yana orta ölçekli bir banka olma hedefi bulunduğunu<br />

söyleyen Fibabanka Genel Müdürü Bekir Dildar, bu hedefe sağlıklı büyüyerek<br />

ulaşmak istediklerini vurguladı.<br />

Kurulduğu 2010 yılı sonundan bugüne kadar hızlı bir<br />

büyüme gösteren Fibabanka, Hüsnü Özyeğin’in vizyonu<br />

ile büyümesini sürdürüyor. Bugün 14 milyar TL’ye yakın<br />

bir aktif büyüklüğe ulaşan Fibabanka’nın hedeflerini<br />

Genel Müdür Bekir Dildar ile konuştuk.<br />

Fibabanka’nın 2016’nın ilk çeyreğinde geldiği noktayı<br />

kısaca anlatabilir misiniz?<br />

Fibabanka olarak 31 Mart 2016 itibariyle aktif<br />

büyüklüğümüz 12.1 milyar TL’yi buldu. Toplam<br />

kredi büyüklüğümüz de 9 milyar TL’yi geçti. Aktif<br />

büyüklüğümüzü 5,5 yılda 13 kat kadar arttırmış olduk.<br />

İlk çeyreği 68 şube ve 1.363 personelle kapattık.<br />

Sermaye yeterlilik rasyomuz yüzde 13.74 olarak<br />

gerçekleşti.<br />

2016 yılındaki hedefleriniz nasıl şekillendi?<br />

Mayıs ayı itibariyle yaklaşık 14 milyar TL aktif<br />

büyüklüğümüz var. Yeni ortaklarımızla birlikte olası<br />

sermaye artışları ve iyi karlarla 14 milyarı daha da<br />

büyütebiliriz. Dört sene önce söylediğim gibi orta<br />

ölçekli banka olma hedefimiz var. Bugünkü rakamlarla<br />

20 milyar TL büyüklüğü geçmek istiyoruz. Bu hedefe<br />

2015’te ulaşmayı düşünüyorduk ama konjonktür<br />

istediğimiz gibi şekillenmedi. Karlılıklar azalınca<br />

hedefimizi ötelemek durumunda kaldık. Ama bu sene<br />

bu hedefimize yaklaşabiliriz diye düşünüyoruz.<br />

Hedef ilk 15’ti değil mi?<br />

Evet. Ancak şu an 21. sıradayız aktif büyüklükte. Asıl<br />

hedefimiz orta ölçekli ve sağlıklı karlılıkla büyüyen bir<br />

54<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

banka olmak. Dolayısıyla o hedefi yakalamak<br />

çok zor değil.<br />

Fibabanka, bugün tam bankacılık hizmeti<br />

veren bir banka değil mi?<br />

Tabii, başta mevduat toplama, kredi verme, internet<br />

bankacılığı olmak üzere tüm hizmetleri sunuyoruz.<br />

Meslektaşlarımız, şube kapatıp dijital bankacılığa<br />

geçen banka sayısı artarken şube açmamıza şaşırıyor.<br />

Şube sayımız yeni açacağımız şubeyle 69’dan 70’e<br />

çıkıyor. Ancak 75’e ulaşmamız lazım. Türkiye çapında<br />

18 ildeyiz, bu sayıyı da arttırmak istiyoruz. Öte yandan<br />

inovasyona ve dijital bankacılığa yatırımımız devam<br />

ediyor. Biz internet üzerinden, Instagram’dan kredi<br />

başvurusu alıyoruz. Başta gençler olmak üzere çoğu<br />

müşterimiz internet bankacılığını tercih ediyor. Dijital<br />

bankacılık önemli ancak bugün anketlere baktığımızda<br />

KOBİ’lerimiz halen banka şubesine gitmek, şube<br />

çalışanları ve yöneticileriyle görüşmek istiyor. Özellikle<br />

emekliler otomatik ödeme hizmeti varken bankaya<br />

gitmek istiyor. Bu profilde fiziki şubelerimiz çok rahat.<br />

İnternet şubemiz de hızlı ve rahat hizmet veriyor.<br />

Fibabanka, geçmişi itibariyle bankacılık kökenli bir<br />

grup bünyesinde yer alıyor…<br />

Kurucumuz Hüsnü Özyeğin bankacılığın<br />

duayenlerindendir. Finansbank’ı sıfırdan kurmuş.<br />

Fibabanka’yı da neredeyse sıfırdan kurduk. 18 şubesi<br />

olan, zarar eden, bilançosu çok küçük bir bankaydı. Hem<br />

sektöre hem ülkeye önemli bir değer katmış olduk 5<br />

senede.<br />

Fibabanka ile ilgili butik bir banka izlenimi<br />

vardı ilk kurulduğunda…<br />

Evet, başlangıçta öyleydi. İlk başta kurumsal, büyük<br />

ticari müşterilerle çalıştık. Daha sonra bireysel<br />

bankacılıktan KOBİ bankacılığına, hatta tarım<br />

bankacılığına kadar yelpaze genişledi. Bu tabii<br />

bankamızın sermaye ve insan gücüyle başarıldı. Biz<br />

aldığımızda bankada 300 çalışan vardı, şimdi 1.400<br />

çalışanımız var. İnsan gücümüz 3.5-4 katı arttı. Bilanço<br />

12-13 misli arttı. Şube sayısı 3 misli arttı.<br />

Yönetici pozisyonu olarak sektörde insan<br />

kaynağı sıkıntısı var mı?<br />

Hayır, insan kaynağı sektörde çok kaliteli. Türkiye’de de<br />

insan kaynağı çok. Biz şimdi gazetelere insan kaynağı<br />

ilanı vermiyoruz. İnternette ilan veriyoruz, binlerce kişi<br />

başvuruyor. Onların içinden de 50-100 kişi alıyoruz her<br />

sene. Ağırlığı gençlere veriyoruz. Gençlere inanan bir<br />

grubuz, gençlerden çok memnunuz.<br />

Banka kültürü açısından bir değişim oldu mu?<br />

Fiba kültürü ile Millenium Bank kültürünü birleştirmeye<br />

çalıştık. Bu tabii ki kolay olmuyor. Yönetici olarak buna<br />

çok dikkat ederim. Burada birçok bankanın kültürünün<br />

etkisi var ama ağırlıklı olarak Fiba kültürü etkilidir. Ben<br />

ve yardımcılarımın çoğunluğu da Fiba kültüründen<br />

geliyoruz. Fiba kültürü de hep esnek ve ulaşılabilir<br />

olmayı gerektiriyor.<br />

Büyümede hep yüksek hedefler koydunuz<br />

bugüne kadar…<br />

Geçen sene yüzde 40 büyüdük. Bu sene için 25<br />

hedefledik, 35-40’lara da çıkabilir. Bu da karlılığa ve<br />

sermayeye bağlı. Organik büyümeye devam ediyoruz.<br />

23 Ekim 2015 tarihinde imzalamış olduğumuz sermaye<br />

iştirak sözleşmesiyle IFC (Uluslararası Finans Kurumu)<br />

ve EBRD (Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası) yüzde<br />

9.95’er payla ortağımız oldular.<br />

BUSINESS NEWS 2016 55


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Ticari olarak 25 bin civarında müşterimiz var, 20 bini<br />

KOBİ’dir. Daha önce görev yaptığım bankada KOBİ<br />

bankacılığından sorumlu Genel Müdür Yardımcısı<br />

olduğum için KOBİ’lere daha çok önem veriyorum.<br />

Çünkü istihdam sağlamada KOBİ’ler yüzde 90 ağırlıkta;<br />

lokomotif onlar. KOBİ’ler iyi yönetilirse marka da<br />

olabilir, iyi ihracat da yapabilir, 10’larca 100’lerce<br />

çalışanı da istihdam edebilir. Bunun için tabii ki iyi bir<br />

finans yönetimi şart.<br />

Bir bankacı gözüyle Türkiye ekonomisinin<br />

bugününü ve orta vadedeki görünümünü nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Devlet altyapıya inanılmaz yatırım yapıyor. İstanbul<br />

bunun en büyük örneği. Bu da inşaat sektörünü<br />

sürüklüyor. İnşaat sektörü durmaz, duramaz. Tabii<br />

ki büyümede daha önemlisi ihracattır. Bunu yapan<br />

ülkeleri gördük. Örneğin Güney Kore, elektronik ve<br />

otomotiv ihracatında müthiş işler başarmıştır. Bizde de<br />

o potansiyel var. Devlet bunu teşviklerle hızlandırmaya<br />

çalışıyor. Ama kolay bir iş değil.<br />

Bankacılık bunun neresinde?<br />

Bence Türkiye’nin en sağlam ve en iyi sektörü<br />

bankacılıktır. Bu kalitede insan topluluğunu başka hangi<br />

sektörde görebilirsiniz? Üniversite mezunu, yabancı<br />

lisan konuşan çok kaliteli bir insan gücü var bankacılık<br />

sektöründe.<br />

56<br />

Yeri gelmişken bu ortaklığın katkılarını<br />

biraz daha geniş konuşalım…<br />

Sadece sermaye katkıları değil başka katkıları da oldu.<br />

IFC’nin Ortadoğu’daki en büyük ofisi İstanbul’da. Bunun<br />

yarattığı sinerjinin nakit akışımıza katkısı oluyor. Yine<br />

EBRD’nin Avrupa’dan fon bulma katkısı çok büyük<br />

oluyor bize. Daha çok yeni olmakla birlikte bu stratejik<br />

ortaklıktan memnunuz.<br />

Küresel bir banka olma hedefiniz var mı?<br />

O konjonktüre göre değişiyor. Bugün de Türkiye<br />

konjonktürüne bakıyorsunuz; bazı bankalar şube<br />

kapatıyor. Dünya bankası olmak çok iddialı bir hedef.<br />

Dünyanın devleri var; Türk bankalarını satın alıyorlar.<br />

Sermaye global, bunun önüne geçemezsiniz. İnsan<br />

kaynağı önemli ama sermaye olmazsa güçlü bir banka<br />

olamazsınız.<br />

KOBİ’lerin yeri nedir Fibabanka’da?<br />

Bizim 180 bin civarında müşterimiz var. Bunların 85<br />

bini aktif. Bunlar ağırlıklı olarak bireysel müşteriler.<br />

Fibabanka, bugün sanayicinin, üretenin ne kadar<br />

yanında? Hedefi nedir bu konuda?<br />

Toplam kredi büyüklüğümüz 9 milyar TL’yi geçti. Bunun<br />

yüzde 94’ünü KOBİ kredileri ve ticari krediler portföyü<br />

oluşturuyor. Hem sanayiye hem de tarıma verdiğimiz<br />

kredileri arttırmaya çalışıyoruz. Bu da şube ve müşteri<br />

adedini artırmakla oluyor. Sadece dijital bankacılığa bel<br />

bağlamak doğru değil. Genç müşteri kitlemiz bireyselde<br />

iyi ama KOBİ’ler, çiftçiler bankayı yanında görmek<br />

istiyor, özellikle kötü zamanında o şube müdürünü<br />

yanında görmek istiyor. Biz mesela bunu turizmde<br />

yaptık. Hangi müşteri bize müracaat ettiyse hepsine<br />

yardımcı olmaya çalıştık.<br />

Kredi kartında bir iddianız var mı?<br />

Ticari kartta var. Ticari kart sayımız şu an yaklaşık<br />

15 bin oldu. Şirketlerim maaş hesapları var, bir de<br />

okullarda veli hesaplarını almaya başladık. Şu an kredi<br />

kartı sayımız toplamda 30 bine ulaştı, bu sene sonunda<br />

50 bine ulaşabiliriz.<br />

Son söz olarak neler söyleyebilirsiniz?<br />

Bizim Fibabanka olarak tek planımız var: Organik ve<br />

sağlıklı büyümek. Bunu yaparken de hızlı ve esnek olup<br />

müşteriye bir değer yaratmak istiyoruz.<br />

BUSINESS NEWS 2016


MAKALE<br />

TL VARLIKLARINDA<br />

YÜKSELİŞ SÜRECEK Mİ?<br />

Destek Menkul Değerler Analisti Aysun Göksu<br />

Küresel piyasalarda ana trendi Amerika<br />

Merkez Bankası (FED)’nın politikaları<br />

belirlerken iç piyasalar son üç haftada<br />

siyasi gelişmelerle yön buldu. Ahmet Davutoğlu’nun<br />

başbakanlık görevinden istifasını açıklamasıyla<br />

birlikte TL’de sert değer kayıpları yaşanmış ve siyasi<br />

belirsizlik süreci Lirayı baskı altında bırakmıştı. Yeni<br />

başbakan adayının isminin açıklanmasıyla belirsizlik<br />

kısmen ortadan kalksa da piyasaların asıl bilmek<br />

istediği ekonomi yönetiminde bir değişikliğin olup<br />

olmayacağıydı.<br />

65. Dönem Başbakanı Binali Yıldırım’ın yeni kabineyi<br />

açıklaması ve kabinede mevcut Ekonomiden Sorumlu<br />

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in görevine<br />

devam edeceğinin açıklanmasıyla Türk Lirası varlıkları<br />

nefes aldı. Açıklamaların ardından TL, dolar karşısında<br />

yüzde 1.2 değer kazandı. Aynı gün piyasaların<br />

izlediği bir diğer unsur ise, bu yeni dönemde Türkiye<br />

Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB)’nın piyasalarda<br />

oynayacağı roldü. TCMB piyasa beklentilerine paralel<br />

faiz koridorunun üst bandında 50 baz puanlık bir<br />

indirime gitti. Bu beklenti daha önce Lira tarafında<br />

fiyatlandığından beklenti gerçekleştiğinde TL’deki<br />

değer kazançları arttı ve Lira’nın dolar karşısındaki<br />

değer kazancı yüzde 2.5’e ulaştı.<br />

İç taraftaki belirsizlik sürecinin sonlanmasıyla<br />

kur değer kaybetmeye devam ediyor. Ancak dış<br />

gelişmelere oldukça duyarlı olan iç piyasalarda rolü<br />

tekrar FED alabilir. Bu noktada birçok senaryo gündeme<br />

geliyor. Öyle ki, yarın ABD tarafında açıklanacak<br />

büyüme rakamı ve FED Başkanı J. Yellen’ın açıklamaları<br />

ön planda olacak.<br />

Son FOMC tutanaklarında verilere bağlı yol izleneceği<br />

ifadelerine yer verilmesi ABD’den gelecek her veriyi<br />

önemli kılıyor. Bu anlamda ABD büyüme rakamlarının<br />

beklentileri karşılaması faiz artırım beklentilerini de<br />

kuvvetlendirebilir. Aynı zamanda Yellen’ın Haziran’da<br />

faiz artışını destekleyici yönde açıklamalarda<br />

bulunması rüzgârın tersine dönmesine neden olabilir.<br />

Bu senaryoda doların değer kazanması beklense de<br />

yükselişlerin hız kazanabilmesi için 2.9600 direncinin<br />

aşılması gerekmektedir. Bu seviyenin aşılmasıyla<br />

birlikte faiz artırımına dair beklentiler kuru yeniden<br />

3.00 seviyelerine taşıyabilir.<br />

BUSINESS NEWS 2016 57


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ REKTÖRÜ<br />

PROF. DR. ŞAHİN KARASAR<br />

MALTEPE ÜNİVERSİTESİ<br />

20 YILDIR SÜREKLİ<br />

BAŞARIYI HEDEFLİYOR!<br />

Üniversitelerin küresel ün sahibi<br />

olması yanında topluma hizmet<br />

etmesinin de bir başarı ölçütü<br />

olduğuna vurgu yapan Maltepe<br />

Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin<br />

Karasar, Maltepe Üniversitesi<br />

olarak hem Türkiye’de hem de<br />

dünya çapında sürekli başarıyı<br />

hedeflediklerini ve kuruluşlarından<br />

bu yana geçen 20 yıl içerisinde bunu<br />

en iyi şekilde ortaya koyduklarını dile<br />

getirdi.<br />

58<br />

Devlet ve vakıf üniversitelerinin sayısı 200’e<br />

yaklaşırken hem ulusal ölçekte hem de küresel<br />

ölçekte rekabet kızışıyor. Kalite vizyonunu 2010<br />

yılında güncelleyen Maltepe Üniversitesi 21. Yüzyıl<br />

yetkinliklerini öğrencilerine kazandırmaya çalışan<br />

köklü bir vakıf üniversitesi. Yirminci yılında Maltepe<br />

Üniversitesi’nin hedeflerini ve özel eğitim alanındaki<br />

trendleri Maltepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şahin<br />

Karasar ile konuştuk.<br />

Bugün vakıf ve devlet olmak üzere üniversitelerin<br />

sayısı 200’e yaklaştı. Maltepe Üniversitesi 20.<br />

Yılında bu üniversitelerden biri olarak kendisini nasıl<br />

konumlandırıyor. Nasıl rekabet ediyor?<br />

Yakın zamana kadar akademik camia rekabet gibi,<br />

pazarlama gibi, tanıtım gibi, müşteri gibi kavramları<br />

kullanmaktan geri dururdu. Fakat bunlar profesyonel<br />

hayatın gerçekleri. Geri durarak kendinizi başka<br />

yere konumlandırmanız mümkün değil. Küreselde<br />

baktığınızda yüksek eğitim pazarı gerçekten hızlı bir<br />

trend içerisinde. Hem büyüme anlamında hızlı bir<br />

trend içerisinde hem de hizmet verdiği ürün çeşitliliği<br />

anlamında. Bir Dünya Bankası kuruluşu olan IFC’nin<br />

(International Finance Corporation) 26-26 Nisan<br />

günlerinde Hong Kong’da düzenlediği Küresel Özel<br />

Eğitim Konferansı’nı yakından izleme şansı buldum.<br />

Dünyada yükseköğretim farklı bir yere gidiyor. Son<br />

1-2 yıl içerisinde Yükseköğretim Kurulu aracılığıyla<br />

ciddi atılımlar yapmaya başladıksa da hala devletçi bir<br />

zihniyetle eğitim sektörünü motive etmeye çalışıyoruz.<br />

Bugün Türkiye’de 200’e yakın üniversite var. Bunların<br />

yaklaşık 110’u devlet üniversitesi, 90 civarında da vakıf<br />

üniversitesi ve vakıf meslek yüksekokulu var. Fakat<br />

maalesef genel öğrenci yükünün sadece yüzde 10’unu<br />

vakıf üniversiteleri taşıyor. Oysa bizim gibi köklü,<br />

hem akademik fiziksel altyapısını tamamlamış hem<br />

olgunlaşmış hem de mezunları artık sektörde bir yerlere<br />

gelmeye başlamış üniversitelerin kapasitelerini daha<br />

verimli kullanmaları lazım. Kapalı ve açık alanlarımız,<br />

öğretim üyesi sayımız ve kalibrasyonumuz ve unvanlar<br />

gibi kriterler dikkate alındığında kontenjan taleplerini<br />

YÖK’ün daha esnek değerlendirmesi gerektiğini<br />

düşünüyorum. Öğrenci sayısı anlamında vakıf<br />

üniversiteleri ciddi bir çözüm ortağı devlet için.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Peki, vakıf-devlet ayrımını nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Kriterler bu ayrıma göre mi belirlenmeli?<br />

Artık üniversitelerin de vakıf-devlet diye ayrılmaması<br />

gerektiğini düşünüyorum. Çünkü vakıf üniversiteleri<br />

hareket kabiliyetleri daha fazla olduğu için öğrencilere<br />

sunulan hizmetlerde çok daha ileri noktalarda. En<br />

azından hantal bürokrasinin içerisinde çok fazla<br />

olmuyorlar. Bu kapsamda üniversiteler istediği<br />

kontenjanı alabilmeli, nitekim daha ilerisinde de<br />

kendi öğrencilerini seçebilecek, yöntemler, kriterler<br />

geliştirmeleri mutlaka gerekli. Tabii, regüle edici kuruluş<br />

olarak Yükseköğretim Kurulu’nun varlığını sürdürmesi<br />

gerekiyor.<br />

Hong Kong’daki konferanstan edindiğiniz<br />

izlenimler nasıl?<br />

IFC’nin Hong Kong’da düzenlediği toplantı çok<br />

önemliydi. Küresel aktörler belli ülkelerde eğitim<br />

yatırımlarına başlıyorlar. Dolayısıyla Türkiye’ye<br />

yabancılar da girecek belli süre sonra. Tabii burada<br />

küresel eğitimin dışında bir de milli ve manevi<br />

meseleler dediğimiz soft meselelerin daha iyi bir yere<br />

oturması ve Türkiye’de yatırım yapmak isteyen yabancı<br />

sermayeye belli kriterler getirilmesi lazım.<br />

Bugünlerde Y ve Z kuşaklarının özelliklerinin eğitimi<br />

de şekillendirdiği konuşuluyor. Bu konuda neler<br />

söyleyebilirsiniz?<br />

Tabii, öğrenmede yeni trendler var. Yani artık Z kuşağı<br />

geliyor. Z kuşağı 2 sene sonra üniversite sınavına<br />

girecek ve üniversite öğrencisi olacak. X kuşağından Y<br />

kuşağına geçerken yaşadığımız; öğretim üyelerinin yeni<br />

neslin öğrenme biçimlerine ayak uyduramaması gibi<br />

bir karmaşayı Z kuşağında yaşamamayı ümit ediyorum.<br />

Çünkü Y kuşağının öğretim üyeleri daha kolay adapte<br />

olacak diye düşünüyorum.<br />

Z kuşağı elektronik ortamda mı eğitim alacak?<br />

Elektronik ortamda öğrenme, ders malzemelerini<br />

izleme, ölçme ve değerlendirme yapılması artık çok<br />

yaygın hale geldi. Bunun da ötesinde dünyada pek çok<br />

isim yapmış üniversite artık bütün ders malzemelerini<br />

açık kaynak olarak elektronik ortama yüklemiş durumda.<br />

Bundan sonra hayat boyu eğitimin kurgulanması<br />

lazım. Hayat boyu eğitim yaklaşımı kapsamında<br />

insanlar istedikleri yaşta istedikleri alanda istedikleri<br />

üniversiteden belli dersleri modüler olarak alabilmeli.<br />

Ve belli bir ders birikimi sağladıktan sonra da bunları<br />

sertifikaya, diplomaya dönüştürebilmeli. Bu trend zaten<br />

dünyada uzun yıllardır uygulanıyor. Bizde de kaçınılmaz<br />

olarak iş buraya doğru gidecek.<br />

Konuşmanızın başında vakıf üniversitelerinin sayıca<br />

yarıya yaklaşmasına karşın öğrenci yükünün yüzde<br />

10’unu paylaştığına vurgu yaptınız. Bu önemli bir konu<br />

aslında. Siz bunun eşit seviyeye gelmesini mi arzu<br />

ediyorsunuz vakıf üniversiteleri olarak?<br />

Eşit seviyeye gelmese bile belli kriterlere göre artması<br />

gerekir. Öğrenciyi bir mekâna alacaksınız. Öğrenciyi<br />

BUSINESS NEWS 2016 59


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

akademisyenlerle eğiteceksiniz. Bir insan kaynağı ile<br />

yöneteceksiniz. Bu anlamda bir kriter geliştirilmesi<br />

gerekiyor. Yani bir öğretim üyesine 20-25 öğrencinin<br />

üzerinde düşmemesi lazım. Bir öğrenciye düşecek<br />

metrekare miktarı belli olmalı. Şimdi YÖK bu kriterleri<br />

oluşturma çabasında. Özetle; somut kriterlere göre<br />

kontenjan artışı sağlanmalı.<br />

60<br />

Akademik insan kaynağı demişken bu konuyu biraz<br />

açmanızı rica edeceğim. Türkiye’de bu konuda<br />

kimilerine göre ciddi sorunlar yaşanıyor. Öyle ki,<br />

yurt dışından transferler de yapılıyor. Siz bunu nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz? Ve Maltepe Üniversitesi’nde<br />

durum nedir?<br />

Vakıf üniversiteleri ilk kurulmaya başlandığında<br />

tek kaynak devlet üniversiteleriydi. Ve nadiren de<br />

olsa yurtdışındaki üniversiteler... Pek çoğu da devlet<br />

üniversitelerinde, alanında gerçekten temayüz etmiş,<br />

isim yapmış, yayınları olan, kitapları olan, ders kitapları<br />

olan isimleri emekliliklerin ardından üniversiteye<br />

transfer etmek suretiyle bir akademik insan kaynağı<br />

altyapısı oluşturdular. Artık ondan sonra da gelecek<br />

akademik nesilleri yetiştirmeye başladılar. Bu, vakıf<br />

üniversitelerini güçlü bir noktaya taşıdı. Maltepe<br />

Üniversitesi olarak da İstanbul Üniversitesi, Marmara<br />

Üniversitesi, Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul<br />

Teknik Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi gibi<br />

İstanbul’un en iyi üniversiteleri ve Türkiye’nin diğer<br />

en iyi üniversitelerinden gelen insan kaynağı burada<br />

fakülteleri, bölümleri kurdu, kurguladı, yapılandırdı.<br />

Asistan aldı, asistan yetiştirdi. Şimdi onların yetiştirdiği<br />

asistanlar doçent, profesör oldu. Yurt dışından<br />

da öğretim üyesi, tersine beyin göçü takviyesiyle<br />

üniversitelerimiz bu süreçleri iyi geçiriyor diye<br />

düşünüyorum.<br />

Biz bu konuda sınıfta mı kalıyoruz ülke olarak?<br />

Şimdi rakamlara baktığınızda Türkiye’nin yükseköğrenim<br />

vizyonu çerçevesinde aşağı yukarı 10 bin tane daha<br />

doktoralı eğitim görevlisine ihtiyacı var. Bu, planlanması<br />

gereken bir süreç. Bunu da YÖK’ün çalışmalarından<br />

anlıyoruz. Türkiye’nin 2023 hedefleri konduğu anda<br />

planlanmalıydı. Hem nitelikli olsun hem hızlı olsun<br />

denince belli aksamalar olabilir. Ama dünya da bunun<br />

çok planlı, programlı yapıldığı söylenemez. Biz de<br />

fena değiliz. Biraz geriden gelmekle birlikte özellikle<br />

yükseköğretimde dünya ile entegrasyonumuzun iyi<br />

rotada olduğunu düşünüyorum.<br />

Bugün üniversite-sanayi işbirliği tam olarak oturmuş<br />

değil. Nedir buradaki problem?<br />

Türkiye’nin son 15 yılında hakikaten sanayi bir aşama<br />

kaydetti. Kendi eğitim merkezlerini, şirket akademisi<br />

denilen kuruluşları oluşturmaya başladılar. Ve<br />

neredeyse eğitime, yükseköğretime alternatif sistem<br />

yarattılar. Bunu neden yarattılar? Üniversitelerden<br />

bekledikleri katkıları alamadıkları için. Bunun birkaç<br />

nedeni var. Bir sebebi de maalesef üniversitelerdeki<br />

öğretim üyelerinin sektör tecrübesinden yoksun<br />

olmaları. Üniversitelerde yaygın bir yaklaşımdır bu.<br />

Kuram gayet iyidir ama uygulamaya geldiğinizde orada<br />

zincirin halkaları iyice zayıflar. Belli noktalarda da bu<br />

halka kırılır. Bunun önüne geçmek için bizim burada<br />

uyguladığımız bir model var. Hem öğrenci nezdinde<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

hem sanayi kuruluşları nezdinde kabul gören bir sistem<br />

bu. Üniversitemiz kurulduğundan bu yana mütevelli<br />

heyeti başkanımız hangi fakültenin binasını yapmışsa<br />

mutlaka bu alanın uygulama alanlarını da bir eklenti<br />

olarak binaya dahil etmiştir. İletişim Fakültesi yapıyorsa<br />

platoları, çekim stüdyosu, Mimarlık Fakültesi yapıyorsa<br />

mimarlık hangarı, İnşaat Mühendisliği Bölümünü<br />

yapıyorsa inşaat laboratuvarı, Hukuk Fakültesi<br />

yapıyorsa mahkeme salonu vs. Dolayısıyla öğrenci<br />

eğitimi sırasında uygulama mekanlarının içinde bu işi<br />

öğreniyorsa, öğretim üyesi ve yöneticisi de sektörün<br />

dinamiklerini ve realitesini biliyorsa ve belli de bir<br />

irtibatı varsa, bu kurguyu çok rahat yapabiliyorlar. Ve<br />

sanayi kuruluşu da bu farkı görüyor.<br />

Kendi vizyonunuz ile karşılaştırdığınızda Maltepe<br />

Üniversitesi özelinde gördüğünüz eksiklikler var mı?<br />

Şunu çok rahatlıkla söyleyebilirim ki fiziki imkânlarımız<br />

ve insan kaynağımız açısından gerçekten iyi bir<br />

noktadayız. Hiç mütevazı olmaya gerek yok bu noktada.<br />

Öte yandan regüle eden otorite olarak YÖK’ün vakıf<br />

üniversitelerinin, devamında özel üniversitelerin<br />

önünü açacağı yaklaşımları gözlemliyoruz. Bu<br />

liberal yaklaşımın yükseköğretimde de kendini<br />

göstereceğinden eminiz. Tabii, aşama aşama hayata<br />

geçiyor bunlar. Devletçi bir anlayıştan gelen bir<br />

sektörün liberalize olması kolay değil. YÖK’ün kaliteden<br />

taviz vermediğinin en önemli göstergesi Kalite<br />

Akreditasyon Kurulu’nun kurulmasıdır. Türkiye yüksek<br />

eğitim pazarı 6.5 milyon öğrenciyle büyük bir pazar.<br />

Türkiye hem yurt dışına öğrenci gönderen hem de<br />

yurt dışından öğrenci kabul eden bir ülke. Yurt dışına<br />

gönderdiğimiz öğrencilerin sayısını azaltmayı; yurt içine<br />

getirdiğimiz öğrenci sayımızın artmasını hedefliyoruz<br />

burada. Bu da kalite ile ve belli eşiklerin aşılmasıyla olur<br />

diye düşünüyorum.<br />

Her yıl dünyadaki üniversiteleri çeşitli kriterlere göre<br />

sıralayan listeler yayımlanıyor. Gerçek bir dünya<br />

üniversitesi olmak ne demek size göre?<br />

Sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 4000’in<br />

üzerinde üniversite olduğunu düşündüğümüzde<br />

aslında yükseköğretimin kitlesel bir mevzu olduğunu<br />

anlıyorsunuz. Fakat çok özel alanlarda, çok özel altyapısı<br />

olan öğrencilere eğitim veren ve insan kaynağını<br />

belli alanlara yoğunlaştıran ve bu alanlarda keşif,<br />

patent, buluş, üst düzeyde yayın, topluma dönük<br />

bilimsel çalışma yapan üniversiteler bir elekten<br />

geçiyorlar. Listeler belli kurumların belli kriterleri<br />

baz alarak yaptığı listeler. Her kurumun da farklı bir<br />

yaklaşımı olduğu için listeler sürekli değişiyor. Ama<br />

baktığınızda ilk 10-15 üniversite hep aynı. Onlar da<br />

artık başarısı tartışılmayan üniversiteler. Küresel ün<br />

sahibi olmanın yanında üniversiteleri topluma hizmet<br />

için düşündüğünüzde yaşadığı bölgede, çevresinde de<br />

etkili olabilmek, insanların hayatına dokunabilmek çok<br />

önemli. Dolayısıyla yaşadığımız bölgeden başlayarak<br />

Maltepe Üniversitesi olarak sürekli başarıyı göstermeyi<br />

hedefliyoruz ve 20 yıl içerisinde de bu başarıyı<br />

gösteriyoruz.<br />

Anne babalara ve üniversite hayatına merhaba diyecek<br />

gençlere son mesajınız nedir?<br />

Öncelikle tüm öğrencilere sınav döneminde başarılar<br />

diliyorum. Ondan sonraki tercihlerinde de kendileri<br />

için en hayırlı olacak seçimi yapmalarını temenni<br />

ediyorum. Tabii, işin mali boyutu çok önemli. Çünkü<br />

herkes bir hesap yapmak durumunda. Bu noktada<br />

Maltepe Üniversitesi’nde aşağı yukarı öğrencilerin<br />

yarısının burslu olduğunu görüyoruz. Bunların bir<br />

bölümü kısmi, bir bölümü tam burslu. Biz eğitim,<br />

öğretim ücretlerini belirlerken gerçekten ülkenin<br />

ekonomik koşullarını, ailelerin satın alma koşullarını<br />

göz önünde bulundurarak, bir evlat okutmanın ne kadar<br />

zor olduğunu ama ne kadar da şart olduğunu bilerek<br />

belirliyoruz.<br />

BUSINESS NEWS 2016 61


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

ONUR BETON VE ONUR ÇİMENTO YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />

MEHMET ALİ ONUR<br />

ONUR PARK LIFE İSTANBUL FARKLI<br />

BİR KULVARDA YARIŞACAK!<br />

Onur Park Life İstanbul projesinde ''Yaşam Tarzınızı Değiştirin'' mottosu ile trafik<br />

ve yaşam karmaşasına çözüm sunduklarını belirten Onur Beton ve Onur Çimento<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Onur, ucuzluk yarışında olmayacaklarını, projenin<br />

farklı bir değerleme kulvarında yürüyeceğine inandıklarını dile getirdi.<br />

Onur Park Life İstanbul, Bahçeşehir’in hemen yanı<br />

başında, Onur Beton A.Ş. ve Onur Çimento A.Ş.’nin sahibi<br />

olduğu 46.800 m2 arazi üzerinde geliştirilen bir karma<br />

proje olarak hayata geçiyor. Özellikleriyle bölgedeki<br />

birçok projeden ayrışan Onur Park Life İstanbul projesini<br />

Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Onur ile konuştuk.<br />

Onur Park Life İstanbul ilk projeniz mi?<br />

Geçmişte de bu büyüklükte olmasa bile Bakırköy,<br />

Bahçelievler, Büyükçekmece bölgelerinde konut<br />

projelerimiz oldu. 1994’de aldığımız bu bölgedeki<br />

arazimizin bir sanayi arazisi fonksiyonu vardı. Ve o<br />

dönemde küçük sanayi sitesi olarak planlamıştık. Ama<br />

2007 ve daha sonrasındaki bölgenin gelişmesi konut<br />

ve ticaret olarak öne çıkınca biz buradaki projemizden<br />

vazgeçip ticaret artı konuta dönüştürme kararı aldık.<br />

Büyükşehir Belediyemizin bu bölgedeki metro<br />

planları ve 3. Havalimanın 26 km. mesafede olması bu<br />

lokasyonu çok değerli hale getiriyor. Burada en önemlisi<br />

böyle bir arazinin ve istenilen mimari, insani yaşamı<br />

gerçekleştirmek için gereken her şeyin elimizde olması.<br />

Biz bu projede aile konseptiyle, düşük kat yüksekliğiyle,<br />

yaşanılabilir sosyal donatılarıyla, son derece marka<br />

mağazalarıyla ve business konseptiyle karma bir projeye<br />

imza atıyoruz.<br />

Projeniniz etaplar halinde olacak değil mi?<br />

Onur Park Life İstanbul projesi, 46.800 m2 alanda 3<br />

etaptan oluşacak ve 3 parsel üzerinde yükselecek.<br />

Projenin ilk etabını 2018’de, ikinci etabını 2019’da<br />

ve üçüncü etabını da 2020’de bitirmeyi hedefliyoruz.<br />

Toplam maliyeti 500 milyon TL. olan proje; 718 adet<br />

konut ve ofis, 231 adet cadde konseptinde dükkan ve 9<br />

bloktan oluşacak.<br />

62<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Projeniz kapsamında yatırımcılara neler sunuyorsunuz?<br />

Onur Park Life İstanbul projesiyle ''Yaşam Tarzınızı<br />

Değiştirin'' mottosu ile yola çıkarak; tahammül edilemez<br />

bir hal alan şehir trafiği ve yaşam karmaşasına çözüm<br />

sunuyoruz. Projemiz, kişiye özel otopark ve depo<br />

alanlarının yanı sıra, 1000 m2 lik kreş, bir katta dört<br />

daire konsepti, teslim sonrası düşük aidat ve kaliteli<br />

yönetim garantisi, birbirini görmeyen manzaralı açık<br />

blok anlayışı, yüksek tavanlı mimarisi ve az yoğunluklu<br />

inşaat olma özelliği ile bölgedeki projelerden ayrılıyor.<br />

Projenin lokasyonu hakkında neler söyleyebilirsiniz?<br />

Proje konum olarak Akbatı AVM ‘ye 500 metre mesafede<br />

hemen Bahçeşehir bitişiğinde, TEM yolunun yanı<br />

başında yer alıyor. Bağlantı yolu ile E-5 karayoluna ise<br />

beş dakikada erişilebiliyor. Yapımı planlanan Metro<br />

hattına 300 m mesafede bulunuyor. Kuzey Marmara<br />

Otoyolu ile 3. Köprüye ve yeni havaalanına sorunsuz<br />

erişim de mümkün. Proje konum itibariyle; eğitim<br />

kurumlarına, sağlık tesislerine, ibadethanelere, kamu<br />

hizmet merkezlerine ve diğer sosyal tesislere yürüme<br />

mesafesinde yer alıyor.<br />

Daire büyüklükleri nasıl?<br />

3+1 dairelerde 180-190 metrekare brüt alanımız<br />

var. Ebeveyn banyosu, kapalı mutfak ve yaklaşık 30<br />

metrekare salonuyla çok ferah, kullanışlı daireler.<br />

2+1 dairelerde 130 ve 152 metrekare brüt alana<br />

sahip iki tip var. Bunlarda da yine salonlarımız 28-30<br />

metrekare alana sahip. Yine rezidans konseptindeki<br />

yüksek bloğumuzda 152 metrekare dairelerde kat<br />

yüksekliklerimiz 3.30 metre, normal 2+1 dediğimiz 130<br />

metrekare dairelerde kat yükseklikleri de 3.10 metre.<br />

Business dediğimiz dairelerdeki kat yüksekliklerimiz de<br />

3.50 metre olarak planlandı.<br />

1+1 daireleriniz yok mu?<br />

Şu an bulunduğumuz bölgede geçmişten kalan 1+1<br />

ve 1+0 dediğimiz aile konseptine uygun olmayan<br />

bir yapılaşmanın yarattığı karmaşayı görüyoruz.<br />

Bölgemizde hala 1+1 dairelere aşırı bir talep var. Biz<br />

de projemizde 1. ve 2. Etapta 1+1 daire olmadığını<br />

söyleyerek bu talepleri aşıyoruz. Başkanımız bu konuyu<br />

önemsiyor. Biz projemizde aile konseptine çok büyük<br />

destek veriyoruz.<br />

Nasıl bir gelir grubuna hitap ediyor proje?<br />

Projede, aylık 5 bin TL ile 8 bin TL arasında kazancı olan<br />

profesyonellere hitap ediyoruz. İş piyasasında kendi<br />

ayakları üzerinde duran ve KOBİ ölçeğinde işletmesinin<br />

başında olan insanlar bizim projemize ilgi duyuyor.<br />

Bu proje bizim markamızı geleceğe taşıma hedefine<br />

yönelik olarak yüksek fiyatlı bir proje değil. Bu yüzden<br />

son derece sağlıklı bir yatırım. Biz yol haritamızı da bu<br />

projeyle belirleyeceğiz.<br />

Akıllı bina uygulamaları ne kadar yer alıyor bu projede?<br />

Bu, binalarımızda, yüksek kulelerimizde zaten olmazsa<br />

olmazımız. Yangın yönetmeliği açısından yüksek binalar<br />

yönetmeliğinde çözümler var. Yine dış cephelerimiz<br />

farklı özellikler taşıyor. Kapalı-açık yüzme havuzlarımız<br />

çevreye duyarlı.<br />

BUSINESS NEWS 2016 63


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Yeşil bina özelliği var mı bu projede?<br />

Yeşil bina mevzuatında birçok kriter ve ayrıntı var. Biz<br />

projemizde yüksek yapı yönetmeliklerine göre çevreye<br />

duyarlı yalıtım yaptık.<br />

Mimari proje kim tarafından hazırlandı?<br />

Projemizin bir yıllık araştırma sürecinde İstanbul’da<br />

birçok mimarlık firmasıyla görüş alışverişinde bulunduk.<br />

Son olarak Karaelmas Mimarlık’ın sahibi Yüksek Mimar<br />

Erkan Aker’in sunduğu projenin, seçilmiş tüm projeler<br />

içinde en iyisi olduğuna inandık ve uygulamaya<br />

başladık.<br />

Yeni bir proje olmakla beraber kısa sürede yüzde 20<br />

satışı düzeyine ulaştınız…<br />

Lasmanımızı 10 Nisan’da yaptık. Müşteri grubumuz<br />

Büyükçekmece, Hadımköy, Çatalca, Beylikdüzü, Esenyurt,<br />

Bahçeşehir, Avcılar ve Başakşehir bölgelerinden geliyor<br />

daha çok. Her yaptığımız işte yanımızda olmaktan<br />

müthiş memnuniyet duyan bir müşteri havuzumuz<br />

64<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

var. Biz onlara iş ortaklarımız olarak bakıyoruz. Onlar<br />

bize sahip çıktılar ve bu projede oldular. Ve proje emin<br />

adımlarla devam ediyor. Biz lansmanda yüzde 20 satış<br />

oranına ulaştık. Bunu önümüzdeki birkaç ay içinde<br />

yüzde 40’lara çekmeyi planlıyoruz.<br />

Projenizin yatırımcıya prim vaadi var mı?<br />

Kendimizi ucuzluk yarışında olan bir sistemin dışında<br />

kabul ediyoruz. Projemizin çok kısa sürede bir farklılık<br />

yaratıp, farklı bir değerleme kulvarında yürüyeceğine<br />

inanıyoruz. Yaklaşık yüzde 30’lar seviyesinde bir değer<br />

artışını öngörüyoruz. Bu muhafazakar bir beklenti.<br />

Etrafımızdaki marka projelerde artış yüzde 100’e kadar<br />

çıkmıştır. Bu abartıyı kullanmadan biz mütevazi bir<br />

ifadeyle bunu söylemek istiyoruz. Projemizde yatırımcı<br />

için şu imkanlar var: 1. Etapta projeye giren, daha sonra<br />

2. Etapta başka emlak planlarına erişebilir. 1. Etapta ev<br />

alıp, 2. Etapta mağaza alabilir. 2. Etapta mağaza alıp, 3.<br />

Etapta ofislere yatırım yapabilir.<br />

Yabancıya satış konusunda orta vadedeki plan ve<br />

projeleriniz nelerdir?<br />

Yabancılarla ilgili olarak acentelerle görüşme<br />

halindeyiz. Önümüzdeki günlerde bazı gayrimenkul<br />

fuarlarına katılacağız. Gelecekte konut projeleri dışında<br />

ofis ve mağaza yatırımlarımızla da ürün çeşitliliği yaratıp<br />

fuarlarda yabancı yatırımcılara hitap etmeyi planlıyoruz.<br />

Bundan sonraki projeleriniz benzer<br />

modelde mi yürüyecek?<br />

Karma projeler bizim için çok daha önemli. Biz bu yönde<br />

ilerlemeyi düşünüyoruz. Zaman içinde az yoğunluklu ve<br />

iddialı projeler yapacağımızı göreceksiniz. Biz çok hızlı<br />

proje yapma yarışına girmeyeceğiz. İzmir’de, Ankara’da,<br />

İstanbul’da kendi arsalarımızda proje üreteceğiz.<br />

Sektörün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Türkiye’deki yapı stokunun yaklaşık yüzde 80’i eski<br />

ve dönüşüme muhtaç. Bunların kentsel dönüşüm<br />

kapsamında yıllara bağlı olarak değişmesi lazım. Konut<br />

sektörü bu süreçte devamlı bir hızda yol alacaktır.<br />

Sektörün gerilemesi söz konusu değil. Sektörü sadece<br />

bölgesel güven unsurları ve konut kredisi faiz oranları<br />

sıkıntıya sokar.<br />

Hedef kitlenize ve konut sahibi olmak isteyenlere<br />

yönelik son mesajınız nedir?<br />

Onur Park Life İstanbul hızlı gelişen Batı İstanbul’da<br />

bulunuyor. Çeşitli büyüklükteki dairelerimiz ve 48<br />

aya varan vadelerimiz ile satın almada her türlü<br />

kolaylığı sağlıyoruz. Tamamı peşin ödemelere yüzde<br />

15 indirim uyguluyoruz. Yüzde 8 KDV’yi de üstlenerek<br />

projeyi ısrarla tüketiciye ulaştırmak isteğimizi ortaya<br />

koyuyoruz. Bölgede yatırımcı olmanızı, bölgede daire<br />

almanızı, bölgede komşumuz olmanızı bekliyoruz.<br />

BUSINESS NEWS 2016 65


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

ÇUHADAROĞLU METAL SANAYİ YÖNETİM KURULU<br />

BAŞKAN YARDIMCISI NEJAT ÇUHADAROĞLU<br />

ŞAMPİYONLAR LİGİNDE<br />

OYNAMAK İSTİYORUZ!<br />

Fransa ve İngiltere gibi Avrupa’nın en güçlü kalite beklentisi olan pazarlarında yer<br />

alan bir firma olduklarını dile getiren Çuhadaroğlu Metal Sanayi Yönetim Kurulu<br />

Başkan Yardımcısı Nejat Çuhadaroğlu, kendileri için başarının şampiyonlar liginde<br />

oynamak olduğunu, bu nedenle Amerika pazarını hedeflediklerini ifade etti.<br />

66<br />

Çuhadaroğlu 62 yıldır sahip olduğu tecrübe ve<br />

bilgi birikimi ile alüminyum sistem tasarımlarında<br />

Türkiye’nin lider markası. Ekonomik konjonktürün tüm<br />

sorunlarına karşın hisselerinin yüzde 26’sını halka<br />

arz ederek son bir buçuk yılda halka arzı başaran tek<br />

firma olarak da dikkat çeken Çuhadaroğlu Metal Sanayi<br />

Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Nejat Çuhadaroğlu<br />

ile halka arz ve sonrasındaki hedeflerini konuştuk.<br />

Çuhadaroğlu’nun halka arz ve sonrası için<br />

değerlendirmelerinizi almak isteriz öncelikle.<br />

Bildiğimiz kadarıyla sektörünüzde son dönemlerde<br />

borsaya açılan tek firmasınız…<br />

Evet, neredeyse 1,5 senedir halka açılan tek firmayız.<br />

Borsada işlem gören bir firma olmak bizim tarafımızdan<br />

her şeyden önce kurumsallık çalışmalarımızın son<br />

aşaması olarak tarif edilmektedir. Diğer taraftan<br />

uluslararası çapta dünya markası olabilmek için<br />

borsada işlem görmek çok önemli. Bu aşamadan sonra<br />

bizim için stratejik ortaklıklar yapma imkanını daha<br />

rahat olacaktır. Çuhadaroğlu’nun hatırı sayılı ihracatı<br />

var ve bu ihracatın büyük bir kısmını da bundan<br />

sonra Avrupa ve Amerika’ya doğru yönlendirmeyi<br />

planlıyoruz. Avrupa’ya yaklaşık 20 senedir ihracatımız<br />

var. Çuhadaroğlu, kendi sistemlerini ve işçiliğini,<br />

katma değerini koyarak dünyaya pazarlıyor. Bu süreci<br />

daha da etkin hale getirmeye çalışıyoruz. Bununla<br />

ilgili de ciddi firmalarla görüşmelerimiz sürüyor.<br />

Takibe aldığımız işler var. Biz halka arz sürecini<br />

kurumsallaşmamızın en önemli göstergesi olarak<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

görüyoruz, dolayısıyla başarılı bir firma olarak halka<br />

açılmamız sonrası ilk kar dağıtımı yapma kararını aldık.<br />

Bildiğiniz gibi firmalar halka açılma sürecinin hemen<br />

ardından böyle bir yol izlemez. Biz kar dağıtıyoruz ve<br />

dağıtmaya da devam edeceğiz. Bu 20 yıldır yaptığımız<br />

yatırımların bir geri dönüşüdür. Dünyada sayılı<br />

entegre alüminyum doğrama tesislerinden birisine<br />

sahibiz ve yeni yatırımlarımız da sürüyor. Aldığımız<br />

kaynakların bir kısmını üretimde, bir kısmını da Ar-<br />

Ge departmanımızda değerlendiriyoruz. Çünkü Ar-Ge<br />

her sektörde olduğu gibi bizim sektörümüzde de çok<br />

önemli. Ülkemizde genel alışkanlık yabancı markaların<br />

know-how’ını, sistemlerini, teknolojilerini kullanmak<br />

üzerine kururlu. Çuhadaroğlu olarak biz; kendi ismimizi,<br />

kendi sistemimizi, kendi teknolojimizi kullanıyoruz<br />

ve kullanmaya da devam edeceğiz. Ar-Ge, kapasite ve<br />

kalite olarak yükselen trendimizi devam ettireceğiz.<br />

Ar-Ge şüphesiz çok önemli. Siz bütçesel anlamda<br />

Ar-Ge’yi nerede konumlandırmış durumdasınız?<br />

Hedefimiz bütçeden yüzde 10 pay vermek.<br />

Belirttiğim gibi, bizim için Ar-Ge çalışmaları çok<br />

önemli. Ar-Ge olmadan kendi kalitenizi ve markanızı<br />

güçlendiremezsiniz. Bu konunun önemini yıllar önce<br />

kavramış ve vizyon geliştirmiş bir kurumsal yapıya<br />

sahibiz. Proaktif firma kültürümüz bu konuda gerekli<br />

öngörüyü yıllar önce sektöre sundu ve bu yolda<br />

ilerliyoruz.<br />

Peki, halka arzda neden yüzde 26 oranında<br />

karar aldınız?<br />

Kurumsal yapımızda yönetim kurulumuzca verilen bir<br />

karardır bu. Bu oranı uygun gördük. Her zaman her<br />

türlü yeniliğe açığız. Kendi sektörümüzde de zaten tüm<br />

yenilikleri, ilkleri yapmış bir firmayız. O açıdan da ilk<br />

açılışta danışmanlarımız ile yaptığımız çalışmalarda da<br />

yüzde 26 uygun bir oran olarak belirlendi.<br />

Küresel markalaşma yoluna girmişken,<br />

büyümeniz adına satın almalar orta ve uzun vadede<br />

söz konusu mu?<br />

Fransa ve İngiltere gibi Avrupa’nın en güçlü kalite<br />

beklentisi olan pazarlarında yer alan bir firmayız.<br />

Bir sonraki hedefimiz Amerika. Arap ülkelerinden,<br />

Türki Cumhuriyetlerden bahsetmiyorum. Oralara da<br />

ihracatımız var ama benim önemsediğim şampiyonlar<br />

liginde maç yapmak. Başarı odur. Yoksa birinci ligde<br />

maç yapmak değildir.<br />

Peki, şirket anayasası desem size ne ifade ediyor?<br />

İnsanın var olduğu her yerde karmaşa ve problem<br />

çıkabileceği için kuralların açık ve her tarafın çıkarını<br />

gözetecek adaletli bir şekilde oluşturulması ve koşulsuz<br />

uygulanmasının sağlanması ve hem bireyler hem de<br />

şirket için hayati öneme sahiptir.62 yıllık bir firma<br />

oluşumuz ve Çuhadaroğlu adının getirdiği marka değeri<br />

ile bizim anayasamız nettir. Zaten Çuhadaroğlu’nun<br />

marka imajı da bunu içerir; kalite, dürüstlük ve ciddiyet.<br />

Yani yaptığınız işe saygıdır. Çünkü siz sürdürülebilir<br />

kaliteyi her geçen gün dünya standartlarının üzerinde<br />

tutup, rekabetçi bir zihniyetle davrandığınız müddetçe<br />

her zaman başarılı olursunuz. Kalite her şeyin<br />

üzerindedir. Bizim şirket felsefemiz kendine ve insana<br />

saygıyı baz alır.<br />

Peki, Türkiye ile dünyayı kıyaslayacak olursak<br />

alüminyum kullanımı ne durumda? Bu arada ahşaba da<br />

dönüş var bazı ülkelerde…<br />

Avrupa’da inşaat mantığı ekonomiye geri dönüşümüne<br />

odaklı. İzolasyona çok önem veriliyor. Alüminyum<br />

giydirme cephe uygulamalarında da izolasyona değer<br />

veriliyor. Normal doğramalardan daha pahalı ama<br />

sağlanan enerji tasarrufu ile onu amorti ediyorsunuz<br />

ve devlet bunu teşvik ediyor. Bizim ise enerjimiz<br />

yok, dünyadaki en pahalı enerjileri kullanıyoruz.<br />

Hala buna dikkat etmeyip izolasyonu olmayan<br />

pencereler, doğramalar, binalar yapıp, havayı ısıtmaya<br />

devam ediyoruz. Ahşaba dönme sürecini çok sağlıklı<br />

bulmuyorum. Çevre koruma kanunu ve bu gibi etkenler<br />

sıkıntı yaratacaktır.Çevre koruma faktörünü de<br />

düşündüğümüzde çelişkili bir durum yaratacaktır diye<br />

düşünüyorum..<br />

Üniversiteler ne yapıyor bu anlamda?<br />

Bu konuda birçok konferans düzenledik, çok<br />

konuşmalar yapıldı ama neticede karar verme merci<br />

üniversite veya sektör değil. Tüm bu çalışmalar sadece<br />

bilimsel yaklaşımları ve verileri kamusal alana sunmaya<br />

yöneliktir.<br />

Şimdi üniversiteleri konuşurken, tabi yetişmiş insan<br />

gücü her sektörün sorunu. Sizin akademiyle hedefiniz<br />

nedir? Bugüne kadar neler yapıldı?<br />

Biz kendi personelimizi yetiştirdiğimiz gibi sektöre<br />

de insan yetiştiren tek firmayız. Hatta şunu da<br />

söylemeliyim ki biz bu sektörün okuluyuz, tek<br />

üniversiteyiz. Sektörde birçok firmanın sahibi,<br />

yöneticisi veya elemanı bizim üniversiteden<br />

mezun olmuştur. Yaklaşık 13 senedir öğrenci proje<br />

yarışmaları düzenliyoruz, ayrıca konferanslara katılıyor,<br />

üniversitelerde eğitimler veriyoruz. Yani bu sektörü<br />

Türkiye’ye, Türk sanayisine alüminyum doğramayı<br />

öğreten biziz.<br />

BUSINESS NEWS 2016 67


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

Çuhadaroğlu olarak hedef pazarlarınız<br />

açısından bundan sonraki yol haritanız<br />

ne olacak?<br />

İhracatı önemsiyoruz. Ama ihracatımız<br />

iç pazarı ne zaman geçer onu<br />

bilmiyorum. Şu anda oran yüzde 70’e<br />

30 gibi ama biz ihracatın payını çok<br />

daha yükseltmek istiyoruz. Çünkü<br />

Türkiye pazarı tam bizim istediğimiz<br />

klasmanda değil. Mantalite ve vizyon<br />

konuları çok eksik. Zaten Çuhadaroğlu<br />

olarak hep farklı, sıra dışı işleri<br />

yapmayı istemişizdir ve yapıyoruz.<br />

O açıdan da hep ihracatı büyütmek<br />

istiyoruz. Avrupalılar bizden daha<br />

milliyetçi olduğu için kendi şehir ve<br />

ülkelerinde işleri almamızdan çok<br />

rahatsızlık duyuyorlar. Biz ise burada<br />

yabancıları el üstünde tutuyoruz ama<br />

bize yurtdışında böyle bir konfor<br />

sunulmuyor.<br />

Son 5 yılda yaklaşık 3 katı bir büyüme<br />

gerçekleştirdiniz. Peki, bundan<br />

sonra bu hızlı büyüme trendi<br />

devam edecek mi?<br />

Bu biraz sektöre bağlı. Açıkçası<br />

dünyanın hali ortada. Üç kat büyüme<br />

hedefimiz var ama ne olur bilemiyoruz.<br />

Biz her zaman farklı ülkelere, farklı<br />

bölgelere giden bir firma olduğumuz<br />

için yurt içi ve yurtdışı birbirini<br />

dengeliyor. O bakımdan sağlam ve<br />

alternatifli gidiyoruz. Bir bölgeye<br />

bağlı değiliz, olmamalıyız da. Zaten<br />

uluslararası marka olma düşüncemizi<br />

geliştirmenin altında da bu yatıyor.<br />

Son olarak Türkiye’nin orta ve<br />

uzun vadedeki perspektifini de<br />

konuşacak olursak, bir sanayici olarak<br />

düşüncelerinizi bize nasıl aktarırsınız?<br />

Ben kötümser değilim. Çünkü<br />

Türkiye’nin gelişmesi, büyümesi devam<br />

ediyor. Ama bazı engeller var ve devam<br />

edecek gibi gözüküyor. Etrafımızda<br />

savaş, terör bitmiyor. İçimizde de var<br />

maalesef. Bu da ister istemez birtakım<br />

şeyleri önlüyor, geciktiriyor. Bence<br />

önümüzdeki birkaç ay önemli. Açıkçası<br />

çok radikal bir değişme beklemiyorum<br />

ben.<br />

68<br />

BUSINESS NEWS 2016


MAKALE<br />

KUŞAKLAR İŞ HAYATININ GİYİM<br />

TARZLARINI DEĞİŞTİRECEK!<br />

Kişisel İmaj ve Stil Danışmanı Burçak Ilıman<br />

İş hayatının giyim farklılıklarını<br />

sanayileşme, modernleşme, kentleşme<br />

süreçlerinden sonra kuşaklar da belirleyici<br />

oluyor. Araştırmalara göre şirket çalışanlarının<br />

dâhil olduğu X, Y ve Z kuşakları iş hayatında farklı<br />

karakterlere sahip.<br />

1965-1980 arası doğanların dâhil olduğu X kuşağı;<br />

daha geleneksel, sabırlı ve disiplinliyken 1981-2000<br />

yılları arasında doğan Y kuşağı ise bir önceki nesle göre<br />

teknolojiye çok daha hâkim. 2000 sonrasında doğan Z<br />

kuşağı ise henüz iş hayatında aktif olmayan, yeni nesil.<br />

Elbette bu kuşakların karakterleri kadar iş yaşamında<br />

giyim tarzları arasında da oldukça büyük farklar var.<br />

Y kuşağı eğlenerek kazanmayı daha çok seviyor ve<br />

iş hayatına atılırken Ceo ya da patron olmak istiyor.<br />

Bireyci ve girişimciler, dolayısıyla iş ve yaşam dengesi<br />

onlar için önemli. Lüks ve en iyiye düşkün olan bu<br />

kuşak için elegan stil olmazsa olmaz.<br />

En önemli parçaları ise etoller, kalem etekler, yüksek<br />

topuklar ve özel aksesuarlar. Z kuşağını ise teknoloji<br />

çocuğu olarak adlandırabiliriz. Sıradanlıktan uzak olan<br />

Z kuşağı stillerine farklı konseptler ve yeni trendler ile<br />

yansıyacak. Onlar yeni trendi ofiste ilk gördüğünüz kişi<br />

olacak.<br />

X, Y ve Z olarak adlandırdığımız kuşaklar aile yapısı,<br />

iş hayatları ve yaşam tarzlarında birbirinden oldukça<br />

farklılık gösteriyor. Elbette bu kuşakların karakterleri<br />

kadar iş yaşamında giyim tarzları arasında da oldukça<br />

büyük farklar var. Örneğin; X kuşağı iş görüşmelerinde<br />

takım elbise ceket kombinasyonunu bozmazken, Y<br />

kuşağı spor bir kombin tercih ediyor. Çabuk tüketen ve<br />

teknoloji bağımlısı Z kuşağı ise şimdiden iş hayatında<br />

kıyafet tercihlerini de değiştirecek gibi. Kuşaklar iş<br />

hayatının giyim tarzlarını değiştirirken bu değişime<br />

adapte olamayan diğer kuşak yöneticileri ve şirketler<br />

için zor bir dönem başlıyor diyebiliriz!<br />

BUSINESS NEWS 2016 69


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

KARADERİLİ GROUP<br />

YÖNETİM KURULU BAŞKANI<br />

ORHAN KARADERİLİ<br />

2016 VE 2017 YILINDA<br />

YÜZDE 80 YERLİ TURİST<br />

ÖNGÖRÜYORUZ!<br />

Rusya’nın Türk sınırlarını ihlal<br />

etmesinin ardından Rus turistlerin<br />

Türkiye rezervasyonlarını iptal<br />

ettirmesi, yerli turiste de önem veren<br />

oteller için kriz yaratmadı. Hem devre<br />

mülk hem de normal konaklamada<br />

her şey dâhil sisteminde kalitesinden<br />

ödün vermeyen oteller bu yıl ve<br />

gelecek yıl için panik yaşamıyor.<br />

Karaderili, “Bankacı bir misafirimiz Türkiye’de bir<br />

otelde tatil yapmak için fiyat araştırmış ve 2 bin gibi<br />

bir maliyete ulaşmış. Daha sonra İngiltere’ye seyahat<br />

etmiş, ve oradan Türkiye’deki aynı otel için fiyat bakmış<br />

Bodrum, Kuşadası, Kütahya, Yalova, Balıkesir ’de<br />

otelleri bulunan Karaderili Group Yönetim Kurulu<br />

Başkanı Orhan Karaderili, hükümetin turizme verdiği<br />

teşviklerin yanı sıra yerli turistin yurtiçini tercih<br />

etmesiyle sektörün Rusya krizini az hasarla atlatacağını<br />

söyledi.<br />

2015’de doluluk oranları yüzde 50 yerli, yüzde 50<br />

yabancı turist şeklindeydi. 2016 ve 2017 yılında<br />

yüzde 80 yerli turist öngörüyoruz” dedi. Yabancı<br />

turistin Türkiye’ de daha ucuza tatil yaptığını belirten<br />

70<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS RÖPORTAJ<br />

ve uçak dahil aynı oteli bin 200 TL üzerinden bir fiyata<br />

bulabilmiş” dedi.<br />

Bodrum’daki Mio Bianco otelinin gecen yılki doluluk<br />

oranlarını geçeceğini söyleyen Karaderili, “Doluluk<br />

oranını artıracağız ama yabancı turistte yüzde 50<br />

azalma olacak. Biz bu durumu daha önceden öngörerek<br />

önlemimizi almıştık. Yıllardır yerli turist ile çalışıyoruz.<br />

Buradaki başarı kaliteden ödün vermeyerek,<br />

müşterilerimizi el üstünde tutup onların sizi sürekli<br />

tercih etmelerini sağlamaktır” dedi.<br />

Yemekte tasarruf olmaz!<br />

etkilenmedi, özellikle İran’ da ki rejim değişikliğinden<br />

sonra İran pazarında çok büyük gelişmeler ve turist<br />

sayısında artış bekliyoruz. Arap turistin Türkiye’ ye olan<br />

ilgisinin artarak devam edeceğini düşünüyorum.<br />

Arap turist için benim şöyle bir sözüm vardır; ‘What<br />

they here is ezan what they eat is helal’. Buradan yola<br />

çıkarak dünyanın hiçbir yerinde bu modernlikteki bir<br />

şehirde yapabilecekleri bir tatil yok. Hem bir Avrupa<br />

şehrinde uyanıp hem de helal yiyecek yiyebilecekleri<br />

bir lokasyondalar, dolayısıyla bu ilginin hala devam<br />

edeceğini ve Ortadoğu pazarından henüz çok küçük<br />

bir pay aldığımızı düşünüyorum. Türk turizminin bu<br />

potansiyeli yeni yeni keşfettiğini düşünüyorum’’dedi.<br />

Yerli müşteri için temizlik ve otelin kalitesi kadar<br />

yemeğin de çok önemli olduğunu belirten Karaderili,<br />

şöyle konuştu: “Yerli müşteriyi etkilemek için en<br />

önemli şeyin mutfak olduğunu düşünüyorum,<br />

birçok otelci arkadaşımız açık büfelerinin<br />

tamamını yabancılara yönelik hazırlıyor, bu da yerli<br />

misafirlerimizi rahatsız edebiliyor. Biz tesislerimizde<br />

bunun tam tersini yapıyoruz. Yerli mutfağa, Türk<br />

mutfağına daha fazla önem veriyoruz. Herhangi bir<br />

maliyetten kaçınmıyoruz’’ dedi.<br />

Türkiye’ye rağbet devam ediyor. Hangi ülkelerden<br />

gelişler var?<br />

Terör olaylarına rağmen Avrupa bölgelerinde<br />

özellikle azalmalar olmasına rağmen, Ortadoğu pazarı<br />

BUSINESS NEWS 2016 71


BUSINESS AKTÜEL<br />

BERABER GEÇİRDİĞİNİZ ZAMANLARI ARTIRIN!<br />

sağlayan etkinliklerle çocuğun ruhunu beslemek<br />

mümkündür. Çocuklarınızla zaman geçirirken yaşı ne<br />

olursa olsun onu sorgulatın; “Şöyle bir düşün elimizde<br />

bir sihirli değnek olsaydı neyi sağlamak isterdin, nerede<br />

kullanırdın? gibi her şey mümkün olsaydı nasıl bir işin<br />

olsun isterdin? En severek yaptığın şeyleri düşün ve<br />

bunlarla nasıl bir hayat olabilir? Ayrıca çocuklarınızın<br />

beceri ve yetkinlikleri ile ilgi alanlarını gözlemlemiş ve<br />

keşfetmiş olursunuz, bu da onların yaşam yolculuğunda<br />

en iyi kararları alması için size önemli ölçüde veri sağlar.<br />

Bir ebeveynin çocuğu için en önemli varlığı onun kendi<br />

varlığını inşa ederken yanında olabilmesidir” diyor.<br />

Çocuklarınızla birlikte yeni anılar biriktirin!<br />

Çocukların sağlıklı bedensel ve ruhsal gelişimi<br />

ebeveynlerin onlara nasıl yaklaştığı ile doğrudan<br />

bağlantılı. Hatta mevsimler dahi çocukla kurulacak<br />

ilişkinin şeklini belirliyor. Yaz aylarında okulların tatile<br />

girmesiyle çocuklar daha çok boş zamana sahip oluyor.<br />

Böylece, yaz aylarında çalışan ebeveynlerin üzerine<br />

düşen sorumluluklar da artıyor.<br />

Gelişen teknoloji, hayatı pek çok farklı alanda<br />

kolaylaştırırken kurulan sıcak temas ve yüz yüze<br />

diyalogların sayılarını azaltıyor. Kayıt altına alınmak<br />

için ıskalanan zamanların sayısının arttığını vurgulayan<br />

Yıldıran; “Oysaki bir çocuk ve ebeveyni arasındaki en<br />

özel ilişki birlikte geçirilen sıcak ilişkilerde, içten gelen<br />

duygusal paylaşımlarda gizlidir. Çocuklarınızla yaz<br />

tatiline çıkın, elektronik cihazlarınızı bir süre kapatın,<br />

anı paylaşın, birlikte yeni anılar biriktirin ve onları<br />

keşfedin” dedi.<br />

ID Coaching Koç Eğitmeni ve Profesyonel Koç Neslihan<br />

Erdoğdu, özellikle yaz aylarında çocuklarıyla kaliteli<br />

zaman geçirmek ve kurulan iletişimin çocuğun<br />

gelişimini artıracak nitelikte olmasının önemini<br />

vurguluyor. Ebeveyn koçluğu, yaz döneminde çocuklar<br />

ile doğru iletişim kurmak isteyen ebeveynlerin<br />

yardımına yetişiyor.<br />

Profesyonel Koç Neslihan Erdoğdu ”kış boyunca odağı<br />

ders, ödev, sınav olan çocukların yaz döneminde;<br />

duygusal, zihinsel, bedensel gelişimlerini desteklemek<br />

için farklı alanlara yönelerek hem kendilerini<br />

keşfetmelerine hem de ebeveynleri ile iletişimi<br />

güçlendirmelerine ortam yaratmak çok önemlidir.<br />

Çünkü çocukların en çok ihtiyaç duydukları şey ilgi ve<br />

sevgidir. Çocuklara ilgi göstermek ve sevgi dolu ortamlar<br />

yaratmak ise çocuğun ilgi alanına göre ebeveynin<br />

yaratıcılığına bağlı olarak şekillenir. Kek pişirme, top<br />

oynama, deniz kabuğu toplama, otomobil sayma, çamur<br />

savaşı yapma gibi teknolojiden arınmış direkt etkileşim<br />

72<br />

BUSINESS NEWS 2016


GERÇEK HAYATTA BİZİ NELER BEKLİYOR?<br />

BUSINESS AKTÜEL<br />

PERYÖN, 2006 yılından bugüne her yıl düzenlediği;<br />

sektörlerin önde gelen firmalarıyla üniversite<br />

öğrencilerini, yeni mezunları ve kişisel kariyerine yön<br />

vermek isteyenleri bir araya getirerek kariyer fırsatları<br />

platformu yaratan “Kariyer Panayırı”nın 10. Yıl rotasını<br />

tamamladı.<br />

Metro Toptancı Market sponsorluğunda gerçekleşen<br />

Kariyer Panayırı’nda, Giresun, Kayseri, Konya,<br />

Yozgat, Mersin, Manisa, Bilecik, Yalova, Isparta ve<br />

Tekirdağ olmak üzere 10 ilde 4000’i aşkın üniversite<br />

öğrencisiyle bir araya gelindi. Etkinlikte gençler en<br />

çok, kendilerini nasıl bir iş yaşamının beklediği, en<br />

popüler meslekler ve deneyim kazanabilecekleri<br />

staj ortamlarına nasıl ulaşabilecekleri sorularının<br />

yanıtlarıyla ilgilendi.<br />

yanıtlamaya sürdürecek. Ancak tüm iş dünyasının<br />

misyonu da ülkemizin her köşesindeki gençlerin<br />

gelecekte eşit iletişim ve iş olanaklarına sahip olması<br />

için iş birliği etmek olmalı. Bu konuda işbirliklerine açık<br />

ve istekliyiz.”<br />

PERYÖN, gençlere yönelik istihdam olanakları ile ilgili<br />

çalışmaları öncelikli gündem maddesi olarak ele almayı<br />

sürdürüyor. Her yıl tekrarlanan Kariyer Panayırı bugüne<br />

dek binlerce genç insana iletişim ve iş olanakları ile<br />

ilgili bilgi paylaşma olanağı sundu. Etkinlik her yıl yeni<br />

bir rota ve farklı illerle devam edecek.<br />

Kariyer Panayırı etkinliğinin sonuçlarıyla ilgili bilgi<br />

veren PERYÖN Yönetim Kurulu Başkanı Sevilay<br />

Pezek Yangın; “Özellikle büyük şehirler dışındaki<br />

üniversitelerde okuyan gençler, iş dünyasıyla iletişim<br />

konusunda kısıtlı olanaklara sahipler ve doğal<br />

olarak bu onlar için önemli bir sorun. Yöneticilerinin<br />

bizzat panayırımıza katılarak paylaştıkları bilgiler,<br />

etkinliğimizin verimliliğini artırdı. Gençler doğal<br />

olarak gelecekte kendilerini nasıl bir iş dünyasının<br />

beklediğini merak ediyor ve endişe duyuyorlar. Genç<br />

potansiyelin doğru değerlendirilmesi misyonumuzdan<br />

yola çıkarak ziyaret ettiğimiz 10 ilde bir kez daha<br />

fark ettik ki, ülkemizin tüm üniversitelerinde binlerce<br />

potansiyel çalışan gelecekle ilgili desteğimizi bekliyor.<br />

PERYÖN bu misyon çerçevesinde gençleri iş dünyası<br />

profesyonelleriyle bir araya getirmeye ve sorularını<br />

BUSINESS NEWS 2016 73


BUSINESS AKTÜEL<br />

LİDERLİĞE GİDEN YOL KENDİNİ<br />

KEŞFETMEKTEN GEÇİYOR!<br />

74<br />

Yönetici ve lider günümüzde en çok karıştırılan<br />

başlıklardan. Yöneticilik; olağan bir işleyişi idare ederek<br />

yaratıcı potansiyele başvurulmadan yerine getirilebilir.<br />

Liderlik; öncülük etmeyi, yönlendirmeyi, sorumluluğu<br />

altında bulunan kişilerin gerçek potansiyellerinin ortaya<br />

çıkabilmesini desteklemeyi gerektirir. İş süreçlerinin<br />

maksimum performansla yürütülmesinin de anahtarıdır.<br />

Başarı için esas olanın; yöneticinin, gelişim alanlarının<br />

belirlenmesi ve geliştirilmesi, iş-özel yaşam dengesini<br />

kurabilmesi olduğunu söyleyen ID Coaching Koç<br />

Eğitmeni ve Profesyonel Koç Hatice Yıldıran, Yönetici<br />

Koçluğu eğitiminin yetkin liderler yetiştirilmesine<br />

aracılık ettiğini belirtiyor.<br />

Yönetici koçluğu nasıl çalışır?<br />

Üç ana başlıktan oluşan Yönetici Koçluğu; Beceri<br />

Geliştirme, Performansı Artırma ve Kişisel Gelişimi<br />

amaçlıyor. Beceri Gelişimi Koçluğu, liderin etkili bir<br />

performans için gereken özel becerileri edinmesini<br />

ve bu becerileri liderliğinde başarıyla uygulamasını<br />

desteklemek için kullanılıyor. Performans Koçluğunda<br />

liderin mevcut rolündeki etkinliğini artırabilmesi<br />

amaçlanıyor. Gelişim Koçluğu’nda ise liderin kendini<br />

geliştirmesi, düşünce kalitesini ve duygusal zekâsını<br />

yükseltmesi, perspektif kazanması ve odağını koruması<br />

sağlanmaya çalışılıyor. Profesyonel Koç Hatice Yıldıran;<br />

bu üç aşamanın yöneticilere başarılı bir lider olmanın<br />

gerekliliklerini gösterip onları yaratıcı güçleriyle<br />

buluşturacağı görüşünü paylaşıyor.<br />

Lider hem kazanır hem kazandırır!<br />

Başarılı bir lider sadece bireysel kazanımlara<br />

odaklanmıyor; aynı zamanda yönettiği takıma ve bağlı<br />

olduğu şirkete de vizyon ve değer katıyor. Profesyonel<br />

Koç Hatice Yıldıran; Yönetici Koçluğu’nun pek çok<br />

önemli kazanımı olduğunu vurguluyor ve şöyle devam<br />

ediyor: “Yönetici Koçluğu kişisel farkındalığı artırıyor,<br />

yetkinlikleri güçlendiriyor, integral bir bakış açısıyla<br />

‘biz’ ruhu yaratıyor. Öte yandan duygu, düşünce, beden<br />

ve ruhtan oluşan dört boyutlu liderlik becerilerini<br />

geliştiriyor. Yüksek performans kültürü yaratarak<br />

çalışanların potansiyellerini daha fazla kullanmalarını<br />

sağlıyor. Bu bakış açısı ve yönetim biçimi, kurumun<br />

da konumunu güçlendiriyor ve sürdürülebilir hale<br />

getiriyor.”<br />

Hatice Yıldıran; “Belirsizlik ve karmaşanın hakim olduğu<br />

günümüz iş dünyasında sürdürülebilir kurumlar ve<br />

sürdürülebilir liderlik yaşamsal öneme sahip. Rasyonel<br />

akılla alınan kararlar, iç ve dış çevredeki değişimler<br />

nedeniyle çoğu kez rafa kaldırılıyor. Kurumların hayatta<br />

kalabilmesi ve ilerleyebilmesi, değişimi yönetme<br />

potansiyeline bağlı. Sadece iş yaşamı mı böyle? Elbette<br />

hayır. Değişimi yönetmek hepimizin yaşamsal konusu.<br />

21. Yüzyılda liderlik başta olmak üzere yeni becerilere<br />

ihtiyacımız var” dedi.<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS AKTÜEL<br />

TÜRKİYE TATİL BÜTÇESİNİ NASIL DENKLEŞTİRİYOR?<br />

Tatil mevsimi başlamak üzere; haliyle planlar yapılıyor,<br />

bütçeler denkleştiriliyor. Peki bütçeyi yormamak için<br />

en çok hangi yöntemler kullanılıyor? Para biriktirmek<br />

mi, taksitle ödemek mi, borç ya da kredi almak mı,<br />

ek iş yapmak mı yoksa diğerleri mi? Seyahat sitesi<br />

momondo, bu sorunun yanıtını bulmak için Türkiye’nin<br />

de aralarında bulunduğu 20 ülkede katılımcılara tatil<br />

masraflarının bütçeleri üzerindeki yükünü azaltmak için<br />

hangi yöntemlere başvurduklarını sordu. Katılımcıların<br />

birden fazla yanıtı tercih edebildikleri araştırmanın en<br />

dikkat çekici sonuçları şöyle:<br />

Türklerin yüzde 50’si, güzel bir tatil yapabilmek için yıl<br />

boyunca düzenli olarak kenara para ayırdığını söylüyor.<br />

18-22 yaş arası gençlerde yıl içinde tasarruf yapma<br />

oranı daha da yükselirken, oranın en düşük olduğu grup<br />

56-65 yaş grubu. Coğrafi bölgeler arasındaysa liderlik<br />

yüzde 55’le Ege Bölgesi’nde.<br />

Taksitle ödemede dünya ikincisiyiz!<br />

İkinci sırada yüzde 30’la tatilini taksit taksit ödemeyi<br />

seçerek tatil harcamalarını farklı aylara bölüştürmeyi<br />

seçenler yer alıyor. Taksitli ödemeyi en çok tercih<br />

edenlerse 23-35 yaş grubu. Diğer yandan Türkiye bu<br />

oranla Brezilya’nın (yüzde 41) ardından tatilini en çok<br />

taksitle ödeyen ülke konumunda.<br />

gençlerde yüzde 19’a kadar çıkıyor. Bu sonuçlara göre<br />

Türkler, tatil için ek işe en çok ihtiyaç duyan üçüncü<br />

ülke konumunda. İlk iki sırada ise yüzde 20’lik oranla<br />

Çinliler ve Ruslar yer alıyor.<br />

Tatil kredisine en çok başvuran ülkeyiz!<br />

Yüzde 13 ise güzel bir tatil için banka kredisi<br />

aldığını söylüyor. En çok kredi alanlar 56-65 yaşları<br />

arasındakiler. Ailesinden veya arkadaşlarından borç<br />

alanların oranı ise yüzde 7. 18-22 yaş arası gençlerde<br />

borç alma oranı yüzde 13’e kadar çıkıyor. Sonuçlara<br />

göre Türkiye dünyada en çok tatil kredisine başvuran<br />

ülke. İkinci sırada yüzde 10’la Çin ve üçüncü sırada<br />

yüzde 6’yle Brezilya yer alıyor.<br />

Tatil için eşyasını satan var!<br />

Son olarak tatildeyken evini kiraya vererek para<br />

kazananların oranı yüzde 4, tatil bütçesi için bazı<br />

eşyalarını bit pazarında ya da online platformlarda<br />

satanların oranı ise yüzde 3.<br />

Diğer yandan Türkiye’nin yüzde 18’i tatile çıkmadan<br />

önce herhangi bir yöntemle para biriktirmediğini<br />

söylüyor.<br />

Ortaklaşa para biriktirenlerin oranı yüzde 20!<br />

Üçüncü sırada ise tatil planları doğrultusunda yıl içinde<br />

arkadaşları veya ailesiyle konuşup, onlarla ortaklaşa bir<br />

hesaba para yatıranlar yer alıyor. Tahmin edilebileceği<br />

üzere bu tür birikim yapma oranın en yüksek olduğu<br />

grup, yüzde 30’la 18-22 yaş grubu.<br />

Gençler tatil için ek iş yapıyor!<br />

Katılımcıların yüzde 15, tatil bütçesini denkleştirmek<br />

için yıl içerisinde ek iş yaparak para biriktirdiğini<br />

söylüyor. Oran erkeklerde yüzde 17’ye, 18-22 yaş arası<br />

BUSINESS NEWS 2016 75


REAL ESTATE<br />

FOLKART YAPI’NIN YENİ PROJESİ<br />

FOLKART TIME!<br />

İzmir’de kurulduğu günden bugüne kadar inşa ettiği<br />

çarpıcı yaşam alanları ile dikkat çeken Folkart, yeni<br />

projesinde; konut, ofis, alışveriş ve yeme içme alanları<br />

yanı sıra bir de koleje yer veriyor. Temel olarak konut, ofis,<br />

cadde mağazaları ve kolej şeklinde 4 farklı fonksiyonun<br />

bir arada olacağı Folkart Time Projesi ile 500 milyon lira<br />

değerinde bir yatırım ortaya çıkacak. Bornova Yeni Kent<br />

Merkezi Bölgesi’ne yeni bir soluk getirecek ve bu alanda<br />

bir cazibe merkezi haline gelecek Folkart Time, “Şimdi<br />

senin zamanın” sloganıyla yaşamdan zaman kazanmak<br />

isteyenlerin adresi olacak.<br />

Folkart Time, ‘zaman’ kavramını özellikle öne çıkarırken,<br />

hayatın akıp giden saatlerini kendimiz ve ailemiz için<br />

kullanmamıza imkân sunacak. Sosyal kullanımlar, yeşil<br />

doku, spa, havuz, spor alanları gibi özellikler Folkart’ın<br />

doğal standardı olarak projede yer alacak.<br />

Karma proje konseptine benzersiz bir yenilik getiren<br />

Folkart Time, İzmir’de ilk kez bünyesinde kolej barındıran<br />

proje olacak. Folkart Time sakinlerine kayıt önceliği<br />

verilecek kolejde, öğrencilere Türkiye’nin en iyi<br />

eğitimcilerinden eğitim alma fırsatı sunulacak.<br />

Folkart Time, 27 bin 400 m2’lik alanda, 120.000 m²<br />

inşaat alanında karma bir proje olacak. Ev, ofis, kolej,<br />

alışveriş ve sosyal alanları bir araya getirerek, proje<br />

sakinlerine zaman kazandıracak. Folkart Time; 37 ila 335<br />

metrekare arasında değişen balkonlu ya da balkonsuz<br />

stüdyo, 1+1, 2+1, 3+1, 4+1 ve dubleks olmak üzere;<br />

369 konut, 271 ofis, 46 ticari birim ile açık/kapalı havuz,<br />

spa, fitness merkezi ve kapalı otoparkla zamanı verimli<br />

kullandıracak. Proje; meyve ağaçları, limon, selviler ve<br />

fıstık çamlarla süslü doğanın sunduğu pozitif enerjiyi<br />

Folkart Time sakinleriyle buluşturacak.<br />

76<br />

BUSINESS NEWS 2016


REAL ESTATE<br />

TEPE-MESA’DAN EVİNİ ŞİMDİ AL,<br />

TESLİMDE ÖDE!<br />

Tüm projelerinde insanı ve yaşam kalitesini öncelik<br />

olarak belirleyen TEPE ve MESA yeşil alanı ve yaşam<br />

kalitesini esas alan tasarımıyla Ankara’nın en özel<br />

projesini yarattı.<br />

PARK MOZAİK, TEPE ve MESA’nın güçlü yapısı sayesinde,<br />

bulunduğu bölgenin hızla artan değeri ile sağlam bir<br />

yatırım şansına da dönüşmüş olacak.<br />

Türkiye’nin iki prestijli markası TEPE ve MESA tarafından<br />

hayata geçirilen PARK MOZAİK; yemyeşil peyzajı, çok<br />

renkli tasarımı ile konforlu, keyifli ve farklı yaşam<br />

olanaklarını birarada sunan benzersiz konsepti ile fark<br />

yaratıyor. Toplam 75 bin metrekarelik geniş bir arazi<br />

üzerine inşa edilen PARK MOZAİK’te 2+1’den, 6+1’e<br />

kadar uzanan geniş bir yelpazede yeralan daireler,<br />

panoramik kent manzarasının yanısıra oyun parkları,<br />

yeşil alanlar ve süs havuzlarıyla buluşma fırsatı sunuyor.<br />

Ankara’nın ihtiyaçlarını çok iyi bilen TEPE ve MESA,<br />

Yaşamkent’te inşaatına devam ettikleri PARK MOZAİK<br />

projesinden ev almak isteyenlere; hem peşinatı<br />

hem de banka kredisi taksitlerini teslimden sonra<br />

ödeyebilecekleri bir kampanya hazırladı.<br />

Birinci etap teslimleri Aralık 2016’da gerçekleştirilecek<br />

PARK MOZAİK’ten konut almak isteyenler, peşinatı ve<br />

banka kredisi taksitlerini teslimden sonra, Ocak 2017’de<br />

ödeyebilecekler. Böylelikle Ankaralılar, PARK MOZAİK’te<br />

yaşama ayrıcalığını yakalarken, ödeme kaygısı<br />

yaşamadan yeni evlerine kolaylıkla yerleşebilecekler.<br />

BUSINESS NEWS 2016 77


REAL ESTATE<br />

PASİFİK, NEXT LEVEL ÇAYYOLU İLE<br />

KONUT ANLAYIŞINI DEĞİŞTİRECEK!<br />

Türkiye’nin yenilikçi gayrimenkul şirketi Pasifik İnşaat,<br />

Ankara’nın en prestijli konut bölgesi Çayyolu’nun tam<br />

merkezinde yeni bir NextLevel'a imza atıyor. Pasifik<br />

İnşaat güvencesi ve kalitesi, Next Level tasarım anlayışı,<br />

sıra dışı mimarisi ve detaylardaki inceliğiyle Ankara’ya<br />

değer katacak olan Next Level Çayyolu, her zevke<br />

uygun 429 konut ve altı mağazadan oluşuyor. Toplam<br />

arsa alanı 42 bin 184 metrekare, inşaat alanı ise 166<br />

bin metrekare olan Next Level Çayyolu, 500 milyon<br />

TL’lik yatırımla hayata geçiyor. Mart 2016’da inşaatına<br />

başlanan Next Level Çayyolu’nun 2018’in son çeyreğinde<br />

tamamlanması planlanıyor.<br />

Pasifik İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Erdoğan,<br />

Next Level Çayyolu’nda sadece bir konut projesi değil,<br />

her detayı düşünülmüş bir hayat tasarladıklarını söyledi.<br />

Çayyolu’nun Ankara’nın en hızlı gelişen ve değer<br />

kazanan önemli konut bölgelerinden biri olduğunu<br />

hatırlatan Fatih Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Next<br />

Level Ankara’nın başarısı sonucunda gelen yoğun istek<br />

üzerine Next Level tarzını bir konut projesine taşıma<br />

fikri ortaya çıktı. Ardından, konut projesi talep edenlerin<br />

beklentilerine cevap verebilecek ve aile yaşamına uygun<br />

en iyi araziyi araştırdık. Ankara’nın en önemli konut<br />

bölgesi Çayyolu’nda, Çayyolu Rekreasyon Vadisi’nin<br />

içindeki arazide projeyi geliştirmeye karar verdik. Hem<br />

şehrin olanaklarının içinde hem de şehrin karmaşasının<br />

dışında, doğayla iç içe bir yaşam vaat eden Next Level<br />

Çayyolu, pek çok üniversiteye, özel okula, sosyal yaşam<br />

alanlarına ve alışveriş merkezlerine yakınlığıyla öne<br />

çıkıyor.”<br />

Next Level Çayyolu’nda 429 konutta 92 farklı konut tipi<br />

olduğunu belirten Fatih Erdoğan, projenin kendi içinde<br />

farklı yaşam alanları barındırdığını ifade etti. Next Level<br />

Çayyolu’nda villa, loft, penthouse ve birbirinden farklı<br />

birçok daire tipi bulunduğuna dikkat çeken Fatih Erdoğan,<br />

“Farklı mimarilerdeki alternatiflerle genç çiftlerden<br />

çocuklu ailelere, geniş ve ferah yaşamı sevenlerden<br />

fonksiyonelliğe önem verenlere kadar her zevke<br />

uygun yaşam tarzını 3+1’den 7,5+2’ye kadar değişen<br />

seçeneklerle sunuyoruz” dedi.<br />

78<br />

BUSINESS NEWS 2016


TOURISM<br />

KEYİFLİ VE SAMİMİ BİR ŞEHİR: AFYONKARAHİSAR<br />

Adını yüzyıllardır topraklarında yetiştirilen afyon/haşhaş tohumundan ve Karahisar Kalesi'nden alan Afyonkarahisar,<br />

kelimenin tam anlamıyla geleneksel bir Türk şehri.<br />

Eski şehrin oyma işlemelerle bezeli ahşap evlerinden<br />

kentin Kurtuluş Savaşı’ndaki rolünü vurgulayan Zafer<br />

Anıtı’na dek Afyonkarahisar; hem tarihten izler taşıyor<br />

hem de bugünü yaşıyor. Afyonkarahisar’ın tarihinden<br />

bahsedeceksek en başa kaplıcaları yazmak gerek<br />

çünkü bu şehrin şifalı suları binlerce yıldır biliniyor ve<br />

kullanılıyor.<br />

Afyonkarahisar’ın termal tesisleri, merkezdeki<br />

Gecek ve Ömer ile çevre ilçelerden Sandıklı - Hüdai,<br />

İhsaniye- Gazlıgöl ve Bolvadin-Heybeli olmak üzere<br />

5 bölgede bulunmaktadır. Yeni otellerin açıldığı,<br />

eskilerin de yenilendiği bu merkezlerde beş yıldızlı<br />

otellerden ekonomik fiyatlılara, apart otellerden<br />

villalara kadar her bütçeye uygun konaklama imkânı<br />

var. Otellerin bazıları termal tesislerindeki terapi<br />

merkezlerinde uzman personeller çalışıyor. Termal<br />

havuz, Türk hamamı, çamur banyoları, buhar odası, SPA<br />

merkezi, fitness center ve masaj tedavisinin yanı sıra<br />

sinema, bilardo, bowling salonu gibi farklı üniteleri de<br />

bünyelerine ekleyen ve sayıları giderek artan modern<br />

tesisler sayesinde termalin başkenti Afyonkarahisar,<br />

hem şifa hem de güzel bir tatil fırsatı sunuyor.<br />

Termal tesislerde yer alan havuzlarda 40oC dereceye<br />

kadar yükselen su sıcaklığı vücuda keyifli bir<br />

rehavet veriyor. Şehirdeki kaplıca sularında bulunan<br />

minerallerin kireçlenme, sindirim sistemi bozukluğu,<br />

jinekolojik rahatsızlıklar, kas ve sinir hastalıkları<br />

ve yorgunluk gibi pek çok rahatsızlığı tedavi ettiği<br />

söyleniyor. Bu tesislerden çıkıp şehrin sokaklarına<br />

daldığınızda Afyonkarahisar’ın en az kaplıcalar<br />

kadar alemetifarikası olan ürünlere rastlarsınız.<br />

Mesela sucuklar... Şehrin her yanında, vitrinlerinde<br />

sıra sıra dizilmiş sucukların sergilendiği dükkânlar<br />

görebilirsiniz. Sucuk, Afyonkarahisar'da yaygın bir<br />

ürün. Uzunçarşı'daki sucukçular şehirdeki en leziz<br />

seçeneği sunuyor. Afyonkarahisar Organize Sanayi<br />

Bölgesi’nde bulunan fabrikalarının kapısından içeri<br />

adım atar atmaz sucuk yapımı için kullanılan baharat<br />

karışımının kokusu kendini hissettiriyor. Koyu kırmızı<br />

rengini iki günlük fermantasyonun sonunda kazanan<br />

500 gramlık sucuklar, dana etinden hazırlanıyor.<br />

80<br />

BUSINESS NEWS 2016


TOURISM<br />

İzmir - Ankara çevreyolu üzerindeki lokumcular,<br />

Afyonkarahisar’ın bir başka şanlı lezzeti olan kaymaklı<br />

lokum ile tanışmak için ilk adım. Kaynamış sütün<br />

yüzeyinde oluşan kıvamlı tabakanın toplanmasıyla<br />

elde edilen kaymak, çocukluğumuzdan beri her<br />

fırsatta tadını çıkardığımız lezzetlerden. Kahvaltıda<br />

balın en yakın dostu olan kaymak, ekmek kadayıfı gibi<br />

geleneksel tatlılara da karakteristik lezzetini verir.<br />

Şehir merkezinde, Eski Çarşı civarında bulunan<br />

keçeciler, uçuşan koyun yünü artıkları arasında<br />

kozalanmışlar. Yünler, yağmur ve soğuğu geçirmeyecek<br />

bir yoğunluğa ulaşana kadar büyük bir makinede<br />

Meşhur kaymaklı lokum imalatını görmek için Organize<br />

Sanayi Bölgesi'ne uğramak gerek. İmalathanenin<br />

önünden geçenler, önlüklü ve kâğıt maskeli ustaların<br />

lokumları kaymağa sürdükten sonra Hindistan cevizine<br />

bulamalarını izleyebilir. Manda kaymağından yapılan<br />

bu leziz ve şeker deposu lokumlar, tatlıya düşkün<br />

damaklara hitap ediyor.<br />

“pişiriliyor”. En eski Türk zanaatlarından biri olan<br />

keçecilik, ustalarının sayısı gitgide azaldığından<br />

kaybolma tehlikesiyle karşı karşıya. Giyimden ev<br />

tekstiline pek çok alanda sade ya da desenli olarak<br />

kullanılan keçe, Afyonkarahisar’da hemen her evin bir<br />

parçası.<br />

BUSINESS NEWS 2016 81


TOURISM<br />

ATLANTA “HOŞ GELDİNİZ” DİYOR!<br />

Birçok şirketin genel merkezinin, üniversitelerin, film ve müzik stüdyolarının şehri Atlanta oldukça hareketli bir yer.<br />

Buna rağmen herkes kısa bir sohbete vakit ayırabiliyor.<br />

İnsanlar kapılarda önceliği karşıdakine veriyor,<br />

yabancıları tebessümle karşılıyor ve şehrin kültürel<br />

çeşitliliğinden gurur duyuyorlar. Burada hip hop<br />

yıldızları, bilim adamları, öğrenciler ve göçmenler bir<br />

arada yaşıyor. Atlanta birçok rengin misafirperverlik ve<br />

sıcakkanlılıkta buluştuğu bir şehir olmuş hep.<br />

Kalabalık olmasına karşın güzel bir şehir burası..<br />

Ilıman iklimi sayesinde yetişen bitki türleri şehri<br />

yeşile bürüyor. Pilotlar Atlanta’ya uçmanın yemyeşil<br />

bir ormana inmeye benzediğini sık sık söyler. Engebeli<br />

tepeler ve parklardan oluşan şehir silüetinde cadde ve<br />

bahçeler çiçek açmış açelya, kızılcık, manolya ağaçları<br />

ve ormangülleriyle kaplı. Yalnızca benim bahçemde<br />

bile sıcak yaz aylarında gölgesinin serinliğinde<br />

oturabildiğimiz geniş yapraklı on ağaç var. Bölgenin<br />

botanik görkemini tam anlamıyla kavramak için Atlanta<br />

Botanik Bahçesi’ni gezmenizi tavsiye ederim. Birkaç<br />

farklı bahçeden oluşan bu mekânda ziyaretçiler, yerli<br />

bitkilerin yanı sıra bölgenin bereketini gözler önüne<br />

seren ekili sebze bahçesini de görme fırsatını yakalıyor.<br />

82<br />

BUSINESS NEWS 2016


TOURISM<br />

Yenilenerek yaza hazırlanan çocuk bahçesi de hem<br />

çocukların hem de yetişkinlerin katılabilecekleri özgün<br />

deneyimler sunuyor.<br />

Sıcakkanlı ve kucaklayıcı doğaya rağmen Atlanta<br />

sakinlerinin en çok övündükleri şey, şehirlerindeki<br />

bireysel çeşitlilik.. Amerika’nın Yurttaşlık Hakları<br />

Hareketi’nin lideri Rahip Martin Luther King Jr.’ın<br />

doğduğu şehir olan Atlanta gerçekten de çeşitlilik<br />

ve mirasın bir arada var olabildiği bir yer. Bu miras<br />

bugün pek çok film ve dizide de konu ediliyor.<br />

Popüler kültürde eşitlik ve adalet mücadelesine dair<br />

söz söyleyen hemen her eserin saygı dolu bir selam<br />

yolladığı ilham verici yaşam öyküsüyle Martin Luther<br />

King'in Atlanta’nın tarihinde özel bir yeri var. Martin<br />

Luther King Tarihî Alanı’na yapacağınız bir ziyaretten<br />

ilham almamanız neredeyse imkânsız. Birleşik<br />

Devletler’de Afrika kökenli vatandaşların eşit haklar<br />

mücadelesi, hem verdiği ders hem de doğruluğun<br />

karşısında hiçbir gücün duramayacağını göstermesi<br />

bakımından ilham verici. Uluslararası Dünya Barışı Gül<br />

Bahçesi ve Ebezener Vaftiz Kilisesi’ni geçtikten sonra<br />

Doktor King’in mezarını ve doğduğu evi göreceksiniz.<br />

Muhteşem bir hayatı her detayıyla kavramak için eşsiz<br />

bir fırsat. Bu geleneksel güney şehri artık farklı ulusal<br />

kültürleri bir potada eriten bir merkez ve bu küresel<br />

dinamiği en iyi deneyimleyebileceğiniz yerlerden<br />

biri de Buford Otoyolu koridoru. Geçtiğimiz yaz<br />

çocuklarımı farklı kültürlerin mutfaklarıyla tanıştırmak<br />

istediğimde uçağa binmemiz gerekmedi. Arabayla<br />

birkaç kilometrelik bir yolculuktan sonra, şehrin diğer<br />

ucunda bulunan Buford Otoyolu’ndaki uluslararası<br />

restoranlara varmıştık bile. Tay, Karayip, Kore, Çin ve<br />

Meksika menülerinden dilediğimiz her şeyi denedik.<br />

Bunca atıştırmanın üzerine biraz hareket etmek şart!<br />

Muhteşem parkların ve yeşil alanların hakkını iyice<br />

verebilmek için şehirdeki göz alıcı mahallelerin içinden<br />

geçen 22 mil (yaklaşık 35,5 kilometre) uzunluğundaki<br />

bisiklet ve yürüyüş yolu Beltline’da sakin bir yürüyüşe<br />

çıkın. Yine acıkırsanız, öğleden sonranızı ayırıp yol<br />

üstündeki restoranlardan birinde enerji toplamanızı<br />

tavsiye ederiz. Burada nasıl vakit geçirirseniz geçirin<br />

Atlanta, zihninizde nezaket ve misafirperverliğin yanı<br />

sıra sofistike bir uluslararası yönü de olan tipik bir<br />

güney şehri olarak yer edecek.<br />

BUSINESS NEWS 2016 83


AUTOMOTIVE<br />

FİAT EGEA HATCHBACK YOLA ÇIKTI!<br />

Tofaş’ın 1 milyar dolarlık yatırımla hayata geçirdiği otomobil projesinin ikinci kompakt sınıf modeli Fiat Egea<br />

Hatchback, Mayıs 2016 itibarıyla, 53 bin 900 TL’den başlayan anahtar teslim satış fiyatıyla Fiat showroom’larında<br />

yerini aldı. Genişliği, bagaj hacmi, konforu ve sınıfından ayrıştıran teknolojisi ile yine ezber bozan Egea<br />

Hatchback, 5 yıl/100 bin kilometre garantili olarak müşterilerin beğenisine sunuluyor. Sınıfında ilk kez standart<br />

olarak sunulan üstün teknolojik donanımlarıyla dikkat çeken Fiat Egea Hatchback, ilk etapta manuel şanzımanlı<br />

olarak 1.4 litre 95 HP ve 1.4 litre T-Jet 120 HP benzinliyle, 1.3 litre 95 HP ve 1.6 litre 120 HP Multijet dizel motor<br />

seçenekleriyle sunuluyor.<br />

Fiat markasının, Tofaş tarafından geliştirilip üretilen Egea model ailesiyle, Avrupa’da en büyük pazar payına<br />

sahip kompakt sınıfa güçlü bir geri dönüş yaptığına dikkat çeken Fiat Marka Direktörü Altan Aytaç, “Egea Sedan<br />

ile pazara çok hızlı bir giriş yaptık; ürün ve konumlandırma açısından benzeri olmayan bir model oluşturduk.<br />

Egea Sedan satışta olduğu ilk 6 ayda 16 bin adetlik satış rakamına ulaşarak otomobil pazarında en çok satılan<br />

modellerden biri haline geldi. Şimdi yeni Fiat Egea Hatchback ile bu başarıyı taçlandıracağız. Easy Plus, Urban<br />

Plus ve Lounge Plus adı verilen üç zengin donanım seçeneğiyle kompakt hatchback müşterilerinin de gönlünü<br />

kazanacağız. Fiat Egea Hatchback, daha iyi bir otomobile sahip olmak isteyen müşterilere, ekonomik fiyatlarla,<br />

gerçekten ihtiyaç duydukları donanımlarla hitap eden, yine ‘ezber bozan’ bir model oldu” dedi.<br />

84<br />

BUSINESS NEWS 2016


AUTOMOTIVE<br />

YENİ NISSAN NAVARA TEKRAR LİDER<br />

OLMAYA GELİYOR!<br />

SUV segmentinin lideri Nissan’ın 80 yıllık Pick-Up<br />

deneyiminin yansıması niteliğinde olan yeni Navara,<br />

Pick-Up sınıfına tamamen yeni standartlar getiriyor.<br />

Yeni nesli geliştirirken, Navara'nın üstün off-road<br />

yeteneklerini, dayanıklılığını korumanın yanında konfor<br />

özelliklerini artırmak en önemli öncelik oldu. Sağlam ve<br />

güçlü bir şasiye sahip olan yeni model kullanım kolaylığı<br />

ve pratikliği daha da artıran bir dizi yeni mühendislik<br />

çözümlerini bünyesinde barındırıyor. Qashqai, X-Trail<br />

ve Juke gibi geniş kitlelere ulaşan SUV modellerle aynı<br />

DNA’yı paylaşan yeni Navara, bünyesinde barındırdığı<br />

otomobil benzeri stil, konfor ve kalite özelliklerinin yanı<br />

sıra sınıfında ilk olan teknolojilerle Pick-Up pazarına<br />

tamamen yeni standartlar getiriyor. Yeni Navara ile<br />

birlikte sunulan 3 yıl veya 100 bin km üretici garantisi,<br />

Nissan’ın araçlarına olan güveninin kanıtı niteliğini<br />

taşırken, aynı zamanda tüketicinin içinin daha rahat<br />

olmasını sağlıyor.<br />

Navara’nın konfor özelliklerini daha da artırmayı<br />

öncelikli hedef olarak belirledi. Söz konusu hedefi<br />

hayata geçirmek üzere Nissan tamamen yeni helezon<br />

yay ve amortisörlü beş bağlantılı bir arka aks geliştirdi.<br />

Navara söz konusu yeni arka süspansiyonun da<br />

katkısıyla son derece konforlu olduğu kadar üstün<br />

yol tutuş dinamikleri de sergiliyor. Yeni helezon<br />

yaylı süspansiyon daha önce kullanılan yaprak yaylı<br />

süspansiyon ile kıyaslandığında 20 kg daha hafif<br />

olmasıyla da önemli bir avantaj sunuyor. İyileştirilen<br />

arka süspansiyon tasarımı sayesinde daha yüksek bir<br />

manevra kabiliyeti sunan yeni Navara, 50 mm daha<br />

kısa dingil mesafesinin de katkısıyla 12,4 metrelik<br />

dönüş çapına imza atıyor. Yeni Navara, bir dizi araç içi<br />

yeni teknolojiyi kullanıma sunuyor. En güncel konfor<br />

ve güvenlik donanımlarının gecikmeli olarak devreye<br />

alındığı bir sınıfta Nissan, Navara’da sunduğu araç içi<br />

teknolojileriyle yeni standartlar belirliyor.<br />

Nissan, yeni Navara’yı geliştirirken kendini kanıtlamış<br />

olan üstün off-road yeteneklerinden ödün vermeden<br />

BUSINESS NEWS 2016 85


TECHNOLOGY<br />

HUAWEI P9 SERİSİ LITE MODELİYLE TAMAMLANDI!<br />

Huawei, zarif tasarımı, üstün kamera<br />

performansı, kullanıcı dostu özellikleri<br />

ve işlevselliği ile “P9” ailesinin en yeni<br />

ve en minimal üyesiP9 Lite’ı duyurdu.<br />

“P” serisinin tasarım ve teknolojiyi ön<br />

planda tutan üstün özellikleriyle, birçok<br />

göz alıcı işlevi bir arada sunan Huawei<br />

P9 Lite, hem şık hem de gerçekten akıllı<br />

bir mobil cihaz arayışında olanları mutlu<br />

edecek.<br />

Huawei P serisinin<br />

değişmezunsurlarından biri olan<br />

minimalist tasarım yaklaşımı, P9 Lite’da<br />

da hissediliyor. İnce gövde yapısı, yeni<br />

sürümde daha detaylı hale getirilerek;<br />

renkler, pürüzsüz yüzey dokusu ve<br />

kullanılan farklı materyallerle birlikte,<br />

göz alıcı bir uyum içinde tasarlandı. P9<br />

Lite’ın 7,5 mm gövde ve 2,02 mm ekran<br />

kenar kalınlığı, ince bir matematiksel<br />

işçiliğin ürünü olarak ortaya konulurken,<br />

ergonomi de ön planda tutuldu.<br />

Üründe ekran-gövde oranı %76,4 ile bir önceki sürüme göre artırılırken, NTSC renk skalası da yine bir önceki<br />

sürüme göre %70 oranında iyileştirildi. P9 Lite’ın 5,2 inç Full HD ekranı tüm görsel ihtiyaçlar için ideal. 7,5 mm<br />

x 146,8 mm x 72,6 mm kasa ölçüsüyle oldukça hafif ve kompakt bir akıllı telefon P9 Lite, segmentinin en iyi<br />

tasarım deneyimini kullanıcılarına yaşatmak için hazır.<br />

LENOVO VIBE P1M!<br />

VIBE P1m,günlerce süren pil<br />

ömrüyle büyük beğeni kazanan<br />

P serisinin devamı olarak Nano<br />

Teknolojisi ile üretildi. VIBE P1m’nin<br />

ekranındaki özel Nano kaplaması<br />

zırh görevi görürken, yağmura<br />

ve su sıçramalarına karşı koruma<br />

sağlıyor. Bu dayanıklı telefon 4000<br />

mAh’lik uzun pil ömrüyle diğer<br />

cihazları da Yolda Şarj (On-The-Go)<br />

fonksiyonuyla şarj edebiliyor.<br />

VIBE P1m’ninhızlı şarj fonksiyonu<br />

ile birkaç dakikalık şarjınız<br />

saatlerce konuşmaya dönüşebiliyor.<br />

Üstelik telefonunuzu tek tuşta<br />

güç tasarrufu moduna aldığınızda<br />

SMS, telefon görüşmesi ve saat gibi temel kullanımlar dışında tüm özellikleri kapatarak şarjınızın daha da uzun<br />

süreler dayanmasını sağlayabilirsiniz. 5 inçlik HD ekranı olan Lenovo VIBE P1m, 8MP arka ve 5 MP selfie kamerası<br />

kullanıyor ve microSD desteği ile 32 GB’a kadar çıkarılabilir bir hafızaya sahip. AndroidLollipop 5.1 işletim sistemi<br />

kullanan Lenovo VIBE P1m’nin 4G LTE desteği ve çift sim kart özelliği ön plana çıkıyor.<br />

86<br />

BUSINESS NEWS 2016


TECHNOLOGY<br />

TP-LINK NEFFOS C5 TÜRKİYE’DE!<br />

Akıllı telefon pazarının yeni oyuncusu TP-LINK’in merakla<br />

beklenen ilk modeli Türkiye’de satışa sunuldu. Neffos C5<br />

model akıllı telefon, kolay kullanım özellikleri, çift SIM kart<br />

desteği ve uygun fiyatı ile telefon pazarına yeni bir soluk<br />

getirecek.<br />

“Eğlenceye hazır mısın?” sloganıyla satışa sunulan Neffos<br />

C5, kullanıcılara farklı bir telefon deneyimi sunmak üzere<br />

tasarlandı. Dört çekirdekli, 64 bit işlemciye sahip olan telefon,<br />

4G LTE teknolojisini destekliyor. Birden fazla uygulama<br />

arasında kusursuz geçiş yapmayı; dosyaları, fotoğrafları<br />

rahatlıkla depolamayı sağlayangüçlü belleği (2GB RAM-16GB<br />

ROM kapasiteli); ayrıca SD kart desteği (32GB’a kadar)olan<br />

Neffos C5, 5 inç’lik HD IPS ekrana sahip. Daha parlak, daha<br />

keskin, daha belirgin renkler sunan telefon ile mükemmel<br />

görüntü deneyimi yaşanıyor.<br />

Çift SIM kart ve çift bekleme özellikli Neffos C5, iş ve<br />

kişisel telefon numaralarını ayrı tutma, aynı anda farklı<br />

mobil paketlere abone olma gibi konularda kullanıcılara özgürlük sağlıyor. Android 5.1 işletim sistemine sahip<br />

olan Neffos C5, kullanımı kolaylaştıran ve kişiselleştiren ara yüzü ile farklı bir mobil deneyim sunuyor. Akıllı<br />

Ekran Görüntüsü özelliği sayesinde birden fazla ekran görüntüsü yakalamak ve geniş, uzun bir ekran görüntüsü<br />

kaydetmek mümkün oluyor. Ayrıca çekilen fotoğraflara şekiller (kalp, çiçek, daire vb serbest şekil) çizme özelliği<br />

ile istenen fotoğraflar çok daha kişisel ve sevimli hale getirilebiliyor.<br />

Dünyanın önde gelen akıllı telefon üreticilerinden<br />

ZTE tarafından geliştirilen4.5G uyumlu ZTE Blade<br />

V6dikkat çeken donanım özellikleri ve fiyat<br />

avantajıyla, Babalar Gününde babasına etkileyici<br />

bir sürpriz yapmak isteyenler için özel bir alternatif<br />

olacak.<br />

ZTE BLADE V6!<br />

5.02 Android işletimsistemi, dört çekirdekli işlemci<br />

ve 2 GB RAM ile donatılan ZTE Blade V6, en güncel<br />

uygulama ve oyunlara destek veriyor. 13 MP arka,<br />

5 MP ön kamerasıyla fotoğraf meraklısı babalara<br />

yüksek çözünürlüklü çekim imkanı sunan ZTE<br />

Blade V6, 5 inç ve 720x1280 piksel çözünürlüklü<br />

ekranı ile de üst düzey görüntü kalitesi sunuyor. Şık<br />

tasarımı ve sağlam gövdesiyle zevk sahibi babaların<br />

kalbini çalacak olan ZTE Blade V6 modeline<br />

online ve fiziksel teknoloji marketlerden<br />

ulaşabilirsiniz.<br />

ZTE, tüketicilere, telefon operatörlerine, şirketlere<br />

ve kamu sektöründen müşterilere yönelik<br />

gelişmiş telekomünikasyon sistemleri, mobil<br />

cihazlar ve işletme teknolojileri çözümleri sunan<br />

bir tedarikçidir. ZTE’nin M-ICT stratejisinin bir<br />

parçası olması sebebiyle şirket; telekomünikasyon<br />

ve bilişim teknolojisi sektörleri aynı noktaya<br />

yöneldiklerinden mükemmeliyet ve değer katma açısından müşterilerine baştan sona bütünleşmiş yenilikler<br />

sunmaya kendini adamış bulunmaktadır. Hong Kong ve Shenzhen borsalarında (H tipi hisse senedi kodu: 0763.<br />

HK/ A tipi hisse senedi kodu: 000063.SZ) kota edilmiş ZTE ürünleri ve hizmetleri 160’tan fazla ülkede, 500’ü aşkın<br />

operatöre satılmaktadır. ZTE, yıllık gelirinin yüzde 10’unu araştırma ve geliştirme faaliyetlerine aktarmakta ve<br />

uluslararası standart oluşturma kuruluşlarında liderlik rolünü üstlenmektedir. ZTE kurumsal sosyal sorumluluk<br />

faaliyetlerinde bulunmakta olup Birleşmiş Milletler Küresel İşbirliği Sözleşmesinin bir üyesidir.<br />

BUSINESS NEWS 2016 87


BUSINESS FASHION<br />

ERKEKTE SIRA DIŞI TONLAR!<br />

Doğada bulunan renk ve desenleri giyilebilir<br />

hale getiren Cacharel, iş hayatından hafta sonu<br />

kaçamaklarına, rahat mekanlardan davetlere kadar<br />

yine yer ve zamana göre evrilebilen ve şıklığı rahatlıkla<br />

yansıtabildiği farklı tasarım seçenekleri sunuyor.<br />

Farklı tonlardaki pantolon, gömlek, takım elbise, ceket<br />

ve yelekleri; ayakkabı, kemer, fular ve kravat gibi<br />

aksesuarlarla harmanlayarak çeşitli stillerde kullanmak<br />

mümkün.<br />

Sıra dışı renk tonları kullanmakla sınırlı kalmayan<br />

marka, sahildeki şemsiyelerin uydu görüntüsü, yine<br />

uydu yoluyla elde edilen dalga motifleri, balık kılçıkları,<br />

Latin Amerika çini motifleri gibi sıra dışı desenlerle<br />

de dikkatleri üzerine çekiyor. Palmiyelerin ferah<br />

gölgesinden sokak ışıklarına kadar her an sizinle olacak,<br />

rafine şıklık ve rahatlığı bir arada bulunduran özgün<br />

tasarımlar ile alışılmış kalıpların dışına çıkıyorsunuz.<br />

Sıradışı tonlar, cesaretinden vazgeçmeyen erkekler<br />

için Cacharel’in yeni sezon tasarımlarında su yüzüne<br />

çıkıyor. Doğadan alınan ilhamın yoğun izlerini taşıyan<br />

koleksiyonda gül kurusu, moka, deniz ve gökyüzündeki<br />

mavi tonlar, su yeşili, çikolata, kum rengi ön planda.<br />

Fransız ekolü, sokağın ritmi ve doğanın dinginliğini bir<br />

araya getiren tasarımlar ile bahara göz kırpıyor.<br />

88<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS FASHION<br />

GIZIA’DA AKDENİZ ESİNTİSİ!<br />

Gündüzden geceye uzanan özgün tasarımların<br />

yaratıcısı GIZIA, 2016 ilkbahar yaz koleksiyonunda<br />

Akdeniz esintisini gardırobunuza taşıyor. Modern şehir<br />

kadınına doğal, rahat aynı zamanda şık ve gösterişli<br />

kombinler sunuyor.<br />

Akdeniz’in sıcak atmosferine serinlik katan minimal<br />

ve yalın çizgilerin grafik formlarla buluştuğu<br />

koleksiyonda, ipek şifonların desen ve renkleriyle<br />

yazın sıcaklığı hissediliyor.<br />

Yalınlığın şık ve rahat detaylarla bütünleştiği<br />

tasarımlarda turuncu deri ceketler, desenli elbiseler,<br />

beyaz ve kırmızının uyumu koleksiyonunun ana<br />

unsurlarını oluşturuyor. Feminen formların yoğun<br />

kullanıldığı koleksiyondaki ipek gömlekler, elbiseler,<br />

farklı kalıplarda etek ve pantolonlar viskon, krep,<br />

şifon kumaşlar yalın, akıcı detaylarda modern silüetler<br />

sunuyor.<br />

BUSINESS NEWS 2016 89


BUSINESS LIFE<br />

YAZA ÖZEL LEZZETLER, LE PAIN QUOTIDIEN<br />

SPESİYAL MENÜSÜNDE!<br />

rokayla servis edilen “Karides Spagetti”si gibi bir çok<br />

hafif lezzetini öğle ve akşam yemeklerinde tercih<br />

edebilirsiniz. Doyurucu ve hafif lezzetleriyle Le Pain<br />

Quotidien de hem dengeli hemde sağlıklı beslenip<br />

formunuzu koruyabilirsniz.<br />

Şeker katkısız Chia Puding ve Reyhanlı Limontası da<br />

Le Pain Quotidien’in menüsünün olmazsa olmazları<br />

arasında yerini alıyor.<br />

Yaz mevsimine girdiğimiz şu günlerde kışın aldığımız<br />

kilolardan kurtulmanın telaşı içindeyiz. Le Pain<br />

Quotidien’in sezona özel spesiyal menüsüyle<br />

sağlıklı beslenip, yaza kilolarınızı arkada bırakarak<br />

girebilirsiniz.<br />

Taptaze, doğal lezzetleri sıcacık atmosferinde<br />

buluşturan Le Pain Quotidien, sağlıklı ve hafif yepyeni<br />

yaz menüsü ile yaza fit girmek isteyenlere leziz<br />

seçenekler sunuyor.<br />

Le Pain Quotidien’in “Zeytinyağlı Enginar”ını, “Fırında<br />

Etli Yaz Türlüsü”nü taze domates, Akdeniz sos ve<br />

90<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS LIFE<br />

OUZO ROOF RESTAURANT’IN<br />

MENÜSÜ YENİLENDİ!<br />

Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina Hotel’in<br />

terasında hizmet veren Anadolu Yakası’nın lezzet<br />

noktası “OUZO Roof Restaurant” yenilenen menüsü<br />

ve sınırsız eğlencesi eşliğinde misafirlerini ağırlamaya<br />

devam ediyor.<br />

Akdeniz kıyılarının, Ege’nin ve Yunan Adaları’nın özgün<br />

lezzetleri Wyndham Grand İstanbul Kalamış Marina<br />

Hotel ve OUZO Roof Restaurant'ın başarılı şefi Mehmet<br />

Yalçınkaya’nın mutfağında yeniden yorumlandı. OUZO<br />

yenilenen menüsünde başlangıç olarak Konya’dan<br />

getirtilen Obruk Peyniri, Ege Denizi’nden getirtilen<br />

midyelerle hazırlanan Midye Pilaki, ve sadece Kalamış’ta<br />

tadına bakabileceğiniz Firik ve Manca sunuluyor. Ana<br />

menüde ise 7 çeşit otla zenginleştirilen “Ege otlarıyla<br />

karides”, sadece Santorini Adası’nda tadılabilecek<br />

“fava üzerinde ahtapot”, biberiye, fesleğen, tarhanayla<br />

mayalanmış, zeytintiği baharatla tatlandırılan ev<br />

yapımı ekmekler, geleneksel tekniklerle tatlandırılmış<br />

“sakızlı ahtapot”, confi tekniğiyle pişirilmiş yerel ördek,<br />

arıtılmış deniz suyuyla yapılmış çorbalar ve daha<br />

birçok lezzetin tadına bakmak mümkün. OUZO’nun<br />

tatlı menüsünde ise dikkat çeken lezzetlerin başında<br />

lavantalı muhallebi ve bal & tarçınla tatlandırılarak viski<br />

enjekte edilen keçiboynuzu mousse geliyor. Ödüllü şef<br />

tüm sunumlarını ise özel olarak hazırlattığı, el yapımı taş<br />

tabaklarda yapıyor.<br />

OUZO Roof Restaurant sadece lezzetleriyle değil<br />

eğlencesiyle de misafirlerini Ege kıyılarına renkli<br />

bir serüvene çıkartıyor. Sahne şovları ile izleyenlere<br />

eğlenceli dakikalar yaşatan Grek müzisyen YORGO Cuma<br />

ve Cumartesi akşamları Atina’dan İstanbul’a uzanan bir<br />

köprü görevi üstlenmeyi sürdürüyor.<br />

BUSINESS NEWS 2016 91


BUSINESS LIFE<br />

AZ KALORİ ÇOK LEZZET!<br />

bırakılan zorlu diyetler yerine, bugünlerde damak<br />

tadınızdan ödün vermeden yemek seçimlerinize dikkat<br />

etmek daha sağlıklı bir kilo kontrolünün garantisi..<br />

Pesto İtaliona, kısa sürede Zekariyaköy Ormanadanın<br />

en iddialı İtalyan Restoranı oldu. İtalyan lezzetleri<br />

denince ilk akla gelen pizza ve makarnalara,<br />

kendilerine özgü pişirilme süreçleri ile lezzet ve<br />

farklılık katmayı başardı. Şimdi sıra sağlıklı yaşamı<br />

tercih edenlere geldi. Pesto İtaliano Kurucu ve<br />

işletmecisi Serkan Torun: ” Bize özel üç farklı odun<br />

ateşinde pişirilen ve kepekli yulaf ile hazırlanan pizza<br />

hamurunu,özel keçi peyniri ve seçeceğiniz zengin<br />

sebzeler ile zenginleştirecek ve pişman olmadan<br />

yiyeceksiniz” diyor. Torun; aynı zamanda kendi<br />

pizzanızı kendinizin de açık fırında pişirebileceğinizi<br />

hem de eğlenceli bir tecribe yaşayabileceğinizi<br />

belirtiyor. Spor yapanlar ise harşlanmış tavuk ve et<br />

ile hazırlanan seçeneklerini denemelisiniz! Yanında<br />

ise size özel hazırlanan, içeriği bizde saklı detox<br />

içeceğinizi istemeyi de unutmayın..<br />

Güneşin güzel yüzünü göstermesiyle, hem enerjimiz<br />

hem de tatil planlarımız tüm hızıyla başladı. Kışın<br />

aldığımız kilolar ise başımıza dert oldu. Böylelikle,<br />

fazlalıklarını saklamak zorunda kalanlar beslenme<br />

düzenlerine “acil yaz alarmı” getirdi. Alıştığımız<br />

lezzetlerden çok uzaklaşmadan daha sağlıklı<br />

beslenmemiz hem kilo vermemize hem de fit bir<br />

görünüme kavuşmamıza yardımcı olacaktır. Son anlara<br />

Doğru besinlerle hazırlanan salataların sağlık<br />

açısından faydaları saymakla bitmiyor. Uzun süre tok<br />

kalmanızı sağlayan aynı zamanda enerjinizi kesmeyen<br />

salata önerileri ile menüsünü zenginleştiren Pesto<br />

aynı zamanda sunumu ile gözlerimize de hitap<br />

ediyor. Bayanların korkulu rüyası göbek yağlarının,<br />

doğru yeşillik ve baharatların birleşmesi ile kolayca<br />

yok olabileceğini kısa zamanda da formunuzu<br />

kavuşabileceğinizi burada deneyimleyebilirsiniz. Farklı<br />

tat ve aromaları buluşturan salatalar ile lezzete ve<br />

sağlığa doyabileceksiniz. Pestoya özel sunumları ile bol<br />

tahıllı salata ve ızgara somon salatası deneyimlemeniz<br />

için sizleri bekliyor.<br />

92<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS LIFE<br />

BİLİNMEYEN ASYA LEZZETLERİ!<br />

Dünya genelinde 20 ülkede, 275 restoranıyla gerçek<br />

Asya lezzetleri sunan<br />

P.F. Chang’s “Asya’nın Gizemleri” özel menüsüyle<br />

bilinmeyen Asya lezzetlerini keşfetmenizi sağlıyor.<br />

P.F.Chang’s ‘in en sevilen lezzetlerinden biri olan<br />

Mongolian Beef’ ten yola çıkılarak;<br />

tavuk, et ve karidesin mükemmel kombinasyonu ile<br />

hazırlanan Mongolian Trio, menünün keşfe değer<br />

lezzetlerinden. Asya’nın en iyi birleşimlerinden oluşan<br />

The Ultimate Combo ise herkesin favorisi olan Dynamite<br />

Shrimp’in yanında; Pirzola Dilimleri, Edamame, Chicken<br />

Dumplings ve Crab Bites ile muhteşem bir kombinasyon<br />

oluşturularak hazırlandı. Ayrıca Asya’nın Gizemleri<br />

menüsü sadece yemekleri ile değil Alkolsüz kokteylleri<br />

ile de yaza serin bir başlangıç yapmanızı sağlayacak.<br />

Çilek ve salatalık parçalarının taze sıkılmış misket<br />

limonu suyu ile birleşiminden oluşan Strawberry<br />

Limeade favori yaz lezzetiniz olmaya aday.<br />

P.F.Chang’s, ana misyon olarak benzersiz Asya mutfağı<br />

deneyimini misafirlerine yaşatmayı amaçlıyor. Bu<br />

yüzden, yemeklerin pek çoğu “wok hay” ya da “wok’un<br />

nefesini” oluşturan 900 derecelik bir alev ile ısıtılan<br />

kuzey tarzı bir Çin wok’unda, en iyi Asya ürünleri ve<br />

sebzeleri günlük olarak hazırlanarak pişiriliyor. Paket<br />

servis yöntemiyle de size en lezzetli haliyle en çabuk<br />

şekilde ulaştırılıyor.<br />

BUSINESS NEWS 2016 93


BUSINESS HEALTH<br />

MODERN YAŞAM ASTIMI KÖRÜKLÜYOR!<br />

yönde etkilemez. Buna karşılık eksik ya da düzensiz<br />

tedavi; astım hastalığının giderek ağırlaşması ile hava<br />

yollarında ve çevresinde oluşan geriye dönüşümsüz<br />

yeniden yapılanmaya neden olur” diyor.<br />

Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı<br />

Prof. Dr. Ferah Ece<br />

3 Mayıs Dünya Astım Günü. Sıklıkla görülen solunum<br />

yolu hastalıklarının başında astım geliyor. Çevresel<br />

faktörler, sigara dumanı, alerjenler, hava kirliliği,<br />

mesleksel uyaran maruziyeti gibi modern hayatın risk<br />

faktörleri, astım görülme olasılığını artırıyor.<br />

Liv Hospital Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ferah<br />

Ece astımın tedavi edilebilir bir hastalık olduğuna<br />

dikkat çekiyor. Prof. Dr. Ferah Ece “Düzenli tedavi gören<br />

hastaların büyük çoğunluğunda, astım yaşamı olumsuz<br />

Astım nedir? Neden olur?<br />

Astım, solunum yollarının mikrobik olmayan bir<br />

iltihap sonucu aşırı derecede duyarlı olmasına ve bazı<br />

etkenlerle ataklar halinde daralmasına neden olan<br />

bir solunum yolu hastalığıdır. Toz, duman, koku gibi<br />

uyaranlar öksürük, nefes darlığı ve göğüste sıkışma<br />

hissi gibi yakınmalara yol açar. Krizde hava yollarını<br />

saran kaslar kasılır, hava yollarının yüzeyleri iltihaplanıp<br />

şişmeye başlar, balgam oluşur. Tüm bu tepkimeler hava<br />

yollarının daha daralıp tahriş olmasına neden olur<br />

ve hırıltı, hışıltı ile kendini gösterir. Kalıtım, cinsiyet<br />

ve şişmanlık gibi kişisel risk faktörleri ve alerjen<br />

maruziyeti, sigara dumanı, hava kirliliği, mesleksel<br />

uyaran maruziyeti gibi çevresel risk faktörleri astım<br />

görülme olasılığını artırır. Ayrıca soğuk hava, mikrobik<br />

hastalıklar, aşırı yorgunluk ve psikolojik bozukluklar da<br />

astım şikayetlerini artırabilir.<br />

Astımın en sık görülen belirtileri nelerdir?<br />

Astımın belirtileri, nefes darlığı, hırıltılı nefes alıp<br />

verme, göğüs kafesinde sıkışma hissi, normal insanlara<br />

göre daha çabuk yorulma, hareket mesafesinde kısalma,<br />

bazen de öksürüktür. Astımda belirtilerin aniden ortaya<br />

çıkmasına astım atağı veya astım krizi adı verilir. Bu<br />

durumda hastalarda ağır bir nefes darlığı olur.<br />

Astım tanısı nasıl konur?<br />

Astım ataklar halinde gelen bir hastalıktır ve hasta<br />

atak aralarında normal olabilir. Atak sırasında astım<br />

94<br />

BUSINESS NEWS 2016


BUSINESS HEALTH<br />

tanısı koymak hekim için kolaydır çünkü hastalığın<br />

karakteristik muayene bulguları vardır. Atak dışında ise<br />

hastalığın öyküsü hekimi astım tanısına yönlendirir. Tanı<br />

için hastadan akciğer grafisi, solunum fonksiyon testleri,<br />

alerji testi, bazı kan tetkikleri istenilir. Genellikle, atak<br />

dönemi dışında akciğer grafisi ve solunum fonksiyon<br />

testleri normaldir. Bu durumda hastanın yanında<br />

taşıyabileceği, basitçe soluk verme hızını ölçen PEF<br />

metre adı verilen aletler kullanılır. Hasta sabah ve akşam<br />

bu aletle hava akımını ölçer ve kaydeder. Hekime verdiği<br />

bu kayıt listesindeki sabah akşam farkı hesaplanarak<br />

tanı konabilir.<br />

beta agonist ilaçlar, antikolinerjik ilaçlar ve teofilindir.<br />

Düzenli tedavi gören hastaların büyük çoğunluğunda,<br />

astım yaşamı olumsuz yönde etkilemez. Buna karşılık<br />

eksik ya da düzensiz tedavi; astım hastalığının giderek<br />

ağırlaşması ile hava yollarında ve çevresinde oluşan<br />

geriye dönüşümsüz yeniden yapılanmaya neden olur.<br />

Astım tedavisi nasıldır?<br />

Astım tedavisinde; belirtilerin kontrol altına alınması,<br />

kişilerin normal aktivitelerini sorunsuz yapabilmeleri,<br />

astım ataklarının önlenmesi, akciğer fonksiyonlarının<br />

normal ya da normale yakın seviyelerde tutulması<br />

hedeflenir. Bu da tetikleyici risk faktörlerine<br />

maruziyetin ortadan kaldırılması ve astım tedavisinin<br />

düzenlenerek belirli aralıklarla takibi ile mümkün olur.<br />

Astım tedavisinde kullanılan ilaçlar kontrol edici ve<br />

nefes açıcı olmak üzere iki gruba ayrılır. Kontrol edici<br />

ilaçlar mikrobik olmayan iltihapı iyileştirir, etkileri uzun<br />

dönem düzenli kullanıldığında ortaya çıkar. Kortizon<br />

içeren ilaçlar, lökotrien sistemini etkileyen ilaçlar, uzun<br />

etkili beta agonist ilaçlar, teofilin ve anti-IgE bu grupta<br />

sayılır. Nefes açıcı ilaçlar ise kullanımdan hemen sonra<br />

etkilerini gösterir ve nefes darlığı, hırıltılı solunum gibi<br />

şikayetlerde rahatlama sağlar. Bu grup ilaçlar, kısa etkili<br />

BUSINESS NEWS 2016 95


AVENUE PLUS/LF18<br />

TOURMALIN<br />

MARATON<br />

OPALIN<br />

AVENUE PLUS/LF12<br />

MD 9 LE<br />

MARATON VIP<br />

PRESTİJ SX<br />

SAFİR PLUS<br />

AVENUE PLUS/LF12 CNG<br />

PRESTİJ SX CITY<br />

SAFİR PLUS VIP<br />

AVENUE IBUS/LF12 IBUS<br />

MD9 ELECTRICITY

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!